22 Temmuz 2012 Pazar

Bozcaada'nın Kokusu ve Menemen Yapımı

Bozcaada'ya ilk defa gelenlerin çoğunun fark ettiği ve vurulduğu özelliklerinden birisi kokusudur.
Serin rüzgarla birlikte yüzünüze vuran kekik kokusu ciğerlerinizin taaa en ücra köşelerine kadar girer ve orada yıl boyu kalır.

Burnunuz hassas ise adanın farklı bölgelerindeki kekik kokularının da farklı olduğunu fark edersiniz.
Göztepe ve Kale'nin kekikleri çıbrika kokusuna daha yakın, Tuzburnu ve Ayana tepelerinin kekikleri limon kekiğine benzer, Polente kekiğinin ise eşsiz kendine özgü kokusu vardır.

Bağbozumundan önce  adanın içi de dışı da bir kokardı...
Bağbuzumu ile birlikte adanın içi kekik kokusuna karışan şıra kokusu ile başınızı döndürürdü...

Adada şimdi de kekik var.
Ancak kekik kokusunu alamıyorsunuz.
Bir başka kesif koku kekik kokusunu da şıra kokusunu da bastırmakta.
Kokuları bir an tekrar dönmek üzere bir kenara bırakalım.

Siz menemeni nasıl yaparsınız?
Önce tavada yağı kızdırıp yumurtaları mı kırarsınız?

Tabi ki öyle yapmazsınız.
Kullanacağınız malzemelerin özelliklerine ve iş sırasına göre davranırsınız.
Önce buzdolabınızı kontrol eder, eksik malzemeleri tespit eder ve gidip alışveriş yaparak hepsini tamamlarsınız. Soğanı kavururken manavdan domates almaya gitmezsiniz mesela.

Önce kullanacağınız sebzeleri yıkar ve doğrar hazırlarsınız, sonra biberin geç (soğanlı yaparsanız soğanın daha da geç) kavruluyor olması nedeniyle önce tavaya koyduğunuz ve ocağın altını yakarak kızdırdığınız yağda kavurursunuz. Sonra domatesleri ekler, onlar pişince de yumurtaları kırarsınız. En son tuzunu, zevkinize göre de pul ve karabiberi koyar servis yaparsınız.

Yazın bu sevilen ve en basit yemeğinin yapımında bile yaptığınız her işlemi mantıksal bir sıralamaya göre yaparsınız. Yönetim diliyle menemen pişirme sürecini doğru yönetirsiniz ki ev ahalisi ağızlarına layık bir menemen yesinler.

Basit bir menemen yapımında bile süreç yönetimi şart.

Ama "kocaman" Bozcaada yönetiminde süreç yönetimi hak getire.
Bir kanalizasyon yapım sürecinin yumurtaların kırılması, pardon, foseptiklerin kırılması ile başlaması basit bir ev yemeğinin tabi olduğu mantığa dahi aykırı.

Size bir yazıdan söz edeceğim.
Yıl 2007, 14 Şubat tarihli bir yazı.
İller bankası Genel Müdürlüğü'nün Bozcaada Belediye Başkanlığına yazdığı bir yazı.
Şöyle diyor:

Belediyenizin Atıksu Arıtma Tesisi ihtiyacı Bankamızca hazırlattırılarak onaylanmış olan 1000 m3/gün kapasiteli tip projenin yöredeki arazi ve zemin şartlarına göre uyarlanması ile karşılanacaktır.


Ancak Belediyenizin Atıksu Arıtma Tesisi için kamulaştırılması yapılmış olan arazinin kıyı kenar çizgisi içinde kalmakta olduğu bilinmektedir. Bu durum Bankamız mevcut uygulamalarında evvelce karşılaşılmış ve önemli sorunlar yaşanmıştır. Ayrıca arazinin denize çok yakın olması nedeniyle dalga tesirinden tesisi korumak için ilave imalatlar yapılması (Dalgakıran ve/veya zemini yükseltmek gibi) gerekeceğinden bu durum yapım maliyetini arttıracaktır.


Bu görüşlerimiz Belediyenize iletilmiş olup mahalline gelinerek yetkili elemanınızın da katılımı ile yeni bir yer arama çalışması yapılmış ve hazineye ait olduğu ifade edilen iki farklı arazi incelenmiştir. Bu yerler ile ilgili olarak tarafımıza bilgi verilmesi ve kamulaştırma işleminin tamamlanmasını takiben proje ihale çalışmalarına başlanabilecektir.   


Bitmeyen kanalizasyon senfonisinden sadece bir enstantene bu.

Tabi ki şunu hemen eklemekte fayda var:
Bu tarihe kadar ada içerisinde sokaklar kazılmış, mevcut işleyen foseptik kuyuları patlatılmış,  yerlerine kazara ailece ishal olmuş bir ailenin bir günde doldurabileceği bidonlar foseptik yerine yerleştirilmiş ve borular döşenmiştir.

Bu işler bittikten sonra aaaaa...
Bu kanalizasyona bir de arıtma lazımdı...
Koş al gel...

Ne lazım?
Domates. Pardon. Arıtma Tesisi yeri.
Hemen kamulaştır. Al sana yer.
Olmadı. (Şu iller bankası da ne işgüzar!)
Domates çürük çıktı.
Sağlam yerlerini ayıklasan bir kasa çürük domatesten bir tava omlet ya çıkar ya çıkmaz.
Bu hikaye böyle devam ededursun (ediyor zaten).

Biz gelelim bu hikayenin yol açtıklarına...
Foseptik çukurlarının kırılması sonucu onlarda toplanması gereken ve asrın icadı bidonlardan taşan ...klar soluğunu evlerin bodrumlarında ve sokak yüzeylerinde alıyor.

Bodrumu, temeli ..k sızmayan ev yok.
..k'lar bodrum ve temellerde kalsalar iyi.
Sokak yüzeylerine kesif bir koku salarak ortalarda dolaşmaktalar.
Kekik kokulu ada oldu sana ..k kokulu ada.

Tamamı mı?
Evet tamamı.
..k basan ev ve işletmelerden çekilen "gübreleri" vidanjörler yerleşim yeri dışındaki teferiç'e boşaltmakta.
..k basan ada dışındaki işletmeler, adanın yiyecek içecek sektörünün dönüşmüş ürünlerini pompalarla açığa, bağlara pompalamakta.

Kekik kokusu mu?
O eski güzel kokuları rüzgarlar, menemeni de şeytan aldı götürdü...






2 yorum:

Unknown dedi ki...

Sevgili Vildan Onur,
Yazınızı acı bir tebessümle okudum, daha duyum halindeyken Akın Baran ve Bülent Akgezer ciddi etüdler yapmış, sakıncalarını uzun süre savunmuşlar, sonunda pes ettirilmişlerdi, ben ise kendi insiyatifimle bu krediyi verecek iller bankasına ve şimdi tam ismini hatırlamadığım burayla ilgili askeri makamlara başvurmuştum.Ciddiye alınmadığımız gibi dönemin Kaymakamı, evimden telefonla arayarak bu yazışmalarımın doğru olmadığını, üstü kapalı tehditkar bir ses ile uyarmıştı.
Burası ağlama duvarı değil, ağlayarak da biryere varılmıyor tabii ki, ama dileriz bu kıpırdanmalarımız bir güç oluşturur, evlerimize basan pis sular ve artık sokaklarda taşların arasında fışkırıp, ağaçlara tırmanan, lokantalarda tabağa düşen hamam böceklerine de önlem aldırtabiliriz.Zevkle, bilgilenerek okuduğum yazılarınıza, bilim insanı ve güleryüzlü kişiliğinize içten selamlar.

Tenedos dedi ki...

Sevgili Aydan Hanım, duyarlılığınız için çok teşekkür ederim. Bugün ada yine de yaşanılabilir bir yer ise, bundaki en büyük pay sayısı az duyarlı insanlarındır.
Akın Bey ve Bülent Bey'in uğraşları boşuna olmamıştır, boşa gitmemiştir. Aydın ve yaratıcı insanların kaderini paylaşmışlardır sadece. Toplumu oluşturan büyük bir kesim onların işaret ettiği tehlikeyi yaşamadan, yüzyüze gelmeden anlayamıyor ve algılayamıyor maalesef. İşaret edilen tehlikeleri yok varsayıyor, hatta uyaranları suçluyor, onları "kötü adam" ilan ediyor. Tehlike ile yüzyüze geldiğinde ise genellikle iş işten geçmiş oluyor.
Bu açıdan Bozcaada çok zaman kaybetti. Yöneticiler, çok yerinde uyarıları dikkate almış olsalardı elbette sizin de işaret ettiğiniz sonuçları yaşamazdık. Buna rağmen çabalarının boşuna olduğunu düşünmüyorum. Toplumsal düşünce ve eylemin değişmesi zaman alıyor. Geç gerçekleşiyor. Aydınlar açısından çok uzun soluklu bir süreç bu.
Akın Bey ve Bülent Beyin o zamanki mücadelelerin sonucu ancak şimdi alınabildi. Değişimden bunu görüyoruz.
Yeni Belediye yönetiminin çok önem verdiği halkı bilgilendirme ile ilgili mekanizmalarını daha oluşturamadığını zannediyorum; en kısa sürede işaret ettiğiniz iki konuda resmi bilgilendirmeyi yapacaklar: arıtma tesisinin yeri değişiyor ve ciddi bir ilaçlamaya çöplükten başlandı, şehre doğru adım adım geliyor.
Sevgili Aydan Hanım, son olarak vurgulamak istediğim bir husus var. Evet bir değişim var ancak bu bizleri ne rehavete kaptırmalı, ne de pes etmeliyiz. Düşünmeye, yazmaya, araştırmaya, konuşmaya, eleştirmeye, önermeye devam etmeliyiz. Adada sonuçlar çok uzun sürede alınabiliyor...
Saygı ve sevgilerimle,