23 Şubat 2011 Çarşamba

Sevmek yeter mi? - Adnan Filiz

Hepimizin ortak bir yanı var: Bozcaada’yı çok seviyoruz.
Buna “Bozcaada fanatikliği” de denebilir.
Peki, neden seviyoruz bu rüzgârlı Ada’yı?
Temiz denizi, sanayi kirinden uzak havası, deli rüzgârı, bağları, zeytinlikleri, orada burada kalmış bir tutam ormanı, dar yolları, taş evleri, denizcilere göz kırpan fenerleri, yamaçlardaki taşlara tutunmaya çalışan kekikleri, taa Ceneviz’lerden kalma kalesi, yat limanı için mi?
Yoksa belli bir düzeyli kültürü bulaştıran ve her gün daha az sayıda kalmalarının hüznünü şimdiden yaşatan Rum asıllı vatandaşlarımız yüzünden mi?
 Aynı ayna gibi yakınsan yakın, uzaksan uzak, tutarsızsan tutarsız, sevecensen sevecen, Ege’nin bütün sıcaklığını ve konukseverliğini yansıtan, yerli halkın sadeliği için mi?
Bütün kültürünü biriktirerek bunu Bozcaada’nın kültüründe eritip, yerliye yabancıya birer kır çiçeği buketi gibi hizmet sunan, olağan üstü sayılabilecek nitelikteki işletmecileri nedeniyle mi?
Bozcaada’nın sanat ve kültür adası olmasını yaratan sanatçıların varlığıyla mı?
Bu nedenleri çoğaltarak sıralamak mümkün.
Çünkü bu listenin uzunluğunu oluşturan her öğe, çok kişiye sesleniyor ve de bu “Ada Fanatizmi”ni yaratıyor.

                                                                       ***
Dikkat ederseniz sıralamada yer alan her özellik, insanların kentlerden kaçmasına neden olan bozuklukların panzehiridir.
Sevginin nedeni; Bozcaada’nın farklılığıdır.
Ve Ada Sevdalıları’nın en büyük korkusu;  Bozcaada’nın gelişim rüzgârlardan etkilenip, kaçılan kentlere benzemesidir.
O halde Bozcaada sevgisi tek bir sorumluluğu gündeme getiriyor: Denizin ortasında olmanın  avantajı  ile bugüne kirlenmeden  ulaşabilen  Ada’nın,  yaşadığımız kentlere benzemesini engellemek…

                                                                   ***
Şu anda tehlikenin sınırındayız.
Çizgiyi aştığımız anda Bozcaada özelliğini yitirecek, sıradan bir Ege Kasabası’na dönüşecektir.
Duyarlı olup “severken öldürmez”  ve de Adayı tüm değerleriyle korursak, küçük Ada, halkı için bir refah aracı, ziyaretçilerine cennet, sorumluğunu yerine getirenlere gurur kaynağı olacaktır.
Korumanın yasal ve öncü sorumluluğu yerel ve genel yönetimlerde.
Belediye Başkanları yol için örneğin Arnavut kaldırımı ya da parke taşı yerine asfaltı yeğlerse… Kaymakamlar da bu Ada herhangi bir Anadolu ilçesi gibi yapılaşma, kalabalıklaşma, sanayileşme ile zengin olur derse…
Adanın bağları, şarapçılığı, balıkçılığı ihmal ve ziyan edilirse…
Ada büyük rantlara ve de özelliklerine karşıt amaçlara açılırsa…
İşte o zaman Bozcaada “yok” olur.
Bozcaada Türkiye’de tektir.
Adada imara, bağcılığa, şarapçılığa, balıkçılığa, yerel motiflerle bezenmiş turizme titizlenmemiz, bunlara sahip çıkmamız gerekiyor.
Yerel ve genel yönetimlerin yasal sorumluluğunun önünde,  bizlerin yani Bozcada Sevdalıları’nın sorumlulukları  en önde yer alıyor.
Lütfen dikkat!

Hiç yorum yok: