15 Ağustos 2012 Çarşamba

Bozcaada'nın Zenginliği

Hürriyet Gazetesinin yazarı Ege Cansen'i okur musunuz bilmem.

Ben severek okuyorum.

Fikirlerine katılın katılmayın, karmaşık gibi gelen  iktisat kavram ve kuramlarını yalın ve anlaşılır bir dille herkesin kavrayabileceği sadelikte anlatır. Çözüm önerilerini yazar. İlgi gösterdiği bir diğer konu da özellikle trafiktir. Bu konuda da rasyonel çözüm önerileri sunar.

Temmuz ayının son iki-üç haftasındaki üç yazısında Ege Cansen Birleşmiş Milletlerin Örgütünün "milletlerin zenginliği" raporunu yorumladı. Yorumun yanında temel iktisat kavramları ve aralarındaki ilişkilerle ilgili etkileyici tanımlamalar da yaptı. Yazıları okumanızı öneririm.

Ben de Ege Cansen'in yazılarından yola çıkarak, makro kavramları mikro düzeye indirip, "Bozcaada'nın Zenginlikleri"ni yorumlamaya çalışacağım.

Milletlerin üç zenginlik kaynağı bulunmaktadır: doğal zenginlikler, fiziksel zenginlikler (bina, yol, işletmeler gibi) ve nitelikli insangücü kaynağı.

Bozcaada'nın üç zenginlik kaynağının biri, bozulmamış doğası ve kıyıları, bağcılığa elverişli topraklarıdır.  İkinci zenginlik kaynağı bakımı yapılan bağlar, şarap işletmeleri, turizm işletmeleri ve altyapısıdır. Üçüncü zenginlik kaynağı ise insan gücüdür.

Bunlara kabaca bir göz attığımızda karşımıza şöyle bir ilişkiler yumağı çıkmaktadır:

Özellikle bağ alanlarının imara açılması (Kumkuyu, Tekirbahçe) birinci zenginlik kaynağından çalıp ikincisine (turizm işletmeleri) aktarma anlamını taşımaktadır. Böyle bir aktarma fiziksel zenginleşmeye yol açarken beraberinde inanılmaz bir rant oluşturmaktadır. Bu rant çoğunlukla bireysel bir ranttır.  O bölgelerde bağ ve arazisi olanların sağladığı bir rant.

Fiziksel kapasiteye katkı sağlayan bu aktarma, bireysel ranta "gözümüz yok" deyip göz yumsak bile şöyle bir zarara yol açmaktadır: Bozcaada'yı diğer "kıyı-güneş-plaj" yerlerinden farklı, özellikli ve avantajlı kılan şey bağlarıdır. Bunları imara açıp yok ettiğinizde, geriye "sezonu kısa bir ada" kalır. Yani tüm Kuzey Ege'de olduğu gibi; hatta geçiş güçlükleri nedeniyle tercih edilmeyen bir yer.

Bu durumda artık zedelenen şey ortak kamusal çıkardır. Bireysel rant ortak kamusal çıkara galip geldiğinde, rant sağlamış olanların rantı bir defalık ve sürdürülemez olur. Herkes ise "kaybeden" olur.

Akılcı çözüm nedir? Fiziksel kapasite artırımında, yani bina, tesis, yol yapımında bağ alanları dışında kalan alanları kullanmak. Adada bu alanlar da oldukça fazla - özellikle güney ve güneydoğu kıyılarında.  Ama Çayır'ın ve Ova'nın yapılaşmaya açılması, adanın birinci zenginlik kaynağının kurutulması anlamına gelmektedir.

Fiziksel kapasitenin doğal kaynaklarla desteklenerek arttırılması ile ilgili adada sevindirici bir gelişme bulunmaktadır: "üç büyükler"in yanında son yıllarda üç yeni şarap üretim tesisi kuruldu.  Bağcılığı destekleyecek ve fiziksel kapasite artışına da yol açacak üzüm suyu ve şıra, pekmez, pestil üretim tesisleri ile bu alanda  Bozcaada'nın zenginleşmesi için yatırımcılarını beklemektedir.

Fiziksel kapasitenin büyük, belki de yarısından fazlasını oluşturmaya başlayan turizm işletmelerinin vizyonsuz, plansız ve standartsız büyümesi zenginlik kaynağı olmaktan çıkıp "atıl yatırıma" dönüşmesi riskini taşımaktadır. "Fazla zenginlik baş ağrıtır" düsturunu haklı çıkarma yolunda hızla ilerlemektedir. Bu konuya zaman zaman değinildiği için ayrıntıya girmeyeceğim.

Üçüncü "Bozcaada Zenginliği" hemen göze çarpmayan ancak en sorunlu alanlardan biridir: nitelikli insan gücü kaynağı. Ege Cansen'in de makalelerinde tartıştığı üzere insan gücünün niteliği asıl katma değeri   yaratan unsurdur.  Gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş ülkeler arasındaki temel fark budur.

Bozcaada'ya dönersek, bağcılığı bir meslek olarak yapanların sayısının giderek azaldığını ve genç yetişkinlerin ilgi alanına artık pek girmediğini söyleyebiliriz. Bu işi "mektepli" olarak yapan kimse yok. Bağcılık sektörü açısından bu çok vahim bir durumdur. Aynı şeyi şarapçılık ve turizm sektörleri için de söylemek mümkün.

Turizm sektöründe birkaç işletme dışında (200 içinde birkaç-yok demektir) ilgili turizm alanında eğitim almış, istihdamda sürekliliği sağlayan işletme bulunmamaktadır.  Bu birkaç işletmenin başarılarına bakıp diğerleri ile karşılaştırdığınızda, aradaki çarpıcı farkı çıplak gözle bile görmek mümkün. "Ucuz iş gücü ekonomik iş gücü değildir."

Bozcaada'daki insan gücünün niteliklerinin gelişmesi/geliştirilmesi en başta Bozcaada'da yaşayan tüm adalıların olduğu gibi, STK'lar ile kamu kurum ve kuruluşlarının ilgi ve kaygı alanında olmalıdır.  Bu nitelikleri geliştirmek için özellikle ikincisi ve üçüncüsünün elinde pek çok enstrüman bulunmaktadır ve kullanma cesareti gösterebilecekleri beklemektedir.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Bozcaada Nefes Aldı

Bir süredir devam eden aşırı sıcaklar tüm yurdu olduğu gibi Bozcaada'yı bile etkisi altına almıştı.

Poyraz bile serin esmiyordu.

Dün sabah erken saatlerinde kuzey batıdan gelen fırtına ile başlayan sağnak yağmur  etkili oldu.

Bozcaada meteoroloji istasyonunun verilerine göre metre kareye 34 litre yağış alan ada bir anda serinledi.

Sabah yağmur ile birlikte bir ara 18 dereceye düşen ısı üç saat süren yağmur sonrası mevsimin normal derecelerine tekrar ulaştı.

Kuzey batıdan gelip Kazdağlarına geçen bulutların Bozcaada'nın üstünden geçişi muhteşemdi.

7 Ağustos 2012 Salı

"İŞ BİLMEZLİĞİN BU KADARI"

Yukarıdaki başlık bu blog yazarına ait değil.

Sabah Gazetesi'nden Sayın Yüksel Aytuğ'a ait.  Ege gezisi  izlenimlerini anlattığı makalesinin Bozcaada ile ilgili bölümü:

(Yazının tamamı için: http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Yazarlar/aytug/2012/08/07/kalbim-egede-kaldi)

İlk defa adaya gelen, "dışarıdan bir göz"ün gördükleri...

Birlikte okuyalım:

Bozcaada'ya neden 'büyülü ada' denildiğini ... 'yerinde' öğrendim. İnsanı içine alan, ruhunu gönüllüce hapseden bir büyüsü var adanın gerçekten de. Ama her yerini gezip görmeye, tadını çıkarmaya günübirlik tur yetmiyor. Ana karaya yani Geyikli'ye son feribotun 19.00'da olduğunu öğrenince, beynimden vurulmuşa döndüm. Çünkü adanın Batı Burnu'nda rüzgar güllerinin eşlik ettiği o eşsiz gün batımını izleyemeyecektim. 
Yani iş bilmezliğin, adam sendeceliğin bu kadarı olur.
Yazın tam ortasında, adaya günübirlik turistlerin akın ettiği günlerde, 19.00'da son feribot olur mu? Koy geceyarısına bir sefer; millet gelsin, gönlünce adayı dolaşsın, günbatımının keyfini çıkarsın, restoranlarda, kafelerde keyifle vakit geçirip esnafa para kazandırsın, sonra da yaşadığı bu eşsiz güzellikleri konu komşuya anlatmak için evine dönsün. Yok, olmaz... Çünkü bizde 'rasyonel turistik organizasyon mantığı' kuantum fiziğinden daha zor öğrenilir!
Mantık dedim de... Bozcaada iskelesinde elimize bir broşür tutuşturdular. Adanın koylarını dolaştıran bir tekne turu... Peki şirketin ismi ne dersiniz? Titanik... YÜKSEL AYTUĞ / SABAH YAZARI 

http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Yazarlar/aytug/2012/08/07/kalbim-egede-kaldi 


Aslında, mevcut haliyle, Bozcaada kocaman bir Titanik...

Buzdağına hızla yaklaşıyor...

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Bozcaada'nın Sorunları Nedir?

Değerli Ziyaretçi,

Bozcaada'nın değerleri ile ilgili anketten sonra, Bozcaada'nın sorunları nelerdir, anketi oluşturulmuştur.

Kuşkusuz anket formunda sıralanan tüm hususların her biri Bozcaada'nın sorunlarındandır. Hedefimiz ortak aklı oluşturarak bunlardan hangilerinin en önemli, dolayısıyla en öncelikli olarak çözüm oluşturmak üzere üzerine gidilmesi gerekenleri tespit etmektir.

Anketi sayfanın sol alt köşesinde inceleyip cevaplayabilirsiniz.
Sizlerden ricam, sıralanlardan en önemli ve ivedilikle çözülmesi gereken 3 (üç) sorunu işaretlemeniz ve hemen altındaki VOTE butonuna basmanızdır.

Katılımınız ve katkınız ile göstereceğiniz sabır, nezaket ve en önemlisi Bozcaada'nın sorunlarına duyarlılığınız için şimdiden teşekkür ederim.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Bozcaada'nın Ayazma Panayırı

Bugün Bozcaada'nın isevi vatandaşları ve yurtiçi-yurtışından gelen pek çok misafirinin Ayazma Panayırı.
Bu "panayır" esasında dinsel bir nitelik de taşımakta ve kendi içerisinde mitolojik-dinsel ögeler barındırmaktadır.

Sabah Aya Paraskevi, ya da diğer bilinen adıyla Ayazma Manastırı'nda ayin yapılmaktadır. Bu ayinde o yılın ilk ürünü üzüm kutsanır, Tanrıya verdiği bu ürün ve bereket için şukran sunulur ve dua edilir. Dindar adalılar bu ayinden önce üzüm yemezler.

Ayini müteakıp serilen bembeyaz örtülere evlerde birkaç gün önceden hazırlıkları yapılan sofralar kurulur; masadan masaya ikramlar yapılır ve yemekten sonra neşeli müzikler eşliğinde oyunlar başlar. Eskiden kaynana adaylarının kendilerine gelin beğendiği, gençlerin birbirini tanıdığı bir toplantı niteliğindeymiş Ayazma Panayırı.

Peki Ayazma "Monostraki"sine adını veren Aya (Azize) Paraskevi kim?

Azize Paraskevi X yy ikinci yarsında Bizans Trakya’sında yaşamıştır. Bugünkü Silivri-Selimpaşa’da doğmuştur. Ailesi iyi bilinen ve saygın bir aile imiş. Büyük kardeşi Evtimos, Maydos (Eceabat) metropolitidir ve ölümünden sonra ona da aziz payesi verilmiştir.


Rivayete göre Paraskevi daha on yaşındayken İsa’nın sesini duymuş ve kendini dine adamaya karar vermiştir. Yine rivayete göre sıklıkla dilenci kılığına girer ve varlığını yoksullarla paylaşırmış. Ailesini kaybettikten sonra evini terk edip beş yılını İstanbul’daki yıkık Meryem Ana kilisesinde geçirmiş. İstanbul’dan sonra Kutsal Topraklara gitmiş, Kudüs’ü ziyaret etmiş ve Ürdün çölünde uzun yıllar yaşamıştır. Ölümün yaklaştığını sezdiğinde İstanbul üzerinden Selimpaşa’ya dönmüş ve iki yıl sonra da ölmüştür. Akrabaları olmadığından şehir surları dışına yabancı ve kimsesiz olarak gömülmüştür.

Uzun yıllar unutulan mezarının yakınlarına bir denizci gömüldüğünde, Paraskevi, çariçe elbiseleri içerisinde ve İsa’nın askerleri eşliğinde iki yerli İseviye “görünmüş” ve buradan alınmasını rica etmiş. Kemikleri Kalikratia’daki “Aziz Apostollar” kilisesine taşınmış.

Gezgin hayatı, Paraskevi ile ilgili bir kült’ün doğmasına yol açmıştır. Hayatı, adı bilinmeyen bir yazar tarafından kaleme alınmış olsa da, kanonlara uygun olmadığı için İstanbul Patriği 4. Muzalon tarafından din adamı Vasilius’a yeniden yazdırılmıştır. Bu yazmanın orjinali kayıptır.

Bizans-Slav Klokotnitsa Savaşı (9 Mart 1230) sonrasında Azize Paraskevi’nin mezarı bugün Romanya’nın Yaş şehrindeki “Üç Aziz”’de biten yolculuğuna başlamıştır. Önce Tarnova, sonra (1395) de Budin; 1397 yılında Bayazıt tarafından Sırp kralı Stefan Lazareviç’e verilen kemikler 1521 yılına kadar Belgrad’da kalmıştır. Bu tarihte İstanbul’a taşınmış ancak 1641 yılında İstanbul Patrikhanesi kemikleri Moldova kralı Vasili Lupu’nun ricasi ile başkenti Yaş’a gönderilmiştir.

Günümüzde Bozcaada’nın dışında hemen hemen tüm balkan ülkelerinde – Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Rusya, Makedonya ve Sırbistan’da Azize Paraskevi’nin adını taşıyan pek çok pakarlis, monostraki, şapel ve kilise bulunmaktadır. (http://en.wikipedia.org/wiki/Parascheva_of_the_Balkans)

Bozcaada'daki Ayazma Panayırı kuşkusuz manastırın yapımından beri kutlanmaktadır. 

Ancak içimden bir ses bana, İsa'dan da binlerce yıl önce, Tenes'in de 26 Temmuz sıcağında ilk olgunlaşan çavuş üzümü salkımını koparınca, Tanrıça Seres ve Tanrı Poros'a bu eşsiz üzüm için şukranlarını sunmak üzere adanın en güzel koyunun tepesindeki ayazmanın (pınarın) yanına oturup dua eder, sonra da Tanrı Diyonisios'un alayını  davet edip eğlenirdi diye fısıldıyor. Yoksa adanın adı Tenedos diye anılırmıydı?

İsa'dan sonra ise Seres ve Poros'un bereket; Diyonysyos'un gezginliği ve şaraplı eğlencelerinin imgelerinin yerini Azize Paraskevi aldı sadece. İnsan doğasında ve kendi doğası dışındaki doğa ile ilişkisinde ise değişen bir şey yok.

22 Temmuz 2012 Pazar

Bozcaada Değerleri Anketi Sonuçları

Bir süre önce bu blogda yer alan "Sizce Bozcaada'nın en Önemli Üç Değeri Nedir?" başlıklı anketin sonuçları tamamlanmıştır. Anketi 36 kişi yanıtlama nezaketi göstermiş; sonuçlar çok kabaca da olsa Bozcaada'nın  değerleri ile ilgili algılamalar konusunda yorum yapma imkanı vermiştir.

Ankette, Bozcaada ile ilgili yapılan çeşitli tezlerde işaret edilen dokuz ada değerinden, cevaplayanların en önemli gördükleri üçünü seçmeleri istenmişti.

Verilen yanıtlara ilişkin sonuçlar yüzdelik olarak şöyledir:

  • Deniz ve sahilleri - % 70
  • Endemik üzümleri (çavuş, kuntra, vasilaki) - % 61
  • Bağları - % 50
  • Kent Mimarisi - % 50
  • İnsanlararası ilişkiler - % 26
  • Balıkçılık - % 11
  • Kale - % 11
  • Mutfak Kültürü - % 8
  • Tarihi Eserler - % 5 
Yukarıdaki sonuçlar bir anlamda adada neyin korunması ve neyin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin ipuçlarını saklamaktadır. 

Eşsiz berraklıkta ve nitelikteki bir deniz ve her yerden denize girilebilinen bir sahil yapısına sahip olan adanın turizm açısından sadece Ayazma'ya sıkışıp kalması beraberinde tehlikeleri de barındırmaktadır.  Kalabalık günlerde Ayazma deniz suyunun güneş kremi ve yağı tabakası ile kaplanması, dibin atıklarla dolmaya başlaması, trafiğin çileye dönüşmesi, altyapının işletmecilerin sorumluluğuna terk edilmesi önlem alınması yönünde çanları çalmaktadır.

Deniz kıyısında diğer koyların da altyapısı hazırlandıktan sonra hizmet sunan tesislere açılması adanın turizm hizmet kalitesini arttıracağı gibi girdilerini de arttıracaktır. 

Anket sonucuna göre deniz ve sahilleri Bozcaada'nın en önemli değeridir. Bu değer adalıların oluşturmak için çaba sarf ettikleri ve oluşturdukları bir değer değil, doğanın adalılara armağan ettiği bir değerdir.  Doğanın akılsızlığı affetmediğini, ona ancak saygı gösterenleri ödüllendirdiğini göz ardı etmeyen politikalarla bu potansiyel korunarak geliştirilmelidir.

Anketin ikinci önemli sonucu, soruları yanıtlayanların çok büyük bir kısmının adanın önemli değerleri olarak bağları ve endemik üzüm çeşitlerine işaret etmiş olmalarıdır. Bağlar ve spesifik olarak endemik üzüm çeşitleri bir arada değil, ayrı ayrı değerlendirildiği halde, her ikisini de yanıtlayanlar tercih etmişlerdir.

Bağları ve endemik üzümleri olmaksızın salt deniz ve sahilleri ile ada bir ayağı eksik insan gibidir. Antik çağdan günümüze dek üzümün adadaki serüveni onu dünyada unique (eşsiz, benzersiz, tek) kılmaktadır.  Ancak adanın ne yazık ki bağcılık ve endemik üzümleri ile ilgili envanteri dışında tescili, korumaya ve geliştirmeye yönelik stratejileri, onları oluşturmak için araştırmaları bulunmamaktadır. Ne yazık ki endemik üzümler dışında son yıllarda yaygın olarak dikimi yapılan çok çeşitli üzüm tür ve cinslerinin endemiklerle nasıl bir etkileşim gösterdiklerine, nasıl uyum sağladıklarına/ sağlamadıklarına, değişime yol açıp açmadıklarına ilişkin hiç bir araştırma  yapılmamaktadır. 

Bağcılara heyecan verecek, ürün katma değerini arttıracak ve bağcılığı cazip hale getirecek pek çok alan ve fırsat bulunmakla birlikte bütüncül ve kapsayıcı bir bakış açısının geliştirilememesi bireysel çabaları bir süre sonra yılgınlığa dönüştürmektedir.  Bağ ve üzüm; doğayla maceralı ve kıskançlık dolu bir insan-doğa ilişki olmaktan çıkıp sıradanlaştığında ve metalaştığında,  "bağ evi" bahçesinde "yeşillik" olan bir yazlık dekoru imgesinden öteye gidememektedir.

Kent mimarisi anket sonuçlarında %50 ile ada değeri olarak işaret edilmiş bir başka değerdir.  Geleneksel ada mimarisinin örnekleri adada azımsanmayacak kadar çoktur. Ancak "doğan görünümlü şahin" niteliğinde ruhsuz, zarafetten yoksun ve sadece teknik şartnameleri karşılamayı dert eden "tip proje"ev-pansiyonlar yeni imar yerlerinde mantar gibi bitmektedir. Adanın imar planı ise, bu blogda pek çok defa yazı konusu olmuş, ne zaman ve nasıl tamamlanacağı meçhul bir noktada durmaktadır. 

Ada değerleri olarak insanlararası ilişkiler, balıkçılık, kale ve tarihi eserler gerçek duruma uygun olarak  değer olarak en az tercih edilmiş ve görülmüşlerdir.

İnsanlararası ilişkilerin niteliğini ada kaynaklı ve dış kaynaklı olarak değiştiren ve dönüştüren pek çok faktör yine bu blogda yer alan geçmiş tarihli yazılardada yer aldı. İnsanlararası ilişkilerin bir "değer" olarak hangi değerlerle yer değiştirdiği; dikey ilişkilerden yatay ilişki biçimlerine nasıl geçildiği ve bunun adalının günlük yaşamını nasıl biçimlendirdiğine ilişkin yorumları bu yazılardan okumak mümkün.

Balıkçılık tıpkı süngercilik gibi adanın kaybolan değerlerinden bir tanesi. Acımasız tüketim ekonomisinin ilk zarar verdiği alanlardan birisi adadaki balıkçılık. Artık kaybolan bir değer gözüyle bakmak mümkün.

Tarihi eserlerin ve kalenin değer olarak en az algılanıyor olması adalıların ve yönetimlerin  kör noktalarından birisine işaret ediyor olması nedeniyle önemli bir sonuçtur. 

Ege Bölgesinde Efes'ten sonra en büyük turizm gelirini arka denizden bakınca görülen Troya kentinden elde edilmesi; Troya ile Tenedos'un antik dönemden süregelen ilişkisine Sayın Halük Şahin ve Sayın Cevat Çapan Hocaların sanat aracılığı ile kurmaya çalıştığı bağ dışında yönetimleri ve sivil toplum kuruluşları bu bağı günümüzde oluşturamamışlardır.  Kale, nekropol ve daha pek çok antik yerleşim ve kalıntıların günümüzde sadece definecilerin ilgisini çekmesi hazindir.. 

Bozcaada'nın daha pek çok değeri,   yer altında onlara hak ettikleri "değeri" teslim edecek nesilleri  beklemektedir.  

Bozcaada'nın Kokusu ve Menemen Yapımı

Bozcaada'ya ilk defa gelenlerin çoğunun fark ettiği ve vurulduğu özelliklerinden birisi kokusudur.
Serin rüzgarla birlikte yüzünüze vuran kekik kokusu ciğerlerinizin taaa en ücra köşelerine kadar girer ve orada yıl boyu kalır.

Burnunuz hassas ise adanın farklı bölgelerindeki kekik kokularının da farklı olduğunu fark edersiniz.
Göztepe ve Kale'nin kekikleri çıbrika kokusuna daha yakın, Tuzburnu ve Ayana tepelerinin kekikleri limon kekiğine benzer, Polente kekiğinin ise eşsiz kendine özgü kokusu vardır.

Bağbozumundan önce  adanın içi de dışı da bir kokardı...
Bağbuzumu ile birlikte adanın içi kekik kokusuna karışan şıra kokusu ile başınızı döndürürdü...

Adada şimdi de kekik var.
Ancak kekik kokusunu alamıyorsunuz.
Bir başka kesif koku kekik kokusunu da şıra kokusunu da bastırmakta.
Kokuları bir an tekrar dönmek üzere bir kenara bırakalım.

Siz menemeni nasıl yaparsınız?
Önce tavada yağı kızdırıp yumurtaları mı kırarsınız?

Tabi ki öyle yapmazsınız.
Kullanacağınız malzemelerin özelliklerine ve iş sırasına göre davranırsınız.
Önce buzdolabınızı kontrol eder, eksik malzemeleri tespit eder ve gidip alışveriş yaparak hepsini tamamlarsınız. Soğanı kavururken manavdan domates almaya gitmezsiniz mesela.

Önce kullanacağınız sebzeleri yıkar ve doğrar hazırlarsınız, sonra biberin geç (soğanlı yaparsanız soğanın daha da geç) kavruluyor olması nedeniyle önce tavaya koyduğunuz ve ocağın altını yakarak kızdırdığınız yağda kavurursunuz. Sonra domatesleri ekler, onlar pişince de yumurtaları kırarsınız. En son tuzunu, zevkinize göre de pul ve karabiberi koyar servis yaparsınız.

Yazın bu sevilen ve en basit yemeğinin yapımında bile yaptığınız her işlemi mantıksal bir sıralamaya göre yaparsınız. Yönetim diliyle menemen pişirme sürecini doğru yönetirsiniz ki ev ahalisi ağızlarına layık bir menemen yesinler.

Basit bir menemen yapımında bile süreç yönetimi şart.

Ama "kocaman" Bozcaada yönetiminde süreç yönetimi hak getire.
Bir kanalizasyon yapım sürecinin yumurtaların kırılması, pardon, foseptiklerin kırılması ile başlaması basit bir ev yemeğinin tabi olduğu mantığa dahi aykırı.

Size bir yazıdan söz edeceğim.
Yıl 2007, 14 Şubat tarihli bir yazı.
İller bankası Genel Müdürlüğü'nün Bozcaada Belediye Başkanlığına yazdığı bir yazı.
Şöyle diyor:

Belediyenizin Atıksu Arıtma Tesisi ihtiyacı Bankamızca hazırlattırılarak onaylanmış olan 1000 m3/gün kapasiteli tip projenin yöredeki arazi ve zemin şartlarına göre uyarlanması ile karşılanacaktır.


Ancak Belediyenizin Atıksu Arıtma Tesisi için kamulaştırılması yapılmış olan arazinin kıyı kenar çizgisi içinde kalmakta olduğu bilinmektedir. Bu durum Bankamız mevcut uygulamalarında evvelce karşılaşılmış ve önemli sorunlar yaşanmıştır. Ayrıca arazinin denize çok yakın olması nedeniyle dalga tesirinden tesisi korumak için ilave imalatlar yapılması (Dalgakıran ve/veya zemini yükseltmek gibi) gerekeceğinden bu durum yapım maliyetini arttıracaktır.


Bu görüşlerimiz Belediyenize iletilmiş olup mahalline gelinerek yetkili elemanınızın da katılımı ile yeni bir yer arama çalışması yapılmış ve hazineye ait olduğu ifade edilen iki farklı arazi incelenmiştir. Bu yerler ile ilgili olarak tarafımıza bilgi verilmesi ve kamulaştırma işleminin tamamlanmasını takiben proje ihale çalışmalarına başlanabilecektir.   


Bitmeyen kanalizasyon senfonisinden sadece bir enstantene bu.

Tabi ki şunu hemen eklemekte fayda var:
Bu tarihe kadar ada içerisinde sokaklar kazılmış, mevcut işleyen foseptik kuyuları patlatılmış,  yerlerine kazara ailece ishal olmuş bir ailenin bir günde doldurabileceği bidonlar foseptik yerine yerleştirilmiş ve borular döşenmiştir.

Bu işler bittikten sonra aaaaa...
Bu kanalizasyona bir de arıtma lazımdı...
Koş al gel...

Ne lazım?
Domates. Pardon. Arıtma Tesisi yeri.
Hemen kamulaştır. Al sana yer.
Olmadı. (Şu iller bankası da ne işgüzar!)
Domates çürük çıktı.
Sağlam yerlerini ayıklasan bir kasa çürük domatesten bir tava omlet ya çıkar ya çıkmaz.
Bu hikaye böyle devam ededursun (ediyor zaten).

Biz gelelim bu hikayenin yol açtıklarına...
Foseptik çukurlarının kırılması sonucu onlarda toplanması gereken ve asrın icadı bidonlardan taşan ...klar soluğunu evlerin bodrumlarında ve sokak yüzeylerinde alıyor.

Bodrumu, temeli ..k sızmayan ev yok.
..k'lar bodrum ve temellerde kalsalar iyi.
Sokak yüzeylerine kesif bir koku salarak ortalarda dolaşmaktalar.
Kekik kokulu ada oldu sana ..k kokulu ada.

Tamamı mı?
Evet tamamı.
..k basan ev ve işletmelerden çekilen "gübreleri" vidanjörler yerleşim yeri dışındaki teferiç'e boşaltmakta.
..k basan ada dışındaki işletmeler, adanın yiyecek içecek sektörünün dönüşmüş ürünlerini pompalarla açığa, bağlara pompalamakta.

Kekik kokusu mu?
O eski güzel kokuları rüzgarlar, menemeni de şeytan aldı götürdü...






Bozcaada'da Market Kazığına Dikkat

Geçen akşam geç bir saatte Bozcaada'daki "büyük" bir markete gittim.
Dört beş parça alışveriş yaptım.
Kasiyer aldıklarımı kasadan geçirdi ama nedense fişi vermekte isteksizdi.
Hiçbir şey söylemeden başında dikilince, kesti ve verdi.
Bakmadan cebime attım  ve eve gittim.

Aldıklarımı tezgahın üzerine bırakıp her zaman yaptığım gibi fişleri yırtıp atmaya yeltendim.
Fiş biraz uzun gibi geldi.
Kontrol ettiğimde sürprizle karşılaştım:

Ben beş parça almıştım, fişte benim aldıklarımın dışında tam dokuz kalem mal yazılıydı.
Çikolatalar, gofretler, bisküviler, sakızlar; beşlik su bile vardı.
Benim ödediğim bedelin üçte birini oluşturuyorlardı...

Hemen markete geri gittim.
Fişi göstererek almadığım malların da eklendiğini söyledim.
Kasiyer, önce "siz bu kasadan geçmediniz" dedi.
(Kontrollerimi düzenli yaptırıyorum, demans veya Alzehaimer gibi bir derdim yok çok şükür. Bunu içimden söyledim.)
Fişte kasa numarası vardı olmasına da, daha onbeş-yirmi dakika önce ve müşterinin olmadığı bir saatte geçmiştim oradan. Bal gibi de hatırlıyordu aslında, sürekli alışveriş yaptığım yer, yolüstü olması sebebinden.

"Hata olmuş, bir önceki müşterinin fişine devam edilmiş" dedi sertçe...
Özür mözür hak getire...
"Ben bir önceki müşterinin, sizin ya da bir başkasının aldıklarının bedelini ödemek durumunda değilim" dediğimde ise cevabı:
"Farkındamısınız bana hakaret ediyorsunuz" diye "farkındalık" dersi verdi.

Bu arada bana ait olmayan kalemleri hesaplayarak paramı iade etti.
"İşte paranızı da geri verdik" diye yine terslendi.
"Ben buranın sürekli müşterisiyim peki benim size olan güvenim ne olacak" dediğimde,
"O sizin sorununuz paranızı iade ettik işte" diye sesini yükseltti.

"Peki öyle olsun" dedim ve ayrıldım.

Binlerce kez, fiş almadan, aceleyle ve beklemeden çıktığım zamanları düşündüm.
Fiş verildiğinde, hiç bakmam, eve gelince yırtar çöpe atarım.
Şeytan dürttü o gece...
Haklı olduğu zamanlar varmış...


Bundan sonra eski sloganda olduğu gibi "önce fiş, sonra alışveriş" yapacağım.
Fişleri kasanın başında mutlaka kestirip kontrol ettikten sonra ödemeyi yapacağım.
Bu da bana ders oldu.
Sizlerin dersinin de pahalıya gelmemesi için paylaşmak istedim.

İlgili resmi makamlarla da paylaşacağım.

Hiç kimsenin para kazanmasına karşı değilim.
Gençlerin saygısızlığına da tahammül edebilirim.
Ahlaksızca kazıklamaya ve esnafın saygısızlığına  ise tahammül edemiyorum.



 

8 Temmuz 2012 Pazar

Biz Söyleyince Kızıyorlar...

Genellemeler genellikle tehlikelidir...
Bunun için genelleme yaparken, genel-leme diye olumsuz halini düşünmek lazım öncelikle...
O nedenle genellemeyip, Bozcaadalılardan özellikle yönetim görevlerinde olanlar olarak ifade etmek isterim.
Bozcaadalıların bu kesiminin bir özelliği bulunmaktadır:
Siz alınan bir kararı ya da yapılan bir işi eleştirdiğinizde, bunu kişiliklerine yapılmış bir saldırı gibi algılarlar.
Anında savunmaya geçerler.
Halbuki eleştirdiğiniz şey kişilikleri değil, aldıkları karar ya da yaptıkları iştir.
Ama onlar şöyle derler: "Biz ne zaman ne yapacağımızı çok iyi biliriz."
Ancak yaptıkları işe bakınca... aslında çok da bilmediklerini anlamak için onlar kadar bile bilgili olmanın gerekmediğini görürsünüz....

Neyse, derdimiz adalıların dedikodusunu yapmak değil.
Adada yaşayan "dışarlıklılar"ın eleştirilerine tahammül düşüktür bu çevrelerde.
Düşmanca algılanır.
Küserler kinlenirler.
Öyle ya, kulak verseler; kendi beceriksizliklerini kabul etmek durumunda kalacaklar.

Bu nedenle adada oturan "dışarlıklıların değil, gerçek dışarlıkların dediklerine bari itibar ederler umuduyla alıntı yapalım:

(Sermet Atadinç)


Bu hafta sonu ilimizdeki önemli etkinliklerden biri de Bozcaada’da gerçekleşecek; “Ozanın Günü ve Homeros Okuması..." Bu yıl 11. yılı. İlk yıldan itibaren sürekli bir gelişim trendi ile bu günlere gelen etkinlik,son yıllarda uluslararası bir nitelik kazanmak noktasında adımlar atıyor. Aynı zamanda Bozcada açısından önemli bir imaj oluşturan ve Bozcada ile özdeşleşen etkinlik oldu. 


Bozcaada turizmi açısından, böylesi tarihi kültürel mitolojik değerlerin üzerinde geliştirilmiş etkinlikler çok önemli. Bozcaada nesnel şartları itibarıyla özellikli ve kimliği olan bir turizm politikası oluşturmak zorunda.Bunu yaratamaz ise dönem dönem yaşanıldığı gibi; ada yaşantısına yön veren kargaşa ve kaos hakim olur. Bu etkinlik bu anlamda önemli bir çalışmadır. Gerçekleştirilmesine katkı sağlayan tüm gönüllüler önemli bir katkı sunmaktadır, Bozcaada için. 


Bozcada turizmi ancak böylesi kimlikli etkinlikler ile nitelikli bir gelişim sağlayacaktır. Aksi durumda ada değerlerinin her geçen gün yıprandığı fiziksel bir taşıma kapasitesine ulaşılır ki; çok kısa bir zamanda adanın tüm olumlu değerleri erozyona uğrar. Adanın dinamikleri de bu durumun farkında oldukları için en azından şimdilik buna uygun planlamalar yapmaktadırlar. Bu arada yapılacak bazı işlerin daha olduğunu unutmadan, adanın değerlerini dejenere etmeden, özellik ile fiziksel taşıma kapasitesinin gereğine dikkat ederek disiplinli kimlikli bir model ile Bozcaada vizyonuna göre hareket etme disiplini oluşturulmalıdır. 


Bozcaada denince akla ilk gelen konulardan biride ulaşım sorunudur. Ben adada yaşayan insanların ulaşım sorunu bağlamında, GESTAŞ performansını gündeme getirmek istiyorum. GESTAŞ deniz ulaşımında ilimizde tek şirket. Bu anlamda şu kaygı biraz daha artmaya başladı; rekabetin olmadığı koşullarda GESTAŞ hizmet kalitesi nasıl şekillenecektir? Bu konuda CHP Milletvekili Ali Sarıbaş’ın mecliste yaptığı basın toplantısındaki iddialar önemli. Özellik ile artan fiyatların vatandaşı rahatsız ettiği konusunu gündeme taşıyan Ali Sarıbaş GESTAŞ’ın rakipsiz kalmasının böyle bir gelişime yol açtığının altını çizdi. GESTAŞ yetkilileri de bu iddialara kendilerine göre cevap verdiler. 


Fiyat tartışması bir başka boyut. Kapitalist toplumlarda kar ekonomisi, enflasyon gibi bazı kriterler nedeniyle bu tartışmanın sonu yok. Yalnız bir konuyu belirtmeden geçemeyeceğim; kapitalist mantık burada da çalışmış ve personel ücretlerinin artması zam sebebi olarak gösterilmiş, her zaman olduğu gibi. Zam tartışmasının dışında önemli olan bu konudaki politikalardır, bu da bir sistem sorunudur. 


Ulaşım hakkının temel haklardan biri olması gerçeği ile yaklaşırsanız karşınıza farklı gerçekler çıkacaktır. Bozcada halkı açısından bu çok önemlidir. Yazın seferlerini yapan deniz otobüsü, sezon bitiminde 2 yıldır bakım gerekçesi ile seferlerini durdurmaktadır. İşte önemli olan budur.Bozcada halkının çağdaş ulaşım imkanından sezon dışında da faydalanması gerekir, bu engellenmemelidir.. 


Halkın ulaşım hakkını yok sayan, her şeyi kar elde etme üzerine kuran bir GESTAŞ şirketi ve bu politikası kabul edilemez. Bu yıl bunun takipçisi olacağız. Bozcaada halkı da bu hakkına sahip çıkmalıdır.


Sayın Atadinç'in Bozcaada'nın ulaşımı için söylediklerine eklenecek daha pek çok şey olabilir;  ancak birisi var ki onu hiç gözden kaçırmamak gerekmektedir: Bozcaada'nın yöneticileri GESTAŞ yönetiminde de yer almaktadırlar. Dolayısıyla "Biz yapmadık, GESTAŞ yaptı" demeleri "cambaza bak"tan başka bir şey değildir. 


7 Temmuz 2012 Cumartesi

Bozcaada’da yolcularını çıldırtan arıza

Bozcaada- Geyikli seferini yapan GESTAŞ''a ait, "Lapseki-İstanbul İMO 7709057" arabalı vapuru arıza yapınca yolcular 45 dakika denizin ortasında beklemek zorunda kaldı.
Saat 13.00'da Bozcaada iskelesinden kalkan arabalı vapur, iskeleden ayrılır ayrılmaz arıza yaptı. Yaklaşık 45 dakika süren arızanın nedeni açıklanmazken, 45 dakika boyunca beklemek zorunda kalan yolcular duruma tepki göserdi.
Özellikle yaz aylarında yolcu trafiğinin oldukça yoğun olduğu hatta arızalı vapurun sefere konmasına tepki gösteren yolcular, "Bu hatta taşıma hakkı GESTAŞ'a verildiyse yolcuları mağdur etmeden bu hizmeti sunmak zorunda. Vapurların gerekli bakımının yapılmaması vatandaşa çok büyük saygısızlık" diyerek tepkilerini dile getirdiler.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Yeni Bir Ada Kitabı - Üzüm Adasından Sözümona Hikayeler...

"Şüphesiz her adaya gelen, adaya ilişkin hayal kuran veya her yazarın hatta her kitabın, farklı bir ada hikayesi olacaktır. Benim kitabımın hikayesi ise; kitap yazmak için hikayeler yaratmak yerine, hikayeleri anlatmak için kitabı yaratmaktır..."

Bozcaada'lıların yakından tanıdığı avukat Nejat Hamlacıbaşı'nın ada hikayelerini anlattığı   Üzüm Adasından Sözümona Hikayeler kitabı Chiviyazıları Yayınevi tarafından yayınlandı.

Good Morning After Supper

http://www.canakkaleolay.com/details.asp?id=77038


Eceabat ve Bozcaada Adliyelerinin kapatılma girişimi Meclis gündeminde


TBMM Çevre Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Çanakkale Milletvekili M. Serdar Soydan Bozcaada ve Eceabat adliyelerinin kapatılma kararını TBMM gündemine getirdi. Öte yandan konu ile ilgili AKP Çanakkale Milletvekillerinin suskunluğu dikkat çekiyor.
 
Eceabat, Bozcada adliyelerinin kapatılması kararına karşı tepkiler artarken sorun TBMM gündemine de taşındı. CHP Milletvekili Serdar Soydan konu hakkında mecliste bir konuşma yaptı.
 
Hükümetin aldığı kararlar doğrultusunda Çanakkale Eceabat ve Bozcaada adliyesinin kapatılma kararını ilçelerimiz için kabul etmek mümkün değildir diyen Soydan; Adalet Bakanı’nın bu konuda yaptığı açıklamalar ve kapatılma gerekçelerinden hiç biri ilimiz ilçeleri için geçerli değildir” değerlendirmesi yaptı.
 
Soydan konuşmasını şöyle sürdürdü: “ Sayın Bakan kapatılma gerekçelerini sadece ilçelerde görülen dava sayılarına ve hâkim, savcı ve personel yetersizliğiyle açıklamaktadır. Sayın Bakanın bu konuda Çanakkale Bozcaada ve Eceabat ilçelerimizin coğrafi ve stratejik önemini görmezden gelmesi, yok sayması kabul edilebilir bir tutum değildir. İlgili konu, Genel Kurul’ un 30.06.2012 tarihli 128. birleşiminde tarafımca Sayın Bakana soru olarak yöneltilmiş ve konuya açıklık getirmesi istenmiştir. Ama ne yazık ki Sayın Bakan sorduğum soruya cevap olarak, iki ilçemizi diğer ilçelerden ayrı tutmadığını ne yazık ki ifade etmiştir. Bozcaada ve Eceabat’ın stratejik önemi, Çanakkale ye ulaşım imkânları Adalet Bakanı ve HSYK tarafından görmezden gelinmiştir.”
 
Bakandan cevap
Soydan’a cevaben söz alan Adalet Bakanı Sadullah Ergin; Türkiye şu anda Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında her 100 bin kişiye düşen hâkim sayısı itibarıyla olması gerekenin yarısı kadar hâkime sahiptir. Her 100 bin kişiye 20 hâkim düşmesi gerekirken Türkiye'de 10 hâkim düşmektedir, her 100 bin kişiye 10 savcı düşmesi gerekirken 5,6 savcı düşmektedir. Bu anlamda bu eksiklerin ikmal edinceye kadar bu tür tedbirler maalesef istemesek de uygulamak zorunda kaldığımız tedbirlerdir. Çanakkale, Bozcaada, Eceabat ve diğer milletvekillerimizin benzer soruları için de aynı şeyleri söylemek mümkün” dedi.

25 Haziran 2012 Pazartesi

Bozcaada'da Artık Adliye Olmayacak

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunun 15.06.2012 tarih ve 347 sayılı kararı ile Bozcaada Adliyesinin Ezine Adliyesiyle birleştirilmelerine karar verilmişti.


Ancak yapılan itiraz ve başvurular üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Birleştirilmesine karar verilen adliyelerin bulunduğu yerleşim yerlerinin coğrafi şartları, nüfusu, güvenlik ve iş durumları ile birleştirilen adliyelere olan uzaklık ve ulaşım imkânları dikkate alınarak; ekli listede belirtilen yer adliyelerinin birleştirme kararı iptal edilmiş olup, anılan adliyelerin faaliyetlerinin devam etmesine 22/06/2012 tarih ve 383 sayı ile karar vermiştir. (http://www.hsyk.gov.tr/duyurular/2012/haziran/birlestirme-iptal-adliye.html)


HSYK'nın 22.06.2012 tarih ve 383 sayılı kararına ek listede yer alan Adliyeler arasında Bozcaada Adliyesi yer almamaktadır. Dolayısıyla 15.06.2012 tarih ve 347 sayılı birleştirme kararı geçerlidir. 

HSYK'nın 15.06.2012 tarihli kararından sonra birleştirilmesine karar verilen ilçelerin yerel yönetimleri, parti örgütleri ve sivil toplum kuruluşları 22.06.2012 tarihli kararın gerekçelerini oluşturan coğrafi şartlar, güvenlik, ve iş durumları ile adliyelere olan uzaklık ve ulaşım imkanları gibi gerekçelerle kamuoyu ve siyasal karar alma mekanizmalarını harekete geçiren yoğun bir çalışma içine girerek ilçeleri lehine kararın düzeltilmesini sağlamışlardır. Örneğin Marmara Adası Adliyesi'nin de kapatılması gündeme geldi. Marmara Adası Belediye Başkanı Avukat Ali Aksu, kararın adada duyulması sonrasında Balıkesir AK Parti Milletvekilleri Edip Uğur, Cemal Öztaylan ve CHP Milletvekili Namık Havutça ile irtibata geçti. Milletvekillerinin Adalet Bakanlığı ile görüşmesi sonucu Marmara Adası Adliyesi'nin kapatılması kararı iptal edildi. (http://www.pirsushaber.com/adliyenin-kapatilmasi-kararinin-iptali-401811n.html)

Ancak Bozcaada'daki yerel yönetim, parti örgütleri ve sivil toplum kuruluşları başlayan yaz sezonundaki kazançların hesabı ile gerekli çalışmayı yapmamışlardır. Bu durumda Bozcaadalılar her türlü kış koşullarında da bir sabıka kaydı almak için bile artık Ezine Adliyesine gideceklerdir. 

Hayırlı olsun diyelim;  ve her zaman tekrar ettiğimiz düsturu tekrarlayalım: 

Seçmek vazgeçmektir!

24 Haziran 2012 Pazar

Gelir İdaresi Bozcaada'da Denetimleri Sıklaştırdı

Çanakkale Defterdarlığına bağlı gelir uzmanlarından oluşan ekipler sezonun başlaması ile birlikte Bozcaada'daki işletmeleri denetlemeye başladılar. Adisyon açmayan, fiş ve fatura kesmeyen işletmelere yapılan denetimler sonrasında ceza yağdı.

Gelir İdaresi Başkanlığının denetimleri yasalara uymayan işletmeler arasında memnuniyetsizlik, vatandaşlar ve  işletme müşterileri tarafından ise takdirle karşılandı.

Denetimlerin yaz sezonu boyunca devam edeceği ve vergiden kaçarak haksız rekabet yaratanlar hakkında gereken işlemlerin yapılmaya devam edeceği öğrenildi.

Bozcaada'da Yaz Klasiği: Trafik Çilesi Başladı

Hafta sonu ve 8. Şarap Tadım Günleri nedeniyle ziyaretçileri artan Bozcaada'da pazar günü - her yaz olduğu  gibi trafik çilesi başladı.

Oluşan uzun kuyrukların başı olan iskele meydanında zaman zaman sert tartışmalar yaşandı.

GESTAŞ 15.00 seferinden itibaren rezervasyon sistemini  iptal etti. Rezervasyon yaptıran araçlar iskele yolunu tuttuklarında tatsız sürprizlerle karşılaştılar.  Rezervasyonu olmayan ancak  kuyruğa girmiş ve yolu tıkamış olan araçlar yüzünden bazıları gemiye binemedi. Ana caddeler zaman zaman tamamen kapandı ve günlük hayat akışı adalılar için yine aksadı.

Öyle görülüyor ki Bozcaada'nın tanıtımdan çok mevcut tanınma potansiyeline uygun altyapı (kanalizasyon, trafik) oluşturulmasına her zamanki gibi şiddetle ihtiyaç var ama kimin umurunda?...

19 Haziran 2012 Salı

Bozcaada Belediyesi de Rahatsız...

Bozcaada'daki turizm işletmelerinin 2012 yaz sezonu fiyat tarifeleri ile ilgili Çanakkale Sanayi ve Ticaret Odasının aldığı karar sonrası devam eden söz duelosuna  Bozcaada Belediye Başkanı Sayın Mustafa Mutay da Bozcaada Belediyesinin resmi web sitesinde yer alan yazısı ile katıldı.


Sayın Mutay'ın yazısı aşağıdadır:


Mustafa MUTAY’dan Cevap

BELEDİYE BAŞKANI MUSTAFA MUTAY’DAN CEVAP
Çanakkale  Ticaret  ve  Sanayi  Odasının  mayıs ayı içerisinde gerçekleştirdiği toplantıda Bozcaada’nın  turizmindeki  fiyat  tarifelerinin yüksek  olduğu  konuşulmuş  ve bu konuda Ticaret  ve  Sanayi  Odasının  2012  yılı  fiyat  tarifelerini  Bozcaada  esnafının   kendilerine yüksek tarife istedikleri ve kendilerinin aldığı kararla 2012 yılı tarifesinin verilmeyeceği ve böyle karar aldıklarını ve bu sebeple Bozcaada’daki yüksek fiyat tarifelerinin önüne geçmiş olduklarını ifade etmiş bulunmaktadırlar.  Bu sebepten dolayı bazı yayın organları Bozcaada turizmini yargılayama kalkmış kelime deyimiyle “Bozcaada Kazık” kelimesini yazmışlardır. Kelime deyimiyle Bozcaada hiçbir zaman kazık kelimesi ile özleşmemiştir.
Biz yıllarca kaymakamlık ve Belediye Başkanlığı olarak ticaret ve sanayi  odası  Bozcaada esnafına  fiyatları  verirken   kendilerine  hep  şunu   söylemişizdir. Yaz  başında   fiyatları vermeden önce beraber bir toplantı yapalım fiyatlar konusunda mutabakat sağlayalım ve bu konuya da hep özen göstermişizdir. Ticaret ve Sanayi Odasına bu konuyla ilgili Belediye Başkanlığı olarak yazı yazılmış olup, sıkıntılar anlatılmıştır. Ticaret ve  Sanayi  Odası  buna rağmen sınıf farkı gözetmeksizin ve bir araştırma yapmadan Bozcaada’daki  üyesi   olduğu esnafa yüksek oranda fiyatlar vermiştir. Belediye Başkanı olarak ben bazı  fiyatlara  karşı çıkmışımdır  ve  hatta  esnafın  istediği  fiyatın  çok  üstünde  fiyatlar  vermişlerdir. Bizde kendilerine sorduğumuzda biz tavanla taban veriyoruz  satabiliyorsa  satsınlar  diye bize cevap  vermişlerdir. Ticaret  ve  Sanayi  Odasının  2012  yılı  için  aldıkları  karar  onların düşüncelerinden değil, nisan ayı içerisinde Bozcaada esnafından belirli guruplar çağırılarak Kaymakamlık Makamında bir toplantı yapılmıştır. Yapılan toplantı neticesinde 2012 yılı yatak yeme ve içmeye fiyat alınmasın diye genel bir görüş çıkmıştır. Bazı esnaf arkadaş ların ahtapot ve kalamarı yüksek fiyata aldıklarını belki bunlarla ilgili bir fiyat isteyebile ceklerini söylemişlerdir. Ticaret ve Sanayi Odası  yönetim  kurul  üyelerinin  Mayıs  ayı içerisinde  Bozcaada’ya  yaptıkları  ziyarette  Bozcaada  esnafıyla  Zübeyde  Hanım  çay bahçesinde yapılan toplantıda kendilerine 2012 yılında  Bozcaada  esnafının  yeni  fiyat istemeyeceği ve eski fiyatlarla 2012  yılı  yaz  sezonuna  devam  edeceklerini  Belediye  Başkanı olarak ben söylemişimdir. Onların bahsettikleri bazı üyelerin   %10  %15 zam isteyenlerin birkaç üyeyi geçmeyeceği veyahutta daha evvelki yıllarda satış  fiyatlarına  zam almayan ada esnafı üyeleri olabileceklerini düşünmekteyim. Zaten Bozcaada‘da her kesime hitap edecek şekilde hizmet verilmektedir ve fiyat tarifelerde işletmelerin kapı önlerine ve masalara menü olarak konmaktadır. Bu sebepten dolayı Ticaret ve Sanayi Odası meclis toplantısında alınan kararların kendilerine ait olmadığı ve nisan ayı içerisinde Kaymakamlık Makamında yaptığımız toplantıda Bozcaada esnafı ile aldığımız bir karardır. Bu kararı kendileri almış gibi kamuoyuna lanse etmeleri bizi derinden üzmüştür.
Bozcaada Çanakkale’nin turizminde gelişen, büyüyen, en çok yatak kapasitesine sahip olan bir ilçesidir. Bu gün yurt içinde ve yurt dışında Bozcaada yaptığı turizmle göz doldurmakta ve takdir toplayan ilçe  konumundadır. Son  yıllarda  tesis  anlamında  hem  yatak  hemde yeme içme konusunda çok iyi yerlere gelen ilçemiz Çanakkale’yi de en iyi bir şekilde temsil etmektedir.  Hem bağcılığı ve şarapçılığını koruyarak bunun yanında da turizmciliği gelişti- rerek kültürüne sahip çıkan ve bir ada özelliğini korumayı devam ettirerek turizmde yeni projelerle Bozcaada  yoluna   devam edecektir. Bozcaada’ya  inanıyorum  ki  Bozcaadalılar sahip çıkacaktır. Saygılarımla
Sayın Mutay'ın cevabı ile ilgili yorum yapmamakla birlikte (konu ile ilgili yorum BOZTİT başkanı sayın Yahya Göztepe'nin basında yer alan demeci üzerine yapılmıştı) iki hususa dikkat çekmek istiyorum:
1.  Mustafa Mutay'dan Cevap başlığının altında Yazi isleri tarafından  tarihinde gönderildi  olarak yer  alan ibare neyin nesi? Bozcaada Belediyesinin resmi web sitesinin takvimi ülkemizin kullandığı takvimle senkronize değil mi ve hangi takvime göre işliyor?
2. Bozcaada Belediyesinde, belediyenin resmi web sitesinde yer alacak, belediye başkanının  bir demecini dil bilgisi ve gramer açısından denetleyecek ve düzeltecek kimse yok mu Allah aşkına? 
Her iki husustaki bu denli özensizlik içeriği de güvensiz kılmakta...

11 Haziran 2012 Pazartesi

11. Ozanın Günü ve Homeros Okuması Etkinliği

11. Ozanın Günü ve Homeros Okuması etkinliği bu yıl 7-8 Temmuz 2012 tarihlerinde Bozcaada’da gerçekleşiyor.
Bozcaada Derneği ve Prof. Dr. Haluk Şahin tarafından organize edilen etkinlikte bu sene yılın ozanı olarak Akif Kurtuluş konuk olacak.
Homeros okuması her yıl olduğu gibi bu yıl da Pazar sabahı gün doğumunda Troya’nın karşısındaki sahilde gerçekleşecek.

7 Haziran 2012 Perşembe

BOZTİD Rahatsız: "Bozcaada’nın yıpratılmasına izin vermeyiz..."

http://www.canakkaleolay.com/details.asp?id=76428


Geçen hafta Çanakkale Ticaret Sanayi Odası Meclis toplantısında Bozcaada esnafının zam taleplerinin fahiş oranlarda yansıtılması noktasındaki haberlere Bozcaada esnafından tepki geldi. Bozcaada imajını olumsuz olarak etkileyecek, Bozcaada’daki fiyatlar noktasında yapılan spekülasyonların etik olmadığını belirten Bozcaada Turizm İşletmecileri Derneği (BOZTİD) Başkanı Yahya Göztepe “Bozcaada turizm işletmeleri Bozcaada turizminin gereklerini yerine getirecek bilinç ile hareket etmektedirler” dedi.


Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Göztepe şunları kaydetti: “Zam taleplerinin fahiş düzeylerde yansıtılması ve buradan hareket ederek Bozcaada’nın imajının olumsuzlaştırılması girişimlerini doğru bulmuyoruz. Bozcaada üzerinden bazı insanlar, kendilerini ispat etmek istiyorlar ise biz buna izin vermeyiz. Bizler Bozcaadalılar olarak adamızın turizm değerlerine zarar verecek hiçbir girişimde bulunmayız. Bu konuda son derece disiplinli ve bilinçli hareket ediyoruz. Bizzat belirlediğimiz stratejik hedeflerimize bağlı olarak adamızın turizm potansiyeline kimlik kazandırarak ”Şarap ve Üzüm Adası Bozcaada” markasını yaratmak için hassas davranan bir tavır içersindeyiz.

Böylesine bir yaklaşım içersinde iken Bozcaada’yı ve adalıları küçülten, bu temelsiz yaklaşımlar bizi rahatsız etmiştir. ÇTSO bu konuda basın ile paylaştığı fiyat artışı talebi ile ilgili bilgilerin gerçek yönünü kamuoyu ile paylaşmalıdır. Adalıların, yansıtıldığı  gibi 2012 yılı için fahiş düzeyde fiyat artışı talebi olmamıştır. Bizzat fiyat uygulamaları nedeniyle oluşan rahatsızlık nedeniyle Kaymakamımız ve Belediye Başkanımızın da katıldığı bir toplantıda tüm mekanların fiyat listelerini görülebilecek bir yere asmaları kararlaştırılmış, böylece belirsizliklerin verdiği suiistimaller de kontrol altına alınmıştır. Adamızda çeşitli fiyat düzeylerinde işletmelerimiz vardır. Bu da serbest piyasa ekonomisi kapsamında çok normaldir.

Bizler bu konuda belirsizliğin getirebileceği geçmişte yaşanmış bazı sıkıntıların yaşanmaması için gerekli önlemlerimizi aldık. Konuklarımızın hangi hizmeti hangi bedel ile alacağı konusundaki netliği yaratarak onlarında seçeneklerini buna göre oluşturmasının imkanlarını yarattık. Ada insanını küçümseyen, onları bir şekilde fırsat düşkünü gibi göstermeye çalışan bu anlayışları kınıyoruz. ”Yiyeceğinizi yanınıza alıp gidin “propagandası yapanlarında Bozcaada için bu düşmanlıklarını anlamakta zorlanıyoruz. Bozcaada Türkiye’nin olduğu kadar, Dünya’nın ender turizm bölgelerinden biridir. Doğal güzellikleri kadar ada insanının da bu koşullara uygun geliştirdiği turizm bilinci ve kültürünü de küçümsemeyelim.

Bizler adalılar olarak kendi ayağımıza kurşun sıkacak kadar niteliksiz bir potansiyel taşımıyoruz. Bu böyle bilinmelidir. Hep birlikte Bozcaada’nın kimlikli bir turizm yapısı ile ilimizin gözbebeği olması için sürdürülecek çabaların ortaklaşmasını yaratarak, bu başarı öyküsünün mutluluğunu birlikte paylaşalım” dedi.


Çanakkale Olay Gazetesinde yer alan Bozcaada Turizm İşletmecileri Derneği Başkanı Sayın Yahya Göztepe'nin açıklanması ile Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odasının geçen hafta fiyatlarla ilgili almış olduğu kararın değerlendirilmesindeki farklılıklar izaha muhtaçtır. Öyle görülüyor ki bir kamu kuruluşu olan ÇTSO ile bir sivil toplum kuruluşu olan BOZTİD'in bakış açıları oldukça farklı.

Sayın Göztepe'nin açıklamasında yer alan en dikkat çekici ifade,  Bizzat belirlediğimiz stratejik hedeflerimize bağlı olarak adamızın turizm potansiyeline kimlik kazandırarak ”Şarap ve Üzüm Adası Bozcaada” markasını yaratmak için hassas davranan bir tavır içersinde olduklarıdır.

Bizzat'tan kasıt sayın Başkanın kişisel olarak kendisi ise bireysel olarak belirlenen stratejik hedef ve oluşturulan stratejilerin BOZTİD ile ilgili kurumsal bir yanının bulunamayacağı ve sadece kendileinin kişisel hedeflerini ifade ettikleri söylenebilir.

Ancak bizzat'tan kasıt dernek ise, derneğin ada içi ve dışında hangi ilgili iç ve dış paydaşları ile (ki ÇTSO stratejik dış paydaşlardan biridir),  nasıl bir SWOT analizi sonucu ne tür stratejiler oluşturduklarını, bunlarla ilgili hangi kritik başarı faktörlerini belirlediklerini ve stratejilerini gerçekleştirmek üzere ne tür politika ve planlar oluşturduklarını adalılarla, kamuoyu ve ÇTSO da dahil olmak üzere tüm paydaşlarıyla paylaşmalarında yarar bulunmaktadır. Derneğin iletişim aracı olan web sitesinde dernek tarafından yapılan bu tür bir stratejik planlama çalıştay-çalışması ve sonuçları ile ilgili güncel bir bilgi yer almamaktadır.

Derneğin stratejik planlama süreci ve çıktısı olan stratejik planın paylaşılması basın üzerinden sürdürülen ve kurumlararası çatışma gibi algılanma olasılığı yüksek tartışmalar sadece Bozcaada turizm işletmecilerine değil bütün olarak kamuoyunun Bozcaada algısına katkı sağlamamaktadır.
 Bozcaada işletmecilerinin olumsuz algılarını ifade edenleri bu algıları nedeniyle kınamaları son derece anlaşılır bir refleks olmakla birlikte çözüme yönelik ya da bu algıyı düzeltmeye yönelik olarak düşünüldüğünde etki gücü zayıf bir tepkidir.

Olumsuz algı ve ifadelerin yarattığı duygusal zedelenmeyi bir yana bırakıp işletmecilerin bu algının oluşmasındaki rollerinin sorgulanması ve alınan önlemler varsa  - ki sayın Başkan aldıklarını söylüyor - bunların neler olduğunun (sadece fiyat tabelalarının asılması ile mi sınırlıdır?), önlemlerin uygulanması ile ilgili ne tür izleme mekanizmalarının oluşturulduğunun; bu algıyı oluşturacak işletmeci davranışları ile karşılaşıldığında karşılaşanların neler yapması ya da nereye başvurması gerektiğinin; bu tür durumlarda yaptırımların neler olduğunun zamanında tüm ilgililere ve kamuoyuna duyurulması daha fazla güven verici ve ikna edici olacağı gibi işletmeciler dışındaki diğer adalılarca da destek görecektir.

1 Haziran 2012 Cuma

"Turizm'cinin şaşkını önlem alır yaz günü"

Bozcaada yaz sezonuna hazırlanıyor.

Herkes bir beklenti içinde - sezon gelsin, işler açılsın.

Turizmi yakından ilgilendiren ve etkileyen, ama turizmin dışında da kangrenleşmiş altyapı sorunlar devam ediyor:

Altı yıldır tamamlanamayan imar planı bir altı yıl daha beklenecek görünüyor.


Onbeş yıldır devam eden kanalizasyon problemi bir onbeş yıl daha halledilemeyecek görünüyor.


Su şebekesindeki onarılmayan kaçakların maliyeti  herkesin faturalarına yansıtılarak "beceriksizlik bedeli" olarak tahsil edilmeye devam ediyor.


Mevcut yerel yönetim anlayışı, iş görme yöntemleri ve meclis - personel kadro yapılanması ile bu problemlerin çözülebilmesi mümkün değil.

Sezon öncesi alınabilecek ve adayı turizm açısından geçici olarak rahatlatabilecek önlemler alınabilir. Ancak yukarıdaki gerekçe onların alınmasını da önleyecek güçte olmakla birlikte:

Basit bir traktör arkası vagonlar düzeneği ile 4-5 güzergahta rink yapan toplu taşıma araçları ada trafiğini oldukça rahatlatabilir. 


Tesis bulunmayan koylara seyyar tuvalet, duş ve denetlenen büfelerle "Ayazma Kabusu" hafifletilebilir. 


Mutfak büyüklüğü/istihdam edilen nitelikli personel sayısı/toplam kullanım alanı-aktif kullanım alanı oranı/yatak kapasitesi/sunulan hizmet çeşitliliği ve konforu gibi kriterlere göre mevcut kayıtlı ve belgeli işletmeler hızlı bir biçimde sınıflanarak taban ve tavan fiyatlar gözden geçirilebilir.


Adaya sefer yapan gemilerden başlamak üzere görsel ve işitsel yollarla gelenlerin adada dikkat etmeleri gereken hususlar - çöp, trafik, gürültü, bağların talan edilmemesi, otoparklar gibi kurallı davranmayı gerektiren konularda uyarıcıların kullanılması. Fahiş fiyat uygulamalarında,  kalitesiz hizmet sunumunda ve hizmet standardı dışı, uygunsuz davranışlarla karşılaşılması durumunda "alo maliye" de dahil olmak üzere nereye ve nasıl başvurulacağının ayrıntılı olarak gelen "konuklara" bildirilmesi.

Bu sezonda yönetim ve işletmelerden beklentimiz sorunun değil çözümün parçası olmalarıdır.

31 Mayıs 2012 Perşembe

"Bozcaada’yı Bozcaadalılara bırakmaya gelmeyecek"

http://www.canakkaleolay.com/yazi.asp?id=3542, Sayın Kadir Kenar'ın Analizi:


Dün Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’nda çok örnek olacak bir tavır ortaya çıktı. Bozcaada da turizm yapan işletmelerin 2012 yılına ait zam talepleri reddedildi. Şimdi bu nereden çıktı diyenleriniz olacaktır. ÇTSO üyesinin hakkını böyle mi koruyor diyenler de çıkar.

İşte dün onun için çok önemsediğimiz ve de ilerisi için umutlandığımız bir karara imza atıldı. Adalıların 2012 için teklif ettikleri yüzde 30 ila 40 arası zam talepleri reddedildi.

Ayrıca ÇTSO Yönetim Kurulu Başkanı Bülend Engin’de, ‘şubat ya da martta seçim var. Bu kararı beğenmeyen bana oy vermesin’ diyerek kararın altına cesur bir imza atmış oldu.

Ve de bu karar bence de çok iyi oldu. Çünkü yıllardır Bozcaada insanların kazıklandığı bir yer haline gelmeye ve de bu şekilde anılmaya başlandı. Ada esnafı sanki seneye kıyamet kopacakmış da bir daha da bu adaya kimse gelmeyecek miş gibi davrandı. Sonuçta da adanın adı kazıkçıya çıktı.

Bence dün ÇTSO’da zam taleplerinin reddedilmesi bu kötü gidişe dur demek anlamına geliyor. Bozcaada’yı Bozcaadalılara bırakmama anlamı taşıyor. Bence de ada turizminin geleceği için önemli bir karar alınmış oluyor.



Sayın Kadir Kenar'ın yorumu bu. ÇTSO'nun da yorumu demek oluyor ki bu...

Adalılar (ada esnafı) bu yorumu da doğru bulmayıp BTSO kurmaya kalkarlarsa şaşırmamalı.
O zaman istedikleri fiyatları koyarlar.
Amok Koşucularının finişi yakın...

18 Mayıs 2012 Cuma

Bozcaada"da Organik Bal Üretilecek

Bozcaada Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, ilçede faaliyet gösteren 40 çiftçiye toplam 200 adet arılı kovan dağıttı. 

Organik arıcılığı geliştirme projesi çerçevesinde ilçede arıcılık kursu görerek sertifika alan ve fiilen arıcılık faaliyetinde bulunan 40 çiftçiye 5’er tane olmak üzere toplam 200 adet arılı kovan dağıtıldı. İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Tuncay Sarı, “Toplam 55 bin TL’ye mal olan proje çerçevesinde çiftçilerimizden hiçbir bedel talep edilmeden dağıtımı yapılan kovanlar, tamamen organik olarak üretildi. Üretim, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Ordu Arıcılık Araştırma Enstitüsü tarafından yapıldı. Üretim aşamasında hiçbir şekilde boya ve kimyasal madde kullanılmadı” dedi.

Sarı, bu dağıtımla birlikte ilçede arıcılık yapan çiftçi sayısının 60’ı aştığını, arı kovanı varlığının bin adede ulaştığını söyledi. Sarı, hedeflerinin Bozcaada’ya has organik bal üretimi olduğunu, bu konuda kurum olarak her türlü desteği vermeye devam edeceklerini belirtti.(haberfx.net/)

16 Mayıs 2012 Çarşamba

‘Medyada Gayrimüslim Algısı’ masaya yatırıldı

Şalom, 16 Mayıs 2012 

Geçtiğimiz hafta sonu Heybeliada Halki Palas ‘Medyada Gayrimüslim Algısı’ çalıştayı gerçekleşti. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın evsahipliğinde düzenlenen çalıştaya aralarında Ayhan Aktar, Oral Çalışlar, Abdülhamit Bilici, Alper Görmüş, Ergun Babahan, Yavuz Baydar, Ayşe Hür, Ali Bulaç, Orhan Kemal Cengiz, Ali Değirmenci, Ohannes Kılıçdağı, Mihail Vasiliadis, Sibel Eraslan, Yonca Poyraz Doğan ve İvo Molinas gibi gazeteci, akademisyen ve vakıf yöneticileri katıldı. Çalıştayın ilk gününde Molinas, ‘Klişe ve Tabulardan Nefret Eylemi’ne başlıklı sunumunda nefret söyleminin önlenmesi adına çeşitli önerilerde bulundu.
Çalıştayın ortak hazırlanan sonuç bildirisinde aşağıdaki görüş ve önerilerde bulunuldu:

‘MEDYADA GAYRİMÜSLİM ALGISI’ ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRİSİ

1- Balkan Savaşları ile başlayan ve mütareke yıllarıyla devam eden İstanbul ve Anadolu’nun işgalinin yarattığı travma, Cumhuriyet dönemindeki farklı din ve inanç gruplarına yönelik tutumun en önemli belirleyici unsuru olmuştur. Yaşanan travma cumhuriyeti kuran kadrolar tarafından içselleştirildi ve eğitim sistemi, basın yolu ile sonraki kuşaklara aktarıldı.

2- 1920’li yılların ikinci yarısından itibaren farklı din ve inanç gruplarının devlet bürokrasisi içinde tasfiye süreci yaşandı. Bu uygulamalar da ayrımcılığı artırdı.

3- II. Meşrutiyet ile Cumhuriyet’in ilanı arasında görece özgür ve çok sesli olan basın, 1925 yılındaki Takrir-i Sükûn kanunu ile bu özelliğini kaybetti.

4- Devlete bağımlı hale gelen basın o günden beri -çoğunluk ve azınlık ayrımı yapmaksızın- din, etnik ve inanç gruplarının mağduriyetlerini ya görmedi, gördüğünde  de olumsuz bir şekilde ele aldı.

5- 1928’de Hukuk Fakültesi talebeleri tarafından başlatılan “vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları basın tarafından desteklenerek, insanların anadilini konuşamaz hale getirilmesi sağlandı.

6- Medya dilinde, gayrimüslim kavramı yerine “farklı din ve inanç grupları” ifadesinin kullanımının daha uygun olduğu dile getirildi.

7- Türkiye’de farklı din ve inanç gruplarının yaşadığı ayrımcı deneyimlerin benzerini Avrupa medyası da yabancı düşmanlığı ve İslamafobi olarak yaşatmaktadır.

8- Türkiye’nin Osmanlı geçmişinde farklı unsurların bir arada yaşama deneyimleri, daha iyi bir gelecek için ilham kaynağı olabilir.

9- Nefret söylemi bağlamında yazılı basınının yanı sıra,  televizyon, sinema ve sosyal medyanın da dikkate alınması önemlidir. 

10- Demokrasilerde görsel ve yazılı basının vatandaşı bilgilendirmesi ve taleplerini gündeme getirmesi gerekirken, bugüne dek ülkemizde genellikle, medya resmi ideolojiyi topluma empoze eden bir misyon üstlenmiştir.

11- Her toplumsal kesim, eleştirilerini gündeme getirirken öz eleştiriyi de ihmal etmemeli; ayrımcılık ve nefret söylemlerinden kaçınmalıdır.

12- Yerel medyanın farklı din ve inanç gruplarına yönelik nefret söyleminde rolü göz ardı edilmemelidir.

13- Nefret söylemlerini ve ötekileştirmeyi önlemek açısından medyanın kendi öz denetim mekanizmalarını oluşturması önemlidir.

14- Ayrımcılık ve nefret söylemini önlemek üzere uygulama kabiliyeti olacak şekilde hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.

15- Ulusal ve yerel medyada farklı din ve inanç gruplarının görünürlüğünün artması empati kurulmasına ve diyaloga katkıda bulunacaktır. Azınlık medyasının da bu amaca hizmet edebilmesi için desteklenmesi önemlidir.

16- Yüz yüze görüşmeler ile “diyaloga açık” her kesime ulaşmak gerekmektedir. Bu süreç karşılıklı empatiyi artırır ve toplumları birbirine yakınlaştırır.

17- İnsanın doğasında “ötekileştirme” sorunu vardır. Ayrımcılık ve nefret söylemini önlemek için cezai müeyyideler uygulanmalı. Daha uzun bir süreç alsa da ailede başlayan bir eğitimin de ayrımcılık ve nefret söylemini engellemek adına bir çözüm yoludur.

18- Yerleşik olumsuz zihniyet kalıplarının değiştirilmesinde siyasi, dini ve toplumsal kanaat önderlerine, büyük görev düşmektedir.

19- Toplumsal kesimler sorunlarının kaynağı olarak birbirlerini görmemeli, demokrasi ve insan haklarının gelişmesi için birlikte mücadele etmelidirler.

20- Farklı din ve inanç gruplarının birikmiş sorunlarının çözümü için girişimler hızlandırılmalıdır. Yeni anayasada eşit yurttaşlık kavramı vurgulanmalıdır.

Bozcaada ve Gökçeada'da Rum Vatandaş Ancak Rum Vatandaştan Mülk Alabiliyor

Gökçeada'da yaşamakta olan adanın yerlisi bir Rum adadan yer almak isteyince "yolun uzun" olduğu, Rum olmayan müstakbel eşi üzerine alırsa hemen hallolacağı söylendi. Ardından gelişen süreçte Gökçeada'da ve Bozcaada'da uygulanan politikalar bir kez daha deşifre oldu.
İstanbul - BİA Haber Merkezi
15 Mayıs 2012, Salı
Bir Rum vatandaşın Gökçeada'da mülk edinmeyi istemesi ancak tapudan bu konuda zorluk çıkarılması üzerine gelişen süreçte İçişleri Bakanlığı'nın 09.01.2012 tarih ve 14899 sayılı yazısı ile Gökçeada ve Bozcaada ile ilgili tedbirlerin kaldırıldığı ortaya çıktı.
Süreci izleyen Avukat Erhan Pekçe Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü 1. Hukuk Müşavirliği'nin "Gökçeada ve Bozcaada konusunda verilmiş Milli Güvenlik Kurulu kararları, bakanlıklar arası protokoller ve pek çok idari düzenleme vardır" ifadesinin yer aldığı dilekçesine dikkat çekti. Bunun Gökçeada üzerinde uygulanan politikaları gösterdiğini anlattı.

"Ayrımcılık yapılıyor"

Avukat Pekçe'nin Gökçeadalı yeni evlenecek bir çiftin adada bir yer almak için tapuya gitmesine şahit olmasıyla başladı her şey.
Genç çiftin ileride üzerine ev yapması için kadının babası bir yer almak istedi, fakat mülkiyetini kızının üzerine kaydettirmek istiyordu. Ancak tapudan aldığı yanıt Rum oldukları için bunun yıllar sürecek bir prosedür gerektirdiği yönündeydi. Erkek Rum olmadığı için arazi onun üstüne kayıtlı olacaksa işlemin hemen yapılabileceğiydi.
Konuyu şans eseri duyan Pekçe'nin durumu anlamak üzere tapuya girmesiyle uzun bir yasal süreç de başlamış oldu. Pekçe Tapu Müdürlüğü'nde yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Dediler ki, eğer bir Rum vatandaş gelirse Bölge Müdürlüğü'ne yolluyoruz, onlar da Yabancılar Şube'ye yolluyor, MİT'e yolluyor, bazen iki sene bile sürebiliyor; bazen de ret cevabı da gelebiliyor. Onun belgeleri de var. İki kişiye ret cevabı gelmiş..."
Bunun üzerine harekete geçen Pekçe bunun ayrımcılık olduğunu belirterek bilgi edinme kanununa dayanarak neden bu uygulamanın olduğuna dair bir dilekçe verdi.
"Dilekçeyi hangi makama verdiyseniz o makam cevap verir kanun gereğince. Ben Gökçeada Tapu Sicil Müdürlüğü'ne verdim ama cevap Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Bursa 4. Bölge Müdürlüğü'nden geldi."
Cevapta 4222 sayılı Bilgi Edinme Kanunu'nun 16. maddesine atıfta bulunuluyor, milli menfaatlere gerekçe gösterilerek niçin bu uygulamanın olduğu konusunda cevap verilemeyeceği bildiriliyordu.

Temyizde açığa çıktı

Erhan Pekçe bu kararın kaldırılması ve cevap verilmesi için Bursa İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Mahkemeye bu kez Ankara'daki Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü 1. Hukuk Müşaviri yabancıların mülk edinmesiyle ilgili kanun üzerinden bir yazı gönderdi.
Rumların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu belirten Pekçe davayı kazandığını, mahkemenin önce açıklama yapılmaması için devletin çıkarlarının gerekçe gösterildiğini, sonra herkesin bildiği, gizli olmayan yabancılar kanununun gerekçe gösterilmesini anlamlı bulmadığını söyledi.
Dava sonucunu temyiz eden Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bu kez temyiz dilekçesinde, Gökçeada ve Bozcaada üzerine verilmiş Milli Güvenlik Kurulu kararlarından, bakanlıklar arası protokollerden ve idari düzenlemelerden söz etti.
Dilekçede "İçişleri Bakanlığı'nın 09.01.2012 tarih ve 14899 sayılı yazısı ile Gökçeada ve Bozcaada ile ilgili tedbirlerin kaldırıldığı bildirilmiş olup, konuya ilişkin olarak, anılan Bakanlık'la yapılan yazışmaların sonucu tedbirlerin kaldırılıp kaldırılmayacağı idaremizce de değerlendirilmektedir" ifadesi yer aldı.
Dilekçedeki ifadelerin devletin bu konuda "tedbirler" aldığının deşifresi olduğunu anlatan Avukat Pekçe Gökçeada Kaymakamlığı'na yeni bir dilekçeyle "İçişleri Bakanlığı'nın Gökçeada üzerindeki tedbirleri kaldırıp kaldırmadığı"nı sordu.

Suç duyurusu yapılacak

Kaymakamlığın cevabında bu konuda bir bilgilerinin olmadığını ve İçişleri Bakanlığı'na bildirilmesi gerektiğini söylediğini belirten Pekçe, ayrımcılık yapılarak suç işlendiğini ve "Milli Güvenlik Kurulu ve bu konuda memuru suça sevk eder şekilde kararlar alan ve bu kararları uygulayan tüm yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacağını" söyledi.
Pekçe'nin yerel mahkemede kazandığı dava temyiz aşamasında sürüyor. Gökçeadalı gençler ise istedikleri yeri alamayınca adadaki bir Rum'dan başka bir yer aldı. Gökçeada'da Rumların Rumlara mülk satışının önünde bir engel bulunmuyor. (YY)

13 Mayıs 2012 Pazar

Bozcaada Maratonu Yapıldı


 Bozcaadada düzenlenen New Banance Bozcaada Yarı Maratonu ve 10 Kilometre Koşusu, renktli görüntülere sahne oldu. Koşulara, her yaş grubundan aralarında yabancılarında bulunduğu toplam 1200 kişi katıldı.
Atletizm Federasyonu Faaliyet Takvimi içinde yeralan, 'yarıstakvimi.com' tarafından düzenlenen ve ana sponsorluğunu New Banance'ın yaptığı, Bozcaada Kaymakamlığı ve Bozcaada Belediye Başkanlığı'nın desteklediği 2'inci New Balance Bozcaada Yarı Maratonu ve 10 K Koşusu'na aralarında yapancıların da bulunduğu 1200 kişi katıldı. Koşuya katılımın yüzde 42'sinikadınlar oluşturdu. Yarışın startını Bozcaada Belediye Başkanı Mustafa Mutay silahıyla havaya ateş ederek verdi. İlçe Jandarma Komutanlığı önünden başlayan koşunun 10 kilometrelik etabına katılanlar, Tuzburun Mevkisi'ne gidip, Cumhuriyet Meydanı'ndaki finiş çizgisine geldi. 21.1 kilometrelik, yarı maraton kapsamındaki koşuya katılanlar, Tuzburun, Ayazma, Sulubahçe, Amerikan Çeşmesi güzergahını takip erekek, Bozcaada turu attı.
Koşuya İstanbul'da yaşayan İngiliz Gladness Cole, Philip West ve Sandra Scotland da katıldı. İstanbul'dan gelen Zehra Levent ise 10 kilometrelik parkurda labrador cinsi 'Lilu' isimli köpeği ile koştu. Görme engelli Necdet Turhan ise Ulaş Önal ve Aylin Savcı eşliğinde koştu. İstanbul'dan gelen 37 yaşındaki Caner Odabaş ise koşu için özel olarak hazırlanmış çocuk arabasına bindirdiği 3.5 yaşındaki oğlu Canberk ilekoşudaki yerini aldı.
DP'li Bozcaada Belediye Başkanı Mustafa Mutay, ikincisi düzenlenen Bozcaada Yarı Maratonu ve 10 K Koşusu'na katılımın çok yüksek olmasının memnuniyet verici olduğunu belirterek, "Bozcaada'nın tanıtımıiçin bu koşu çok önemliydi. Katılım her yıl giderek artıyor" dedi.
10 kilometre erkekler kategorisinde birinci Aykut Taşdemir, ikinci Ramazan İşmel, üçüncü Sam Cosgrove oldu. Bayanlarda ise birinciliği Nursel Karataş, ikinciliği Bahar Ertürk, üçüncülüğü Marianne Yirmibeşoğlu elde etti. 21.1 kilometrelik Yarı Maraton'da erkeklerde ipi Sabri Kara göğüsleyerek birinci oldu. Kara'nın ardından Kıyasettin Yalçın ile Mehmet Gündem diğer iki sıranın sahibi oldu. Bayanlarda ise Şirin Mine Kılıç birinci, Alesya Dematris, üçüncü Lütfiye Kaya üçüncü oldu.
Koşunun ardından ilk üçe giren koşuculara madalya, kupa ve çeşitli hediyeler verildi. Ayrıca yarışmaya katılan ve bitiş çizgisine gelen tüm yarışmacılara da katılımları nedeniyle madalya verildi.(DHA)