1 Eylül 2014 Pazartesi
Bozcaada Belediyesinin İletişimi
Bozcaada'da hala en iyi iletişim aracı, yine kulaktan kulağa iletişim...
Sadece kent içinde duyulan-duyulmayan hoparlör, geçmişteki eski sosyalist ülkelerde rastlanılacak cinsten.
Kent dışında oturanlar hala dumanla haberleşme devrinde...
Bozcaada Belediyesi web sitesi beş aydır yapılamadı.
Amatör bir programcı ya da biraz meraklı bir çocuk bile bir web sitesini dört günde yapabilir...
GSM şirketleri, müşterileri olan kurumların kurumsal hizmetlerini ve duyurularını kurumdan etkilenenlerin telefonlarına dakika başı geçebilmekte...
Sosyal medya herkesin elinin altında...
Herkes AN'ı paylaşmakta ama hayatının her anını etkileyen kararlardan haberdar olamamakta.
Meclis kararlarından, imar komisyonu kararlarından, başkanlık kararlarından, etkinliklerden.
Şeffaflık, açıklık, hesap verebilirlik, bilgi edinme gibi yerel düzeydeki uygulamalardan başlayan demokrasi ile ilgili temel kavramlar iletişimle başlar ve iletişimle biterler. Rastgele bir iletişimle de değil - kurumsallaşmış; etkin kullanılan çeşitli iletişim kanallarının etkililiği ve verimliliğinin en üst düzeyde gerçekleşmesi ile başlar ve biterler. Yönetim sürecinin kendisi de iletişimle başlar ve iletişimle biter.
Bozcaada Belediyesinde yönetim değişti, kurumsal iletişime ilişkin yaklaşım değişmedi...
Amacımız yermek değil, dikkat çekmek.
Bozcaada, iletişimin her alanında faaliyet gösteren (eğitimi, uygulaması, programlanması, içeriği v.b.) her biri kendi alanında çok yetkin isimlere sahip.
Böylesine zengin bir mesleki bilgi kaynağı ve potansiyeli değerlendirememek bir kaynak savurganlığı olduğu gibi Bozcaada'ya da haksızlıktır.
İletişimsizliğin maliyeti, iletişimin maliyetinin bin katıdır ve kötüdür ...
8 Ağustos 2014 Cuma
Bozcaada'da Yabani Hayvan Katliamı
Ne yazık ki, gelenek değişmedi...
Bozcaada'nın şehir dışındaki yollarında yaban hayvan katliamı bu yaz da sürüyor:
Ezilen bir kirpi,
araçların vurduğu bir tavşan,
yolda boylu boyunca üstünden geçilmiş bir yılan,
parçalanmış bir kaplumbağa,
gece farlardan kör edilerek çarpılmış çırpınan bir baykuş...
"Bir", lafın gelişi...
O kadar çok ki her yol dönemecinde ...
Ada'da en uzak mesafe 15 dakika.
Hadi de ki 20 dakika...
Vahşi şehirlerden ve vahşi dünyadan gelen "kimi" vahşiler, dörçeker, üççeker,ikiçeker, ve birçekerleriyle acımasızca Bozcaada'nın yaban hayvanlarını katlediyorlar.
Önlerine insan çıksa, onu da katl'edecekler.
Kazançları, 5 dakika erken gitmek...
Dilerim Araf'ta 5 bin yıl beklerler...
Bir gün evrenin bir yerinde, yok olan dünyanın tarihi yazıldığında, "adı insan olan son derece zararlı bir bakteri türü, dünyadaki tüm yaşam formları ile birlikte kendini de yok etmiştir" diye yazacaktır.
Bozcaada'nın şehir dışındaki yollarında yaban hayvan katliamı bu yaz da sürüyor:
Ezilen bir kirpi,
araçların vurduğu bir tavşan,
yolda boylu boyunca üstünden geçilmiş bir yılan,
parçalanmış bir kaplumbağa,
gece farlardan kör edilerek çarpılmış çırpınan bir baykuş...
"Bir", lafın gelişi...
O kadar çok ki her yol dönemecinde ...
Ada'da en uzak mesafe 15 dakika.
Hadi de ki 20 dakika...
Vahşi şehirlerden ve vahşi dünyadan gelen "kimi" vahşiler, dörçeker, üççeker,ikiçeker, ve birçekerleriyle acımasızca Bozcaada'nın yaban hayvanlarını katlediyorlar.
Önlerine insan çıksa, onu da katl'edecekler.
Kazançları, 5 dakika erken gitmek...
Dilerim Araf'ta 5 bin yıl beklerler...
Bir gün evrenin bir yerinde, yok olan dünyanın tarihi yazıldığında, "adı insan olan son derece zararlı bir bakteri türü, dünyadaki tüm yaşam formları ile birlikte kendini de yok etmiştir" diye yazacaktır.
22 Temmuz 2014 Salı
Eyvah Eyvah, Bayramda nereye gitsek?
Bayramda nereye
gitsek?
……………………………….
10. Yunan Adaları’na Selam Çakan Gökçeada
Türkiye’nin en büyük adası Gökçeada’da yapacak çok şey var. Geniş ve rüzgar alan Kefalos koyunda windsurf ve kitesurf yapabilir, eski Rum köyleri olan Dereköy ve Zeytinliköy’de bir tarihi gezinti yapabilir, bol denize girip, taze deniz mahsullerinin tadına bakabilirsiniz. Gitmişken Mustafa’nın Kayfesi’nde kahvaltı edin mutlaka.
11. Çanakkale
Kıyılarını Sevdiren Geyikli – Bozcaada
Ege kıyılarından
devam etmek isterseniz, Eyvah Eyvah filminin çekildiği Geyikli’ye de bir
uğrayın derim. Geyikli’nin uzun sahilleri ve doğayla iç içe atmosferi dinlenmek
isteyen ruhlara iyi gelecektir. Ezine’deki Truva Antik Kenti’ni gezebilir ve
tabi ki Ezine’nin mis gibi süt kokulu beyaz peynirlerinden alabilirsiniz.
Denize girmek için feribotla Bozcaada sahillerine de geçebilirsiniz. http://galeri.sozcu.com.tr/2014/foto/genel/bayramda-nereye-gitsek.html?pid=13
Bir
gazetenin magazin-foto haber – sayfasının ifade ettiklerini şöyle okumak mümkün:
1.
Gökçeada’da yapılacak çok şey var,” Geyikli sahilinde de öyle, ama yine de sıkılırsanız,
değişiklik olsun diye feribotla Bozcaada sahillerine DE geçebilirsiniz.
Ama Bozcaada’da denize girmekten başka yapılacak bir şey yok…”
2.
Gökçeada’da windsurf ve kitesurf yapabilirsiniz, ama Bozcaada’da herhangi bir
deniz sporu yapamazsınız.
3.
Gökçeada’da yer alan eski Rum köylerinde tarihi gezinti yapabilirsiniz, ama
Bozcaada’da yapamazsınız. Çünkü Bozcaada’da Rum Mahallesinin sokaklarından
lokantaların ve otellerin işgallerinden yürüyemez ve geçemezsiniz; kilise ve
manastırları sürekli kapalı olduğu için ziyaret edemezsiniz; Kalesini size
tanıtacak ve gezdirecek rehberler bir tarafa broşür de bulamazsınız.
4.
Gökçeada’da taze deniz mahsullerinin tadına bakabilirsiniz. Bozcaada’da
bakamazsınız. Çünkü Bozcaada’ya neredeyse tüm deniz mahsulleri karşı kıyı ve
balık çiftliklerinden gelir; bunları karşıda çok daha ucuz fiyata yiyebilirsiniz.
Aynı deniz mahsulünü çok daha ucuza karşıda yemek varken Bozcaada’ya geçmeye ve
kazıklanmaya değmez.
5.
Gökçeada’ya gitmişken Mustafanın Kayfesinde
mutlaka kahvaltı yapın. Bozcaada’ya giderken kahvaltılıklarınızı ve diğer
yiyeceklerinizi mutlaka yanınızda götürün. Bozcaada’da yiyecekleriniz hiç öyle
festivalleri için hazırladıkları gibi değildir. Önünüze bir sürü garip şeyi
koyup geri dönüş paranızın kalmayacağı fiyatları talep edebilirler. Adada
parasız ve mahsur kaldığınızda, banka şubeleri (tek şube zaten) bile
yakınlarınızın size adadan kaçmak için masrafı içinde gönderdiği havaleyi aynı
gün alıp kaçmak istediğinizde, bir daha
havale masrafı ödemeniz koşuluyla öderler. İstisnasız tüm işletmelerde başınıza
aynı şeyler gelebileceği ve bakış açısı aynı olduğu için size işletme isimi
öneremiyoruz.
6.
Gökçeada’dan illa ki Ege kıyılarından devam etmek isterseniz, Geyikliye gidin.
Bağları, şarapları, kalesi ve kendine özgü mimarisi, garip isimli otel ve
restoranları yok ama uzun bir sahili var. Üstelik oraları Eyvah Eyvah filminden
de biliyorsunuz ki orada da bir gariplik var. Filmin senaristi ve başrol
oyuncusu Sayın Ata Demirer bir Bozcaada aşığı… Evi barkı Bozcaada’da. Zorunlu
olduğu çalışma ve seyahatler dışındaki tüm çalışmalarını Bozcaada’da yapar ve
orada yaşar. Ama filmlerini Bozcaada’da
çekmemiş, o da Geyikliyi tercih etmiştir. Bu tercihinde, sizleri turist olarak oraya
gittiğinizde bunaltacak ve isyan ettirecek hususlar mı etkili oldu acaba?
7.
Geyikli, doğayla iç içe atmosferi dinlenmek isteyen ruhunuza iyi gelecektir. Bozcaada’da
doğa ile baş başa kalamayacaksınız. Çünkü siz adaya geçecek insanlar için Bozcaadalıların
“para kazanması” için olanlar dışında size ve aslında kendileri için de düzenlenen
hiç bir yer yok. “Servis olmadan” oturacağınız banklar yok. Dinleneceğiniz ve
ege denizini biraz tepeden göreceğiniz seyir terasları yok. Güneşten saklanarak
oturup dinleneceğiniz ormanlık alanlar yok. “Bu hızla şimdi bana çarpar mı”
diye endişe etmeyeceğiniz, yürüyüş yapacağınız ve bisiklete binebileceğiniz
yollar yok. Kitabınızı alıp okuyabileceğiniz
düzenlenmiş kuytu köşeler yok.
8.
Geyikliye giderseniz, Ezine’deki Truva Antik Kentini, Dalyan’daki kazıları
gezebilirsiniz. Bozcaada’ya giderseniz
ve kazı yeri göreceğim diye tutturursanız göreceğiniz şey yıllar önce açılıp
kapanmış, bir kapısı ve tabelası bulunmayan ve şimdi mezberelik ile hurdalık
karışımı bir otopark olacaktır.
9.
Geyikliye giderseniz, tabi ki Ezine’nin mis gibi süt kokulu beyaz
peynirlerinden alabilirsiniz. Bozcaada’ya giderseniz alacağınız şey Bozcaada’nın
mis gibi şarabıdır ve ancak mevsimi denk gelirse, mis gibi kardinal ve çavuş üzümüdür.
Bir de tabi bol bol reçel göreceksin
etrafta. Bozcaada’lıların suyunu çıkardıkları reçelcilik ürünü reçellerini. Domatesleri ve incirleri karşıdan gelen, hatta
birçoğu da karşıdan bozcaada etiketli gelen hazır reçelleri. Sergilerindeki
ürünler ise, her sahil kasabasında bulabileceğin çin ya da yerli malları…
10.
Ey okuyucu, Bayramda nereye gitsek diye bize sorarsan durum bu… Teşbihte hata
olmaz, bazı şeyler de mevhum-u muhalifinden anlaşılır. Her şeyi açık açık
yazdırmayın… Aranızdan bir kısmısının yine de denize girmek için feribotla Bozcaada
sahillerine geçip akşam güzel güzel Geyikli sahilindeki otel ve pansiyonlarına
dönmek yerine adadan yer ayırttığını biliyoruz.
Bu bir kısmının sayısı da zaten
“İstanbullular”ın sayısı çok olduğu için adadaki otel, pansiyon ve restoranları
dolduracak, hatta açıkta bırakacak büyüklükte… Bu kısmışının çok büyük bölümü
için, tıpkı daha öncekiler gibi, Bozcaada bayram tatili ilk ve son Bozcaada tatilleri olacak...
Bizim dediğimize gelip, Ege kıyılarına devam
etmek isterseniz, “Eyvah Eyvah filminin çekildiği Geyikli’ye de bir uğrayın
derim…”
NOT: Bozcaada için bu söylediklerimiz ve
söylemediklerimiz bizim duygu, düşünce ve görüşümüz değildir; çok uzun yıllardır bozcaadalıların gösterdikleri gayret ve çabaların sonucudur. Bu sonuçları kendilerine söyleyince çok kızarlar. Sizi, adayı ve adalıları "karalamakla" suçlarlar. Düşman bellerler. İçinizin sızladığını bilmezler. Asıl düşmanın "içimizdeki düşman"ın olduğunu kabul etmezler. Böyle durumlarda da sadece, "eyvah eyvah" derler...
8 Temmuz 2014 Salı
Projeler...
Proje kavramı son yıllarda hepimizin dilinde pelesenk oldu...
Mali projeler, siyasi projeler, sosyal projeler...
Bir tasarım anlamı olduğu gibi, bir kaynak sağlama aracı anlamlarında da kullanılmaktadır.
Esasında proje, bunların her ikisini de içermektedir.
Her proje, bir başlangıcı ve sonu olan faaliyetler dizisinden oluşmaktadır... Yani her proje, belli bir zaman dilimi ile sınırlıdır. Ancak her projenin amacı, kalıcı ya da sürdürülebilir bir değer ya da süreç oluşturmaktır.
Projenin tasarım aşaması da, uygulanması da eşit öneme ve ağırlığa sahiptir.
Daha somut bir alandan örnekleyecek olursak; evinizi yapan ustaların hepsi harika, ama mimar ev projenizde dev bir salon, kiler büyüklüğünde yatak odası çizmiş; tuvaleti koymayı unutmuş, ya da mutfak pencere boyunu mutfak tezgahınızdan daha aşağılara kadar indirmiş çizimde...
Kağıt ve maket üzerinde harika bir ev projeniz var... Ama inşaatınızın yapımını üstlenen kişi ve ustalar fayanslarınızı eksik ya da ters yapıştırdı, baca tuğlalarınızın arasına harç koymayı unuttu!, temele eksik demir koydu...
Her iki durumda da maddi kaybı büyük, çok mutsuz bir ev sahibi olursunuz...
Çeşitli amaçlı sosyal projelerde durum hiç farklı değil.
Özellikle AB entegrasyon sürecinde ülkemizde de doğrudan AB kurumları ya da ülke içinde Yerel Kalkınma Ajansları aracılığı ile ekonomik ve sosyal gelişme sağlanmasında, proje bazlı çalışma ve finansman yolu tercih edilmeye başlanmıştır.
Bu tercihin olumlu-olumsuz yanları ile ilgili tartışma bir yana; her ölçekte - küçük ölçekli yerelden - ülke ölçeğine kadar makro düzeyde her türlü gelişmeyi projeler aracılığı ile gerçekleştirmek günümüzde geçerli bir yöntem haline gelmiştir.
Peki bu yöntem nasıl işlemektedir?
Çok kaba bir biçimde tarif edilecek olursa, AB düzeyinde, üye ülkeler, Birliğin çeşitli fonlarına ulusal bütçelerinden kaynak aktarmaktadırlar. Toplanan bu kaynaklar, Birlik yönetiminin saptamış olduğu önceliklere göre yine üye ülkelerce ve bu öncelikleri dikkate alan projelerin finansmanında kullanılmaktadır.
Benzer bir işleyiş ulusal düzeyde de söz konusudur - merkezde toplanan kaynaklar, merkezi yönetim tarafından saptanan önceliklere göre hazırlanan projelerin finansmanında kullanılmaktadırlar. Önceliklere uygunluğunu ve projelerin içeriğine göre uygulanmasını yerel kalkınma ajansları denetlemektedirler. .
Ülkemiz ne yazık ki AB'ye aktardığı kaynaklar oranında ve hakkı kadar kaynağı kullanamamaktadır.
Nedeni çok basit: yeteri kadar istenilen düzeyde - sayıda ve nitelikte - proje üretilememesi...
Örneğin, üç yıl bağcılığın desteklenmesi ile ilgili öncelik belirleyen AB, ülkemizden bağcılık ile ilgili proje gitmediği için bize gelebilecek kaynağı italyan ya da fransız bağcıya kullandırmakta, çünkü onların bağcılık birlikleri aranılan koşulları taşıyan projelerini hazırlayıp başvurmuşlar...
Bunun yanında, ülkemizde finansmanını AB'den karşılamış çok başarılı projeler ve kurumlar da bulunmaktadır... Eskişehir Belediyesi gibi, Gelir İdaresi Başkanlığı gibi, birkaç gençlik derneğinin de içinde olduğu sivil toplum kuruluşları gibi.
Doğru tasarıma sahip ve bu tasarımı doğru biçimde ifade eden projeler için destek ve kaynaklar sadece AB ya da yerel kalkınma ajansları ile sınırlı değildir. Doğru tasarıma sahip ve bu tasarımı doğru biçimde ifade eden projelere pek çok uluslararası resmi ya da sivil toplum kuruluşu destek sağlamaktadır.
"Doğru tasarıma sahip ve bu tasarımı doğru biçimde ifade eden projeler" kısmına vurgu yapılması tesadüfi değildir. Bir projenin tasarlanması ve yazılması, biraz ayrıntılı bir dilekçe yazılmasına benzememektedir.
Finansmanı için başvurulan bir proje, hukukta olduğu gibi "hem usul hem esas"tan değerlendirilmektedir. Bunların yanında daha pek çok değerlendirme kriteri bulunmaktadır. Projelere destek sağlayan kuruluşlar, parasını harcayacak olan mimara ve ustalara karşı son derece müşkülpesent davranan ve her şeyi, başsız çiviyi bile sorgulayan ev sahiplerine benzerler...
Bu nedenle proje hazırlamak, çok yoğun bir araştırmayı, zihinsel faaliyeti ve bir dizi tutarlı kararın verilmesini içermektedir. Proje uygulanması ise, derinlemesine bilgiyi, deneyimi, yönetim becerisini ve işbirliğini gerektirmektedir. Projenin başarısı, uygulanması sonucu ortaya çıkan "eser"in kalıcılığı, sürdürülebilirliği ve yarattığı değerle ölçülür.
Yine daha somut örnekleyecek olursak, çok şık tasarlanmış ve sağlam inşa edilmiş bir ev yanlış yer seçimi nedeniyle hiç kullanmayacağınız, işinize yaramayacak bir ev halini alabilir. Daha geniş açıdan baktığınızda kaynaklarınızı heba ettiğiniz ve sürekli giderleri nedeniyle zarar ettiğiniz bir yapı sahibi olabilirsiniz.
Adadaki bir örnekte olduğu gibi, altyapı sorunlarını çözmeden uluslararası turizm pazara entegre olursanız ilk birkaç yıl gelecek olanların olumsuz deneyim ve izlenimleri sonsuza kadar imajınızın çıkmamacasına bozulmasına neden olabilir...
Proje bazlı çalışma ve finansman yerel ortak ihtiyaçların karşılanmasında proje süresi ve sürecinin kısa ve iyi tarif edilmiş olması nedeniyle günümüzde çok önemli ve etkili bir yöntem haline gelmiştir. Bu etkiyi sağlayan şey, büyük ya da küçük - boyutu ne olursa olsun, iyi proje tasarlamanın ve yazmanın bir ekip işi olmasıdır. En az üç uzmanlık alanının ortak çalışmasını gerektirmesidir. İyi yazılmış bir projeyi uygulamak, yönetmek ve başarıyla sonuçlandırmak ise üstün bir koordinasyon becerisini ve katı bir iş disiplini yanında yine iyi bir ekip çalışmasını gerektirir.
*******
Bozcaada'nın herkesçe bilinen, yaşanan sorunlarının çözümlerinin yanı sıra; bakışlarımızı koku gelen logar kapaklarından, yerdeki çöplerden, trafikten yukarıya doğru, geleceğine doğru yöneltebilmek ve bakabilmek için neler yapılabilir?
Bozcaada'nın heyecan veren varlığı ve güzelliği insan odaklı bir gelişimle nasıl korunabilir ve geliştirilebilir?
Bozcaada'nın üstündeki bu hantallık çevikliğe nasıl dönüşebilir?
Bozcaada silkinerek nasıl o canlı, hoşgörülü, neşeli ve mutlu halini tekrar yakalayabilir?
Tüm bu soruların cevapları hep Bozcaadalılara ve hep gençlere çıkmakta.
Dünyadaki ve adadaki gelişmeleri görebilen, algılayabilen, iyi yetişmiş, "bir fikri olan", bir araya gelip proje yazabilen, yazabilecek donanıma sahip, uygulayabilecek kararlılığa sahip Bozcaadalılar ve gençlerden geçmekte...
İki-üç yıldır bu sorularla zihinsel hazırlığı yapılan Bozcaadalılar Derneği, bu yıl Mart ayında kuruldu.
Amacı, kendi başına ya da Bozcaada'da faaliyet gösteren diğer vakıf, dernek, kooperatif gibi diğer sivil toplum kuruluşları; ülkedeki, yurt dışındaki ve Bozcaada'daki eğitim kuruluşları, kamu kuruluşları ile birlikte Bozcaada'nın korunması ve gelişmesine yönelik projeler oluşturmak, yazmak, uygulamak ve destek vermektir.
Temmuz ayı içerisinde dernek, işbirliği içerisinde bulunduğu, özellikle AB gençlik projeleri konusunda çok deneyimli olan İstanbul merkezli bir gençlik derneği yöneticilerini misafir edecektir.
Pek çok AB ülkesinden gençlerle ülkemizin farklı yerlerinde farklı nitelikte (dil öğrenimi, kaynaşma, kültürleri tanıma v.b.) gençlik kampları düzenleyen gençlik derneği ile işbirliği imkanları araştırılacak.
Gençlik derneği başkanının Bozcaadalılar Derneği üyeleri ile davetlilere Bozcaada'nın yararlanabileceği AB Program ve fonları ve bu konudaki deneyimleri ile ilgili bir sunum yapması planlanmaktadır.
Mali projeler, siyasi projeler, sosyal projeler...
Bir tasarım anlamı olduğu gibi, bir kaynak sağlama aracı anlamlarında da kullanılmaktadır.
Esasında proje, bunların her ikisini de içermektedir.
Her proje, bir başlangıcı ve sonu olan faaliyetler dizisinden oluşmaktadır... Yani her proje, belli bir zaman dilimi ile sınırlıdır. Ancak her projenin amacı, kalıcı ya da sürdürülebilir bir değer ya da süreç oluşturmaktır.
Projenin tasarım aşaması da, uygulanması da eşit öneme ve ağırlığa sahiptir.
Daha somut bir alandan örnekleyecek olursak; evinizi yapan ustaların hepsi harika, ama mimar ev projenizde dev bir salon, kiler büyüklüğünde yatak odası çizmiş; tuvaleti koymayı unutmuş, ya da mutfak pencere boyunu mutfak tezgahınızdan daha aşağılara kadar indirmiş çizimde...
Kağıt ve maket üzerinde harika bir ev projeniz var... Ama inşaatınızın yapımını üstlenen kişi ve ustalar fayanslarınızı eksik ya da ters yapıştırdı, baca tuğlalarınızın arasına harç koymayı unuttu!, temele eksik demir koydu...
Her iki durumda da maddi kaybı büyük, çok mutsuz bir ev sahibi olursunuz...
Çeşitli amaçlı sosyal projelerde durum hiç farklı değil.
Özellikle AB entegrasyon sürecinde ülkemizde de doğrudan AB kurumları ya da ülke içinde Yerel Kalkınma Ajansları aracılığı ile ekonomik ve sosyal gelişme sağlanmasında, proje bazlı çalışma ve finansman yolu tercih edilmeye başlanmıştır.
Bu tercihin olumlu-olumsuz yanları ile ilgili tartışma bir yana; her ölçekte - küçük ölçekli yerelden - ülke ölçeğine kadar makro düzeyde her türlü gelişmeyi projeler aracılığı ile gerçekleştirmek günümüzde geçerli bir yöntem haline gelmiştir.
Peki bu yöntem nasıl işlemektedir?
Çok kaba bir biçimde tarif edilecek olursa, AB düzeyinde, üye ülkeler, Birliğin çeşitli fonlarına ulusal bütçelerinden kaynak aktarmaktadırlar. Toplanan bu kaynaklar, Birlik yönetiminin saptamış olduğu önceliklere göre yine üye ülkelerce ve bu öncelikleri dikkate alan projelerin finansmanında kullanılmaktadır.
Benzer bir işleyiş ulusal düzeyde de söz konusudur - merkezde toplanan kaynaklar, merkezi yönetim tarafından saptanan önceliklere göre hazırlanan projelerin finansmanında kullanılmaktadırlar. Önceliklere uygunluğunu ve projelerin içeriğine göre uygulanmasını yerel kalkınma ajansları denetlemektedirler. .
Ülkemiz ne yazık ki AB'ye aktardığı kaynaklar oranında ve hakkı kadar kaynağı kullanamamaktadır.
Nedeni çok basit: yeteri kadar istenilen düzeyde - sayıda ve nitelikte - proje üretilememesi...
Örneğin, üç yıl bağcılığın desteklenmesi ile ilgili öncelik belirleyen AB, ülkemizden bağcılık ile ilgili proje gitmediği için bize gelebilecek kaynağı italyan ya da fransız bağcıya kullandırmakta, çünkü onların bağcılık birlikleri aranılan koşulları taşıyan projelerini hazırlayıp başvurmuşlar...
Bunun yanında, ülkemizde finansmanını AB'den karşılamış çok başarılı projeler ve kurumlar da bulunmaktadır... Eskişehir Belediyesi gibi, Gelir İdaresi Başkanlığı gibi, birkaç gençlik derneğinin de içinde olduğu sivil toplum kuruluşları gibi.
Doğru tasarıma sahip ve bu tasarımı doğru biçimde ifade eden projeler için destek ve kaynaklar sadece AB ya da yerel kalkınma ajansları ile sınırlı değildir. Doğru tasarıma sahip ve bu tasarımı doğru biçimde ifade eden projelere pek çok uluslararası resmi ya da sivil toplum kuruluşu destek sağlamaktadır.
"Doğru tasarıma sahip ve bu tasarımı doğru biçimde ifade eden projeler" kısmına vurgu yapılması tesadüfi değildir. Bir projenin tasarlanması ve yazılması, biraz ayrıntılı bir dilekçe yazılmasına benzememektedir.
Finansmanı için başvurulan bir proje, hukukta olduğu gibi "hem usul hem esas"tan değerlendirilmektedir. Bunların yanında daha pek çok değerlendirme kriteri bulunmaktadır. Projelere destek sağlayan kuruluşlar, parasını harcayacak olan mimara ve ustalara karşı son derece müşkülpesent davranan ve her şeyi, başsız çiviyi bile sorgulayan ev sahiplerine benzerler...
Bu nedenle proje hazırlamak, çok yoğun bir araştırmayı, zihinsel faaliyeti ve bir dizi tutarlı kararın verilmesini içermektedir. Proje uygulanması ise, derinlemesine bilgiyi, deneyimi, yönetim becerisini ve işbirliğini gerektirmektedir. Projenin başarısı, uygulanması sonucu ortaya çıkan "eser"in kalıcılığı, sürdürülebilirliği ve yarattığı değerle ölçülür.
Yine daha somut örnekleyecek olursak, çok şık tasarlanmış ve sağlam inşa edilmiş bir ev yanlış yer seçimi nedeniyle hiç kullanmayacağınız, işinize yaramayacak bir ev halini alabilir. Daha geniş açıdan baktığınızda kaynaklarınızı heba ettiğiniz ve sürekli giderleri nedeniyle zarar ettiğiniz bir yapı sahibi olabilirsiniz.
Adadaki bir örnekte olduğu gibi, altyapı sorunlarını çözmeden uluslararası turizm pazara entegre olursanız ilk birkaç yıl gelecek olanların olumsuz deneyim ve izlenimleri sonsuza kadar imajınızın çıkmamacasına bozulmasına neden olabilir...
Proje bazlı çalışma ve finansman yerel ortak ihtiyaçların karşılanmasında proje süresi ve sürecinin kısa ve iyi tarif edilmiş olması nedeniyle günümüzde çok önemli ve etkili bir yöntem haline gelmiştir. Bu etkiyi sağlayan şey, büyük ya da küçük - boyutu ne olursa olsun, iyi proje tasarlamanın ve yazmanın bir ekip işi olmasıdır. En az üç uzmanlık alanının ortak çalışmasını gerektirmesidir. İyi yazılmış bir projeyi uygulamak, yönetmek ve başarıyla sonuçlandırmak ise üstün bir koordinasyon becerisini ve katı bir iş disiplini yanında yine iyi bir ekip çalışmasını gerektirir.
*******
Bozcaada'nın herkesçe bilinen, yaşanan sorunlarının çözümlerinin yanı sıra; bakışlarımızı koku gelen logar kapaklarından, yerdeki çöplerden, trafikten yukarıya doğru, geleceğine doğru yöneltebilmek ve bakabilmek için neler yapılabilir?
Bozcaada'nın heyecan veren varlığı ve güzelliği insan odaklı bir gelişimle nasıl korunabilir ve geliştirilebilir?
Bozcaada'nın üstündeki bu hantallık çevikliğe nasıl dönüşebilir?
Bozcaada silkinerek nasıl o canlı, hoşgörülü, neşeli ve mutlu halini tekrar yakalayabilir?
Tüm bu soruların cevapları hep Bozcaadalılara ve hep gençlere çıkmakta.
Dünyadaki ve adadaki gelişmeleri görebilen, algılayabilen, iyi yetişmiş, "bir fikri olan", bir araya gelip proje yazabilen, yazabilecek donanıma sahip, uygulayabilecek kararlılığa sahip Bozcaadalılar ve gençlerden geçmekte...
