15 Ağustos 2012 Çarşamba

Bozcaada'nın Zenginliği

Hürriyet Gazetesinin yazarı Ege Cansen'i okur musunuz bilmem.

Ben severek okuyorum.

Fikirlerine katılın katılmayın, karmaşık gibi gelen  iktisat kavram ve kuramlarını yalın ve anlaşılır bir dille herkesin kavrayabileceği sadelikte anlatır. Çözüm önerilerini yazar. İlgi gösterdiği bir diğer konu da özellikle trafiktir. Bu konuda da rasyonel çözüm önerileri sunar.

Temmuz ayının son iki-üç haftasındaki üç yazısında Ege Cansen Birleşmiş Milletlerin Örgütünün "milletlerin zenginliği" raporunu yorumladı. Yorumun yanında temel iktisat kavramları ve aralarındaki ilişkilerle ilgili etkileyici tanımlamalar da yaptı. Yazıları okumanızı öneririm.

Ben de Ege Cansen'in yazılarından yola çıkarak, makro kavramları mikro düzeye indirip, "Bozcaada'nın Zenginlikleri"ni yorumlamaya çalışacağım.

Milletlerin üç zenginlik kaynağı bulunmaktadır: doğal zenginlikler, fiziksel zenginlikler (bina, yol, işletmeler gibi) ve nitelikli insangücü kaynağı.

Bozcaada'nın üç zenginlik kaynağının biri, bozulmamış doğası ve kıyıları, bağcılığa elverişli topraklarıdır.  İkinci zenginlik kaynağı bakımı yapılan bağlar, şarap işletmeleri, turizm işletmeleri ve altyapısıdır. Üçüncü zenginlik kaynağı ise insan gücüdür.

Bunlara kabaca bir göz attığımızda karşımıza şöyle bir ilişkiler yumağı çıkmaktadır:

Özellikle bağ alanlarının imara açılması (Kumkuyu, Tekirbahçe) birinci zenginlik kaynağından çalıp ikincisine (turizm işletmeleri) aktarma anlamını taşımaktadır. Böyle bir aktarma fiziksel zenginleşmeye yol açarken beraberinde inanılmaz bir rant oluşturmaktadır. Bu rant çoğunlukla bireysel bir ranttır.  O bölgelerde bağ ve arazisi olanların sağladığı bir rant.

Fiziksel kapasiteye katkı sağlayan bu aktarma, bireysel ranta "gözümüz yok" deyip göz yumsak bile şöyle bir zarara yol açmaktadır: Bozcaada'yı diğer "kıyı-güneş-plaj" yerlerinden farklı, özellikli ve avantajlı kılan şey bağlarıdır. Bunları imara açıp yok ettiğinizde, geriye "sezonu kısa bir ada" kalır. Yani tüm Kuzey Ege'de olduğu gibi; hatta geçiş güçlükleri nedeniyle tercih edilmeyen bir yer.

Bu durumda artık zedelenen şey ortak kamusal çıkardır. Bireysel rant ortak kamusal çıkara galip geldiğinde, rant sağlamış olanların rantı bir defalık ve sürdürülemez olur. Herkes ise "kaybeden" olur.

Akılcı çözüm nedir? Fiziksel kapasite artırımında, yani bina, tesis, yol yapımında bağ alanları dışında kalan alanları kullanmak. Adada bu alanlar da oldukça fazla - özellikle güney ve güneydoğu kıyılarında.  Ama Çayır'ın ve Ova'nın yapılaşmaya açılması, adanın birinci zenginlik kaynağının kurutulması anlamına gelmektedir.

Fiziksel kapasitenin doğal kaynaklarla desteklenerek arttırılması ile ilgili adada sevindirici bir gelişme bulunmaktadır: "üç büyükler"in yanında son yıllarda üç yeni şarap üretim tesisi kuruldu.  Bağcılığı destekleyecek ve fiziksel kapasite artışına da yol açacak üzüm suyu ve şıra, pekmez, pestil üretim tesisleri ile bu alanda  Bozcaada'nın zenginleşmesi için yatırımcılarını beklemektedir.

Fiziksel kapasitenin büyük, belki de yarısından fazlasını oluşturmaya başlayan turizm işletmelerinin vizyonsuz, plansız ve standartsız büyümesi zenginlik kaynağı olmaktan çıkıp "atıl yatırıma" dönüşmesi riskini taşımaktadır. "Fazla zenginlik baş ağrıtır" düsturunu haklı çıkarma yolunda hızla ilerlemektedir. Bu konuya zaman zaman değinildiği için ayrıntıya girmeyeceğim.

Üçüncü "Bozcaada Zenginliği" hemen göze çarpmayan ancak en sorunlu alanlardan biridir: nitelikli insan gücü kaynağı. Ege Cansen'in de makalelerinde tartıştığı üzere insan gücünün niteliği asıl katma değeri   yaratan unsurdur.  Gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş ülkeler arasındaki temel fark budur.

Bozcaada'ya dönersek, bağcılığı bir meslek olarak yapanların sayısının giderek azaldığını ve genç yetişkinlerin ilgi alanına artık pek girmediğini söyleyebiliriz. Bu işi "mektepli" olarak yapan kimse yok. Bağcılık sektörü açısından bu çok vahim bir durumdur. Aynı şeyi şarapçılık ve turizm sektörleri için de söylemek mümkün.

Turizm sektöründe birkaç işletme dışında (200 içinde birkaç-yok demektir) ilgili turizm alanında eğitim almış, istihdamda sürekliliği sağlayan işletme bulunmamaktadır.  Bu birkaç işletmenin başarılarına bakıp diğerleri ile karşılaştırdığınızda, aradaki çarpıcı farkı çıplak gözle bile görmek mümkün. "Ucuz iş gücü ekonomik iş gücü değildir."

Bozcaada'daki insan gücünün niteliklerinin gelişmesi/geliştirilmesi en başta Bozcaada'da yaşayan tüm adalıların olduğu gibi, STK'lar ile kamu kurum ve kuruluşlarının ilgi ve kaygı alanında olmalıdır.  Bu nitelikleri geliştirmek için özellikle ikincisi ve üçüncüsünün elinde pek çok enstrüman bulunmaktadır ve kullanma cesareti gösterebilecekleri beklemektedir.

Hiç yorum yok: