Bozcaada Turizmi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bozcaada Turizmi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Haziran 2012 Perşembe

BOZTİD Rahatsız: "Bozcaada’nın yıpratılmasına izin vermeyiz..."

http://www.canakkaleolay.com/details.asp?id=76428


Geçen hafta Çanakkale Ticaret Sanayi Odası Meclis toplantısında Bozcaada esnafının zam taleplerinin fahiş oranlarda yansıtılması noktasındaki haberlere Bozcaada esnafından tepki geldi. Bozcaada imajını olumsuz olarak etkileyecek, Bozcaada’daki fiyatlar noktasında yapılan spekülasyonların etik olmadığını belirten Bozcaada Turizm İşletmecileri Derneği (BOZTİD) Başkanı Yahya Göztepe “Bozcaada turizm işletmeleri Bozcaada turizminin gereklerini yerine getirecek bilinç ile hareket etmektedirler” dedi.


Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Göztepe şunları kaydetti: “Zam taleplerinin fahiş düzeylerde yansıtılması ve buradan hareket ederek Bozcaada’nın imajının olumsuzlaştırılması girişimlerini doğru bulmuyoruz. Bozcaada üzerinden bazı insanlar, kendilerini ispat etmek istiyorlar ise biz buna izin vermeyiz. Bizler Bozcaadalılar olarak adamızın turizm değerlerine zarar verecek hiçbir girişimde bulunmayız. Bu konuda son derece disiplinli ve bilinçli hareket ediyoruz. Bizzat belirlediğimiz stratejik hedeflerimize bağlı olarak adamızın turizm potansiyeline kimlik kazandırarak ”Şarap ve Üzüm Adası Bozcaada” markasını yaratmak için hassas davranan bir tavır içersindeyiz.

Böylesine bir yaklaşım içersinde iken Bozcaada’yı ve adalıları küçülten, bu temelsiz yaklaşımlar bizi rahatsız etmiştir. ÇTSO bu konuda basın ile paylaştığı fiyat artışı talebi ile ilgili bilgilerin gerçek yönünü kamuoyu ile paylaşmalıdır. Adalıların, yansıtıldığı  gibi 2012 yılı için fahiş düzeyde fiyat artışı talebi olmamıştır. Bizzat fiyat uygulamaları nedeniyle oluşan rahatsızlık nedeniyle Kaymakamımız ve Belediye Başkanımızın da katıldığı bir toplantıda tüm mekanların fiyat listelerini görülebilecek bir yere asmaları kararlaştırılmış, böylece belirsizliklerin verdiği suiistimaller de kontrol altına alınmıştır. Adamızda çeşitli fiyat düzeylerinde işletmelerimiz vardır. Bu da serbest piyasa ekonomisi kapsamında çok normaldir.

Bizler bu konuda belirsizliğin getirebileceği geçmişte yaşanmış bazı sıkıntıların yaşanmaması için gerekli önlemlerimizi aldık. Konuklarımızın hangi hizmeti hangi bedel ile alacağı konusundaki netliği yaratarak onlarında seçeneklerini buna göre oluşturmasının imkanlarını yarattık. Ada insanını küçümseyen, onları bir şekilde fırsat düşkünü gibi göstermeye çalışan bu anlayışları kınıyoruz. ”Yiyeceğinizi yanınıza alıp gidin “propagandası yapanlarında Bozcaada için bu düşmanlıklarını anlamakta zorlanıyoruz. Bozcaada Türkiye’nin olduğu kadar, Dünya’nın ender turizm bölgelerinden biridir. Doğal güzellikleri kadar ada insanının da bu koşullara uygun geliştirdiği turizm bilinci ve kültürünü de küçümsemeyelim.

Bizler adalılar olarak kendi ayağımıza kurşun sıkacak kadar niteliksiz bir potansiyel taşımıyoruz. Bu böyle bilinmelidir. Hep birlikte Bozcaada’nın kimlikli bir turizm yapısı ile ilimizin gözbebeği olması için sürdürülecek çabaların ortaklaşmasını yaratarak, bu başarı öyküsünün mutluluğunu birlikte paylaşalım” dedi.


Çanakkale Olay Gazetesinde yer alan Bozcaada Turizm İşletmecileri Derneği Başkanı Sayın Yahya Göztepe'nin açıklanması ile Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odasının geçen hafta fiyatlarla ilgili almış olduğu kararın değerlendirilmesindeki farklılıklar izaha muhtaçtır. Öyle görülüyor ki bir kamu kuruluşu olan ÇTSO ile bir sivil toplum kuruluşu olan BOZTİD'in bakış açıları oldukça farklı.

Sayın Göztepe'nin açıklamasında yer alan en dikkat çekici ifade,  Bizzat belirlediğimiz stratejik hedeflerimize bağlı olarak adamızın turizm potansiyeline kimlik kazandırarak ”Şarap ve Üzüm Adası Bozcaada” markasını yaratmak için hassas davranan bir tavır içersinde olduklarıdır.

Bizzat'tan kasıt sayın Başkanın kişisel olarak kendisi ise bireysel olarak belirlenen stratejik hedef ve oluşturulan stratejilerin BOZTİD ile ilgili kurumsal bir yanının bulunamayacağı ve sadece kendileinin kişisel hedeflerini ifade ettikleri söylenebilir.

Ancak bizzat'tan kasıt dernek ise, derneğin ada içi ve dışında hangi ilgili iç ve dış paydaşları ile (ki ÇTSO stratejik dış paydaşlardan biridir),  nasıl bir SWOT analizi sonucu ne tür stratejiler oluşturduklarını, bunlarla ilgili hangi kritik başarı faktörlerini belirlediklerini ve stratejilerini gerçekleştirmek üzere ne tür politika ve planlar oluşturduklarını adalılarla, kamuoyu ve ÇTSO da dahil olmak üzere tüm paydaşlarıyla paylaşmalarında yarar bulunmaktadır. Derneğin iletişim aracı olan web sitesinde dernek tarafından yapılan bu tür bir stratejik planlama çalıştay-çalışması ve sonuçları ile ilgili güncel bir bilgi yer almamaktadır.

Derneğin stratejik planlama süreci ve çıktısı olan stratejik planın paylaşılması basın üzerinden sürdürülen ve kurumlararası çatışma gibi algılanma olasılığı yüksek tartışmalar sadece Bozcaada turizm işletmecilerine değil bütün olarak kamuoyunun Bozcaada algısına katkı sağlamamaktadır.
 Bozcaada işletmecilerinin olumsuz algılarını ifade edenleri bu algıları nedeniyle kınamaları son derece anlaşılır bir refleks olmakla birlikte çözüme yönelik ya da bu algıyı düzeltmeye yönelik olarak düşünüldüğünde etki gücü zayıf bir tepkidir.

Olumsuz algı ve ifadelerin yarattığı duygusal zedelenmeyi bir yana bırakıp işletmecilerin bu algının oluşmasındaki rollerinin sorgulanması ve alınan önlemler varsa  - ki sayın Başkan aldıklarını söylüyor - bunların neler olduğunun (sadece fiyat tabelalarının asılması ile mi sınırlıdır?), önlemlerin uygulanması ile ilgili ne tür izleme mekanizmalarının oluşturulduğunun; bu algıyı oluşturacak işletmeci davranışları ile karşılaşıldığında karşılaşanların neler yapması ya da nereye başvurması gerektiğinin; bu tür durumlarda yaptırımların neler olduğunun zamanında tüm ilgililere ve kamuoyuna duyurulması daha fazla güven verici ve ikna edici olacağı gibi işletmeciler dışındaki diğer adalılarca da destek görecektir.

1 Haziran 2012 Cuma

"Turizm'cinin şaşkını önlem alır yaz günü"

Bozcaada yaz sezonuna hazırlanıyor.

Herkes bir beklenti içinde - sezon gelsin, işler açılsın.

Turizmi yakından ilgilendiren ve etkileyen, ama turizmin dışında da kangrenleşmiş altyapı sorunlar devam ediyor:

Altı yıldır tamamlanamayan imar planı bir altı yıl daha beklenecek görünüyor.


Onbeş yıldır devam eden kanalizasyon problemi bir onbeş yıl daha halledilemeyecek görünüyor.


Su şebekesindeki onarılmayan kaçakların maliyeti  herkesin faturalarına yansıtılarak "beceriksizlik bedeli" olarak tahsil edilmeye devam ediyor.


Mevcut yerel yönetim anlayışı, iş görme yöntemleri ve meclis - personel kadro yapılanması ile bu problemlerin çözülebilmesi mümkün değil.

Sezon öncesi alınabilecek ve adayı turizm açısından geçici olarak rahatlatabilecek önlemler alınabilir. Ancak yukarıdaki gerekçe onların alınmasını da önleyecek güçte olmakla birlikte:

Basit bir traktör arkası vagonlar düzeneği ile 4-5 güzergahta rink yapan toplu taşıma araçları ada trafiğini oldukça rahatlatabilir. 


Tesis bulunmayan koylara seyyar tuvalet, duş ve denetlenen büfelerle "Ayazma Kabusu" hafifletilebilir. 


Mutfak büyüklüğü/istihdam edilen nitelikli personel sayısı/toplam kullanım alanı-aktif kullanım alanı oranı/yatak kapasitesi/sunulan hizmet çeşitliliği ve konforu gibi kriterlere göre mevcut kayıtlı ve belgeli işletmeler hızlı bir biçimde sınıflanarak taban ve tavan fiyatlar gözden geçirilebilir.


Adaya sefer yapan gemilerden başlamak üzere görsel ve işitsel yollarla gelenlerin adada dikkat etmeleri gereken hususlar - çöp, trafik, gürültü, bağların talan edilmemesi, otoparklar gibi kurallı davranmayı gerektiren konularda uyarıcıların kullanılması. Fahiş fiyat uygulamalarında,  kalitesiz hizmet sunumunda ve hizmet standardı dışı, uygunsuz davranışlarla karşılaşılması durumunda "alo maliye" de dahil olmak üzere nereye ve nasıl başvurulacağının ayrıntılı olarak gelen "konuklara" bildirilmesi.

Bu sezonda yönetim ve işletmelerden beklentimiz sorunun değil çözümün parçası olmalarıdır.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Uyuşturucu Operasyonu Bozcaada'ya Uzandı

Çanakkale"de Uyuşturucu Operasyonu

Çanakkale il merkezi ile Ezine ve Bozcaada ilçelerinde gerçekleştirilen uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınan 23 kişiden 2"si tutuklandı.
Çanakkale il merkezi ile Ezine ve Bozcaada ilçelerinde gerçekleştirilen uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınan 23 kişiden 2'si tutuklandı. 
Edinilen bilgiye göre Çanakkale Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri uyuşturucu madde ticareti suçu kapsamında yürütülen çalışmalarda bir süre önce M.A, N.M, E.D, N.D ve Y.G'yi gözaltına almış ve gözaltına alınan şahıslardan M.A ve N.M tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Bu kapsamda soruşturmayı genişleten ekipler il merkezi ile birlikte Ezine ve Bozcaada ilçelerinde eş zamanlı gerçekleştirdikleri operasyonlarda il merkezinde 9, Ezine İlçesinde 9, Bozcaada ilçesinde de 5 şahıs olmak üzere toplam 23 şahsı gözaltına aldı. Şahıslardan R.Ö ve T.Ö "Uyuşturucu Madde Ticareti Yapmak, Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak" suçlarından tutuklanarak cezaevine konuldu. (www.medya73.com/03 Nisan 2012)


Bu blogu takip edenler, Bozcaada'nın medya haberlerlerinde artık adli suçlara ilişkin haberlerle daha çok anılacağını bir kehanet ya da temenni olarak değil, gerekçeleri adalılarca hazırlanmış argümanlarla dile getirildiğini hatırlayacaklardır.


Adada esrar ya da madde ticareti neden yapılır?


"Müşteri ne isterse onu sunarız" mantığının ve uygulamanın sonucu demek ki bu?
O zaman "çektiğiniz müşterinin" kim olduğuna dikkat edin:
Demek ki oluşturduğunuz turizm standartlarıyla çektiğiniz müşteri profili bu!
Esrar ve diğer her türlü "madde" kullanıcısı... (Yazın bazı evlerin bahçeleri fırlatılan enjektörlerden geçilmiyor.)
Çektiğiniz müşteri profili sizi suç işlemeye itiyor!!!
Ama siz gerçekten bu maddelerin sadece "turisler için" mi ticaretinin yapıldığını
zannediyorsunuz?


Çok iyimsersiniz...


Bu konuda bir atasözü var ama söylemeye dilim varmıyor.
Emeğinin karşılığı olmayan,haksız kazanç hafif kalır:vurgunların getirdiği paranın gücü,onu kullanmaya muktedir olmayanların elinde başkalarını olduğu gibi,kendinde vurmanın bir aracı olması kaçınılmaz-"delinin eline taş verme, ya seni vurur ya kafasını".


Bu kirli ticaretten kuşkusuz en zararlı çıkanlar, Adanın gençlerinin bir kesimidir...
Mesleksiz, sahipsiz, Gelen "turislerin" yaşamına özenen ama o yaşamı kuracak temel becerilerden yoksun bırakılan gençler. Bunun öfkesini başka türlü gösteremeyip madde ile kendisine aldırış etmeyen başta anne babasını, sonra da tüm adalıları cezalandıran  gençler.


Alın size bir kez daha turizm!
Bu daha başlangıç! demeye dilim varmıyor, ama gidişat bu.



27 Mart 2012 Salı

Bozcaada Deneyimleri Önem Kazanıyor (!)



Çomü Turizm İşletmeciliği Ve Otelcilik Yüksekokulu"nda Girişimcilik Söyleşisi 






Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu öğrencileri girişimcilik dersi kapsamında, yüksekokul konferans salonunda Çanakkaleli girişimciler ile söyleşi gerçekleştirdi.


Yukarıdaki haber bir web sitesinden alındı. 

Bu haber Bozcaada'nın yılbaşında baktırdığımız yıldız falını doğruluyor.

"Bir koy on kazan", ya da "iki ay çalış on ay yat" mucizesini krizdeki tüm ülkeler öğrenmek üzere yakınlarda Bozcaada'nın girişimcilerinin peşine düşecekler. Böylece yeni bir girişimcilik alanı açılacak Bozcaada'nın girişimcilerine: anılarını anlatmak! Çünkü artık üzerinde girişimde bulunacakları bir Bozcaada kalmamış olacak. 

7 Mart 2012 Çarşamba

Bozcaada Kaymakamlığının Basın Bülteni

 “Bir Taşla İki Kuş: Kadın İstihdamı ve Küçük İşletmelerde Gelişim Bozcaada’da Dönüşüm”

Güney Marmara Kalkınma Ajansının Sosyal Kalkınma Mali Destek Programı kapsamında Bozcaada Kaymakamlığı’mızın yürütücüsü olduğu“Bir Taşla İki Kuş: Kadın İstihdamı ve Küçük İşletmelerde Gelişim Bozcaada’da Dönüşüm” isimli projemiz başlamıştır. Proje sahibi kurum olan Bozcaada Kaymakamlığı’mıza, Ç.O.M.Ü. Gökçeada MYO proje ortağı olarak, Bozcaada Belediyesi de iştirakçi kuruluş olarak destek verecektir. 6 ay sürecek projenin basın, yerel halk ve projenin hedef kitlesine yönelik tanıtım-bilgilendirme amaçlı toplantısı 10 Mart Cumartesi günü gerçekleştirilecektir.  Proje Bozcaada’da işgücü dışındaki kadınlara turizm konusunda mesleki nitelik kazandırarak istihdam edilebilirliklerini arttırmayı; konaklama işletmesi sahiplerinin de mesleki beceri ve yeterliliklerini geliştirerek Bozcaada’daki turizm üst yapısını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. İşletme sahipleri ve yöneticilerine yönelik eğitimler işletmelerin turistik hizmet standardını, teknolojik yapısını ve kalite uygulamalarını güçlendirecektir. Böylelikle Bozcaada’daki turistik işletmelerin hizmet standardı ve bu hizmetin yararlanıcısı olan müşterilerin memnuniyetinin artmasına yardımcı olunacaktır. Bu süreç Bozcaada’nın turistik bir destinasyon olarak rekabet gücünü arttıracaktır. 
Toplam 196 saat sürecek mesleki eğitimler Ç.O.M.Ü. Gökçeada MYO’nun Bozcaada’daki yerleşkesinde hafta sonları verilecektir. Projeye katılacak 18-45 yaş arası işsiz kadınların proje sonunda alacakları sertifikalar, hem kendi işletmelerinin açabilmeleri için bir girişimcilik belgesi hem de istihdam edilebilirlikleri açısından önemli bir avantaj sağlayan yeterlilik belgesi olacaktır. Proje süresince yürütülecek teorik eğitimler, uygulamalı eğitimler, otel ve uygulama gezileri, çalıştay gibi faaliyetlerle desteklenecektir. İki farklı gruba Ç.O.M.Ü. Bozcaada Seyahat, Turizm ve Eğlence Hizmetleri Bölümü öğretim elemanları tarafından verilecek eğitimlerle nitelikli işgücü, yönetici ve işletmeci sürecine geçilmesine katkı sağlanacaktır.1 Proje Koordinatörü, 1 Koordinatör Yardımcısı ve 1 Proje Danışmanı tarafından yürütülecek projede aynı zamanda kadınlar için haftada iki gün alanında uzman psikolog tarafından “kadın ve aile danışmanlığı” hizmeti verilecektir. Proje odası, Bozcaada Hükümet Konağında faaliyete geçmiştir. 05-17 Mart tarihleri arasında projenin tanıtım, bilgilendirme ve kayıt çalışmaları proje odasından yürütülecektir. 10 Mart Cumartesi günü aşağıda detayları bildirilen yer ve saatte yapılacak proje tanıtım toplantısına katılımınızı bekleriz.
Saygılarımla,
İbrahim ÇENET
Bozcaada Kaymakamı
Tarih: 10.03.2012, Cumartesi
Yer: Ç.O.M.Ü. Bozcaada Yerleşkesi
Saat: 14.00

6 Mart 2012 Salı

Ege'nin Turizm Üçlüsü Seçildi

Yeni Asır - 04.03.2012

İnternette en çok ziyaret edilen global seyahat sitesi www.mydestination.com'da yayımlanan listenin zirvesinde Kapadokya var. Listeye Ege'den Bergama, Efes ve Pamukkale girdi.


Günde yaklaşık 100 bin kişi tarafından takip edilen global seyahat sitesi www.mydestination.com'da yayımlanan listenin zirvesinde Kapadokya, ikinci basamağında ise İstanbul yer aldı. Seyahat uzmanlarınca hazırlanan listede, Kapadokya ve İstanbul'u sırasıyla, Pamukkale, Efes harabeleri, Doğu Karadeniz, Nemrut Dağı, Doğu ve Güney Doğu Anadolu, Antalya, Bozcaada ile Bergama takip etti.
Yabancı gezginlerce çekilen fotoğraflarla süslenen listede İstanbul'dan şu sözlerle bahsedildi: "365 gün 24 saat yaşayan çok büyük bir şehir. Gezmek için en az birkaç güne ihtiyacınız var. Gezdiğinizde, neden fantastik olduğunu ve çok övgü aldığını anlayacaksınız."


BURALARI GÖRMEDEN DÖNMEYİN

KAPADOKYA: Büyüleyici manzaraya sahip bölge, mağara oteller ve evleriyle taş devri karikatürlerinin yeni yapılmış modeli gibi görünüyor.
PAMUKKALE: Hierapolis antik kalıntıları üzerinde Kleopatra'nın havuzunun da bulunduğu Pamukkale, Doğa Ana'nın muhteşem çalışmasının bir sonucu.
EFES: Roma İmparatorluğu'nun en büyük ikinci şehri. Celsius Kütüphanesi, Türkiye'nin en çok fotoğrafı çekilen yerlerinden birisi..
DOĞU KAREDENİZ: Turistler tarafından gözden kaçırılan bir bölge. Sümela Manastırı oldukça etkileyici..
NEMRUT DAĞI: İsa'dan önce hüküm süren Komagene Krallığı'nın kral mezarlarına ev sahipliği yapmaktadır. Dünyanın en iyi gündoğumu manzarasına sahiptir. 
DOĞU VE GÜNEY DOĞU ANADOLU: Eskiden ruhani bir şehir olduğuna inanılan Urfa, antik sitelerle dolu Mardin kentinin bulunduğu bölge oldukça büyüleyici. Hasankeyf, ziyaret edilecek yerlerin olmazsa olmazıdır.
ANTALYA: Hem kıyı tatili yapmak hem de antik yerleri görmek isteyen 12 milyon ziyaretçiyi ağırlayan bir bölgedir. 150'den fazla 5 yıldızlı otelin bulunduğu kentte kendinizi şımartabilirsiniz.
BOZCAADA: Yabancılara kollarını açan yerli halkı, beyaz badanalı evleri, Arnavut kaldırımlı sokakları, plajları konukları mutlu ediyor.
BERGAMA: Antik Yunan kenti iken Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden biri burada kurulmuştur. Şaşırtıcı bir tatil yapmak için Bergama'yı ziyaret edebilirsiniz.

26 Şubat 2012 Pazar

Bozcaada Modeli Konaklama

Haftalık bir gazetenin bülteninde (Şalom Gazetesi 22.02.2012) Bozcaada modeli konukevi anlatılıyor. Aslında  sanal sayfalara biraz daha dalıp bakınırsanız, buraya alıntılanamayacak "Bozcaada modelleri"ne çokça rastlarsınız. Değil alıntılamak, okumaya bile utanırsınız.



‘Konuk evi’ kelimesinden Bozcaada’da kaldığımız klostrofobik, renk cümbüşü, valizini aç ve yürüyeme modeli odada kaldığımdan beri biraz korkarım. Bağbozumu zamanı son anda Bozcaada’ya gitme kararı verip, bir de yer bulduğu için kendini dört ayak üstüne düşmüş sanan bir grup arkadaş için konuk evine rağmen güzel deniziyle, Rum mezeleriyle, sabahtan başlayan şarap tadımlarıyla çok keyifli kısa bir tatil olduysa da, yine de kalınacak yer konuk evi olarak adlandırılıyorsa önceden biraz araştırmakta fayda var.


Evet baylar, bayanlar! Bu son derece yalın anlatımdan benim anladığım şey, gelenlerin gelme nedeninin Bozcaadanın doğası ve kültürü olduğudur. HİZMETİNİZE RAĞMEN!


Bozcaada turizmine "yön verenler" acaba bakışlarını banka hesaplarından Bozcaadanın imajı üzerinde yarattıkları etkiye ne zaman çevirip göz atacaklar?


Ben bunu bekliyorum. 


Çok mu saf görünüyorum?  

24 Ocak 2012 Salı

Adanın Amok Koşucuları

Şu günlerde Bozcaada "boş ada" olalı beri belki de hiç bir dönemde bu denli sakin, ıssız ve hüzünlü olmadı.

Adada "zorunlu mükim" olan memurlar, "sözde" üniversite öğrencileri ve "karşı"ya gitme imkanları olmayan adalılarla bağ işçilerinden başkaca pek kimseler yok. Sokaklar ve meydanlar boş, gece koca mahallelerde tek tük ışıklar var.

Bozcaada bir "kent" gibi değil, olsa olsa bir Anadolu köyünün kış günleri görünümünü sergiliyor...

Oysa, yıllar önce, yazı ve kışıyla, gecesi ve gündüzüyle, giyimi ve kuşamıyla, ticareti ve kültürüyle Bozcaada   bir "kent"ti...

Bozcaadalılar ve "dışarlıklılar" birer Amok koşucusuna dönüşmeden önce...

Kimler olduklarını kolayca tahmin edebilirsiniz. Bir kısmını da yaz gelip çattığında göreceksiniz... Daha doğrusu bazılarını göremeyeceksiniz. Çünkü birçok işletmeyi kapalı ya da işletmecilerin değişmiş olduğunu göreceksiniz. Yerlerinde de yeni koşucuları ...

Kentlerin ve kentleşmenin altında iki temel etmen vardır: işbölümü ve uzmanlaşma.
Kent ekonomisinin altında da iki temel etmen olduğu gibi: nitelikli emek ve akıllı sermaye...

Kentleri kent yapan şey başta eğitim ve sağlık olmak üzere her tür hizmette uzmanlaşmanın, yani meslekleşmenin olması, diğer yandan da sermayenin sürekli büyüyerek ve gelişerek yeni uzmanlaşmış alanlar için ıstihdam yaratmasıdır.

Eskiden bu bilgiye erişenler üniversite birinci sınıfta "iktisata giriş" dersini alan tüm öğrencilerdi... Bugün bu temel bilgi ilköğretim okullarının "sosyal bilgiler" dersinde yer almaktadır.

Bozcaadanın sunduğu sağlık ve eğitim hizmetleri uzunca bir süre onu köyden kente göçte cazibe merkezi haline getirdi. Ancak bu alanlardaki hızlı nitelik kaybı üstelik yönetenlerin aldıkları yanlış kararlarla da desteklenerek cazibesini yitirdi...

Örnek mi? Sağlık merkezinde görev yapan uzman hekimin adeta gitmesi için her şeyin yapılması ve kurumun statüsünün muhafaza edilmesi için çaba gösterilmemesi, kamu kaynaklarının Bozcaadada ilk ve ortaöğretimin kalitesinin yükseltilmesi yönünde sarf edilmesi yerine öğrencilerin bireysel olarak Çanakkaledeki özel dershanelere gitmeleri için adeta "gayya kuyusuna" atılarak harcanması bunlardan bazıları... Kentsel altyapının geliştirilmesi açısından ise durum daha da vahim...

Bölge köylerinde bile kanalizasyon alt yapısı mevcutken oniki yıldır tamamlanamayan ve bir o kadar yıl daha tamamlanması umudu bulunmayan temel altyapı sorunları; topu topu 42 km2 lik bir adanın dört yıl önce bitmiş olması gereken imar planının bir dört yıl daha bitemeyeceği gerçeği...

Bunların böyle olması çok doğal çünkü bu konularda fikir üretecek, girişimde bulunacak, uygulamalarda örnek olacak, hesap soracak olan "adalılar" tüm bunlar olurken "amok amok" çığlıkları ile amok koşusuna başlamışlardı bile. Bir çılgınlık içerisinde adeta transa geçmiş, kulaklarını ve gözlerini her şeye kapamış, önlerine geçmeye kalkan ne varsa yıkmaya ve kırmaya hazır ölümcül koşularına başlamışlardı.

Hiç anlamadıkları, bilmedikleri, eğitimini almadıkları, zahmet edip öğrenmedikleri ne varsa yapmaya kalktılar: lokantacılık, pansiyonculuk, marangozluk, müteahitlik...

Halbuki kentleşmenin temel kuralı  uzmanlaşma, ekonominin birinci kuralı nitelikli işgücü ...

Sermayede sıkıntı çekmediler; adanın doğası, kendilerinin yaratmadığı mimarisi ve kültürü hovardaca kullandıkları sermayeleri oldu.

"Kırk yıllık adalı" dostlarını istismar ettiler önce...  Yıllardır komşuluk, dostluk ettikleri ve ilk zamanlar kusurlarını hoşgören ve çalışmalarını teşvik eden, kışın da müşterileri olan ilk "sürekli" müşterilerini kalabalıklar gelmeye başladığında "abi, abla idare ediver, ekmek parası" diyerek ihmal etmeye sonra küstürmeye, sonra "aman gelmesinler" diye bakmaya başladılar.  

Adanın "istanbulluları" için "sezonda"  adanın sosyal hayatı bitti... Herkes evinden çıkmaz, çay bahçesine dahi oturmaz, alışverişini Çanakkaledeki hipermarketlerden yapar hale geldi...

"Sezonda" çok büyük paralar kazanmaya başladılar koşucular. Eğitimleriyle, sermayeleriyle ve sunduklarının  nitelikleriyle orantılanmayacak kadar büyük paralar... Yönetme becerilerinden yoksun oldukları miktarlarda paraya sahip olanların yaptıklarını doğal olarak onlar da yaptılar...

Turist olarak gelen ve birkaç haftalık tatil yapabilmek için tüm yıl çalışan ve çabalayan insanların hayat ve tatil standartları çok cazip geldi... Öyle yaşamaya kalktılar üç ay çalışıp oniki ayki hayatlarını...

Adeta ... yarıştırırcasına "kışlık" aldılar kazandıkları paralarla birer ikişer Çanakkaleden ve bunun anlamının, Bozcaadayı "yazlık" haline kendileri tarafından getirilmek olduğunu düşünmeden... Pek çoğu artık "adalı" değil "yazlıkçı"... Tüm "dışarlıklıların" onlara özendiğini anlamayıp kendileri "dışarlıklı" olmaya özendiler ve oldular, "çakma adalı" olmayı kabullendiler...

Adanın okulları, pek çok özel okulu kıskandıracak potansiyele sahipken, öğrenci sayısı bakımından idealden öte olanakları varken çocuklarını alıp Çanakkalenin sıradan, sınıfları kalabalık okullarına yazdırdılar, dershanelerine inanılmaz paralar döktüler ve bununla gurur duydular. Bunları ödeyebilmek onlara kendilerini zengin hissettirdi.  Halbuki az bir çaba, destek ve güçlü bir kamuoyu baskısıyla ada okullarını ülkenin en iyi devlet okulları haline getirebilmek çok zor değilken...

Kazandıkları büyük paralarla ekonomik olarak kendi ayaklarına ateş ettiler... Adada "dükkan" olmaya elverişli az sayıda sahibi kamu ya da özel yapı için birbirleri ile kıyasıya yarışarak kiraları astronomik rakamlara çıkardılar... Öyle fiyatlar oluştu ki işletmelerin sürdürülebilirliği kalmadı...

"Sezon" başı "nasılsa çıkarırım" diye düşünüp kontrat yap, hizmet kaliten ne olursa ol fiyatları yüksek tut (geleni kazıkla!), sezon sonu ise ... masraflar ve kira çıkınca ... sıfır elde var sıfır. Ama bir kez oluşmuş fiyatın geri dönüşü yok...

 Kazanılan "büyük paralar" hiç bir ekonomik getirisi olmayan "Çanakkaledeki evlere", hakedilmeyen hayat standardının harcamalarına gittiğinde ve yatırıma dönüşmediğinde Amok koşusunun da zaten sonuna gelinmiş olmakta...

Adalılar, artık bağlara da geri dönemezler. Toprak, çılgınlığı affetmez.  "Bağları dağ" yapanları hele hiç affetmez. Bağları dağ yapıp, "millet birbuçuk liraya şaraplık üzüm satarken neden bizimkiler otuz kuruşa gidiyor" diye hayret etmek Einstein'i bile zorda bırakacak bir başka ada kökenli amok denklemidir.

Ada şu anda kış sessizliğine bürünmüş kocaman bir yazlık tesis. Ekonomik olarak "adalıların" bundan sonra gittikçe daha küçük roller alabilecekleri bir tesis. Çok sevdikleri "patron" rolünün onlara en az düşeceği ve "patron" seslenişinin geçmiş güzel günleri hatırlatmaktan öte gitmeyecek olan bir takılma olduğu günler "gelecek" değil, gelmiş.

Antik dönemden bu yana Bozcaadanın bağları, tepeleri, otlakları, ormanları ve koyları bundan öncekilerden de farklı zamanlarda çok amok koşucusu gördüler.  Sorsanız size anlatırlar...

Bugün onları bilen ve anan yok.  Ama bugünün amok koşucuları, geçmişin bu çıldırısına kapılmamış olan Bozcaadalıların yarattıkları kaleler, değirmenler, evler, sokaklar ve mekanlar gibi eserleri  de bıraksan bir çırpıda yok ediverecekler. Tıpkı kendilerini yok ettikleri gibi...

10 Aralık 2010 Cuma

Bozcaada Turizminde Gerçekleşebilecek Alternatifler - Spor Turizmi

Haziran-Eylül ayları dışında Bozcaadanın turistik tesisleri kapalıdır. Yani atıl durumdadır.

Çünkü gelen yok.

Gelen olsa da bir iki saatte tüm adayı dolaştıktan sonra yapacağı bir şey yok.

Halbuki ülkemizde en çok amatör ve profesyonel takım Marmara Bölgesinde bulunmaktadır.  Ancak bunların çoğu, özellikle profesyonel olanları kamp için Antalya ve Marmaris bölgelerini tercih etmektedir. Bölgenin yükselen yeni yıldızı Sapanca...

Sebep?  Tesislerin atıl sezonlarını değerlendirmek için yaptıkları küçük düzenlemelerle spor kampı turizmine yatırım yapmaları. Ve yine yerel yönetimlerin bu turizmi desteklemek için yaptıkları çok işlevli büyüklü küçüklü spor salonları. 

Soğuk. Sapancada yok mu? Rüzgar. Marmariste esmiyor mu? Uzak. Antalyadan daha fazla değil...

Basketbol, voleybol, jimnastik, hentbol, karate, judo, tekvando, okçuluk, güreş, masa tenisi, halter, boks, satranç...

Hepsi açık havada da salonda da yapılabilen sporlar. 
Sporcuları, yöneticileri, taraftarları, seyircileri, basını ile birlikte azımsanmayacak bir kitle...

Merakımdan bir bilene sordum. Örneğin iki haftalık bir güreş milli takım kampının federasyona  epey yüzbin liraya mal olduğunu söyledi. 
Millisi var, profesyoneli var, amatörü var. hepsi kamp yapıyor.
Tüm branşlarda her yıl yüzlerce ulusal ve bölgesel müsabaka yapılıyor.

Gerek kamplarda gerekse müsabakalarda beklentileri sağlıklı,  huzurlu ve  sakin bir çevre.

Konaklamadan beklentileri temiz, sıcak ve düzgün bir tesis.

Çalışma için beklentileri çok işlevli, temiz ve iyi donanımlı bir spor salonu.


Bozcaadada spor turizminin beklentileri karşılayacak az sayıda da olsa tesisler mevcut. Küçük yatırımlarla daha birçok tesis bu beklentileri karşılayabilecek duruma gelebilir.

Eksik olan ise çok işlevli bir ya da birkaç spor salonu ve mevcut olanın geliştirilmesiyle belki de bir stadyum daha.

Bozcaadada yıllarca hep bir "spor salonu yapılacakmış yeri belliymiş" efsanesi dolaşmakta. Tıpkı "kanalizasyon iki yıl içinde bitecekmiş"te olduğu gibi. Bu spor salonunun artık yeri belli olmalı, olmakla da kalmayıp en kısa sürede yapılmalıdır.

Bozcaada "güneş, kum, deniz" turizminde doygunluk noktasına ulaşmıştır.  Buna yönelik her yatırım artık adanın kışın bir "hayalet tatil köyü"ne dönüşmesine katkı sağlamaktan öteye gitmeyecektir.  Bu turizm çeşidine yönelik tanıtım artık olumsuz işlemeye, geri tepmeye başlamıştır. İnternette "gitmeyin" kampanyalarına daha sık rastlanmaya başlamış,, bazı "turistik eşyalara" ve tesislere küfürler yağdırılmaya başlanmıştır. 

Bozcaadadaki yerel yönetimler bu gelişmeleri görmeli, değerlendirmeli ve turizmin çeşitlenmesinde gerçek anlamda önderlik etmelidir. Hazırlıkları bitmeyen Bozcaada Koruma İmar Planının bitmemiş olması buna hala bir fırsat sunmaktadır.

2 Aralık 2010 Perşembe

Bozcaada Turizminin Araştırmalarda Yer Almayan İkincil Kazançları

Bozcaadada turizminin birinci ekonomik sektör haline gelmesinin adalılara katkısının ekonomik olduğu kadar sosyal yönü de bulunmaktadır.  

Bozcaadadaki gelişen turizmin araştırmalarda  henüz ele alınmayan etkisi uzun dönemde yarattığı sosyal etkilerdir.  Çıplak bir gözle yapılan gözlemler sonucunda bu etkileri aşağıdaki gibi özetlemek mümkün:

Toplumsal değerlerde değişim

Bozcaadada turizmin gelişmesi hızlı bir değer değişimine yol açmıştır. Bozcaadalılar kapalı bir toplumdan açık bir toplum haline gelmeye başlamışlardır.  Bu kapalılık ve açıklık aslında dönemsel bir özellik de sergilemektedir.  "Yazın sezonda" daha açık bir hal alırken, "kışın" yine görece kapalı haline geri dönmektedir.

Bozcaadalıların "iyi-kötü", "doğru-yanlış", "haklı-haksız", "güzel-çirkin" e ilişkin değerlerinin birçok alanda - aile, kişilerarası ilişki, birey-kurum ilişkileri, sosyal kontrol, kadın-erkek ilişkileri, etnik ayırımcılık ve ötekileştirme, sosyal hareketlilik ve mobility, din, eğitim gibi alanlarda değişime uğradığını görüyoruz.

      Ailede değişim:

Aile yapısındaki değişimin - büyük aileden çekirdek aileye doğru değişiminin altında ekonomik saikler kadar eğitimin bir sosyal sınıf atlama aracı olarak değer kazanması yatmaktadır.  Küçük Bozcaada toplumu üzerinde belki de diğer gelişmiş turizm bölgelerinden farklı olarak gelen turist profilinin yüksek eğitim görmüş kesimlerden oluşması özendiriciliği yüksek bir faktör olduğunu düşündürmektedir. Yine geleneksel geniş ailelerin ki sayıları çok fazla değil, ekonomik gücünü görece olarak yitirmesi ve parçalanmaları kayda değer bir gelişmedir. Bu gelişme ile birlikte bu aileler adadaki öncü-belirleyici rollerini yitirmişlerdir.

Bozcaadadaki ailelerin; aile içi şiddet, boşanma, ailede kadının konumu, ailede çocuklara verilen değer, akrabalık ilişkileri,  "gayrımeşru" birliktelikler gibi konularda örneğin yirmi hatta on yıl öncesine kadar oldukça farklı değerlere sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Turizm sektörünün gelişmesiyle birlikte aile ekonomisine katkı bakımından aktif hatta belirleyici rol üstlenen kadının aile içerisinde daha çok söz sahibi olduğunu gözlemek mümkün.  Bu durumun kadının toplum içinde de özgüvenine katkı sağladığı ve davranışlarında göreceli olarak özgürleştirdiğini söyleyebiliriz. Örneğin yıllar önce kadının "dükkanların ve kahvelerin önünden geçmesi" dahi hoş karşılanmazken bugün kadınlar o "dükkanlarda" rahatça alışveriş yapmakta, "kahvelerde" oturabilmektedirler. 

     Kişilerarası ilişkilerde değişim

 Turizmin gelişmesi, büyük ailelerin gücünü yitirmesi ve gelir dağılımının değişmesiyle birlikte kişilerarası ilişkiler de niteliğini değiştirmiştir. İlişkiler daha yatay ve eşitlikçi hale gelmiş, "ortak aile ve grup tutumları" belirleyiciliğinin yerini ekonomik temelli ilişkiler, akran ilişkileri ve ortak ilgi temelli ilişkilere dönüşmüştür.

"Dışarlıklarla" ve turistlerle olan yüzyüze ilişkiler adalıların özgüvenlerine katkıda bulunmuş ve daha pragmatik ilişkiler geliştirmelerine yol açmıştır.  Turizmin hareketlenmesi ile birlikte normal koşullarda adalıların "ulaşılması zor" çeşitli sektörlerdeki kişi ve kuruluşlara - sağlık, basın, bürokrasi gibi - geliştirilen kişisel ilişkilerle ulaşabilirlikleri artmış, bunlar adeta "adalıların ayağına gelmiştir".

     Birey-kurumlar ilişkilerinde değişim

 Bozcaadada bireylerin özellikle kamu kurumlarına ilişkin algısı ve tutmları turizmin belki de sosyal hızlandırma etkisiyle büyük bir değişim geçirmiştir. Bunda adaya olan göçün de etkisinin olduğu düşünülebilir. Kurumlara ilişkin algı "otorite figüründen hizmet ve destek talep edilen, daha ulaşılabilir yerler"e dönüşmüştür. Tutumlar ve bakış açıları eskiye göre daha eleştirel ve daha talepkar hale gelmiş; "itaatten-katılıma" doğru yön değiştirmiştir.

   Ötekileştirme ve Ayırımcılık

 Uzun yıllar adeta birbirine "değmeden" adadaki rum toplumu ile yaşamış olan adalıların, rumların kitlesel olarak göç etmesiyle birlikte yaşamış oldukları travma ve karmaşa henüz atlatılabilmiş gibi görünmemektadir. Rumlara ilişkin adadaki "öteki" ve aynı zamanda "bizden" algısı devam etmektedir. Değişen ise tutumlardır. Tutumlar daha dostça ve daha hoşgörülü olma yönünde değişim göstermiştir. Bu değişimde adanın turizm açısından katma değer yaratan "rum kültürü" özellikleri ile adaya turizm amaçlı gelen rum ve yunanların sağladıkları ekonomik katkının payı büyük olsa gerek.

 Etnik "öteki" dışında marjinal sayılabilecek grup ve kişilere karşı da adalıların tutumlarında daha kabul edici ve hoşgörüye yönelik değişimleri gözlemek mümkün. Adada zihinlerden silinmeyen, yıllar önce eğitim gören bir gencin yazın şortla dolaştığı için dayak yemesi olayı, zamandan çok tutumlarda çok eskilerde kalmıştır.  Turizmin sağladığı girdiler sosyal yapı ve tutumların değişiminde oldukça hızlandırıcı bir etki sağlamıştır.

Bu etkilerin salt bir sosyal değişme mi yoksa sosyal gelişme mi olduklarına ilişkin değerlendirmeler yapabilmek için ayrıntılı mikro ölçekli araştırmalara ihtiyaç vardır. Yine bu etkilerin nekadarının turizmden nekadarının ülkedeki genel değişimlerden ve ada toplumunun iç dinamiklerinden kaynaklandığını söyleyebilmek için ileri istatistiksel analizlerin ve bilimsel değerlendirmelerin açıklayıcılığına ihtiyaç vardır.

3 Ekim 2010 Pazar

Bozcaada Koruma İmar Planı Tartışılırken - 3

Kaynak: Bir Turizm Ürünü OlarakŞarap Kültürünün Bozcaada Turizmine Etkileri, Bahadır Sezer, Danışman Yard. Doç. Dr. Gül Küçükaltan, Yüksek Lisans Tezi, ÇÖMÜ, 2006
Araştırmada elde edilen veriler, aşağıdaki değerlendirmeleri olanaklı kılmıştır:
      Bozcaada'da turizmin gelişim sebebini incelediğimizde şu sonuca varabiliriz: Adada tarihi sayılabilecek çok fazla bir şey yoktur. Sadece kalesi ve kilisesi vardır. Diğer tarihi eserler harabe durumundadır. Bu sebepten Bozcaada'da Turizm tarihi bir sebepten dolayı gelişmemiştir. Bozcaada'nın temiz havası, temiz denizi, balığı, üzümü, şarabı adada turizmin gelişmesinin temel sebebidir. 1996 yılı sonunda ulaşımın hızlı feribot ile sağlanmaya başlanması turizmi olumlu etkilemiştir.
      Bozcaada'yı ziyaret edenlerin büyük bir kısmını genç ve orta yaşlardaki bireyler oluşturmaktadır. Ancak ziyaret edenler arasında yaşlı diyebileceğimiz kesimde az değildir. 21 yaş ve daha küçüklerin oluşturduğu grup ise sadece küçük bir orana sahiptir. Bunun sebebi Bozcaada'nın en önemli turizm olanağının Şarap olması ve genelde insanların bu bölgeye ya turlar ile ya da bireysel olarak kendi arabaları ile gelmeleridir. Bundan da anlaşılacağı gibi 21 yaş altındaki grubun sahip olacağı olanaklar genelde buna müsait olmamaktadır. Düzenlenen turlar için yapılan tanıtımların genellikle yaş grubu yüksek kişileri cezp ettiğini söyleyebiliriz. Ayrıca 21 yaş altındaki yaş grubunun ekonomik özgürlüklerini henüz kazanamamış olmaları da buna etken olabilmektedir.
     Bozcaada'ya gelen ziyaretçilerin evli veya bekar olmasının adayı tercih etmelerine herhangi bir etkisi olmamaktadır.
      Bozcaada'yı daha çok kadınlar tercih etmektedir. Bunun sebepleri, sivil toplum kuruluşlarının bayanlara yönelik düzenledikleri turlar olabileceği gibi genel olarak şarap ve tadım turlarına, bayanların daha çok katıldıklarından dolayı olduğunu söyleyebiliriz.
     Emeklilerin şarap turizmi için gerekli olan hem ekonomik özgürlüğe hem de boş zamana sahip olmalarından dolayı Bozcaada'yı ziyaret edenler arasında daha yüksek oranda yer aldıkları düşünülmektedir. Ayrıca bir şarap bölgesinde bulunması gereken rahatlık ve sakin doğal ortam emeklilerin adayı tercih etmelerinde tamamlayıcı bir etkendir.
      Bozcaada'yı ziyaret edenlerin büyük bir çoğunluğu eğitimli kişilerdir. Buradan yola çıkarak bir şarap bölgesi olan Bozcaada'yı ziyaret edenler üzerinden bir genelleme yaparsak "şarap turizmi"nin, eğitim seviyesi yüksek kişilerin tercih ettiği bir turizm çeşidi olduğunu söyleyebiliriz.
      Bozcaada'ya gelen ziyaretçilerin büyük bir çoğunluğunu gelir seviyesi yüksek bireyler oluşturmaktadır. Bu yüzden "şarap turizmi"nin gelir seviyesi yüksek kişilere hitap ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
    Bozcaada'yı ziyaret edenlerin çoğunluğunun işleri ile şarap sektörünün ilgisi yoktur. Ziyaret edenlerin şaraba olan ilgileri zorunluluktan değil sadece özel bir ilgiden kaynaklanmaktadır.
     Çanakkale ve yöresine düzenlenen organize turlarda çoğu zaman Bozcaada bulunmamaktadır. Bu yüzden ziyaret edenlerin yarıdan çoğunun turlar ile gelmesi dikkat çekicidir. Bunun sebebi düzenlenen turların genelde şarap turları olmasıdır. İki veya üç günlük olan bu turlar özellikle bağbozumu zamanlarında adaya büyük bir talebin olmasını sağlamaktadır.
    Bozcaada'ya gelen ziyaretçiler genellikle Marmara ve Ege bölgesinden gelmektedirler. Şarap turlarının bu konuda etkisi büyüktür. Marmara ve Ege Bölgelerinin Bozcaada'ya yakın olmaları kuşkusuz ziyaretçilerin adaya gelmelerinde etkendir. Ancak Marmara Bölgesinde İstanbul, Ege Bölgesinde de İzmir gibi büyük şehirlerin bulunması ve özellikle en büyük etkenin bu şehirlerden şarap turlarının düzenlenmesi olduğunu söyleyebiliriz. Diğer bölgelerden ise Ada'ya herhangi bir şarap turu düzenlenmemektedir. Bu da bu bölgelerden gelen ziyaretçi sayısının düşük olmasını açıklamaktadır.
    Bozcaada'da şarap turizmi özellikle yaz sonu ile sonbahar döneminde olmaktadır ve bu sayede turizm sezonu uzatmaktadır.
     Şarap turlarının özellikle hafta sonları düzenlenmesi gelen ziyaretçilerin de konaklama sürelerinin, daha çok 2 ila 4 gün arasında olmasına sebep olmaktadır.
     Bozcaada'yı ziyaret edenlerin motivasyonu şarap tatmak, almak, doğal imkanlar ile kırsal ortamda bulunmak ve rahatlayıp güzel bir gün geçirmektir. Bu özellikler şarap turizminin en önemli unsurlarıdır. Bu yüzden şarap turizmi bölge için çok önemlidir.
     Şarap turizmi nedeniyle ziyaretçilerin Bozcaada'da farklı şaraplar deneme motivasyonu ve satın almak istemeleri şarap üreticilerinin yeni pazarlar kazanmasına imkan sunmaktadır. Özellikle Bozcaada şarap firmalarından Ataol ve Talay gibi firmaların Bozcaada dışında özel satış mağazalarının olmaması nedeniyle çok önemli bir fırsattır ve değerlendirilmelidir.
     Şarap turizmi, bölgenin bağ tarımı ile uğraşmasına ve turizm ile ilişkili olarak bağların korunmasını da gerekmektedir. Dolayısıyla Türkiye'de tahrip edilen bir çok turizm bölgesi dikkate alındığında "şarap turizmi", Bozcaada'da doğal yapının korunması ve sürdürülebilirliğin sağlanması açısından uygun bir seçimdir.
     Ada'ya şarap için gelenler genelde bir şarap bölgesini gezmekten, şarap tatmak ve bu konuda bilgi edinmekten dolayı memnun ayrılmaktadırlar. Ziyaretçilerin büyük bir oranının tekrar gelmeyi düşünmesi Ada'nın önemli bir şarap bölgesi olacağının da göstergesidir.
   Bozcaada halkının özellikle balık ve şarapçılık dışında tek gelir kaynağı turizmdir. Bu yüzden Ada yaşamı üzerine önemli bir etkisi olan turizmin değeri iyi bilinmeli ve ziyaretçilere karşı olumlu olmanın şart olduğu unutulmamalıdır.
     Bozcaada'da şarap turizmi açısından önemli bir ziyaretçi sayısına sahiptir. Buna rağmen turların ve tanıtımın yeterli olmadığı düşünülmektedir. Özellikle potansiyel turiste ulaşmak için düzenlenen şarap turlarının, seyahat acenteleri tarafından daha da yaygınlaştırılması gerekmektedir.


Şarap turizm'i, potansiyel ve güncel şarap turistleri tarafından, bir şarap bölgesinin niteliklerini tecrübe etmek ya da üzüm, şarap tadımı için bağlara, şarapçılara, şarap festivallerine ve şarap şovlarına katılarak rahatlamak ve güzel bir gün geçirmek amaçlı yapılan seyahatlerdir.
Zengin düşünülmüş ve düzenlenmiş bir bağ yeri, ziyaretçilerin yerel hediyeler almasını, dünyanın diğer bölgelerinden şaraplar görülebilmesini, satın almadan önce birçok şarabın test edilebilmesini sağlamaktadır. Bu metot, müşteriye şarabı test ederken, şarap üreticisine de sorular sorabilmesine olanak sağlar.
Şarap Turizmi, son yıllar da tüm dünyada hızla gelişmektedir. Turizmin bu yeni diyebileceğimiz alt dalının geliştirilmesi için daha fazla çalışma yapılmalıdır. Şarap Turizmi'nin artan değeri bir çok ülkede kanıtlanmıştır. Ayrıca Şarap Turizmi üzerine destinasyonların geliştirilmesi açısından çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemizde de gereken önemin verilmesi gerekmektedir.
Şarap birçok ülkede turizm için önemli itici bir güçtür. Sadece şarabı iyi diye turistler tarafından tercih edilen bölgeler, şehirler, ülkeler vardır. Şarap işinde ünlü olan ülkelerin hükümetleri de bu bağlantının farkındadır ve şarap sektörlerine ciddi destek vermektedirler. Doğu Avrupa ülkeleri bile batılı turistleri çekebilmek için değişik pazarlama etkinlikleri yürütülmektedir.
Bozcaada son yıllarda şarap turizmi açısından gelişmeye müsait bir yöremizdir. Ada'da dört şarap fabrikası bulunmaktadır. Bunlardan üç eski şarap üreticisinin fabrikaları merkezde, yeni olan ise Tuz Burun Mevkii'ndedir. İlgi ve merakı olanlara fabrikalar gezdirilmektedir. Bu gezi sırasında üzümün şarap olana kadar hangi aşamalardan geçtiği öğrenilebilir ve damak tadına uygun şarabın hangisi olabileceği konusunda fikir edinmek mümkündür. Ayrıca fabrikaların yanında keyifle alışveriş yapılabilecek şarap tadım ve satış mağazaları bulunmaktadır. Bu yüzden şarapçılık ve turizm birbirlerini bütünleyici sektörler haline gelmiştir.

Şarap turizmi, iklimi ve doğal yapısı uygun olan bölgeler için doğal yapının korunması ve sürdürülebilirliğin sağlanması açısından uygun bir seçimdir. Bu yüzden Bozcaada sahip olduğu olanakları değerlendirmelidir. Bozcaada, şarap turizmi için uygun ve yeterli olanaklara sahiptir. Şarap turizminde marka olmuş bir çok bölge kaliteli şaraplar dışında çeşitli özellikler sunarak diğer bölgelerden farklarını ortaya koymak zorundadır. Bozcaada da bozulmamış doğal yapısı, tarihi yapıları, sakinliği ve hatta özenle yaptırılan rüzgar gülleri ile farklı bir özelliği ile önemli bir şarap bölgesi olabilecek olanaklara sahiptir.
Ülkemizde yaz sezonunun bir çok bölgede kısa sürmesi turizm sektörünü etkilemektedir. Bu açıdan bakıldığında "şarap turizmi" Bozcaada örneğinde olduğu gibi turizm sezonunun daha uzun tutulmasını sağlayacak çözüm önerilerinden biri olmaktadır.
Bu çalışma, "şarap kültürü"nün Bozcaada'ya dikkate alınması gereken bir değer kazandırdığını ortaya koymaktadır. Ayrıca çalışmanın, şarap turizmi konusunda, Türkiye'de yapılan bilimsel bir araştırmanın olmaması nedeniyle turizm yazınına önemli bir katkı sağlanacağı da bir gerçektir. Elbetteki örnek olarak incelediğimiz Bozcaada'nın turizm ve şarap sektörüne de katkıları olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki araştırmanın asıl amacı bu konu üzerine dünyanın çeşitli ülkelerinde araştırmalar yapılıp üzerinde önemle durulması nedeniyle, Türkiye'de de yeni ve daha iyi araştırmaların yapılmasına bir nebze de olsa yardımcı olmaktır.

Bozcaada Koruma İmar Planı Tartışılırken - 1

Kaynak:ÖZGÜN PEYZAJ KARAKTERİSTİKLERİNE SAHİP MEKANLARA YÖNELİK BİR PEYZAJ PLANLAMA YÖNTEMİNİN ORTAYA KONULMASI; BOZCAADA ÖRNEĞİ, Çiğdem KAPTAN AYHAN, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Bilim Dalı Kodu: 501.05.00 Sunuş Tarihi: 08.11.2007, Tez Danışmanı: Doç. Dr. Şerif HEPCAN Prof. Dr. Tanay BİRİŞÇİ YILDIRIM (II. Tez Danışmanı), EGE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ (DOKTORA TEZİ)


 ....................................................................
Kullanımları olumlu/olumsuz etkileyen/etkileyebilecek yukarıda dile getirilen faktörlerin de rehberliğinde ve "yöntemin uygulanmasıyla elde edilen mekansal kullanım öncelikleri hiyerarşisi dışında" Bozcaada bütününde genel anlamda aşağıdaki analizleri yaparak sorunları ortaya koymak ve çözüm önerilerini tartışmaya açmak olasıdır:
1. Bağcılık, Bozcaada'nın yüzyıllar öncesine dayanan tarımsal geleneği olması sebebiyle ada açısından farklı bir önem taşımaktadır. Adanın toprak yapısı ve iklim özellikleri sofralık ve şaraplık farklı üzüm çeşitlerinin yetişmesine olanak tanımaktadır. Özellikle ünü oldukça yaygın bir sofralık çeşit olan "Bozcaada Çavuşu" adaya özgü bir çeşittir. Ancak üzüm yetiştiriciliği oldukça zor bir tarımsal faaliyettir. Ürünün kaliteli olabilmesi için yılın tüm aylarında yapılması gerekenler vardır. Buna rağmen ada üzümlerinin özellikle çekirdeksiz üzüm çeşitlerinin piyasada yayılmasıyla beraber eski yıllarda olduğu gibi satışının yapılmaması, İstanbul dışında başka pazarının olmaması sebebiyle üreticinin maliyeti karşılayamamasına neden olmaktadır. Dolayısıyla birçok üretici hasadı bile yapamamakta, üzümlerini bağda bırakmak zorunda kalmaktadır. Buna ek olarak, adadaki bağların büyük bölümü yaşlı bağlardan oluşmaktadır.Ayrıca adada yetiştirilen sofralık ve şaraplık üzüm çeşitleri sınırlıdır. Dolayısıyla özellikle şarap yapımı için farklı çeşitlere ihtiyaç duyulduğunda Bozcaada dışından üzüm getirilmesi söz konusu olabilmektedir.
Bağcılıktan istedikleri ölçüde gelir elde edemeyen bağ sahiplerinin, turizmin de etkisiyle bağ alanlarını satışa sunmasıyla beraber bağ alanlarında azalma söz konusu olmuştur. Özellikle İstanbul'dan Bozcaada'ya gelerek burada 2. konut sahibi olmak isteyenler aldıkları arazilerdeki bağlarla bir süre ilgilenmekte ancak daha sonra yaşamlarını Bozcaada'da sürdürmedikleri veya bu kültüre uzak oldukları için ilerleyen süreçte bağları kendi haline bırakmaktadırlar. Bu durum var olan bağ alanlarının kaybolmasına neden olmaktadır.
Tüm bunların çözüme ulaştırılması, bağcılığın adanın temel ekonomik faaliyeti haline getirilmesi gerekmektedir. Bu aşamada, adanın toprak yapısına ve iklim özelliklerine uygun farklı çeşitler saptanmalı ve adada yetiştirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Ayrıca adada çok yıllık olan yaşlı bağlar yenilenmeli ve modern yöntemlere geçiş sağlanmalıdır. Böylece adada farklı türlerin yetişmesi sağlanabilecek ve kaybedilen pazar payının geri kazanılması için fırsatlar yaratılabilecektir.
2. Şarap yapımı da Bozcaada'nın tarihinde öteden beri süregelen ve bugün de önemli yer tutan ekonomik bir faaliyettir. Bu alanda faaliyet gösteren adanın şarap firmaları da çeşitli problemlerle karşı karşıyadırlar. Öncelikle (ÖTV) olarak adlandırılan vergilerin artırılmasıyla fiyatlarda oluşan değişikliğin şarap satışlarında önemli azalmaya neden olduğu belirtilmektedir. Son yıllarda şarap üretiminde daha teknik ve bilimsel yollara başvurulması adada üretilen şarabın kalitesinde bir artış sağlamıştır. Yurt içinde kısıtlı bir pazar payına sahip Bozcaada şaraplarının hem bu payı artırması hem de yurt dışındaki şarap sektöründe adını duyurabilmesi için üretici lehine çeşitli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca yurt içi ve dışındaki akademik kuruluşlarla da işbirliğine gidilmelidir.
Bozcaada'da şarap üretimi yüzyıllardır süregelen uğraşlardır. Bu alanda daha teknik ve bilimsel çalışmaların gerçekleştirilebilmesi ve adalı gençlerin bu konuda bilimsel temellere oturan eğitim alabilmesi amacıyla bağcılık ve şarap üretimiyle ilgili bir yüksek okul ya da meslek yüksek okulu açılması üzerine çeşitli çalışmalar yapılmalıdır.
3. Adanın tarımsal ürün deseni sahip olduğu özellikler itibariyle (toprak yapısı, iklim özellikleri) oldukça kısıtlıdır. Adanın tarihine bakıldığında insanların en uygun ürün olarak üzümü seçtikleri görülse de adaya uygun başka tarımsal ürünlerin yetiştirilmesine olanak sağlanmalıdır. Son yıllarda yapılan zeytincilik ve organik tarım projeleri dikkatlice takip edilmeli ve desteklenmelidir.
4.      Bozcaada'nın sahip olduğu doğal ve kültürel özellikleri sayesinde son on beş yıl içinde tanınarak bir turizm merkezi haline gelmesi, adanın sıradan yaşamında oldukça önemli değişiklikler yaratmıştır. Turizm, ada insanı için farklı bir gelir kaynağı olmuş ve ev pansiyonculuğundan küçük ölçekte tatil köylerine kadar uzanan geniş bir yelpaze içinde hizmet vermeye başlamışlardır. Ancak turizmin Bozcaada ekonomisinde önemli yer tutmasıyla beraber farklı ölçeklerde sorunlar da ortaya çıkmaya başlamıştır. Turizm öncelikle ev pansiyonculuğuyla başlamıştır. Genelde özgün Bozcaada evlerine sahip adalılar, evlerinin bir veya birkaç odasını pansiyon olarak işletmeye başlamışlardır. Bu şekilde başlayan turizm hareketinin iyi bir ekonomik kaynak olduğunun fark edilmesiyle beraber, pansiyon amaçlı yeni evlerin inşa edilmesi, dolayısıyla kent içindeki geleneksel yerleşim dokusunun zarar görmesi ve kentsel yerleşimin yayılması sonucunu doğurmuştur. Turizm elbette ada için önemlidir ancak bugün devam etmekte olan tehlikeli yapılaşma sürecinin de engellenmesi ve özgün mimari dokunun korunduğu bir çerçeveye oturtulması şarttır. Bu konuda Şirince, Safranbolu, Beypazarı vb. kentler örnek alınarak, özgün mimari dokunun korunarak turistik kullanımlara uyarlanmasına daha fazla çaba gösterilmelidir.
5.      Bozcaada'nın nüfusu da turizm hareketlerinin başlamasından etkilenmiştir. Kış aylarında ıssızlaşan ada, turizm sezonunun başlamasıyla beraber hareketlenmekte ve nüfus 10.000'lere varmaktadır. Bu mevsimsel nüfus artışı Bozcaada'nın kaynaklarını zorlamaktadır. Ada içindeki trafik karmaşası ve otopark sorunu özellikle kent merkezinde ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Bozcaada'nın altyapısı bu nüfusa göre planlanmadığı için özellikle içme suyu konusunda problemler baş göstermektedir. Bozcaada'nın yeraltı su kaynakları açısından oldukça fakirdir. Suyun Bozcaada'ya Çanakkale'den deniz altındaki bir sistemle geliyor olması nedeniyle tüm dünyada yaşanan su problemlerinin Çanakkale ve Bozcaada'yı da olumsuz etkilemesi büyük olasılıktır. Bu yolda özellikle yağışlı mevsimlerde suyun toplanması ve depolanması yoluna gidilmesi bir çözüm olabilir. Örneğin Ürdün ve Hindistan gibi ülkelerde yağışlı mevsimlerde çatılara kurulu olan sistemlerle yağış suyu toplanarak bahçelerde yeraltındaki tanklarda depolanmakdır. Hatta bunu yapmak yasal bir zorunluluktur. Ayrıca Bozcaada'da özellikle yaz aylarında yaşanan trafik sorunun çözümlenmesi için anakaradan vapurla arabalı geçiş için ödenen ücretin artırılması yoluna gidilmesi ya da adaya günde girebilecek araba sayısının sınırlandırılması trafiğin çözümlenmesi açısından bir öneri olabilir.
6. Bozcaada'da iklim koşulları gereği yaz aylarındaki turizm sezonu özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarına göre daha kısa sürmektedir. Bu durum adadaki turizm aktivitelerini sınırlandırmakta ve çeşitliliğini azaltmaktadır. Deniz suyu sıcaklığının kullanıma izin vermediği ama iklim koşullarının ulaşıma ve çeşitli aktivitelere elverdiği zamanlarda da Bozcaada'nın farklı turizm aktivitelerine (dalış sporu, bisiklet turları vb.) ev sahipliği yapabilmesi açısından gerekli şartlar sağlanmalıdır.
7.      Çöp depolama konusu da Bozcaada için çözüm bekleyen başka bir problemdir. Bugün ada içinde gelişigüzel olarak depolanan çöp çeşitli problemlere de zemin hazırlamaktadır. Son olarak 2007 yılının bahar aylarında çöp alanında başlayan küçük çaptaki yangın bu problemlerin bir habercisidir. Ada ekosisteminin kırılgan doğası gereği, küçük bir müdahale halinde bile bozulmaya uğrayabilecektir. Çöplerin ayrıştırılması, organik atıkların yeniden değerlendirilmesi, tehlikeli atıkların mutlaka ana karaya taşınması gibi çözümler dikkate alınabilir. Bu konuda ada halkını hem teşvik edecek hem de zorunlu kılacak önlemler birlikte alınabilir. Geçmiş yıllarda Bozcaada'da başlatılan naylon poşet yerine kese kağıdı kullanılması kampanyası gibi etkinlikler yeniden canlandırılabilir.
8.      Bozcaada zengin tarihinin bir getirisi olarak özgün bir kentsel dokuya sahiptir. Rum ve Türk kültürünün izlerini bir arada barındıran evleri ve sokak dokusu son derece ilgi çekicidir. Ancak Bozcaada'nın kentsel siluetine bakıldığında ilk göze çarpan bu farklı ve tarihi doku değil, resmi kurumlara ait yapılar olmaktadır. Adanın sahip olduğu mimari dokuyla çatışma halinde, kimliksiz ve sıradan bir anlayışla yapılmış bu binalar adanın mimari özgünlüğüne ciddi zarar vermektedir. Adanın 182 evden oluşan toplu konutu da aynı şekilde özensiz yapılmış binalardan oluşmaktadır. Adadaki doğal ve kültürel değerlerin korunması amacıyla devlet kurumları tarafından oluşturulan koruma kararları ve inşaat koşullarının, devletin başka kurumları tarafından çok ciddi şekilde ihlal edilmiş olması ciddi bir paradokstur.
9.      Bozcaada ve benzeri özgün değerler taşıyan alanlarda o yöreye ait özellik ya da özelliklerin simgelendiği plastik elemanlar her zaman dikkat çekici olmuştur. Bozcaada kalesi tarihi bir yapı olarak ziyaretçilere bu farkındalığı yaşatsa da yine de ilçe merkezinde adanın geleneksel özelliklerini simgeleyen, hatırlatan bir eserin bulunması her zaman akılda kalıcı bir görsel zenginlik sağlayacaktır.
10.  Adada koruma işlevi doğal, arkeolojik ve kentsel sit kararlarıyla sağlanmaktadır. Ancak söz konusu sit alanları ve özellikle doğal sitler olduğu zaman, çok boyutlu sorunlar karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu karar mekanizmasının özellikle Bozcaada gibi farklı ekolojik koşullara ve kültürel değerlere sahip alanlarda işleyişinin daha dikkatli değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun da ötesinde, karar verme sürecinin daha şeffaf olması, gereken tüm uzmanlık dallarının yer aldığı, daha bilimsel temellere dayanan kararlar alabilen kurulların oluşturulması, Bozcaada ve benzeri peyzajların mekansal planlanması açısından hayatidir.
11.  Adanın özellikle batısında yer alan maki ve sınırlı orman alanları özenle korunmalıdır. Özellikle yangın tehlikesine karşın tüm önlemler alınmalıdır. Buna ek olarak; mümkün olan tüm alanların ada doğal ekosistemine uygun türlerle ağaçlandırılması amacıyla üniversiteler ve vakıflarla işbirliği olanakları yaratılmalı ve çeşitli kuruluşlardan maddi destek sağlanmalıdır.
12. Bozcaada doğal değerlerinin yanı sıra zengin tarihinin bir getirisi olarak arkeolojik değerlere (kent merkezi sınırları içinde kalan kazı alanı gibi) de sahiptir. Ancak bu değerlerin gün ışığına çıkarılması uzun ve maddi olarak külfetli kazı çalışmalarını gerektirmektedir. Bu çalışmaların gerçekleştirilmesi için çeşitli kurumlarla işbirliği yapılmalıdır.
13.  Çalışma alanında yıl içinde farklı zamanlarda gerçekleştirilen çeşitli organizasyonlar (festivaller, şenlikler vb.) adanın tanıtılması açısından oldukça önemlidir. Bu tür oluşumlar amaçlarından sapmadan artırılmalı ve devam ettirilmelidir.
14. Bozcaada'da yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının çalışmaları, projeleri adanın geleceği açısından çok önemlidir. Bu kuruluşların bugünün teknolojilerini (uydu görüntüleri, uzaktan algılama programları ve bunları gerçekleştirebilmek için gerekli teknik donanım ve eleman) kullanmaları gerekmektedir. Özellikle adanın tüm doğal ve kültürel değerlerinin dökümü oldukça detaylı bir şekilde oluşturulmalı ve sürekli güncellenmelidir. Ayrıca belediye ve kaymakamlık bünyesinde adanın söz konusu değerlerini doğru değerlendirebilecek meslek gruplarına ait uzmanların görev alabilmesi için kadrolar yaratılmalıdır.
15. Ulusal ya da uluslar arası çeşitli kuruluş ya da vakıflarla yapılacak çeşitli ortak projeler veya bu          kuruluşlardan sağlanabilecek maddi destekler Bozcaada'nın sürdürülebilir geleceği açısından umut verici adımlar olacaktır.

Sonuç olarak; Bozcaada'nın coğrafi konumu, tarımsal ve turistik potansiyeli, özgün mimari ve kentsel dokusu, kültürel değerleri gibi sahip olduğu pek çok doğal ve kültürel niteliğiyle öne çıkan özgün bir peyzaj olduğunu bir kez daha vurgulamak gereklidir. 

Özellikle son yıllarda, hem olumlu hem de olumsuz etkileri de beraberinde getiren giderek artan turizm talepleriyle karşı karşıyadır. Aksine, ada kimliğinin en önemli bileşenlerinden olan ve yüzyıllardır süregelen geleneksel tarımsal faaliyetler ise giderek yok olmaktadır. Böylesine bir alanda koruma başta olmak üzere farklı kullanımları bir arada var etme, aslında bir anlamda adanın kimliğini geriye kazanma/muhafaza etme çabasının; peyzaj planlama ilkeleri temeline oturan, bir mekansal planlama anlayışının rehberliğine gereksinim duyduğu açıktır. 

Bu çalışma bir ölçüde bu açığı kapatma yolunda ciddi bir örnek oluşturmaktadır. Gerek kullanılan yöntemin benzer özellikteki başka alanlara uyarlanabilir olması gerekse Bozcaada'ya yönelik ekolojik temelli bir planlamanın referanslarını taşıması, bu araştırma açısından da ortaya çıkış amaçlarıyla örtüştüğü için kayda değer bir durumdur.
Önemle vurgulamak gerekir ki; çalışmanın sonuçlarının sadece bu aşamada bırakılması daha önce de dile getirilen nihai hedeflere varmada Bozcaada açısından çok önemli bir eksiklik olacaktır. Çünkü burada yapılan olabildiğince nesnel ölçütlerle hangi mekansal kullanımın Bozcaada'nın hangi bölümü için daha uygun olduğunun saptanmasıdır. Bu nedenle ortaya konulan kullanım önceliklerinin uygulamaya geçirilmesi ancak araştırma sonuçlarının tartışılacağı bir sonraki süreçte yerel yöneticiler ve halkın katılımıyla olasıdır. 
Araştırma sonuçları ancak uzmanlar gözüyle Bozcaada'ya bir bakışı ifade etmektedir. Elbette gerek araştırıcı gerekse hemen bütün uzmanlar Bozcaada'yı iyi tanıyan ve hatta bazıları orada yaşayan kişiler olsalar bile, bu sonuçların sadece uzmanlar tarafından değil çok farklı kesimlerce etraflıca tartışılması ve üzerinde genel bir uzlaşının sağlanacağı yasal dayanağı olan politikalara ve kararlara dönüştürülmesi esastır. 
Aksi durumda çalışmayla hedeflenen iki boyutlu faydadan birisi olan Bozcaada'yla benzer niteliklere sahip diğer alanlara da uyarlanabilecek bir yöntem üretme düşüncesi dışında, Bozcaada özelinde uygulanma ve dolayısıyla başarı şansı düşük olacaktır.

9 Eylül 2010 Perşembe

"Deliye Her Gün Bayram"

Başlık yine benim değil.
Yine Cengiz Bektaş Hocadan aldım.
Ne yapayım? O kadar güzel anlatmış ki Hoca!
Katılmamak, evet, tam da bu dememek elde değil.
Okuyalım:

İnanamıyorum...
Bütün ülke nasıl olur da bu kadar gün dinlenceye çekilir?
Olur mu böyle şey? Oluyor işte...
......................
Bayram da bayram... Deliye her gün bayram...
Bayram dedikleri de bayram olsa...
İnsanlığa sığacak şeyler mi bayramda olanlar? Ayrıntıya girmeye gerek yok...Hemen, ilk iki günde, yüzün üstünde kişi öldü, ondan da çoğu yaralandı.
Neden?

Maymunların bile yapabileceği gibi, bir tekerleği sağa sola çevirebilmek beceri sayılabilir mi? Bakalım sürücü belgesi almak isteyen kişi, yeterince insanlaşmış mı, akıl denilen şeyden payını alabilmiş mi?

Artık herkes biliyor bayram falan değil bu...
(Büyüklerin ellerini öpmek, onları yılda bir iki kez bile olsa sarıp sarmalamak, küslerin barışması, konu komşunun kucaklaşması, toplum yaşamının olumlanması değilmiydi bayram?)

Dinlencenin ilk günü: "Haydi az biraz açılalım" dedim eşime, oğullarıma... Haliç'in kıyısındaki "Rahmi Koç" müzesine götürdüm onları... İşleyim (endüstri) çağında, işleyimle ilgili, teknikle bilimle ilgili bir şeyleri görüp, geleceğe ışıklar yakabiliriz belki içimizde... Olur a...

Herşeyden önce iyi onarılmış, çağdaş bir işlev verilmiş (insan sıcağına kavuşturulmuş) tarihsel bir yapıya girmekle mutlanıyorsunuz elbette... Bu mutluluğu sonuna dek koruyabilmek için direndim de direndim... Beceremedim...

Fotograf aygıtından uçağa, buhar kazanından lokomotife, sandaldan gemiye, çağımızın bir çok buluşu sergileniyor müzede.

Onları, eskiden yeniye izlerken ayırımına varıyorsunuz ki, bizden, coğrafyamızdan, toplumumuzdan hiçbir buluş, küçücük bir yaratı yok... "Şu sofraya biz ne katmışız?" diye bakmaya görün...
İçinizi karalar basıyor, yüreğiniz daralıyor...

Yıllar yılı, otomobil parçalarını birbirine "şekilde gösterildiği gibi" bağlamaktan başka bir şey yapamıyoruz..."Haydi artık şunu biz de yapmayı deneyelim, bunca yıl maymunluk yeter!" Diyenimiz yok...
Her şeyimizi, ama her şeyimizi, kimilerimizin ayakkabılarını, giysilerini bile, başkaları bizim için yapıverirken, yollarımızda elbette bir günde yüzlerce kişi ölecek, ya da yaralanacak...

Önümde bir derginin Bilim Teknik eki duruyor. Yazmayı bıraktım, üşenmedim, içindeki "Bulmaca" daki sözcükleri saydım. Seksenbeş sözcük sorulmuş... Bunlardan yalnızca sekizinin karşılığı Türkçe... Yüzde on bile değil... Dilimize karşılığını bile koyamıyoruz artık, çağdaş teknik kavramların...
Neyse ki deliye her gün bayram...

25 Ocak 1999


Bu gün Bayramın ilk günü.
Adada yer gök insan ve araba.
İnsanlar İstanbuldan, Ankaradan, Tekirdağdan, Bursadan, Kocaelinden.
Arabalar Amerikadan, Almanyadan, Japonyadan, Fransadan.
Çinden bile var.

Adada Rum mahallesi, Rum evleri, Rum müziği...
Rum usulu balık, kalamar, ahtapot, kurabiye....
Ama Rum yok.

Adada Adalı Türk esnaf da eser miktarda.
"İşletmeciler" İstanbullu, "işletilenler" de "İstanbullu."
Neden birbirilerini gelip taaa Adada "işletiyorlar?"
Henüz tüketilmemiş adayı da çiğneyip çiğneyip tükürüverecekleri gün çok mu uzakta dersiniz?
Marmarayı lağıma, Karadenizi bulaşık suyuna çevirdikten sonra sıra buraya geldi anlaşılan.

Pek tuttuğum bir sözcük değil ama "çakma" tam da Adaya oturuyor şu günlerde.
Çakma turistler.
Çakma turizmciler.
Çakma bayramlar.

Adanın çakma turizmine devam edeceğiz.

İyi bayramlar...

6 Eylül 2010 Pazartesi

"İnsanlık Adına"

"İnsanlık Adına" üstad-mimar, halk yapı sanatının en yetkin isimlerinden biri olan sevgili Cengiz Bektaş Hocanın "Kentli Olmak ya da Olmamak" adlı kitabında yer alan bir yazısının ismi. Yazı 1998 yılı nisan ayında bir bayramdan sonra kaleme alınmış. Cengiz Hoca bu yazısında, bayramda, kendi de yaşadığı Gürenin bir dağ köyündeki "turist" davranışlarını anlatıyor.

Yazıda geçen "köy" yerine Bozcaada, "alan" yerine Bozcaadaki meydanı, "köylü" yerine Bozcaadalı kelimelerini koyarak okursanız dersiniz ki Cengiz Bektaş Hoca Adayı anlatmış.  En güncel haliyle... Hoca bayramdan sonra yazmış, ben bayramdan önce yazıyı aldım. İki gün sonra bir de bu gözle bakın diye...

Yazıyı okuyalım.

"İnsanlık" Adına...

Köyün bir tanecik alanı var.
Çok seviyoruz...
Orada birbirimizi buluyoruz çünkü...
Ağaçları, çiçekleri, havuzu, çeşmesi, dağ çayları, da sunan çayhanesiyle bir park orası...
Köyün oturma odası...
Yerleşmenin alanını, "resmi geçit" ya da "trafik" yeri sanan günümüz yöneticilerine, onların isteklerine uyan tasarımcılarına bir karşı yanıt gibidir köyümüzün göbeği...
Belediye, hemen tüm dükkanlar (bakkallar, kasaplar,berberler) fırın, PTT, parti odaları, korumalar; kısaca tüm ortak kullanımlar bu alanın çevresindedir. Yapılarla ortadaki parkın arası tek yönlü yol... Tam bir çember çiziyor. Üzerinde "park" etmek yasak... Az ötede (neredeyse bitişikte) otopark var.

Adam ta İstanbuldan kalkar, bunun için gelir sanki...
Arabasını yolun ortasında bırakır, bakkala girer alışverişini yapar. Köylümüz sabırlıdır bekler...
Arabanın kapısı ve arabesk müziği açıktır. İçinde "eşofman"lı insanlar vardır... Eşofman çıkmamış olsaydı pijamalı olacaklardı besbelli... Çevrelerine, insanlara en küçük saygıları yoktur...

Ne olacak canım, takılma!
Takılmayacağım ama, dediğim gibi, tüm köyü işlemez duruma sokuyorlar... Köylülerin de bir şey söylemediği, bu köylü kalamamış, kentli olamamış insanlar, köyleri, kentleri, yolları, her şeyi tıkıyorlar.  Yaşamı zorlaştırıyorlar.

Tek ölçütleri var: Çıkarları... Alacaklarına göre yönleri çok kolay değişiyor. Ne sözlerine, ne oylarına, hiç bir şeyine güvenmek olası değil... Ayakları, kökleri yerden kopmuş bir kez...

Kedi gibi davranabilirler, dikenli bir bitki gibi de... Hem korkaktırlar hem de kavgacı... Tutarlı değer yargıları, davranış ölçütleri yoktur. Söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmaz.

Çok kısa görüşlüdürler... Yollarda izlerinde gidip dururlarken birden sollayanlar, ya da tekerleri bankette tozu dumana katarak, önündeki aracı sağından geçenler bunlardır. Ancak kuralları çiğneyerek kendilerini kanıtladıklarını sanırlar. Her türlü kuralı çiğneyip; polis durdurunca da bin dereden su getirenler, yalvaranlar, "rüşvet"e zorlayanlar bunlardır.

Genellikle İstanbul plakalıdırlar. Gençliğimde İstanbul plakası saygı uyandırırdı, şimdilerde görmemişliğin, densizliğin, utanmasızlığın simgesi gibi...

Bu son bayramda ölen ikiyüzün üzerinde insanın büyük bölümü bu türlü kişilerin kurbanlarıdır. Bir kişinin "sürücü belgesi" alabilmesi için önce insan olması gerekmez mi? Bir çok ülkede psikologlar da girer devreye sürücü belgesi alabileceklerin saptanmasında...

Öyle ya, kişi en az insanlık niteliklerine ulaşmış mı bakalım?

20 Nisan 1998

29 Ağustos 2010 Pazar

Adada Sabah Kahvaltısı

Yaz günlerinde terketmek zorunda kaldığım bir keyfi bu sabah yaşayayım dedim...
Fırından az börek alıp Çınaraltına gittim. Güç bela boş bir masa buldum.
Ama o da ne?
Börek kışınki lezzetinde değildi. Tatsız tuzsuz olmuş.
Gelen çay ise zehir gibiydi.
Yan masalara göz attım.
Bir çift tabaklarındakini be bardaklarındakini olduğu gibi bırakıp kalktılar.
Garsonla konuşurlarken kulak misafiri oldum. Oldukça yüklü bir parayı ses çıkarmadan  ödediler.

İşte yazın Ada bu.

Basından izlediğim kadarıyla, diğer turistik yerler de farklı değil.
Kitle turizminin girdiği her yer böyle: herşey kalitesiz ve pahalı.

Bunun ekonomik ve sosyolojik birçok nedeni var biliyorum.
Ama temeldeki nedenlerden biri galiba psikolojik olan:
Bizim toplumumuzdaki bireyler "hayır" demeyi bilmiyorlar. Hiç öğrenemiyorlar çünkü daha küçük yaşlardan.
Önce ana babaya, sonra öğretmene, sonra büyüklere, sonra amirlere, yöneticilere "hayır" de de gör gününü...
 Bakıştan azarlamaya, dayaktan sürgüne birçok cezası var "hayır" demenin.

Dolayısıyla esnaf:
"hayır yerimiz yok" demek yerine iki masa daha atıyor.
"hayır çayımız yok" demek yerine demlenmemiş çayı sunuyor.
"hayır servis veremiyoruz" demek yerine evde kendi suyunu kalkıp almayan adamlar ya da çocuklara servis yaptırıyor.

Dolayısıyla "turistler":
"hayır bu yemek yenmez" diyemiyor.
"hayır bu servis kabul edilemez" diyemiyor.
"hayır bu fiyat kabul edilemez" deyip kalkmıyor.

Bedelini ödüyor ve gidiyor.
Bedelini hepimiz ödüyoruz-bu korkunç öğrenilmiş çaresizliğin.