İki-üç yıldır bu sorularla zihinsel hazırlığı yapılan Bozcaadalılar Derneği, bu yıl Mart ayında kuruldu.
Amacı, kendi başına ya da Bozcaada'da faaliyet gösteren diğer vakıf, dernek, kooperatif gibi diğer sivil toplum kuruluşları; ülkedeki, yurt dışındaki ve Bozcaada'daki eğitim kuruluşları, kamu kuruluşları ile birlikte Bozcaada'nın korunması ve gelişmesine yönelik projeler oluşturmak, yazmak, uygulamak ve destek vermektir.
Temmuz ayı içerisinde dernek, işbirliği içerisinde bulunduğu, özellikle AB gençlik projeleri konusunda çok deneyimli olan İstanbul merkezli bir gençlik derneği yöneticilerini misafir edecektir.
Pek çok AB ülkesinden gençlerle ülkemizin farklı yerlerinde farklı nitelikte (dil öğrenimi, kaynaşma, kültürleri tanıma v.b.) gençlik kampları düzenleyen gençlik derneği ile işbirliği imkanları araştırılacak.
Gençlik derneği başkanının Bozcaadalılar Derneği üyeleri ile davetlilere Bozcaada'nın yararlanabileceği AB Program ve fonları ve bu konudaki deneyimleri ile ilgili bir sunum yapması planlanmaktadır.
23 Mayıs 2014 Cuma
Bozcaadalı Üreticilere Önemli Duyuru
T.C. Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün “Kırsal
kalkınma yatırımlarının desteklenmesi programı çerçevesinde makine ve ekipman
alımlarının desteklenmesi programı” başvuruları devam ediyor. Program çerçevesinde gerçek, tüzel kişiler ve
tarım birlik ile üstbirlikleri hibe programından yararlanabilmektedirler. Hibe destek programı tüm illerde uygulanmaktadır.
Programın amacı Bakanlık tarafından şöyle ifade edilmiştir:
Kırsal kalkınma plan ve
programları ile Ulusal Tarım Stratejisi
çerçevesinde, tarım üreticilerine kırsal alanlarda bireysel projeli yatırımları
için belirlenen iller dahilinde kırsal alanda ekonomik ve sosyal gelişmeyi
sağlamak için, gerçek ve tüzel kişilerin tarım ürünlerinin işlenmesi,
değerlendirilmesi ve pazarlamasına yönelik ekonomik faaliyet yatırımları ile
kuruluşların mevcut altyapı tesislerinin rehabilitasyonuna yönelik
yatırımlarını teşvik etmek amacıyla, kırsal kalkınma programları uygulamaya
konulmuştur.
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı kapsamında Makine ve
Ekipman Alımlarının Desteklenmesi Programı, kırsal
alanda Belirlenen bazı tarımsal makine ve ekipman alımlarına yönelik yapılacak
harcamalarının belirli oranlarda hibe olarak finansmanı yoluyla, tarım sektörünün ihtiyaç duyduğu tarım alet
ve makine altyapısı yönünden güçlendirilmesi gelir ve sosyal standartların
geliştirilmesi, ayrıca, tarımsal faaliyetler için
geliştirilen yeni teknolojilerin üreticiler tarafından kullanımını
yaygınlaştırarak; daha kaliteli ve pazar isteklerine uygun üretim yapılmasını
sağlamak, zor şartlarda ve bedenen çalışan üreticilerimizin işlerini
kolaylaştırmak ve üretim maliyetlerini düşürerek uluslararası düzeyde rekabet
edebilir bir düzeye getirmek amacıyla uygulamaya
konulmuştur. http://www.tarim.gov.tr/TRGM/Sayfalar/Detay.aspx?OgeId=143&Liste=Duyuru
Programın yatırım konuları ise aşağıdaki gibi belirtilmiştir:
(1) Program
aşağıdaki kırk bir adet yatırım konularını kapsar:
a) Anıza doğrudan ekim makinesi,
b) Arıcılık makine ve ekipmanı,
c) Balıkçı gemilerinde soğuk depo,
ç) Balya makinesi,
d) Bahçe traktörü,
e) Biçer bağlar,
f) Biçerdöver ürün hasadında kullanılan verim ölçer
kiti,
g) Canlı balık nakil tankı,
ğ) Çayır biçme makinesi,
h) Çeltik fide dikim makinesi,
ı) Çiftlik
gübresi dağıtma makinesi,
i) Dal
parçalama makinesi,
j) Diskli
tırmık,
k) Dip kazan,
l) El traktörü,
m) Fındık toplama makinesi,
n) Fındık ,mısır ,çeltik,ayçiçeği ve kabak çekirdeği
kurutma makineleri,
o) File sisteminin kurulması,
ö) Güneş kolektörü,
p) Kimyevi gübre dağıtma makinesi,
r) Mibzer,
s) Mini yükleyici,
ş) Motorlu tırpan,
t) Pamuk toplama makinesi,
u) Pancar söküm makinesi,
ü) Patates söküm makinesi,
v) Pülverizatör,
y) Sap parçalama makinesi,
z)
Sap toplamalı saman makinesi,
aa)
Silaj makinesi,
bb)
Sıra arası çapa makinesi,
cc)
Su ürünlerinde buzlama makinesi,
çç)
Su ürünleri için kuluçka dolabı,
dd)
Süt sağım ünitesi ve soğutma tankı,
ee)
Süt analiz cihazı,
ff)
Tambur filtre,
gg)
Taş toplama makinesi,
ğğ)
Tarım römorkları,
hh)
Toprak frezesi,
ıı) Yem hazırlama makinesi,
ii) Zeytin hasat makinesi.
Hibe destek miktarı bireysel
üreticiler için 50 000 TL, Birlikler için 100 000 TL limitlidir. Başvuru süresi
09 Haziran 2014 tarihinde dolacak olan Programdan yararlanmak isteyen Bozcaada’lı
üreticiler ve birlikler başvuru yapabilirler. Başvuru proje ve evraklarının hazırlanmasında istekliler, Bozcaada'lılar Derneğinin gönüllü danışmanlığından yararlanabilirler.
25 Nisan 2014 Cuma
Bozcaada Bilim Politikası
Bilim kalkınmanın ve gelişmenin
temeli ve anahtarıdır. Bilimsel çalışma
için çekim merkezleri oluşturma ve destekleme; bilimsel bulgulardan günlük
yaşamın her alanında yararlanma yönünde politikalar geliştirebilen ülkeler
gelişmiş diye adlandırdığımız ülkelerdir.
Bilimin ve bilimsel çalışmaların
katma değer yaratma işlevini keşfeden ülkeler ve bölgeler ekonomik
sonuçlarından en çok yararlanan, bunun yanında ve sonucunda sosyal ve kültürel
cazibe alanlarına dönüşmüşlerdir.
“Avrupa kültürü”, “Amerikan kültürü”,
“Uzakdoğu kültürü” dediğimizde anlaşılan şey, bu coğrafi bölge ya da ülkelerin
yaşamlarının her alanı ile ilgili yapılan ve bilgimize sunulan - tanıtılan
sonsuz sayıda bilimsel çalışmadır.
İyi tarif edilmiş ve oluşturulmuş
bir bilim politikası ülkelerin – toplumların – bölgelerin ve şehirlerin
ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine katkı sağladığı gibi tanıtımında saygın
bir isim sahibi olması sonucuna yol açmaktadır. Dünya ölçeğinde pek çok
örnekleri mevcut.
Tüm bu genel bilinenleri
aklımızda tutarak, Bozcaada ölçeğinde ve Bozcaada’nın gelişmesinde “bilim”
enstrümanından nasıl yararlanılabilir’in tartışılmasında yarar bulunmaktadır.
Akla gelebilecek il itiraz
Bozcaada’da bir üniversitenin bulunmamasıdır. Bozcaada’da bir üniversitenin
olmaması ilk bakışta bir dezavantaj gibi görünmektedir. Diğer yandan, tek bir
akademik birime sahip olmak yerine pek çok akademik birim – Türkiye ve
dünyadaki üniversiteler – için ilgi ve cazibe merkezi olmak gibi bir avantaj
söz konusu olabilir – değerlendirilebillinirse…
Bu avantajı sağlamanın ilk adımı
uygun altyapının oluşturulması olabilir. Bu altyapının olmazsa olmaz iki temel
alanı bulunmaktadır: arşiv ve fiziksel altyapı.
Bozcaada, Ege Adaları ve bölge
ile ilgili yazılmış binlerce kaynak bulunmaktadır. Bu kaynakların elektronik ve fiziksel ortamda
derlenerek bir Bozcaada Kütüphanesi oluşturulması, Amerika’daki “Kongre
Kütüphanesi” iddiasında olmayacaktır, ancak araştırmacılar için önemli bir
çekim merkezi ve ada için gelir kaynağı niteliğini taşıyacaktır. Bozcaada’nın
daha çok araştırma konusu olmasını sağlayacaktır.
Fiziksel alt yapı koşulu, bir
proje kapsamında, araştırma için Bozcaada’ya gelecek araştırmacılar için
öncelikle barınma, ofis, iletişim ve laboratuvar imkânlarının sunulduğu bir
merkez aracılığı ile oluşturulabilir. Oluşturulan bu fiziksel alt yapı
özellikle lisansüstü tez çalışmalarında araştırmacılar, yerel yönetim ve sivil
toplum kuruluşlarınca ilgili alanlarda burs, proje desteği gibi araçlarla
desteklenebilir. Örneğin Bozcaada’nın endemik üzüm çeşitleriyle ilgili bir
çalışmanın Bağcılar Kooperatifince desteklenmesi gibi.
Bu tür bir altyapı ve destek
olmaksızın Bozcaada ile ilgili yapılmış
26 adet tez çalışması bulunmaktadır.
Bu çalışmaları yapan araştırmacılar oldukça elverişsiz koşullarda ve
fazlaca kurumsal destek alamadan bu çalışmalarını yapmışlardır. Alanlara göre
yapılan çalışmaların dağılımı aşağıdaki gibidir:
Alan
|
Sayı
|
%
|
Yıllar
|
|
Arkeoloji , Arkeoloji-denizcilik (1)
|
2
|
7.69
|
1993, 2006
|
|
Biyoloji/ Genetik
= Mikrobiyoloji(1)
|
4
|
15.38
|
1995-2012
|
|
Çevre Mühendisliği
|
2
|
7.69
|
97,06
|
|
Turizm(5)/Turizm işletme(1)/Coğrafya-turizm(2)
|
8
|
30.80
|
2002-13
|
|
Jeodezi ve Fotogrametri
|
1
|
3.84
|
2003
|
|
Sosyoloji/tarih
|
1
|
3.84
|
2006
|
|
Peyzaj Mimarlığı
|
2
|
7.69
|
2007-08
|
|
Botanik
|
1
|
3.84
|
2008
|
|
Ziraat
|
1
|
3.84
|
2008
|
|
Mimarlık
|
1
|
3.84
|
2010
|
|
Enerji -mühendislik
|
1
|
3.84
|
2012
|
|
Gıda- mühendislik
|
1
|
3.84
|
2012
|
|
Uluslararası ilişkiler
|
1
|
3.84
|
2012
|
|
Toplam
|
26
|
100
|
Tablodaki dağılım esasında Bozcaada’nın önceliklerinden
birinin bilim politikasının oluşturulmasına işaret etmektedir.
Bozcaada kültüründen söz ederken
Bozcaada’nın uzak ve yakın tarihi, geçmiş ve şimdiki sosyal yaşamı, ekonomisi,
çevresi, coğrafyası, denizi ve sualtı kaynakları, bağcılığı ve tarımsal
potansiyeli, insan gücü kaynakları gibi pek çok alanda çalışma bulunmamaktadır.
Dağılımda çarpıcı olan olgu yapılan çalışmaların üçte birisinin turizm ile
ilgili olmasıdır. Ancak turizme altyapıyı oluşturan adanın diğer alan ve
sektörleri ile ilgili çalışmaların sayısı az, bazılarında ise hiç
bulunmamasıdır. Bu haliyle turizm, jeolojik etüdleri yapılmamış, temelleri
atılmamış bir eve benzemektedir. Bir deprem ve kuvvetli fırtınada bu ev yerle
bir olabilir ve Bozcaada açıkta kalabilir.
Bozcaada’nın bir bilim
politikasının olması tam da bu nedenle gereklidir. Bozcaada’nın tüm paydaşları
ile oluşturacakları Bozcaada Vizyonunun gerçekleşmesini destekleyecek bir bilim
politikası ile Bozcaada’da araştırılması istenen alanlar belirlenir ve
desteklenir. Bozcaada’da oluşacak
bilimsel bilgi birikimi sezona ve deniz-kum-güneşe bağlı kalmaksızın tüm bölge
için çekim merkezi olmasına yol açacak ve ekonomik-sosyal-kültürel gelişmesine
katkı sağlayacaktır. Bozcaada bunu gerçekleştirecek potansiyele sahiptir.
19 Nisan 2014 Cumartesi
Seçim ve Sonrası
“İlk işimiz, siyasetin bir yarış
olmadığını ve amacının karşısındakini yenmek olmadığını kabul etmemiz gerekir. Siyaset
yoluyla somut hedef ve yolları tartışarak, doğru olanı bulmak ve buna ulaşmak
için hangi kadroların daha uygun olacağına karar vermek gerekir.” (M. Kaynak,
Dönemeç, Truva, 2009)
Bozcaada Belediye Başkanlığı ve
Belediye Meclisi seçimleri bitti.
Seçim sürecinden önce, aday
gösteren partilerin Bozcaada ile ilgili somut hedef ve yolları kendi içerisinde
tartıştığını, doğru olanı bulmak ve buna ulaşmak için hangi kadroların daha
uygun olacağına karar verdiğini söyleyemeyiz.
Kazanan partinin, kadrolarını
biraz daha demokratik yolla - sandıkla seçmiş olması bu gerçeği
değiştirmemektedir.
Seçime giren hiçbir siyasi parti,
Bozcaada ile ilgili bütünsel, kapsayıcı, geleceğe yönelik ekonomik ve sosyal,
somut bir hedef oluşturamamıştır. Adayların paylaştıkları hedefler, çeşitli
kesimlerin ihtiyaçlarına yönelik nokta hedeflerdir ve genellikle “yapı” ile
ilgilidirler. (Pekmez fabrikası, çok amaçlı salon gibi).
Bu nokta hedeflerin eksiği,
sağlam bir fizibilite çalışmasına dayanmamaları ve genel gelişme yönü
içerisindeki yerleri, anlamları ve işlevleri ile ilgili bir modele
oturmamalarıdır. Hangisinin, diğerinin girdisi ya da çıktısı olacağına ilişkin
ya da aralarındaki bağlantı ve ilişkilerini, bütünselliğini içermemesidir.
Seçim sonucundan, Bozcaadalı
seçmenin “12 ay yaşanan bir Bozcaada” genel söylemi yönünde tercihini
kullandığı görülmektedir. Bu söylemin
ölçülebilir tek bir parametresi bulunmaktadır: zaman - 12 ay…
Hedef olabilmesi için başka
ölçütlerin tarif edilmesi gerekmektedir:
Kimler 12 ay adada yaşayacak?
Hangi sayıya ulaşılırsa 12 ay
yaşanan bir ada olduğunu kabul edeceğiz?
“Yaşanan”dan kastımız nedir?
Yaşam kalitesi göstergeleri hangileridir?
Ne kadarlık bir ekonomik büyüklük
temel alınacaktır ve girdileri ne olacaktır, hangi kalemlerden oluşacaktır?
Farklı sosyal kesimlerin 12 ay
yaşam kalitesini güvence altına alacak sosyal model ne olacaktır?
Sezon dışı göçü önleyecek hangi
cazibe ve çekim alanları, hangi yöntem ve araçlarla kullanılacaktır?
Tüm bu soruların birbiriyle
ilintisi kurulmuş, tarif edilmiş cevapları henüz bulunmamaktadır.
Seçimin zamanlamasının getirdiği –
sezon öncesinde bulunma – gibi bir zorunluluk ve denilebilir ki talihsizlik, yerel
yönetime yukarıdaki sorulara cevap arama ve bulma fırsatı vermeden turizme
odaklanma zorunluluğunu dayattı.
Bozcaada için turizm önemli bir
sektör.
Çok tartışılması gereken bir
sektör.
En önemli sektör müdür?
Bilmiyoruz.
En önemli sektördür dediğimizde, “Bozcaada
bir tatil köyüdür” dememiz lazımdır.
Geçmişe baktığımızda, Bozcaada hiçbir
zaman bir “tatil köyü” olmadı ama 12 ay yaşayan 4-5 bine varan nüfusa sahipti.
Dünyadaki hiçbir “tatil köyünde”
12 ay yaşam olmaz. Olsa olsa daha uzun sezon olur.
Var olduğundan beri Bozcaada’nın temel
ekonomik sektörü tarım ve balıkçılık-süngercilikti.
Sosyal yaşamın çimentosu esnaf,
zanaatkarlardı.
12 ay yaşamanın sürdürülebilmesi 12
ay yaşayan insanların günlük ihtiyaçlarını uygun bir düzeyde karşılanmasından
geçmektedir.
Sadece “turizme hizmet veren”
esnaf ve sanatkarlar 12 ay adada yaşamın çimentosu olmaktan uzak olacaklardır. 12
ay yaşama katkıları olmayacaktır.
Terzi, berber, kuaför, ayakkabı
tamircisi, beyaz eşya servisi, sinema salonu, oyun salonu, kıraathane, mandıra,
pastahane, fırın, bakkal, çorbacı, lokanta, çayhane, müzisyen, oto tamircisi,
marangoz, tesisatçı gibi esnaf ve zanaatkar işletmeleri 12 ay yaşayanlara
hizmet vermek üzere desteklenirse 12 ay yaşam mümkün olacaktır. Bunun altyapı
ve araçlarının geliştirilmesi gerekir.
Kamunun, yerel yönetimin
düzenleyici rolü bu alanda çok önemlidir. Bu rolü ile ilgili adada iyi ve kötü örnekleri
mevcuttur.
Elektrikçi için verilen yer
büfeye, tuhafiye’ye verilen yer kafeye dönüşebilmektedir. Gerekçe ilk anda makul
gibi görünmektedir – kamunun zarara uğratılmaması, idareye gelir sağlanması,
emsal kira uygulanması… Ancak kamu çıkarı ya da kamu yararı salt gelir elde
etmek gibi dar biçiminde yorumlanamaz.
Göçün önlenmesi, 12 ay günlük
yaşamın sürdürülebilmesi amacıyla kamu gelirinden vazgeçebileceği gibi, aksine
destekleyici düzenlemeler yaparak sosyal ve ekonomik dokuyu tahripten korumalıdır.
Kamu olmasının anlamı da zaten budur.
Bu anlamda iyi örnek ise,
fiyatları tarif edilmiş; 12 ay herkes için açık mahalli idare tesisidir.
Servisini, menüsünü, hizmetini, performansını eleştirebilirsiniz. Eleştiriler varsa bunları sistematik olarak değerlendirip
iyileştirmek yönetimin temel görevidir. Şikâyetler
varsa, bunlar yönetimin ihmalidir. Ancak var olan eleştirilebilecek performans,
temel gerçeği değiştirmemektedir: 12 ay herkes için açık, sıcak, fiyatları
herkes için ulaşılabilir kamusal hizmet veren bir işletme.
İyi yönetilirse, performansı da iyi olur…
Bu örneklerin Bozcaada’da hızla
çoğaltılmasına şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır.
Örneğin Bozcaada Belediyesi, 06.03.2011
tarih ve 27868 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Mahalli İdareler Bütçe İçi
İşletme Yönetmeliğinde tarif ettiği statü ile Salhane olarak bilinen binayı
Bozcaada Belediyesi Sosyal Tesisi olarak hizmete hemen açabilir. Belediye
Başkanının seçim öncesinde bu yönde zaten taahhüdü vardı.
Arka denizdeki işletmelerin “turist”
dediğimiz konuklara yönelik sezon/fiyat hizmetleri
nedeniyle Bozcaada’da 12 ay yaşayan halkı için ulaşılamaz olan arka deniz, günlük
yaşamda ulaşılabilir hale gelir. Daha
10-15 yıl öncesine kadar tüm adalıların, yaşlısı-genci-çocuğunun denize girdiği
arka deniz bir belediye işletmesi ile tekrar eski günlerine döner.
Böyle bir işletmede kritik nokta
şu: gerçekten belediye işletmesi olması…
Yüksek kiralar karşılığında,
hizmet fiyatlarının yüksek olmaması; Ayşe teyze, Ahmet Amca için de ulaşılır
olması…
Lokanta olmaması, onlar adada
yeterince var zaten.
Ama herkesin, sabah çayını da
denizi seyrederken çayını yudumlaması, tostunu yemesi, denize girdikten sonra gazozunu
yudumlaması, akşamüstü patates kızartmasıyla birasını içmesi, gece yemekten
sonra da kahvesini içmesine imkân verecek bir tesis.
Bozcaada Belediyesi böyle bir
işletmede beş-altı personeli çalıştırabilecek kapasitededir.
Bozcaada’da bağcılık ve
şarapçılık sektörü, Bozcaada’nın bütünsel kapsayıcı hedeflerinde bir alt
strateji düzeyinde değil, aksine vizyonunun; “ne olmak istiyoruz”u tarif eden
temel ifadesinin içinde mutlaka yerini bulmak zorundadır. Tenes’ten beri, binyıllardan beri var olan bu
sektör tercih dışında bırakılamaz. Bırakmak isteseniz bile, ada sizi bırakmaz,
buna izin vermez…
Turizm gibi, bu sektörün de
esaslı biçimde tartışılması gerekmektedir.
Bağ alanımız, bağ stokumuz nedir?
Kontrolsüz biçimde dikimi yapılan
farklı cins üzümlerin yerli endemiklerle etkileşimi nedir?
Gen ve diğer tescilleri yapılmış mıdır?
Bankası oluşturulmuş mudur? Bölgeler tarif edilmiş midir?
Regülasyonlar ne olmalıdır?
Büyük bağcının sorunları
nelerdir?
Küçük bağcının açmazları nedir?
Şarap üreticileri ne tür bir
desteğe ihtiyaç duyarlar?
Ürün işleme çeşitleri,
yöntemleri, kapasitesi nedir ve ne olmalıdır? Hangi adımlara ihtiyaç var?
Üretim ve pazarlama strateji ve
politikalarında kime hangi görev ve roller düşüyor?
Bozcaada’nın geleceğe ilişkin senaryosu
nedir?
Tüm bu sorular cevap bekliyor…
Bireysel değil, işletme bazında
değil, sektörel ölçekte değil, Bozcaada ölçeğinde cevaplar…
Bütünsel cevaplarda uzlaşmadan ne
bireysel, ne işletme ne sektörel düzeyde 12 yıl yaşayan bir Bozcaada var
olabilir…
Cevaplar aranırken tüm kesimlerin
görüşleri, ihtiyaçları ve talepleri dikkate alınmalıdır.
Küçücük adada kimlik tarifi
yapılırken dışlamalar da büyük olmakta…
Örneğin, sayıları hiç de az
olmayan, adada “yazlık” evi olanları hangi kategoride değerlendiriyoruz?
“Turist” mi değil mi?
Adalı mı değil mi?
“Yazlıkçı”, “İstanbullulaaa”
diyoruz…
Peki adada kışın kaç kişi var?
Kışlık evi “İstanbulda” değil de,
Çanakkale’de olan ve kendini “adalı” olarak tarif edenler de yazlıkçı değiller
mi? Onlara da yeni bir kategori başlığı açıp “Çanakkalelileee” mi diyeceğiz?
Kazancını adadan temin etmeyen,
ülkenin farklı şehirlerinde yaşayan ancak adada da evi olan birçok insan var.
Adada bir ay, üç ay, sekiz ay yaşayarak ada ekonomisine çok ciddi katkılar
sağlamalarının ötesine adaya bir katkıları daha var:
Pek çoğu kazanç sağlamak bir
tarafa, ciddi harcamalar yaparak sahip oldukları arazilerin, bağların bakım
masraflarını karşılayarak bağları ayakta tutuyorlar ve istihdam sağlıyorlar.
Bunlara da kulak verilmeli ve bu
çabalarında kurumsal destekler sağlanmalıdır.
Adada evi olan “İstanbullular”, sağlıktan mimariye, sanayicilikten hukuka pek
çok alanda uzmanlık, yetkinlik ve güce sahip insanlar.
Bunlara da kulak verilmeli ve
bunlardan kurumsal destekler sağlanmalıdır.
Bir de “Bayramıçlılar” var…
Özellikle Bozcaada’nın yaşadığı
travmatik kitlesel göç sonrasında ekonomisine çok büyük katkı sağlamış ve sağlamaya
devam eden kesim.
Bunlara da kulak verilmeli ve kent kültürüne,
Bozcaada kültürüne uyumlarında desteklenmelidirler.
Bozcaada’da dışlama değil,
birlikte yaşama zamanı…
Ama önce uzlaşma, sonra doğru yöntem ve araçlar…
5 Nisan 2014 Cumartesi
Bozcaada 30 Mart 2014 Yerel Seçim Sonucunu Okumak
Bozcaada yerel yönetiminde çeyrek
yüzyıldır devam eden yönetim çizgisi 30 Mart yerel seçimi ile değişti.
Seçim sonucu üzerinde iki kesimin
tutumu ve oy verme davranışı belirleyici ve etkili oldu: gençler ve kadınlar.
Bu ikisi, süregelen yönetim
anlayışının en az dikkate aldığı kesimler idi.
Gençlerin; sosyal alanda daha
fazla yer alma talebi, ekonomik alanda yer almalarına karşın karar alma
mekanizmalarında hak ettiklerini düşündükleri yer talebi, gelecek kaygılarını
giderecek önlemlere yönelik talepleri, yorgun ve yıpranmış yönetimce görülemedi
ve okunamadı…
Gençlerin tercihi, yaşça
kendilerine yakın hissettikleri, benzer ilgileri bulunan ancak bunlardan
önemlisi, aynı dili konuşan ve iletişim kurabileceklerini düşündükleri figür yönünde
oldu.
Gençlerin seçim üzerindeki diğer önemli etkileri, ailelerinin üzerindeki dönüştürücü etkileridir. Aileler,
geleneksel seçmen davranışlarından gençlerin etkisi ile farklı davrandılar.
Gençlerin heyecanından etkilendiler.
Kadınların; yirmi beş yıl
öncesine göre Adadaki ekonomik faaliyetlerin yürütülmesinde çok daha etkin hale
gelmesi ile artan özgüvenleri ile ortaya çıkan talepleri görülemedi.
Ekonomik alanda neredeyse bir
adım öne geçmelerine karşın karar alma mekanizmalarında yer bulamadılar; hatta yirmi
beş yıl öncesinde kalan, “bir adım geride” muamelesi gördüler…
Kadınların, “gerçekten
ulaşabilecekleri”; otoriteye değil eşitliğe dayalı bir iletişim kurabilecekleri,
kendilerini birey olarak algılayacak ve cevap verecek, en çok da güven
duyacakları bir figüre olan ihtiyaçları tercihlerinde etkili oldu.
Bozcaada’da geleneksel olarak
aynı yönde davranan büyük aileler bu seçimde tercihlerini farklı adaylar için
kullandılar. Hem aileler hem aile içi tercih farklılaşmaları nedeniyle “belirleyici
büyük aileler blok’u” dönemi kapandı denilebilir. Şaka yollu ifade edilecek
olursa, Bozcaada “çekirdek aileye” geçiş yaptı ve “feodaliteyi yıktı”.
Sosyolojik olarak ve siyasal
davranış açısından en muhafazakâr kesim olan esnafın büyük bir çoğunluğunun
korkusunu yenerek değişime karar vermesinin en önemli nedeni adalet duygusunun
zedelenmiş olmasıdır. “Birilerinin kayırıldığına” ve bu “birilerinin kendisi
olmadığına” ilişkin algılarıdır. Kuralların herkes için eşit biçimde işlemediği
her yerde bu duygunun gelişmesi kaçınılmazdır ve bu duygu Bozcaada’da bu
seçimlerde belirleyicilerden biri oldu.
Bu yerel seçimde “istanbullu”
oyları da tercihinde değişikliğe gitti. Bu tercih farklılığında, belediye
hizmetlerindeki yetersizliklerden çok Bozcaada’nın doğal ve kentsel çevresi ile
ilgili duyulan ve yoğunlaşan kaygılar belirleyici oldu.
Yöntem ve süreç açısından bakıldığında, seçim
sonucunu belirleyen önemli etmenlerden birisi ekip çalışması olmuştur. Çalışma
ekibini oluşturanların niteliklerinin kompozisyonu ve performansı, uyumu, yaratılan
sinerji, ekibin bir bütün olarak seçmenlerin algısı üzerinde etkili olmuştur. Bu
açıdan değerlendirildiğinde, Bozcaada’da “yalnız kahraman kovboy” dönemi
kapandı denilebilir. Bozcaada’lı seçmen tercihini “kişi”den değil, ekipten yana
kullanmıştır.
Önceki seçimlere göre partiler ve
adaylar seçmenlerle daha fazla iletişim kurmuşlardır.
Ada içi ve ada dışı toplantılar,
odak grup toplantıları, yüz yüze görüşmeler ve aile ziyaretleri ile yoğun bir
iletişim trafiği yaşanmıştır. Etkili olan ise iletişimin sıklığı değil içeriği
ve biçimi olmuştur.
Bozcaada’lı seçmen ayrıştırıcı,
kırıcı, sert, tehditkâr mesaj ve üsluba rağbet etmemiş; bütünleştirici, kucaklayıcı,
sorunları doğru tanımlayan, iletişime açık mesajların kendisine ulaşmasına izin
vermiştir.
Bozcaada’daki 30 Mart 2014 yerel
seçimlerinde Bozcaadalı seçmenlerin tercihlerine yön veren taleplerini üç
kelime ile nitelendirmek gerekirse, bu kelimeler: ulaşılabilirlik, samimiyet ve ciddiyet’tir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)