3 Kasım 2011 Perşembe

Çayır'da Çatlak

Belediye Meclisinin 1:25 binlik imar planı görüşmeleri ve kararında Çayır mevkiinin bir bölümünün imara açılması mecliste ve siyasi parti gruplarında çatlak yarattı.

Kaymakamlığın Çayır'da sörf okulu açma talebi nedeniyle bir bölümü imara açılan Çayır'da bir meclis üyesinin arazilerinin bulunması tartışma yarattı. Arazi sahibi meclis üyesi oylamaya katıldı ancak tartışmalar bitmedi.

Geçmiş dönemlerde de bazı meclis üyelerinin arazilerinin imara açılması örneklerinin bulunması ve tarımsal nitelikteki yerlerin "konut alanı" olarak açılması ancak uygulamada "hoteller bölgesi"ne dönüşmesi konunun hassasiyetini arttırıyor. "Adada ev sıkıntısı var, insanlar oturacak ev bulamıyor" bahanesiyle, onlarca "ev görünümlü" otel ya da "otel görünümlü" ev inşaa edilmekte ama "oturacak ev" bulma sıkıntısı devam etmektedir.  Hiç bir şekilde güneş görmeyen ve ısıtılamayan 40 m2  "deliklerin" ev olarak bin lira gibi, bu ülkenin asgari ücretinin çok üstünde paralarla kiraya verilebilmesi ayıp ve insafsızlığın ötesinde ciddi ama üstü örtülerek konuşulmayan sorunlara işaret etmektedir.

Dikkat çeken bir diğer husus siyasi partilerin içerisinde görüş ayrılıklarının su yüzüne çıkmasıdır. Daha önceki yazılarda da konu edildiği gibi, adada faaliyet gösteren siyasi parti örgütlerinin Bozcaadaya ilişkin politikalarının olmaması bu oylamada da su yüzüne çıktı.

Fiili durum şu: Hangi partiden olursanız olun, yerel seçimlerde hangi partiye oy vermiş olursanız olun, seçtiğiniz temsilcileriniz alınan kararlarda sizleri değil, sadece kişisel görüşlerini ve çıkarlarını temsil etmektedirler. Çünkü  Bozcaadanın imar düzenlemesiyle ilgili parti ilçe örgütlerinin üyeleriyle ve seçmenleriyle belirlediği ortak bir görüşü bulunmamaktadır. Kooperatif, dernek gibi sivil toplum kuruluşlarının da öyle. Dolayısıyla seçilen meclis üyelerinin oylamadaki kararlarını bağlayan ortak bir parti görüşü bulunmamaktadır.

Bu çıplak ve acı gerçek, meclis üyelerini suçlamak için kaldırdığımız parmaklarımızın aslında onları değil biz seçmen ve adalıları işaret ettiğini bir kez daha göstermektedir. Seçim süreciyle sınırlı kavgalar ve iddialar sorunları çözmüyor. Sorunlarla ilgilenmek, takip etmek, sürekli tartışmak ve çözüm üretmek gerekiyor. Çünkü çözülme biçimleri doğrudan adadaki günlük hayatımızla ilgili.

Önemli ve hayati bir davanız olduğunu düşünün. Sizi temsil etmek üzere bir temsilci - avukat ya da dava vekili tayin ediyorsunuz. Bundan sonra da o davayla hiç ilgilemiyorsunuz, inisiyatifi tamamen ona bırakıyorsunuz. Alacağınız sonuç tamamıyla o kişinin becerisi ve iyiniyetine ya da beceriksizliği ve kötü niyetine bağlı olacaktır. Ve o zaman her ne kadar feryat figan etseniz de, şikayet etme hakkınız kalmıyor.

Beğenmeyenler olabilir. İçeriği tartışılabilir de. Ama mevcut sistemimiz demokrasidir ve demokrasi vatandaşların ortak sorunlarının çözümünde aktif katılımını öngörmektedir.  Seçimden seçime temsilci seçmekle yetindiğinizde ne sistemi ne de kişileri suçlayarak sorumluluktan kurtulamadığınız gibi sorunlar da çözülmüş olmuyor. "Ne kaa ekmek o kaa kofte".

Durum bu.

Hiç yorum yok: