3 Ekim 2010 Pazar

Bozcaada Koruma İmar Planı Tartışılırken - Son

Aynı başlığı taşıyan ilk üç yazıdan ikisi güncel, bilimsel yöntemlerle ve çok emekle yapılmış iki tez çalışmasının sadece sonuç bölümleri idi. Bozcaada ile ilgili yapılan daha yüzlerce bilimsel tez ye çalışma var. Rüzgarından antik dönem kıyı yapısına, bozcaada sikkelerinden karıncalarına, toprak yapısından turizmine, sosyal yapısından üzümlerine kadar birçok bilimsel çalışma.

Yazılardan birisi de sevgili hemşerimiz, değerli iktisatçı, bilim adamı ve ülkemizin gördüğü en değerli bürokratlardan biri olan Bilsay Kuruç'a ait.  Bozcaadanın kimliğine ve ruhuna ilişkin tespit ve uyarılarının yer aldığı bir yazısı. Kuşkusuz bu nitelikte daha binlerce Bozcaada yazısı ve onlarca çok değerli kitap bulunmaktadır. 

Bilimsel çalışmalardan bazıları- sevgili Çiğdem Ayhan Kaptan'ınkinde olduğu gibi, son derece ayrıntılı ve teknik yetkinlik nitelikleriyle doğrudan koruma imar planı esasları olarak hatta planın alt yapısı olarak kabul edilebilecek niteliktedir. Peki bunca bilimsel çalışmaya rağmen neden Bozcaadanın hala bir koruma planı yok?

Usul ve takvim açısından baktığımızda, yasakoyucu belediyelere 30 Haziran 2006 yılına kadar bu panları hazırlamayı emretmişti. Daha sonra bu tarih iki defa uzatıldı. Yani son tarih 30 Haziran 2008 idi. Bu tarihe kadar koruma imar planı hazırlamayan belediyelerin imar ile ilgili izin yetkileri plan hazırlanıncaya kadar donduruldu.

Bozcaada Belediyesi bu takvim içerisinde koruma planını hazırlamadığı için bu süreden beri imar ile ilgili başvuruları kabul edememektedir. Taa ki plan hazırlanıncaya kadar.

Yasal sürenin bitiminden iki yıl geçti. Prosedür geregi yapılması gereken halka açık toplantılar yeni yapılmaktadır. Bir hayli itirazların olması kaçınılmaz.  Süreç ağır ve aksak da olsa işlemeye başladı.

Sürecin bu ve bundan sonraki aşamasında asıl önemli olan noktalar ve endişeler şunlardır:

Bu blogdaki Stadtluft macht frei! yazısında bir kısmına işaret edilen Bozcaadanın toplumsal alt gruplarının farklı olması çok doğal beklenti ve talepleri nasıl uzlaştırılacak; bu uzlaşma ile bilimsel ve teknik gereklilikler nasıl bağdaştırılacaktır?

Bu uzlaşı bir ya da birkaç kesimin taleplerine ya da populizme mi kurban edilecek yoksa gerçek bir uzlaşı mı olacak?

Bu uzlaşı, "şimdi ve burada" ihtiyaçlarına mı yoksa 50 yıl sonrası Bozcaadanın ihtiyaçlarına mı cevap verecektir? 

Bu endişeleri Bozcaadalı ya da değil Bozcaada ile bir biçimde dokunuşu olan herkesin duyması doğaldır ve zaten de duyması gerekmektedir.  Yapılacak olan tercihler Bozcaadanın geleceği ve gelecekteki kimliği olacaktır. Bu tercihler duygu ve akıl dengesini zorunlu kılmaktadır, çünkü duygusuz bir akıl akılsız bir duygu kadar tehlikelidir. Herkese ama herkese kulak verilmelidir. Bağcısına, turizmcisine, işçisine, mimarına, memuruna, bilim adamına, ev hanımına, esnafına, çocuğuna... Özellikle de  sürekli adada yaşayanına...

Turizm bilimiyle uğraşanların haklı bir uyarıları bulunmaktadırlar turizmin geliştiği yerlere ilişkin olarak: Gündelik hayatın sekteye uğradığı yerler artık bir yerleşim değil bir tatil köyü olmaktan öteye gidemez diye. Bağcının bağına gidemediği, ev hanımının ekmeğini almak için işgal edilmiş sokaklardan geçemediği, işçinin memurun gürültüden sabaha kadar uyuyamadığı, hastanın kalabalıktan gemiye binemediği, yaşlının karşıdan karşıya geçemediği, çocukların top koşturacağı yerlerin otoparka dönüştürüldüğü, çatısını kapısını penceresini onarmak için insanların yıllarca izin beklediği bir bir plan gerçekten Bozcaadanın sonu olur.

Bozcaadanın imar planı salt teknik bir çalışma değildir. Bozcaadanın sosyal projesidir aynı zamanda. Ekonomik, ekolojik ve tarihi sonuçları olacak bir sosyal proje. 

Hiç yorum yok: