Şimdi ya da ileride, 1980’lerden
sonrası için Ada’nın özellikle turizmi ve ekonomisi ile ilgili yazılacak başarı
öykülerinin başlangıcı Mehmet Dinçoğlu ile olacak.
Her başarılı lider-girişimci gibi
seveni de sevmeyeni de çok olan ancak seveninin de sevmeyeninin de bu
özelliklerini teslim eden ve saygı duyulan, takdir edilen “bir yalnız adam”.
Adadaki ticaret yaşamına
manifaturacılıkla başlayıp beyaz eşya ticareti ile devam eden Mehmet
Dinçoğlu’nın bu çalışma dönemi ile ilgili pek çok anekdot mevcuttur. Ancak
birisi, onun tüm iş yaşamı boyunca devam eden bir kişilik ve iş adamı
özelliğini çarpıcı biçimde anlattığı için aktarılacaktır:
“İstanbullulardan” biri, yeni
yaptırdığı evi için Mehmet Bey’den bir buzdolabı alır. Sözleştikleri saatte
kapı çalınır. Buzdolabını alan kapıyı
açar ve sadece Mehmet Beyi görür.
Buzdolabını ikinci kata çıkaracak çalışanlar nerede, diye bakınırken
Mehmet Bey kocaman buzdolabını sırtladığı gibi ikinci kata tek başına çıkarır,
ambalajını dikkatlice çözdükten sonra prize takar ve çalıştırır. Buzdolabını satın alan için “alışılmış
patronlardan” birisi değildir karşıdaki…
“Çalışanlarından çok çalışan
patron” ve “hastalık derecesinde ayrıntıcı ve titiz patron” çizgisi küçücük
“manifaturacı dükkanından” bugün Adanın en büyük turizm işletmesi olan Çapraz
Tatil Köyüne kadar hiç değişmedi…
Sıradan
“ayrıntıcı-mükemmelliyetçi” insanların en sık yaşadıkları maluliyetlerinden
birisi ayrıntıya dalınca bütünü görememeleridir; ayrıntılarda kaybolmalarıdır.
Bu nedenle ulaşılabilir vizyondan çok ulaşılamayacak ütopyalarla yaşarlar.
Vizyon oluşturabilen ve gerçekleştirebilenler ise sıradan insanlara göre fark
yaratan öncüler ya da bir diğer deyişle liderlerdir…
Mehmet Bey’in Bozcaada Turizmi
ile ilgili öngörüsü, henüz adaya yazın tek tük gelenlerin olduğu 80’li yıllarda
Antik Pansiyon ile işe başlamasını sağladı.
Beş odalı, yüz yıldan fazla geçmişi olan tarihi bir evden oluşturulan,
tertemiz, küçücük bir pansiyon. Turizm
eğitimi, işletme eğitimi, turizm işletmesi eğitimi, girişimcilik eğitimi
almamıştı… Ama içgüdüleri ve doğuştan getirdiği özellikleri, “devam” diyordu…
Devam etti…
Sonra Star Hotel eklendi. Biraz
daha büyük. Biraz daha profesyonel. Adanın ilk kaloriferli oteli. “İnsanlar yaz
dışında da gelsin” diyordu…
Ama gerçekçi bir hesap kitap
adamıdır aynı zamanda Mehmet Bey. Dağınıklığın kontrol ve işletme güçlüğü
yarattığını gördü. Herkesin “deli bu
adam” dediği şeyi yaptı: her ikisini de
sattı ve o güne kadar Adalılar için hiç alışılmadık, görülmemiş bir adım attı:
Tekirbahçe’nin “gevenlikleri içine” hotel yapmaya başladı.
Gündüzleri çalışan işçilerle
beraber ve onlardan çok daha fazla çalışarak geven söktü, taş taşıdı, tesisat
yaptı, duvar ördü, ağaç dikti, çarşaf ütüledi… Gevenliğin yerinde modern bir
turizm işletmesi oluştu. Geceleri ise artık en büyük yardımcısı büyük kızının
turizm yüksek lisans kitaplarını okudu…
Ve bir daha “deli bu adam”
dedirtti…
Onca emek – ailece onca emek sarf
ettikleri emek sonucu yapılan tesisi yıktı…
Daha da büyümek için yıktı…
Profesyonel olmak için yıktı…
O güne kadar içgüdüleriyle ve
deneyimleriyle oluşturduklarının ekonomi ve işletme biliminin söyledikleri
açısından rantabl olmadığını, yatak kapasitesini arttırmaz ise profesyonel
olunamayacağını okudu ve gördü…
Yıktı ve adanın ilk profesyonel
turizm işletmecisi oldu…
Profesyonel olması sadece yatak
kapasitesini arttırmakla olmadı tabi ki.
Turizm eğitimi olan, yabancı dil
bilen personel istihdam etti.
Personelin eğitimlerini devam
ettir(mekte)di…
Personeli ve müşterileri için
servis aracı sağladı. Personelinin sigortasını eksiksiz ödedi ve en önemlisi,
personeli için lojman sağlayarak personel devir hızını düşürdü. Bu da hizmette
sürekliliği temin ettiği gibi hizmet kalitesinin sürekliliği ile doğal olarak
sonuçlandı…
Bitti mi?
Bitmedi…
Birçok insan yetinip “ben oldum”
derken Mehmet Bey vizyonunu geliştirmeye devam etmekte…
At çifliği…
Agroturizm…
Spor turizmi…
Çalışan arıtma tesisi…
Bazıları sadece hayal kurarken o
hem hayal kurup hem gerçekleştirmekte.
Binlerce engel, çengel,
kıskançlık sıradan insanları çoktan bezdirecek ve adadan kaçıracakken Mehmet
Dinçoğlu için adeta “lüzümlu” motivasyon kaynağı gibi…
Kendisinin belki de en severek
kabul edebileceği etiketlerden birisi herhalde “Özde Bozcaada Milliyetçisi”
olacaktır. Mütevazi yaşamından hiç ödün vermeden, vücudu ve aklı ile çalışarak
hakkıyla kazandığı her kuruşu “karşıya” değil, “Tekirbahçe Gevenliğine”
yatırdığı için. Bıkmadan usanmadan Bozcaada sevdasını dinlemeye hazır herkesle her
zaman paylaşmaya hazır olduğu için… Bozcaada’ya en büyük ve en güzel turizm
tesislerinden birini önünde örnek olmadan, örnek olarak kazandırdığı için…
Yazının başında, Mehmet Bey için
kullanılan “bir yalnız adam” tanımlaması sizi şaşırtmasın. Serüveninde, başından
beri Mehmet Dinçoğlu’nun en büyük destek ve dayanağı, “kader ortağı” ve varlık
sebebi kuşkusuz Fatma Öğretmen, Aslı Hanım, Ezgi Hanım ve Özgün Bey’dir.
Mehmet Dinçoğlu’nun yalnızlığı,
lider-girişimci yalnızlığıdır.
Tanıma şansına sahip olduğum 1996
yılından beri düşündüğüm ve söylediğim; Ada’da Mehmet Dinçoğlu’ndan on Mehmet
Dinçoğlu daha olsaydı Ada’nın kaderi ve görünümü şimdi çok daha başka olurdu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder