16 Mayıs 2012 Çarşamba

‘Medyada Gayrimüslim Algısı’ masaya yatırıldı

Şalom, 16 Mayıs 2012 

Geçtiğimiz hafta sonu Heybeliada Halki Palas ‘Medyada Gayrimüslim Algısı’ çalıştayı gerçekleşti. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın evsahipliğinde düzenlenen çalıştaya aralarında Ayhan Aktar, Oral Çalışlar, Abdülhamit Bilici, Alper Görmüş, Ergun Babahan, Yavuz Baydar, Ayşe Hür, Ali Bulaç, Orhan Kemal Cengiz, Ali Değirmenci, Ohannes Kılıçdağı, Mihail Vasiliadis, Sibel Eraslan, Yonca Poyraz Doğan ve İvo Molinas gibi gazeteci, akademisyen ve vakıf yöneticileri katıldı. Çalıştayın ilk gününde Molinas, ‘Klişe ve Tabulardan Nefret Eylemi’ne başlıklı sunumunda nefret söyleminin önlenmesi adına çeşitli önerilerde bulundu.
Çalıştayın ortak hazırlanan sonuç bildirisinde aşağıdaki görüş ve önerilerde bulunuldu:

‘MEDYADA GAYRİMÜSLİM ALGISI’ ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRİSİ

1- Balkan Savaşları ile başlayan ve mütareke yıllarıyla devam eden İstanbul ve Anadolu’nun işgalinin yarattığı travma, Cumhuriyet dönemindeki farklı din ve inanç gruplarına yönelik tutumun en önemli belirleyici unsuru olmuştur. Yaşanan travma cumhuriyeti kuran kadrolar tarafından içselleştirildi ve eğitim sistemi, basın yolu ile sonraki kuşaklara aktarıldı.

2- 1920’li yılların ikinci yarısından itibaren farklı din ve inanç gruplarının devlet bürokrasisi içinde tasfiye süreci yaşandı. Bu uygulamalar da ayrımcılığı artırdı.

3- II. Meşrutiyet ile Cumhuriyet’in ilanı arasında görece özgür ve çok sesli olan basın, 1925 yılındaki Takrir-i Sükûn kanunu ile bu özelliğini kaybetti.

4- Devlete bağımlı hale gelen basın o günden beri -çoğunluk ve azınlık ayrımı yapmaksızın- din, etnik ve inanç gruplarının mağduriyetlerini ya görmedi, gördüğünde  de olumsuz bir şekilde ele aldı.

5- 1928’de Hukuk Fakültesi talebeleri tarafından başlatılan “vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları basın tarafından desteklenerek, insanların anadilini konuşamaz hale getirilmesi sağlandı.

6- Medya dilinde, gayrimüslim kavramı yerine “farklı din ve inanç grupları” ifadesinin kullanımının daha uygun olduğu dile getirildi.

7- Türkiye’de farklı din ve inanç gruplarının yaşadığı ayrımcı deneyimlerin benzerini Avrupa medyası da yabancı düşmanlığı ve İslamafobi olarak yaşatmaktadır.

8- Türkiye’nin Osmanlı geçmişinde farklı unsurların bir arada yaşama deneyimleri, daha iyi bir gelecek için ilham kaynağı olabilir.

9- Nefret söylemi bağlamında yazılı basınının yanı sıra,  televizyon, sinema ve sosyal medyanın da dikkate alınması önemlidir. 

10- Demokrasilerde görsel ve yazılı basının vatandaşı bilgilendirmesi ve taleplerini gündeme getirmesi gerekirken, bugüne dek ülkemizde genellikle, medya resmi ideolojiyi topluma empoze eden bir misyon üstlenmiştir.

11- Her toplumsal kesim, eleştirilerini gündeme getirirken öz eleştiriyi de ihmal etmemeli; ayrımcılık ve nefret söylemlerinden kaçınmalıdır.

12- Yerel medyanın farklı din ve inanç gruplarına yönelik nefret söyleminde rolü göz ardı edilmemelidir.

13- Nefret söylemlerini ve ötekileştirmeyi önlemek açısından medyanın kendi öz denetim mekanizmalarını oluşturması önemlidir.

14- Ayrımcılık ve nefret söylemini önlemek üzere uygulama kabiliyeti olacak şekilde hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.

15- Ulusal ve yerel medyada farklı din ve inanç gruplarının görünürlüğünün artması empati kurulmasına ve diyaloga katkıda bulunacaktır. Azınlık medyasının da bu amaca hizmet edebilmesi için desteklenmesi önemlidir.

16- Yüz yüze görüşmeler ile “diyaloga açık” her kesime ulaşmak gerekmektedir. Bu süreç karşılıklı empatiyi artırır ve toplumları birbirine yakınlaştırır.

17- İnsanın doğasında “ötekileştirme” sorunu vardır. Ayrımcılık ve nefret söylemini önlemek için cezai müeyyideler uygulanmalı. Daha uzun bir süreç alsa da ailede başlayan bir eğitimin de ayrımcılık ve nefret söylemini engellemek adına bir çözüm yoludur.

18- Yerleşik olumsuz zihniyet kalıplarının değiştirilmesinde siyasi, dini ve toplumsal kanaat önderlerine, büyük görev düşmektedir.

19- Toplumsal kesimler sorunlarının kaynağı olarak birbirlerini görmemeli, demokrasi ve insan haklarının gelişmesi için birlikte mücadele etmelidirler.

20- Farklı din ve inanç gruplarının birikmiş sorunlarının çözümü için girişimler hızlandırılmalıdır. Yeni anayasada eşit yurttaşlık kavramı vurgulanmalıdır.

Bozcaada ve Gökçeada'da Rum Vatandaş Ancak Rum Vatandaştan Mülk Alabiliyor

Gökçeada'da yaşamakta olan adanın yerlisi bir Rum adadan yer almak isteyince "yolun uzun" olduğu, Rum olmayan müstakbel eşi üzerine alırsa hemen hallolacağı söylendi. Ardından gelişen süreçte Gökçeada'da ve Bozcaada'da uygulanan politikalar bir kez daha deşifre oldu.
İstanbul - BİA Haber Merkezi
15 Mayıs 2012, Salı
Bir Rum vatandaşın Gökçeada'da mülk edinmeyi istemesi ancak tapudan bu konuda zorluk çıkarılması üzerine gelişen süreçte İçişleri Bakanlığı'nın 09.01.2012 tarih ve 14899 sayılı yazısı ile Gökçeada ve Bozcaada ile ilgili tedbirlerin kaldırıldığı ortaya çıktı.
Süreci izleyen Avukat Erhan Pekçe Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü 1. Hukuk Müşavirliği'nin "Gökçeada ve Bozcaada konusunda verilmiş Milli Güvenlik Kurulu kararları, bakanlıklar arası protokoller ve pek çok idari düzenleme vardır" ifadesinin yer aldığı dilekçesine dikkat çekti. Bunun Gökçeada üzerinde uygulanan politikaları gösterdiğini anlattı.

"Ayrımcılık yapılıyor"

Avukat Pekçe'nin Gökçeadalı yeni evlenecek bir çiftin adada bir yer almak için tapuya gitmesine şahit olmasıyla başladı her şey.
Genç çiftin ileride üzerine ev yapması için kadının babası bir yer almak istedi, fakat mülkiyetini kızının üzerine kaydettirmek istiyordu. Ancak tapudan aldığı yanıt Rum oldukları için bunun yıllar sürecek bir prosedür gerektirdiği yönündeydi. Erkek Rum olmadığı için arazi onun üstüne kayıtlı olacaksa işlemin hemen yapılabileceğiydi.
Konuyu şans eseri duyan Pekçe'nin durumu anlamak üzere tapuya girmesiyle uzun bir yasal süreç de başlamış oldu. Pekçe Tapu Müdürlüğü'nde yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Dediler ki, eğer bir Rum vatandaş gelirse Bölge Müdürlüğü'ne yolluyoruz, onlar da Yabancılar Şube'ye yolluyor, MİT'e yolluyor, bazen iki sene bile sürebiliyor; bazen de ret cevabı da gelebiliyor. Onun belgeleri de var. İki kişiye ret cevabı gelmiş..."
Bunun üzerine harekete geçen Pekçe bunun ayrımcılık olduğunu belirterek bilgi edinme kanununa dayanarak neden bu uygulamanın olduğuna dair bir dilekçe verdi.
"Dilekçeyi hangi makama verdiyseniz o makam cevap verir kanun gereğince. Ben Gökçeada Tapu Sicil Müdürlüğü'ne verdim ama cevap Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Bursa 4. Bölge Müdürlüğü'nden geldi."
Cevapta 4222 sayılı Bilgi Edinme Kanunu'nun 16. maddesine atıfta bulunuluyor, milli menfaatlere gerekçe gösterilerek niçin bu uygulamanın olduğu konusunda cevap verilemeyeceği bildiriliyordu.

Temyizde açığa çıktı

Erhan Pekçe bu kararın kaldırılması ve cevap verilmesi için Bursa İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Mahkemeye bu kez Ankara'daki Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü 1. Hukuk Müşaviri yabancıların mülk edinmesiyle ilgili kanun üzerinden bir yazı gönderdi.
Rumların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu belirten Pekçe davayı kazandığını, mahkemenin önce açıklama yapılmaması için devletin çıkarlarının gerekçe gösterildiğini, sonra herkesin bildiği, gizli olmayan yabancılar kanununun gerekçe gösterilmesini anlamlı bulmadığını söyledi.
Dava sonucunu temyiz eden Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bu kez temyiz dilekçesinde, Gökçeada ve Bozcaada üzerine verilmiş Milli Güvenlik Kurulu kararlarından, bakanlıklar arası protokollerden ve idari düzenlemelerden söz etti.
Dilekçede "İçişleri Bakanlığı'nın 09.01.2012 tarih ve 14899 sayılı yazısı ile Gökçeada ve Bozcaada ile ilgili tedbirlerin kaldırıldığı bildirilmiş olup, konuya ilişkin olarak, anılan Bakanlık'la yapılan yazışmaların sonucu tedbirlerin kaldırılıp kaldırılmayacağı idaremizce de değerlendirilmektedir" ifadesi yer aldı.
Dilekçedeki ifadelerin devletin bu konuda "tedbirler" aldığının deşifresi olduğunu anlatan Avukat Pekçe Gökçeada Kaymakamlığı'na yeni bir dilekçeyle "İçişleri Bakanlığı'nın Gökçeada üzerindeki tedbirleri kaldırıp kaldırmadığı"nı sordu.

Suç duyurusu yapılacak

Kaymakamlığın cevabında bu konuda bir bilgilerinin olmadığını ve İçişleri Bakanlığı'na bildirilmesi gerektiğini söylediğini belirten Pekçe, ayrımcılık yapılarak suç işlendiğini ve "Milli Güvenlik Kurulu ve bu konuda memuru suça sevk eder şekilde kararlar alan ve bu kararları uygulayan tüm yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacağını" söyledi.
Pekçe'nin yerel mahkemede kazandığı dava temyiz aşamasında sürüyor. Gökçeadalı gençler ise istedikleri yeri alamayınca adadaki bir Rum'dan başka bir yer aldı. Gökçeada'da Rumların Rumlara mülk satışının önünde bir engel bulunmuyor. (YY)

13 Mayıs 2012 Pazar

Bozcaada Maratonu Yapıldı


 Bozcaadada düzenlenen New Banance Bozcaada Yarı Maratonu ve 10 Kilometre Koşusu, renktli görüntülere sahne oldu. Koşulara, her yaş grubundan aralarında yabancılarında bulunduğu toplam 1200 kişi katıldı.
Atletizm Federasyonu Faaliyet Takvimi içinde yeralan, 'yarıstakvimi.com' tarafından düzenlenen ve ana sponsorluğunu New Banance'ın yaptığı, Bozcaada Kaymakamlığı ve Bozcaada Belediye Başkanlığı'nın desteklediği 2'inci New Balance Bozcaada Yarı Maratonu ve 10 K Koşusu'na aralarında yapancıların da bulunduğu 1200 kişi katıldı. Koşuya katılımın yüzde 42'sinikadınlar oluşturdu. Yarışın startını Bozcaada Belediye Başkanı Mustafa Mutay silahıyla havaya ateş ederek verdi. İlçe Jandarma Komutanlığı önünden başlayan koşunun 10 kilometrelik etabına katılanlar, Tuzburun Mevkisi'ne gidip, Cumhuriyet Meydanı'ndaki finiş çizgisine geldi. 21.1 kilometrelik, yarı maraton kapsamındaki koşuya katılanlar, Tuzburun, Ayazma, Sulubahçe, Amerikan Çeşmesi güzergahını takip erekek, Bozcaada turu attı.
Koşuya İstanbul'da yaşayan İngiliz Gladness Cole, Philip West ve Sandra Scotland da katıldı. İstanbul'dan gelen Zehra Levent ise 10 kilometrelik parkurda labrador cinsi 'Lilu' isimli köpeği ile koştu. Görme engelli Necdet Turhan ise Ulaş Önal ve Aylin Savcı eşliğinde koştu. İstanbul'dan gelen 37 yaşındaki Caner Odabaş ise koşu için özel olarak hazırlanmış çocuk arabasına bindirdiği 3.5 yaşındaki oğlu Canberk ilekoşudaki yerini aldı.
DP'li Bozcaada Belediye Başkanı Mustafa Mutay, ikincisi düzenlenen Bozcaada Yarı Maratonu ve 10 K Koşusu'na katılımın çok yüksek olmasının memnuniyet verici olduğunu belirterek, "Bozcaada'nın tanıtımıiçin bu koşu çok önemliydi. Katılım her yıl giderek artıyor" dedi.
10 kilometre erkekler kategorisinde birinci Aykut Taşdemir, ikinci Ramazan İşmel, üçüncü Sam Cosgrove oldu. Bayanlarda ise birinciliği Nursel Karataş, ikinciliği Bahar Ertürk, üçüncülüğü Marianne Yirmibeşoğlu elde etti. 21.1 kilometrelik Yarı Maraton'da erkeklerde ipi Sabri Kara göğüsleyerek birinci oldu. Kara'nın ardından Kıyasettin Yalçın ile Mehmet Gündem diğer iki sıranın sahibi oldu. Bayanlarda ise Şirin Mine Kılıç birinci, Alesya Dematris, üçüncü Lütfiye Kaya üçüncü oldu.
Koşunun ardından ilk üçe giren koşuculara madalya, kupa ve çeşitli hediyeler verildi. Ayrıca yarışmaya katılan ve bitiş çizgisine gelen tüm yarışmacılara da katılımları nedeniyle madalya verildi.(DHA)

12 Mayıs 2012 Cumartesi

ÇTSO İlçe Ziyaretlerine Bozcaada İle Başladı


Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası yönetimi, Bozcaadalı turizmcilerin sorunlarını yerinde dinledi. Yeni dönemde ilçe ziyaretlerine Bozcaada ile başlayan ÇTSO yönetimi, Bozcaada Kaymakamı İbrahim Çenet, Belediye Başkanı Mustafa Mutay’ı ziyaret etti, Bozcaadalı turizmcilerle bir araya gelerek onların sorunlarını dinledi ve işyeri ziyaretleri yaptı. ÇTSO’nun Bozcaada ziyaretine Başkan Yardımcıları Kemal Karakaş ve Erdal Akarsu ile Yönetim Kurulu Üyeleri Cem Erdemir, Mert Mildon, Mehmet Tokgöz, Can Algönül, Ersin Kahraman ile turizm ile ilgili komite başkanları Mehmet Öngen, İsmet Balkan, Ertuğrul Sürgit ve Genel Sekreter Vekili Sema Sandal katıldılar. ÇTSO heyeti ilk olarak Bozcaada Kaymakamı İbrahim Çenet’i ziyaret etti. Başkan Yardımcısı Kemal Karakaş, Bozcaada’da turizmin gelişmesini memnuniyet içinde izlediklerini belirterek, “Dünyanın en güzel yerlerinden biri olan Bozcaada’ya geldik. Amacımız sizlerin sorunlarını dinlemek, çözüm yollarını ortaklaşa aramak” diye konuştu, Kaymakam Çenet ise yaptığı konuşmada, Bozcaada gibi potansiyeli olan bir yerin dinamiklerini harekete geçirmek için ÇTSO’nun katkılarının büyük önemi olduğunu ifade etti. 
KRUVAZİYER TURİSTLERİ BOZCAADA’DA
Bozcaada’da kruvaziyer turizmi konusunda önemli bir adım attıklarını belirten Kaymakam İbrahim Çenet, adanın hudut kapısı ilan edildiğini ve uluslararası liman konumuna geldiğini belirterek, limanın yenileneceğini ve GESTAŞ’ın da ortaklığıyla 80-100 civarında kruvaziyer gemisinin her sezon adaya geleceğini ve 5-7 saat kalacak olan günübirlik varlıklı turistlerin Bozcaada ekonomisine büyük katkı yapacağını ifade etti. Adada turizmin hızla gelişmekte olduğunu ifade eden Kaymakam İbrahim Çenet, Bozcaada’nın 120 kilometre hızla bir otomobile benzeterek, “Bu aracın bakımını iyi yapmamız lazım. Bozcaada’ya gelenlere müşteri olarak görme anlayışına sıcak bakmıyoruz. Gelenlere ‘konuklarımız’ diyoruz” dedi.Bozcaada’da turizmin sorunlarına ve bazı işletmelerin yanlış uygulamalarına da değinen Kaymakam İbrahim Çenet, “Karşılığı olmayan fiyatları alanları görüyoruz. Diğer işletmecilere karşı haksızlık oluyor. Tabii ki hepsi aynı değil, iyi hizmet, kalite sunuyorsa buna bir şey demeyiz. Ancak bir kutu kolalı içeceğe 8.5 lira alanlar, 12 metrekarenin içine 5 yatak sığdıranlar var. Kar marjının yüzde 800-1000 olmaması lazım. Sezon kısa, fiyatlar ondan yüksek anlayışı doğru değil. Bozcaada’da kışın da hayat devam ediyor” diye konuştu.Turizm konusundaki olumlu gelişmelere dikkat çeken Çenet şöyle konuştu: “Geçenlerde adamıza ABD’nin önde gelen turizm şirketlerinin sahipleri 20 kişilik bir heyet geldi. Bu ziyaretin nedeni, dünyanın önde gelen turizm dergilerinden Conde Nast, “Bozcaada’yı Avrupa’da Mikonos ve diğerlerinin üzerine çıkararak en iyi ada” olarak ilan etmesiydi. ABD’li turizmciler de Bozcaada’nın niçin en iyi ada olduğunu görmeye geldiler. Bozcaada’dan çok etkilendiler, çok beğendiler.” 
Kaymakam Çenet’e hitaben bir konuşma yapan ÇTSO Başkan Yardımcısı Kemal Karakaş da bağcılık ve butik şarapçılığın gelişmesi gerektiğini, adada turizmin gelişmesinin en önemli şartlarından birinin de bu olduğunu belirtti. Karakaş ayrıca, Çanakkale il merkezinde kongre turizminin gelişmesinden Bozcaada’nın da yararlanacağını ifade ederek, “Sadece Bozcaada değil, Assos ve Kaz Dağları’na da faydası olacaktır” dedi.
BAŞKAN MUTAY’I ZİYARET
ÇTSO heyeti daha sonra Bozcaada Belediye Başkanı Mustafa Mutay’ı ziyaret etti. Mutay da adanın Akdeniz’deki adalar arasında birinci seçildiğini hatırlatarak, “Bunda sadece tesisler değil, adanın konumu, sosyal dokusu ve yerel tadlarının da etkisi var” dedi. Bozcaada’da iyiye gidişin hız kazandığını söyleyen Mutay, “Kuşkusuz sorunlarımız da var. Arıtma konusunu halledeceğiz, sahildeki cafe’leri yeniden şekillendireceğiz, feribotu merkez dışına alacağız. Çeşitli projelerimiz var. Bozcaada, 1-2 yıl sonra hak ettiği yerde olacak” diye konuştu. Belediye Başkanı Mutay, son yıllarda Hazine arazilerinin kiralanarak 70 bine yakın zeytin ağacı dikildiğini ifade ederek, adada taş ev yapımını, butik şarapçılığı ve pekmez yapımını teşvik ettiklerini belirtti. ÇTSO Başkan Yardımcısı Kemal Karakaş da, butik şarapçılığın, bağcılığın ve zeytinciliğin turizmin bir parçası olduğunu, Bozcaada’da turizm gelişecekse bu alandaki yatırımların katkısıyla gelişeceğini ifade etti.
ADALI TURİZMCİLERLE TOPLANTI
Daha sonra, Zübeyde Hanım Çay Bahçesi’nde düzenlenen Bozcaadalı üyelerle toplantıya geçildi. Adada turizmin sorunlarının ele alındığı toplantıda bir konuşma yapan ÇTSO Başkan Yardımcısı Kemal Karakaş, ÇTSO’nun geleneksel hale getirdiği ilçe ziyaretlerine bu yıl Bozcaada ile başladıklarını belirterek, “Turizm mevsiminin başında, sizlerle sorunları paylaşmak, çözüm önerilerini tartışmak için buradayız” dedi. Kemal Karakaş, ÇTSO’nun adada sadece fiyat tarifelerine karar veren bir kuruluş olmaktan çıkması gerektiğini vurgulayarak, Bozcaada’nın gelişmesi için katkı yapmak istediklerini belirtti. Kruvaziyer limanı projesinden ve adaya kruvaziyer gemilerinin yanaşacak olmasından büyük memnuniyet duyduğunu, bunun turizmin gelişmesi için çok önemli bir proje olduğunu söyleyen Kemal Karakaş şöyle konuştu:
“ÇTSO olarak son yıllarda Çanakkale gündemine çok önemli projeler taşıdık. Başkanımız Bülend Engin’in çabalarıyla Sergi ve Kongre Merkezi ve İş Merkezi inşaatlarını tamamlıyoruz. Kongre Merkezi Ekim ayında, İş Merkezimiz ise Temmuz ayında açılacak. İş Merkezinden sağlanacak kira gelirini Çanakkale’nin zeki ve çalışkan çocuklarına burs olarak vereceğiz. Buradan Bozcaadalı kadın üyelerimize sesleniyorum. Kadın Girişimciler Kurulu’nda  kontenjanı artırdık ve dört üyeliği de Bozcaadalı kadınlara ayırdık. Aktif olun, seçimlere katılın ve adanın sorunlarını gündeme taşıyın.” ÇTSO Başkan Yardımcısı Erdal Akarsu da adalı işletmecilerin sorunlarını tespit etmek için geldiklerini söyleyerek, “Biz sizin sorunlarınızı devlete iletmekle, köprü olmakla sorumluyuz. Lütfen sorunlarınızı sadece burada değil, telefonla ya da mail ile genel sekreterliğimize bildirin. Aramızda çözüm yollarını tartışalım” dedi. Belediye Başkanı Mustafa Mutay da, fiyat tarifeleri konusunda bu yıl otelciler ve restoranlar ile bir toplantı yaptıklarını ve bu yıl fiyat artışı istememe kararı aldıklarını söyledi. Mutay, adada turizmin gelişmesi için maraton, yerel tatlar festivali, bağbozumu günleri, yat yarışlarında adanın bir durak olması gibi etkinlikler yaptıklarını belirterek bağcılık ve şarapçılığın da hızla geliştiğini, halen 6-7 olan şarap fabrikası sayısının daha da artacağını vurguladı.
SORUN MEVSİMİN KISA OLMASI
Daha sonra söz alan Bozcaada Turizm İşletmecileri Derneği Başkanı Fikret Okuş, Bozcaada’da en önemli sorunun sezonun kısalığı olduğunu, ancak kara bağı olmaması ve hava muhalefeti nedeniyle sezonun uzamadığını ve uzun vadeli programlar yapılamadığını ifade etti. “Maraton, yerel tadlar ve bağbozumu festivallerini öne çekerek potansiyeli artırmak istiyoruz” diye konuşan Fikret Okuş, “Bozcaadalı turizmciler olarak bizde biraz unutulmuşluk hissi var. ÇTSO’dan bu konuya eğilmesini istiyoruz” diye konuştu.  ÇTSO 19 nolu komite başkanı İsmet Balkan da turizmcilere, sezonu uzatmaları için seyahat acenteleri ile çalışmalarını önerdi ve bu şekilde sezonu 4-5 aya çıkarmanın mümkün olacağını vurguladı. Balkan, TÜRSAB’ın Çanakkale Temsilciliğinin ÇTSO İş Merkezi’nde 1 Temmuz’da faaliyete geçeceğini belirterek, Kuzey Ege’de turizmin gelişmesi için önemli çalışmalar yapılacağı söyledi.
TURİZMCİLER EĞİTİM PROGRAMI İSTİYOR
Daha sonra Bozcaadalı turizmciler sorunlarını dile getirdi. Turizmcilerin sorunları ve ÇTSO’dan istekleri daha çok şu noktalarda yoğunlaştı:
• ÇTSO’nun onayladığı azami fiyat tarifelerinin standart hale getirilmesi, işletmelerin sınıflandırılması ve adada konuşulacak tek konunun tarifeler olmadığı.
• Kalifiye turizm personeli sıkıntısı.
• Kıştan yaza geçerken, ÇTSO tarafından turizm eğitim programlarının düzenlenmesi.
• ÇTSO’nun sezon öncesinde üyelerle toplantı yaparak, sorunları tesbit etmesi.
• Yabancı turistlere adayı tanıtmak ve turist çekmek için ÇTSO ile ortak çalışma yapılması.
• Bozcaada turizminin Çanakkale turizmindeki yeri ve aldığı pay konusunda ÇTSO’nun bir çalışma yapması.
• Bozcaada’nın ‘pahalı imajından’ kurtulması için çalışma yapılması.
• GESTAŞ’ın adalıların da Çanakkale’ye gidebilmesi için sabahları Çanakkale-Bozcaada seferi koyması.
Üyelerle ziyaretin ardından işyeri ziyaretlerine geçildi. Başkan Yardımcıları Kemal Karakaş ve Erdal Akarsu başkanlığındaki heyet Belediye Başkanı Mustafa Mutay’ın da katılımıyla Yunatlar Şarapçılık’ta Haşim Yunatçı, Talay Şarapçılık’ta Ahmet Talay’ı ziyaret ederek sektörün sorunlarını dinledi. ÇTSO heyeti daha sonra Ada Cafe’de Semra Güney’i ziyaret etti.


Kaynak:
http://www.canakkaletravel.com/manset/510_ctso-ilce-ziyaretlerine-bozcaada-ile-basladi.htm

4 Mayıs 2012 Cuma

Sekizinci Şarap Tadımı ve Sonrası

Bozcaada 8. Şarap Tadım Günlerinin 21-24 Haziran 2012 tarihleri arasında yapılacak olması adanın tanıtımının ekonomik ve kültürel boyutu açısından olduğu kadar gelenekselleşmiş olması açısından da sevindirici.

Bozcaada Şarap Tadım Günlerini etkinliğinin başlatılması konusunda çok çaba sarf eden ve devleti temsilen kurumsal destek sağlamış olan geçmiş dönem kaymakamlarımızdan Sayın Bilal Bozdemir'in emeğini hatırlamak kadirşinaslığın gereğidir.

Tıpkı gelenekselleşen ve geçmiş dönem müftülerinden sayın Adem Gülmek'le birlikte organize ettikleri "Uçurtma Şenliği" ve adalılar için kışın en tercih edilen ve az sayıda - açık bulunan "sosyal kulüp" niteliğindeki "özel idare sosyal tesisi"nin yapımı gibi.

Daha da eskilere gedecek olursak,  İstiklal İlköğretim okulunun sayın Kutlu Aktaş öncülüğünde inşa edilmesi; limana gelen gemilerdeki yolcuların Bozcaada sırtlarına göz attıklarında gördükleri çam örtüsünün sağlanmasında kaymakam Sayın Yavuz Akkoç'un  öncülüğünün hatırlanması gibi.

İnsanlar geçici, yarattıkları eserler kalıcıdır. Ancak yaratılan eserlerin kalıcılığını sağlayan şey, yaratılmaları kadar önemli olan sahiplenilmeleri ve geliştirilmeleridir. Bu anlamda Şarap Tadım Günlerinin başta Bozcaada'da şarap üreten işletmeler kadar yerel yönetim kurum ve kuruluşlarınca sahiplenildiğinin göstergesi sekizincisinin düzenleniliyor olmasıdır.

Başta da belirtildiği gibi, Şarap Tadım Günlerinin iki önemli boyutu  bulunmaktadır: birincisi ekonomik, diğeri ise kültürel boyutudur.

Ekonomik boyutu, doğrudan gerçekleşen şarap satışı yanında, turizme katkıyı da içermektedir.  Dolaylı ekonomik katkısı ise bağcılığa sağlanan katkıdır.

Kültürel boyutu ise Bozcaada'da antik dönemden beri önemli bir kültür ögesi olan bağ-şarap ikilisinin yaşam tarzını nasıl etkilediğinin günlük yaşamdaki görünümlerinin mimari - zaman algısı - insan ve doğa ilişkileri gibi yansımalarıyla tanıtılmasıdır.

Her iki boyutun çapı ve ufuklarına baktığımızda, Şarap Tadım Günleri gibi bir eserin sadece sahiplenilmesi değil ciddi kurumsal stratejilerinin oluşturulması yoluyla geliştirilmesinin zamanının da geldiği söylenebilir.

Ekonomik  boyutunda:

  • Bozcaada şarapçılığının sadece ulusal pazar ve tüketicilerini değil, uluslararası pazarları da  hedef alacak organizasyonlar (şarap yarışmaları, uzman değerlendirmeleri, uluslararası şarapçılık fuarları uydu organizasyonları v.b.); 
  • Ticari işletmeler yanında ev şarapçılığı ve küçük aile işletmelerinin  de kendilerini tanıtabilecekleri butik üretim tadımları; 
  • Tadım günleri süresince profesyonel turizm organizasyonları ile tüm ada yatak kapasitesini  tam doluluk oranını sağlayacak işbirlikleri 
ilk akla gelen geliştirme alanları olabilirler.

Kültürel boyutunda:  
  • Bozcaada Bağcılığı ve Şarapçılığı tarihi konulu ulusal-uluslararası  kongre ve simpozyumlar,
  • Bağcılık-Şarapçılık temalı çeşitli sanat dallarında sergiler ve gösteriler, 
  • Bağcılık - Şarapçılık konulu etnografik - antropolojik çalışmaların sunum ve tanıtımı 
gibi alanlarda desteklenebilir.

Bozcaada Şarap Tadım Günlerini salt bir kısa vadeli ürün pazarlama aracı olmaktan çıkaracak ve Bozcaada'nın bir bütün olarak özgün bir  "marka" olmasına katkı sağlarken tarihi, kültürü ve doğasının korunması ile güçlenmesine de katma değer sağlayacak bir geliştirme olacaktır bu alanlar.

Unutmayalım ki deniz, güneş ve kumsal ülkemizin ve dünyanın pek çok yerinde var.  Bozcaada için fark yaratacak olan şey bunlarla birlikte - diğerlerinde az bulunan - bağcılığı ve şarap kültürüdür.
Şarap Tadım Günlerinin bu açıdan sürdürülmesi çok önemlidir. Sürdürmek yetmez, korumalı, tanıtmalı  ve geliştirmeliyiz.  

Bozcaada bunu yapacak potansiyele sahip ve harekete geçirilmeyi bekliyor.









17 Nisan 2012 Salı

SIZCE BOZCAADA'NIN EN ÖNEMLI 3 DEĞERI NEDIR?

SIZCE BOZCAADA'NIN EN ÖNEMLI 3 DEĞERI NEDIR?

Bozcaada'nın en önemli değerleri olarak gördüğünüz seçenekleri sol alttaki ankette lütfen işaretleyiniz.

8 Nisan 2012 Pazar

Bozcaada Yine Kaybetti...

http://www.enerjigundem.com/ekonomi/kazanan-da-var-kaybeden-de-134827.html


ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni Teşvik Sistemi’ni açıklamasının ardından, sistemin detayları da ortaya çıkmaya başladı
Yeni sistemin uygulama detayları belirginleştikçe, bazı illerin teşvik bölgeleri açısından mevcut sistemdeki yerlerini kaybettikleri, bazılarının da daha üst teşvik bölgelerine çıktıkları görüldü.

Yeni teşvik sisteminde il bazlı ve 6 bölgeli sisteme geçilerek, en fazla teşvik ve destek alacak iller 6. bölgede sıralandı. Bu bölge, mevcut sistemde en fazla teşvik alan illerin bulunduğu 4. bölge kategorisine karşılık geliyor. Ancak mevcutta halen en fazla teşvik alan 4. bölgede yer verilen illerin tamamı, yeni sistemdeki 6. bölgeye alınmadı. Birçok il “en fazla teşvik” alan kategoriden, “daha az teşvik alan” bir üstteki kategoriye konuldu. Bu nedenle de yeni sistemin kaybedenleri başta Tunceli olmak üzere Bayburt, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Malatya, Elazığ, Kastamonu, Çankırı, Sinop, Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane, Çanakkale ilinin Bozcaada ve Gökçeada İlçeleri oldu.
Mevcut sistemde en fazla teşvik sağlanan illerin sıralandığı 4. bölgede yer alan iller şöyleydi: Kastamonu, Çankırı, Sinop, Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Ağrı, Kars, Ardahan, Iğdır, Van, Muş, Bitlis, Hakkari, Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt, Çanakkale ilinin Bozcaada ve Gökçeada İlçeleri.

Ancak “en fazla teşvik” kategorisini oluşturan bu listeden, yeni sistemde şu iller çıkarıldı. Tunceli, Bayburt, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Malatya, Elazığ, Kastamonu, Çankırı, Sinop, Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane, Çanakkale ilinin Bozcaada ve Gökçeada ilçeleri.

Bir Kayıp Daha - Simyon Salto Vefat Etti

Ada bir kayıp daha verdi.

Uzun bir süredir rahatsız olan ve tedavisi süren Simyon Salto 06.04.2012 günü vefat etti.

Amansız hastalığa yenilen Salto 74 yaşında, evli ve dört erkek evlat sahibiydi.

Adanın tanınmış esnafından biri olan Simyon Bey, şarapçılık sektörü dışında ilk gıda üretim işletmesini kurarak Bozcaada'nın domates reçelini ticari olarak üretip markalaştırdı. Tüm Türkiye'de tanınmasını ve sevilmesini sağlayarak ve adaya farklı bir üretim sektörü kazandırarak katkı sağladı.

Uzun yıllar isevi adalıların cemaat başkanlığını yürüten Simyon Salto'ya ebedi yolculuğunda huzur, acılı eşi Elenitsa Salto ve çocuklarına sabır, tüm sevenlerine başsağlığı dileriz.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Uyuşturucu Operasyonu Bozcaada'ya Uzandı

Çanakkale"de Uyuşturucu Operasyonu

Çanakkale il merkezi ile Ezine ve Bozcaada ilçelerinde gerçekleştirilen uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınan 23 kişiden 2"si tutuklandı.
Çanakkale il merkezi ile Ezine ve Bozcaada ilçelerinde gerçekleştirilen uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınan 23 kişiden 2'si tutuklandı. 
Edinilen bilgiye göre Çanakkale Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri uyuşturucu madde ticareti suçu kapsamında yürütülen çalışmalarda bir süre önce M.A, N.M, E.D, N.D ve Y.G'yi gözaltına almış ve gözaltına alınan şahıslardan M.A ve N.M tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Bu kapsamda soruşturmayı genişleten ekipler il merkezi ile birlikte Ezine ve Bozcaada ilçelerinde eş zamanlı gerçekleştirdikleri operasyonlarda il merkezinde 9, Ezine İlçesinde 9, Bozcaada ilçesinde de 5 şahıs olmak üzere toplam 23 şahsı gözaltına aldı. Şahıslardan R.Ö ve T.Ö "Uyuşturucu Madde Ticareti Yapmak, Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak" suçlarından tutuklanarak cezaevine konuldu. (www.medya73.com/03 Nisan 2012)


Bu blogu takip edenler, Bozcaada'nın medya haberlerlerinde artık adli suçlara ilişkin haberlerle daha çok anılacağını bir kehanet ya da temenni olarak değil, gerekçeleri adalılarca hazırlanmış argümanlarla dile getirildiğini hatırlayacaklardır.


Adada esrar ya da madde ticareti neden yapılır?


"Müşteri ne isterse onu sunarız" mantığının ve uygulamanın sonucu demek ki bu?
O zaman "çektiğiniz müşterinin" kim olduğuna dikkat edin:
Demek ki oluşturduğunuz turizm standartlarıyla çektiğiniz müşteri profili bu!
Esrar ve diğer her türlü "madde" kullanıcısı... (Yazın bazı evlerin bahçeleri fırlatılan enjektörlerden geçilmiyor.)
Çektiğiniz müşteri profili sizi suç işlemeye itiyor!!!
Ama siz gerçekten bu maddelerin sadece "turisler için" mi ticaretinin yapıldığını
zannediyorsunuz?


Çok iyimsersiniz...


Bu konuda bir atasözü var ama söylemeye dilim varmıyor.
Emeğinin karşılığı olmayan,haksız kazanç hafif kalır:vurgunların getirdiği paranın gücü,onu kullanmaya muktedir olmayanların elinde başkalarını olduğu gibi,kendinde vurmanın bir aracı olması kaçınılmaz-"delinin eline taş verme, ya seni vurur ya kafasını".


Bu kirli ticaretten kuşkusuz en zararlı çıkanlar, Adanın gençlerinin bir kesimidir...
Mesleksiz, sahipsiz, Gelen "turislerin" yaşamına özenen ama o yaşamı kuracak temel becerilerden yoksun bırakılan gençler. Bunun öfkesini başka türlü gösteremeyip madde ile kendisine aldırış etmeyen başta anne babasını, sonra da tüm adalıları cezalandıran  gençler.


Alın size bir kez daha turizm!
Bu daha başlangıç! demeye dilim varmıyor, ama gidişat bu.



27 Mart 2012 Salı

Bozcaada Deneyimleri Önem Kazanıyor (!)



Çomü Turizm İşletmeciliği Ve Otelcilik Yüksekokulu"nda Girişimcilik Söyleşisi 






Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu öğrencileri girişimcilik dersi kapsamında, yüksekokul konferans salonunda Çanakkaleli girişimciler ile söyleşi gerçekleştirdi.


Yukarıdaki haber bir web sitesinden alındı. 

Bu haber Bozcaada'nın yılbaşında baktırdığımız yıldız falını doğruluyor.

"Bir koy on kazan", ya da "iki ay çalış on ay yat" mucizesini krizdeki tüm ülkeler öğrenmek üzere yakınlarda Bozcaada'nın girişimcilerinin peşine düşecekler. Böylece yeni bir girişimcilik alanı açılacak Bozcaada'nın girişimcilerine: anılarını anlatmak! Çünkü artık üzerinde girişimde bulunacakları bir Bozcaada kalmamış olacak. 

7 Mart 2012 Çarşamba

Bozcaada Kaymakamlığının Basın Bülteni

 “Bir Taşla İki Kuş: Kadın İstihdamı ve Küçük İşletmelerde Gelişim Bozcaada’da Dönüşüm”

Güney Marmara Kalkınma Ajansının Sosyal Kalkınma Mali Destek Programı kapsamında Bozcaada Kaymakamlığı’mızın yürütücüsü olduğu“Bir Taşla İki Kuş: Kadın İstihdamı ve Küçük İşletmelerde Gelişim Bozcaada’da Dönüşüm” isimli projemiz başlamıştır. Proje sahibi kurum olan Bozcaada Kaymakamlığı’mıza, Ç.O.M.Ü. Gökçeada MYO proje ortağı olarak, Bozcaada Belediyesi de iştirakçi kuruluş olarak destek verecektir. 6 ay sürecek projenin basın, yerel halk ve projenin hedef kitlesine yönelik tanıtım-bilgilendirme amaçlı toplantısı 10 Mart Cumartesi günü gerçekleştirilecektir.  Proje Bozcaada’da işgücü dışındaki kadınlara turizm konusunda mesleki nitelik kazandırarak istihdam edilebilirliklerini arttırmayı; konaklama işletmesi sahiplerinin de mesleki beceri ve yeterliliklerini geliştirerek Bozcaada’daki turizm üst yapısını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. İşletme sahipleri ve yöneticilerine yönelik eğitimler işletmelerin turistik hizmet standardını, teknolojik yapısını ve kalite uygulamalarını güçlendirecektir. Böylelikle Bozcaada’daki turistik işletmelerin hizmet standardı ve bu hizmetin yararlanıcısı olan müşterilerin memnuniyetinin artmasına yardımcı olunacaktır. Bu süreç Bozcaada’nın turistik bir destinasyon olarak rekabet gücünü arttıracaktır. 
Toplam 196 saat sürecek mesleki eğitimler Ç.O.M.Ü. Gökçeada MYO’nun Bozcaada’daki yerleşkesinde hafta sonları verilecektir. Projeye katılacak 18-45 yaş arası işsiz kadınların proje sonunda alacakları sertifikalar, hem kendi işletmelerinin açabilmeleri için bir girişimcilik belgesi hem de istihdam edilebilirlikleri açısından önemli bir avantaj sağlayan yeterlilik belgesi olacaktır. Proje süresince yürütülecek teorik eğitimler, uygulamalı eğitimler, otel ve uygulama gezileri, çalıştay gibi faaliyetlerle desteklenecektir. İki farklı gruba Ç.O.M.Ü. Bozcaada Seyahat, Turizm ve Eğlence Hizmetleri Bölümü öğretim elemanları tarafından verilecek eğitimlerle nitelikli işgücü, yönetici ve işletmeci sürecine geçilmesine katkı sağlanacaktır.1 Proje Koordinatörü, 1 Koordinatör Yardımcısı ve 1 Proje Danışmanı tarafından yürütülecek projede aynı zamanda kadınlar için haftada iki gün alanında uzman psikolog tarafından “kadın ve aile danışmanlığı” hizmeti verilecektir. Proje odası, Bozcaada Hükümet Konağında faaliyete geçmiştir. 05-17 Mart tarihleri arasında projenin tanıtım, bilgilendirme ve kayıt çalışmaları proje odasından yürütülecektir. 10 Mart Cumartesi günü aşağıda detayları bildirilen yer ve saatte yapılacak proje tanıtım toplantısına katılımınızı bekleriz.
Saygılarımla,
İbrahim ÇENET
Bozcaada Kaymakamı
Tarih: 10.03.2012, Cumartesi
Yer: Ç.O.M.Ü. Bozcaada Yerleşkesi
Saat: 14.00

6 Mart 2012 Salı

Ege'nin Turizm Üçlüsü Seçildi

Yeni Asır - 04.03.2012

İnternette en çok ziyaret edilen global seyahat sitesi www.mydestination.com'da yayımlanan listenin zirvesinde Kapadokya var. Listeye Ege'den Bergama, Efes ve Pamukkale girdi.


Günde yaklaşık 100 bin kişi tarafından takip edilen global seyahat sitesi www.mydestination.com'da yayımlanan listenin zirvesinde Kapadokya, ikinci basamağında ise İstanbul yer aldı. Seyahat uzmanlarınca hazırlanan listede, Kapadokya ve İstanbul'u sırasıyla, Pamukkale, Efes harabeleri, Doğu Karadeniz, Nemrut Dağı, Doğu ve Güney Doğu Anadolu, Antalya, Bozcaada ile Bergama takip etti.
Yabancı gezginlerce çekilen fotoğraflarla süslenen listede İstanbul'dan şu sözlerle bahsedildi: "365 gün 24 saat yaşayan çok büyük bir şehir. Gezmek için en az birkaç güne ihtiyacınız var. Gezdiğinizde, neden fantastik olduğunu ve çok övgü aldığını anlayacaksınız."


BURALARI GÖRMEDEN DÖNMEYİN

KAPADOKYA: Büyüleyici manzaraya sahip bölge, mağara oteller ve evleriyle taş devri karikatürlerinin yeni yapılmış modeli gibi görünüyor.
PAMUKKALE: Hierapolis antik kalıntıları üzerinde Kleopatra'nın havuzunun da bulunduğu Pamukkale, Doğa Ana'nın muhteşem çalışmasının bir sonucu.
EFES: Roma İmparatorluğu'nun en büyük ikinci şehri. Celsius Kütüphanesi, Türkiye'nin en çok fotoğrafı çekilen yerlerinden birisi..
DOĞU KAREDENİZ: Turistler tarafından gözden kaçırılan bir bölge. Sümela Manastırı oldukça etkileyici..
NEMRUT DAĞI: İsa'dan önce hüküm süren Komagene Krallığı'nın kral mezarlarına ev sahipliği yapmaktadır. Dünyanın en iyi gündoğumu manzarasına sahiptir. 
DOĞU VE GÜNEY DOĞU ANADOLU: Eskiden ruhani bir şehir olduğuna inanılan Urfa, antik sitelerle dolu Mardin kentinin bulunduğu bölge oldukça büyüleyici. Hasankeyf, ziyaret edilecek yerlerin olmazsa olmazıdır.
ANTALYA: Hem kıyı tatili yapmak hem de antik yerleri görmek isteyen 12 milyon ziyaretçiyi ağırlayan bir bölgedir. 150'den fazla 5 yıldızlı otelin bulunduğu kentte kendinizi şımartabilirsiniz.
BOZCAADA: Yabancılara kollarını açan yerli halkı, beyaz badanalı evleri, Arnavut kaldırımlı sokakları, plajları konukları mutlu ediyor.
BERGAMA: Antik Yunan kenti iken Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden biri burada kurulmuştur. Şaşırtıcı bir tatil yapmak için Bergama'yı ziyaret edebilirsiniz.

26 Şubat 2012 Pazar

Bozcaada Modeli Konaklama

Haftalık bir gazetenin bülteninde (Şalom Gazetesi 22.02.2012) Bozcaada modeli konukevi anlatılıyor. Aslında  sanal sayfalara biraz daha dalıp bakınırsanız, buraya alıntılanamayacak "Bozcaada modelleri"ne çokça rastlarsınız. Değil alıntılamak, okumaya bile utanırsınız.



‘Konuk evi’ kelimesinden Bozcaada’da kaldığımız klostrofobik, renk cümbüşü, valizini aç ve yürüyeme modeli odada kaldığımdan beri biraz korkarım. Bağbozumu zamanı son anda Bozcaada’ya gitme kararı verip, bir de yer bulduğu için kendini dört ayak üstüne düşmüş sanan bir grup arkadaş için konuk evine rağmen güzel deniziyle, Rum mezeleriyle, sabahtan başlayan şarap tadımlarıyla çok keyifli kısa bir tatil olduysa da, yine de kalınacak yer konuk evi olarak adlandırılıyorsa önceden biraz araştırmakta fayda var.


Evet baylar, bayanlar! Bu son derece yalın anlatımdan benim anladığım şey, gelenlerin gelme nedeninin Bozcaadanın doğası ve kültürü olduğudur. HİZMETİNİZE RAĞMEN!


Bozcaada turizmine "yön verenler" acaba bakışlarını banka hesaplarından Bozcaadanın imajı üzerinde yarattıkları etkiye ne zaman çevirip göz atacaklar?


Ben bunu bekliyorum. 


Çok mu saf görünüyorum?  

Bozcaada'ya Gemi Yetmez, Uçak da Geliyor

Basından:


Türk havacılık tarihinde bir ilki gerçekleştiren Türk girişimci Kürşad Arusan`ın hayal edip kurduğu ve önceki gün ruhsatını alan Seabird Havayolları, mart ayında 19 kişilik twin otter tipi deniz uçaklarıyla hizmet vermek üzere faaliyete başlayacak uçakların uçuş noktaları ilk olarak İstanbul-Alaçatı, Alaçatı-Bodrum, İstanbul-Bozcaada olacak.


"RUHSATIMIZI ALDIK"
Kenn Borek şirketi ile Twin Otter tipi uçaklarının kiralanması ve Türkiye`ye getirilmesi konusunda ön anlaşma imzalandıktan sonra 2010 yılında şirketini resmen kurduğunu anlatan Arusan, hem kar üzerine hem karaya hem de denize inebilen uçakların depozitosunun yatırıldığını söyledi. Kanadalı şirketten kiraladığı deniz uçağına, hayatını kaybeden kız arkadaşının adını verdiği belirten Arusan, "Spirite of Ingrid: Ingrid`ın ruhu" adını verdiği deniz uçağının 2010 yılı Haziran ayında Sahiba Gökçen Havalimanına indiğini söyledi.

Uçak geldikten sonra ciddi yatırımlar yaparak Çeşme bölesinde kalkış ve varış istasyonları olarak kullanılacak yerleri hazırladığını anlatan Arusan, "Ruhsatımızı aldık. Artık uçmamız önündeki tüm engeller kalktı. Mart ayında, 19 kişilik twin otter tipi deniz uçaklarıyla hizmet vermek üzere faaliyete başlayacak uçakların uçuş noktaları ilk olarak İstanbul-Alaçatı, Alaçatı-Bodrum, İstanbul-Bozcaada olacak. Operasyonlarımızın başlaması ile uçacağımız diğer noktalar da İstanbul–Gökçeada, İstanbul–Çanakkale, Alaçatı–Gökçeada, Alaçatı–Marmaris, Alaçatı–Antalya, Alaçatı–Fethiye, Alaçatı–Göcek uçuş noktalarımız olacak. Özel charter uçuş hizmetimizle rotayı müşterilerimiz belirleyecek" diye konuştu.

"FİYATLARIMIZ MARTTA AÇIKLANACAK"


Seabird Airlines olarak, hem bölgesel hem deniz uçağı taşımacılığında, Kanada yapımı 19 kişilik uçaklarla bir ilki gerçekleştirmek üzere kalkışa hazırlandıklarını belirten Arusan, "Amacımız üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, İstanbul ile Ege ve Akdeniz`in birbirleri arasında hava ulaşımı yapılmayan önemli kıyı kentlerini, güvenli bir şekilde buluşturmaktır" dedi.

Seabird Airlines kış sezonunda da bölgesel havacılık çatısı altında, Türkiye`nin farklı noktalarında hem karadan hem denizden uçuşlar yapmayı planladıklarını ifade eden Arusan, güven ve kaliteli hizmetle sunacakları bu hizmetin fiyatlarının mart ayında açıklanacağını söyledi.

Deniz uçakları projesinin sezonluk algılandığını ancak, bu projenin sezonluk olmadığını ifade eden Arusan, "Kullanım alanımız çok geniş, kara ulaşımı da yapabiliriz. Antalya, Kapadokya, Denizli için çok ciddi talepler var. Herkes biraz deniz olayına kitlendi ama uçağa kızak takıp, karaya ve kar üzerine indirebiliyoruz. Kışın kar turizmi için kayak merkezlerine uçuş yapabiliriz. Kışın İstanbul-Bozcaada, önemli destinasyon olacak bizim için. İzmir`den uçamayacağımız yer yok. Görüş mesafesinde sorun olmadığı sürece, yaz-kış bu uçaklar kullanılabilir" dedi.

Yurt dışından getirttiği kaptan pilotlara Türk ikinci pilotların eşlik edeceğini, uçakların bakımı için Sky Line ile yapılan anlaşma çerçevesinde Kenn Borek şirketi tarafından gerçekleştirileceğini bildiren Arusan, 19 kişilik deniz uçağında seyahat edecek yolculara, Türkiye`de ilk defa denizden kalkın denize inen uçaklara uçuş hizmeti verileceğini, İstanbul, Ege ve Akdeniz`in birbirleri arasında hava ulaşımı yapılmayan önemli kıyı kentlerine güvenli uçuşların yapılacağını, kalabalık havaalanlarına girmeden ve trafikte takılmadan zamandan tasarruf yapılacağını kaydetti.

Havada hava kurallarının, denizde ise deniz kurallarının geçerli olacağı deniz uçaklarının kaptan pilotlar tarafından kullanılacağını belirten Arusan, bu nedenle deniz uçaklarının hem kaptanlık hem de pilotluk belgesi olan kişiler tarafından kullanılacağını bildirdi. Arusan, 200 metrelik mesafelerden bile kalkış yapma kabiliyetine sahip uçaklar sayesinde Türkiye`de uçulamayacak yer kalmayacağını ifade etti.

26 Ocak 2012 Perşembe

Adayı Dolu Vurdu

Bugün öğle saatlerinde başlayan ve yaklaşık yirmi dakika yağan dolu bir anda bağları bembeyaz yaptı. 
Her biri fındık büyüklüğünde olan dolu taneleri, güneşe aldanan ve açan badem ve erik ağaçlarının çiçeklerine büyük zarar verdi. 

Zaman zaman  görüşü etkileyecek sağnaklar halindeki yağış yarım saatten sonra kesildi ancak yol açtığı zarar büyük.

24 Ocak 2012 Salı

Adanın Amok Koşucuları

Şu günlerde Bozcaada "boş ada" olalı beri belki de hiç bir dönemde bu denli sakin, ıssız ve hüzünlü olmadı.

Adada "zorunlu mükim" olan memurlar, "sözde" üniversite öğrencileri ve "karşı"ya gitme imkanları olmayan adalılarla bağ işçilerinden başkaca pek kimseler yok. Sokaklar ve meydanlar boş, gece koca mahallelerde tek tük ışıklar var.

Bozcaada bir "kent" gibi değil, olsa olsa bir Anadolu köyünün kış günleri görünümünü sergiliyor...

Oysa, yıllar önce, yazı ve kışıyla, gecesi ve gündüzüyle, giyimi ve kuşamıyla, ticareti ve kültürüyle Bozcaada   bir "kent"ti...

Bozcaadalılar ve "dışarlıklılar" birer Amok koşucusuna dönüşmeden önce...

Kimler olduklarını kolayca tahmin edebilirsiniz. Bir kısmını da yaz gelip çattığında göreceksiniz... Daha doğrusu bazılarını göremeyeceksiniz. Çünkü birçok işletmeyi kapalı ya da işletmecilerin değişmiş olduğunu göreceksiniz. Yerlerinde de yeni koşucuları ...

Kentlerin ve kentleşmenin altında iki temel etmen vardır: işbölümü ve uzmanlaşma.
Kent ekonomisinin altında da iki temel etmen olduğu gibi: nitelikli emek ve akıllı sermaye...

Kentleri kent yapan şey başta eğitim ve sağlık olmak üzere her tür hizmette uzmanlaşmanın, yani meslekleşmenin olması, diğer yandan da sermayenin sürekli büyüyerek ve gelişerek yeni uzmanlaşmış alanlar için ıstihdam yaratmasıdır.

Eskiden bu bilgiye erişenler üniversite birinci sınıfta "iktisata giriş" dersini alan tüm öğrencilerdi... Bugün bu temel bilgi ilköğretim okullarının "sosyal bilgiler" dersinde yer almaktadır.

Bozcaadanın sunduğu sağlık ve eğitim hizmetleri uzunca bir süre onu köyden kente göçte cazibe merkezi haline getirdi. Ancak bu alanlardaki hızlı nitelik kaybı üstelik yönetenlerin aldıkları yanlış kararlarla da desteklenerek cazibesini yitirdi...

Örnek mi? Sağlık merkezinde görev yapan uzman hekimin adeta gitmesi için her şeyin yapılması ve kurumun statüsünün muhafaza edilmesi için çaba gösterilmemesi, kamu kaynaklarının Bozcaadada ilk ve ortaöğretimin kalitesinin yükseltilmesi yönünde sarf edilmesi yerine öğrencilerin bireysel olarak Çanakkaledeki özel dershanelere gitmeleri için adeta "gayya kuyusuna" atılarak harcanması bunlardan bazıları... Kentsel altyapının geliştirilmesi açısından ise durum daha da vahim...

Bölge köylerinde bile kanalizasyon alt yapısı mevcutken oniki yıldır tamamlanamayan ve bir o kadar yıl daha tamamlanması umudu bulunmayan temel altyapı sorunları; topu topu 42 km2 lik bir adanın dört yıl önce bitmiş olması gereken imar planının bir dört yıl daha bitemeyeceği gerçeği...

Bunların böyle olması çok doğal çünkü bu konularda fikir üretecek, girişimde bulunacak, uygulamalarda örnek olacak, hesap soracak olan "adalılar" tüm bunlar olurken "amok amok" çığlıkları ile amok koşusuna başlamışlardı bile. Bir çılgınlık içerisinde adeta transa geçmiş, kulaklarını ve gözlerini her şeye kapamış, önlerine geçmeye kalkan ne varsa yıkmaya ve kırmaya hazır ölümcül koşularına başlamışlardı.

Hiç anlamadıkları, bilmedikleri, eğitimini almadıkları, zahmet edip öğrenmedikleri ne varsa yapmaya kalktılar: lokantacılık, pansiyonculuk, marangozluk, müteahitlik...

Halbuki kentleşmenin temel kuralı  uzmanlaşma, ekonominin birinci kuralı nitelikli işgücü ...

Sermayede sıkıntı çekmediler; adanın doğası, kendilerinin yaratmadığı mimarisi ve kültürü hovardaca kullandıkları sermayeleri oldu.

"Kırk yıllık adalı" dostlarını istismar ettiler önce...  Yıllardır komşuluk, dostluk ettikleri ve ilk zamanlar kusurlarını hoşgören ve çalışmalarını teşvik eden, kışın da müşterileri olan ilk "sürekli" müşterilerini kalabalıklar gelmeye başladığında "abi, abla idare ediver, ekmek parası" diyerek ihmal etmeye sonra küstürmeye, sonra "aman gelmesinler" diye bakmaya başladılar.  

Adanın "istanbulluları" için "sezonda"  adanın sosyal hayatı bitti... Herkes evinden çıkmaz, çay bahçesine dahi oturmaz, alışverişini Çanakkaledeki hipermarketlerden yapar hale geldi...

"Sezonda" çok büyük paralar kazanmaya başladılar koşucular. Eğitimleriyle, sermayeleriyle ve sunduklarının  nitelikleriyle orantılanmayacak kadar büyük paralar... Yönetme becerilerinden yoksun oldukları miktarlarda paraya sahip olanların yaptıklarını doğal olarak onlar da yaptılar...

Turist olarak gelen ve birkaç haftalık tatil yapabilmek için tüm yıl çalışan ve çabalayan insanların hayat ve tatil standartları çok cazip geldi... Öyle yaşamaya kalktılar üç ay çalışıp oniki ayki hayatlarını...

Adeta ... yarıştırırcasına "kışlık" aldılar kazandıkları paralarla birer ikişer Çanakkaleden ve bunun anlamının, Bozcaadayı "yazlık" haline kendileri tarafından getirilmek olduğunu düşünmeden... Pek çoğu artık "adalı" değil "yazlıkçı"... Tüm "dışarlıklıların" onlara özendiğini anlamayıp kendileri "dışarlıklı" olmaya özendiler ve oldular, "çakma adalı" olmayı kabullendiler...

Adanın okulları, pek çok özel okulu kıskandıracak potansiyele sahipken, öğrenci sayısı bakımından idealden öte olanakları varken çocuklarını alıp Çanakkalenin sıradan, sınıfları kalabalık okullarına yazdırdılar, dershanelerine inanılmaz paralar döktüler ve bununla gurur duydular. Bunları ödeyebilmek onlara kendilerini zengin hissettirdi.  Halbuki az bir çaba, destek ve güçlü bir kamuoyu baskısıyla ada okullarını ülkenin en iyi devlet okulları haline getirebilmek çok zor değilken...

Kazandıkları büyük paralarla ekonomik olarak kendi ayaklarına ateş ettiler... Adada "dükkan" olmaya elverişli az sayıda sahibi kamu ya da özel yapı için birbirleri ile kıyasıya yarışarak kiraları astronomik rakamlara çıkardılar... Öyle fiyatlar oluştu ki işletmelerin sürdürülebilirliği kalmadı...

"Sezon" başı "nasılsa çıkarırım" diye düşünüp kontrat yap, hizmet kaliten ne olursa ol fiyatları yüksek tut (geleni kazıkla!), sezon sonu ise ... masraflar ve kira çıkınca ... sıfır elde var sıfır. Ama bir kez oluşmuş fiyatın geri dönüşü yok...

 Kazanılan "büyük paralar" hiç bir ekonomik getirisi olmayan "Çanakkaledeki evlere", hakedilmeyen hayat standardının harcamalarına gittiğinde ve yatırıma dönüşmediğinde Amok koşusunun da zaten sonuna gelinmiş olmakta...

Adalılar, artık bağlara da geri dönemezler. Toprak, çılgınlığı affetmez.  "Bağları dağ" yapanları hele hiç affetmez. Bağları dağ yapıp, "millet birbuçuk liraya şaraplık üzüm satarken neden bizimkiler otuz kuruşa gidiyor" diye hayret etmek Einstein'i bile zorda bırakacak bir başka ada kökenli amok denklemidir.

Ada şu anda kış sessizliğine bürünmüş kocaman bir yazlık tesis. Ekonomik olarak "adalıların" bundan sonra gittikçe daha küçük roller alabilecekleri bir tesis. Çok sevdikleri "patron" rolünün onlara en az düşeceği ve "patron" seslenişinin geçmiş güzel günleri hatırlatmaktan öte gitmeyecek olan bir takılma olduğu günler "gelecek" değil, gelmiş.

Antik dönemden bu yana Bozcaadanın bağları, tepeleri, otlakları, ormanları ve koyları bundan öncekilerden de farklı zamanlarda çok amok koşucusu gördüler.  Sorsanız size anlatırlar...

Bugün onları bilen ve anan yok.  Ama bugünün amok koşucuları, geçmişin bu çıldırısına kapılmamış olan Bozcaadalıların yarattıkları kaleler, değirmenler, evler, sokaklar ve mekanlar gibi eserleri  de bıraksan bir çırpıda yok ediverecekler. Tıpkı kendilerini yok ettikleri gibi...

10 Ocak 2012 Salı

Ada'da bir Kayıp Daha - Yorgo İzvingo

Bozcaadanın tanınmış ve sevilen simalarından olan Yorgo İzvingo vefaat etti.

Uzun süredir rahatsız olan Yorgo Bey 93 yıllık bir hayatı geride bırakarak altı ay önce kaybettiği sevgili eşi Yanula İzvingonun  (15.07.2011)  ardından ebediyete yürüdü.

Dün sabah Çanakkale Anadolu hastanesinde hayata gözlerini yuman İzvingo'nun cenazesi yarın öğlen Bozcaada  Kilisesinde yapılacak tören sonrasında Bozcaada'da toprağa verilecek.

Efendiliği ve güleryüzü ile sevenlerinin kalbinde hep yaşayacak olan Yorgo Bey'e Tanrıdan rahmet, oğlu Diyojen, kızı Atina, torunlarına ve tüm sevenlerine sabır dileklerimizle.

Toprağı bol olsun...

9 Ocak 2012 Pazartesi

Tenedos-Bozcaada: Anayasa Mahkemesinden Belediyelerle İlgili karar

Tenedos-Bozcaada: Anayasa Mahkemesinden Belediyelerle İlgili karar: ANAYASA Mahkemesi belediye meclislerinin vergi ve harçların maktu tarifelerini belirleme yetkisini iptal etti. İptal kararı boşluk doğm...

4 Ocak 2012 Çarşamba

Anayasa Mahkemesinden Belediyelerle İlgili karar

ANAYASA Mahkemesi  belediye meclislerinin vergi ve harçların maktu tarifelerini belirleme yetkisini iptal etti.

İptal kararı boşluk doğmaması için gerekçeli kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak, bir yıl sonra yürürlüğe girecek.
 
Artık Belediyelerin Harç belirleme yetkileri yok

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, Belediye Gelirleri Kanunu’nun 96/B fıkrasının anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, belediye meclislerine tarife belirleme yetkisi veren düzenlemeyi esastan iptal etti.

Anayasa Mahkemesi, verginin yasayla ya da Bakanlar Kurulu’nda belirlenebileceğine ve belediye meclislerinin tarife belirleme yetkisi olmadığı için düzenlemeyi anayasaya aykırı buldu ve iptaline karar verdi.

İptal edilen  fıkraya göre: “Yukarda sayılanlar dışındaki vergi ve harçların maktu tarifeleri; bu Kanunda belirtilen en alt ve en üst sınırları aşmamak sayılanlar dışındaki vergi ve harçların maktu tarifeleri; bu Kanunda belirtilen en alt ve en üst sınırları aşmamak şartıyla mahallin çeşitli semtleri arasındaki sosyal ve ekonomik farklılıklar gözönünde tutularak belediye meclislerince tespit olunur.”

Harçlarla ilgili yeni düzenlemenin bir yıl içinde yapılarak bunların Hükümet ya da Türkiye Büyük Millet Meclisince mi belirleneceği netlik kazanacaktır.