22 Temmuz 2012 Pazar

Bozcaada Değerleri Anketi Sonuçları

Bir süre önce bu blogda yer alan "Sizce Bozcaada'nın en Önemli Üç Değeri Nedir?" başlıklı anketin sonuçları tamamlanmıştır. Anketi 36 kişi yanıtlama nezaketi göstermiş; sonuçlar çok kabaca da olsa Bozcaada'nın  değerleri ile ilgili algılamalar konusunda yorum yapma imkanı vermiştir.

Ankette, Bozcaada ile ilgili yapılan çeşitli tezlerde işaret edilen dokuz ada değerinden, cevaplayanların en önemli gördükleri üçünü seçmeleri istenmişti.

Verilen yanıtlara ilişkin sonuçlar yüzdelik olarak şöyledir:

  • Deniz ve sahilleri - % 70
  • Endemik üzümleri (çavuş, kuntra, vasilaki) - % 61
  • Bağları - % 50
  • Kent Mimarisi - % 50
  • İnsanlararası ilişkiler - % 26
  • Balıkçılık - % 11
  • Kale - % 11
  • Mutfak Kültürü - % 8
  • Tarihi Eserler - % 5 
Yukarıdaki sonuçlar bir anlamda adada neyin korunması ve neyin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin ipuçlarını saklamaktadır. 

Eşsiz berraklıkta ve nitelikteki bir deniz ve her yerden denize girilebilinen bir sahil yapısına sahip olan adanın turizm açısından sadece Ayazma'ya sıkışıp kalması beraberinde tehlikeleri de barındırmaktadır.  Kalabalık günlerde Ayazma deniz suyunun güneş kremi ve yağı tabakası ile kaplanması, dibin atıklarla dolmaya başlaması, trafiğin çileye dönüşmesi, altyapının işletmecilerin sorumluluğuna terk edilmesi önlem alınması yönünde çanları çalmaktadır.

Deniz kıyısında diğer koyların da altyapısı hazırlandıktan sonra hizmet sunan tesislere açılması adanın turizm hizmet kalitesini arttıracağı gibi girdilerini de arttıracaktır. 

Anket sonucuna göre deniz ve sahilleri Bozcaada'nın en önemli değeridir. Bu değer adalıların oluşturmak için çaba sarf ettikleri ve oluşturdukları bir değer değil, doğanın adalılara armağan ettiği bir değerdir.  Doğanın akılsızlığı affetmediğini, ona ancak saygı gösterenleri ödüllendirdiğini göz ardı etmeyen politikalarla bu potansiyel korunarak geliştirilmelidir.

Anketin ikinci önemli sonucu, soruları yanıtlayanların çok büyük bir kısmının adanın önemli değerleri olarak bağları ve endemik üzüm çeşitlerine işaret etmiş olmalarıdır. Bağlar ve spesifik olarak endemik üzüm çeşitleri bir arada değil, ayrı ayrı değerlendirildiği halde, her ikisini de yanıtlayanlar tercih etmişlerdir.

Bağları ve endemik üzümleri olmaksızın salt deniz ve sahilleri ile ada bir ayağı eksik insan gibidir. Antik çağdan günümüze dek üzümün adadaki serüveni onu dünyada unique (eşsiz, benzersiz, tek) kılmaktadır.  Ancak adanın ne yazık ki bağcılık ve endemik üzümleri ile ilgili envanteri dışında tescili, korumaya ve geliştirmeye yönelik stratejileri, onları oluşturmak için araştırmaları bulunmamaktadır. Ne yazık ki endemik üzümler dışında son yıllarda yaygın olarak dikimi yapılan çok çeşitli üzüm tür ve cinslerinin endemiklerle nasıl bir etkileşim gösterdiklerine, nasıl uyum sağladıklarına/ sağlamadıklarına, değişime yol açıp açmadıklarına ilişkin hiç bir araştırma  yapılmamaktadır. 

Bağcılara heyecan verecek, ürün katma değerini arttıracak ve bağcılığı cazip hale getirecek pek çok alan ve fırsat bulunmakla birlikte bütüncül ve kapsayıcı bir bakış açısının geliştirilememesi bireysel çabaları bir süre sonra yılgınlığa dönüştürmektedir.  Bağ ve üzüm; doğayla maceralı ve kıskançlık dolu bir insan-doğa ilişki olmaktan çıkıp sıradanlaştığında ve metalaştığında,  "bağ evi" bahçesinde "yeşillik" olan bir yazlık dekoru imgesinden öteye gidememektedir.

Kent mimarisi anket sonuçlarında %50 ile ada değeri olarak işaret edilmiş bir başka değerdir.  Geleneksel ada mimarisinin örnekleri adada azımsanmayacak kadar çoktur. Ancak "doğan görünümlü şahin" niteliğinde ruhsuz, zarafetten yoksun ve sadece teknik şartnameleri karşılamayı dert eden "tip proje"ev-pansiyonlar yeni imar yerlerinde mantar gibi bitmektedir. Adanın imar planı ise, bu blogda pek çok defa yazı konusu olmuş, ne zaman ve nasıl tamamlanacağı meçhul bir noktada durmaktadır. 

Ada değerleri olarak insanlararası ilişkiler, balıkçılık, kale ve tarihi eserler gerçek duruma uygun olarak  değer olarak en az tercih edilmiş ve görülmüşlerdir.

İnsanlararası ilişkilerin niteliğini ada kaynaklı ve dış kaynaklı olarak değiştiren ve dönüştüren pek çok faktör yine bu blogda yer alan geçmiş tarihli yazılardada yer aldı. İnsanlararası ilişkilerin bir "değer" olarak hangi değerlerle yer değiştirdiği; dikey ilişkilerden yatay ilişki biçimlerine nasıl geçildiği ve bunun adalının günlük yaşamını nasıl biçimlendirdiğine ilişkin yorumları bu yazılardan okumak mümkün.

Balıkçılık tıpkı süngercilik gibi adanın kaybolan değerlerinden bir tanesi. Acımasız tüketim ekonomisinin ilk zarar verdiği alanlardan birisi adadaki balıkçılık. Artık kaybolan bir değer gözüyle bakmak mümkün.

Tarihi eserlerin ve kalenin değer olarak en az algılanıyor olması adalıların ve yönetimlerin  kör noktalarından birisine işaret ediyor olması nedeniyle önemli bir sonuçtur. 

Ege Bölgesinde Efes'ten sonra en büyük turizm gelirini arka denizden bakınca görülen Troya kentinden elde edilmesi; Troya ile Tenedos'un antik dönemden süregelen ilişkisine Sayın Halük Şahin ve Sayın Cevat Çapan Hocaların sanat aracılığı ile kurmaya çalıştığı bağ dışında yönetimleri ve sivil toplum kuruluşları bu bağı günümüzde oluşturamamışlardır.  Kale, nekropol ve daha pek çok antik yerleşim ve kalıntıların günümüzde sadece definecilerin ilgisini çekmesi hazindir.. 

Bozcaada'nın daha pek çok değeri,   yer altında onlara hak ettikleri "değeri" teslim edecek nesilleri  beklemektedir.  

Hiç yorum yok: