7 Aralık 2011 Çarşamba

Bak şu Domuzun Yol Açtıklarına...

Bundan önceki yazıda, Bozcaada'da avcılar tarafından vurulan domuz konu edilmişti.

Domuzun vurulması ile ilgili bazı gelişmeler bu avın Bozcaada tarihine 2011 yılındaki "Domuz Vakası" olarak geçeceğe benziyor.

Av ile ilgili haberlerden sonra bir grup hayvansever  domuza sahip çıkarak onu vuran avcılarla ilgili şikayette bulunmuşlar. Domuzun vurulması ile ilgili olarak avcılar yapılan şikayetlere istinaden "karakolluk" olmuşlardır.

Bu durumda insanın aklına izaha muhtaç birçok soru gelmektedir:

Yaban domuzlarının uzun mesafeler yüzerek seyahat edebildiklerini biliyoruz. Yani karşıdan yüzerek gelmesi ihtimal dışı bir durum değil. Ancak gerek ormanların gerekse onların beslenmelerinde tercih ettikleri ekili alanlar karşı kıyıda çok daha fazladır;  dolayısıyla ada tercih edecekleri cazip bir yer değildir onlar için. Kaldı ki domuzlar sosyal bir yaşam sürdüren hayvanlardır ve sürüler halinde yaşarlar. Vurulan domuz yüzerek adaya geçmiş olsaydı bunu sürüsü ile birlikte yapardı. Adada bir sürü bulunmamaktadır ve bu durum domuzun adaya özellikle GETİRİLDİĞİNİ düşündürtmektedir.

Ne geçmişteki kayıtlarda ne de ada faunası ile ilgili araştırmalarda, ne de eski adalıların anılarında adada yaban domuzunun varlığına ilişkin bir bilgi ve bulguya rastlanmamaktadır. Öyleyse bu domuzu adaya KİM getirdi? (Bildiğiniz gibi adaya geçmişte birileri tavşanlardan kurtulmak için tilki getirmişlerdi.)

Bu soruyu bir tarafa bırakıp, başka sorulara geçelim.

Teknik olarak bakıldığında, av sezonu şu anda açık bulunmaktadır. Domuzun vurulduğu gün av yasağı yok.  Vuran avcılar adada herkesin, ya da ilgili olanların bildiği kişilerdir ve nizami belgeli avcılardır. Yani "suç" oluşturan bir durum yok. Ayrıca yine tanıyanların bildiği gibi bu avcılar "hayvan düşmanı" değil, aksine   hayvanları seven birer "hayvan dostudurlar".  Peki o zaman niçin şikayet edildiler?

Kuşkusuz ki yaban domuzları verdikleri zarar kadar doğaya sayılamayacak kadar çok yararları olan hayvanlardır. Buna rağmen ülkemizin hemen hemen tüm bölgelerinde ve genellikle "sürek avı" ile bu hayvanlar avlanmaktadır. Acaba bu avlanma bölgelerinde avlandıkları için kaç avlanan domuz ve kaç avcı ile ilgili yasak zamanları hariç tutarsak, şikayet olmuştur?

Adadaki avlanan domuz ile ilgili şikayette bulunanlar diğer yerlerde avlananlar ile ilgili de şikayette bulunmuşlarmıdır? Öyle ya, "adanın domuzu" kıymetli de "elin domuzu" şikayete değer değilmidir? Hayvan sevgisi "adadaki domuz" ile mi sınırlıdır?

Adada, her ilk bahar ve yaz ayında hayvan katliamları yaşanmaktadır. İçimiz elvermediğinden bu katliamlara ilişkin resimlere burada yer verilmeyecektir. Ama arzu eden olursa kuşkusuz paylaşılır. Bu katliam adada herkesin gözü önünde yapılır ve adada yaşayan herkes buna şahit olur.

Adaya "turist" akını ile birlikte tüm yolların üstünde ve kenarlarında, otobanda gittikleri hızla seyreden araçların ezdiği, vurduğu, çarptığı; öldürdüğü ya da sakat bıraktığı kirpi, kaplumbağa, yılan, tavşan, kedi, köpek ve baykuşlara rastlarsınız.  Bunların sayısı öyle azımsanacak ya da küçümsenecek gibi de değildir.  Ancak ne bir uyarı levhasına rastlarsınız ne de bu konuda yapılan bir şikayete, ne de verilen bir cezaya...

Adadaki GERÇEK hayvan sevenlerin bildiği ve yaşadığı bir diğer büyük sıkıntı "MEVSİMLİK" hayvan sevenlerin yol açtığı faciadır. Kedisini, köpeğini adaya getirip terk edenlerden geri kalan zavallı hayvanlar, ya da doğa içinde hayatını sürdüren hayvanları "tatil süresince" sahiplenerek tatil bitiminde terk edivererek ve çaresiz bırakanlar...

Tüm bunları göz ardı edip ya da yok sayıp, tepki göstermeyip, şikayette bulunmayıp, örgütlenerek önlemler almayıp sadece vurulan - keşke vurulmasaydı - zavallı bir domuz için şikayette bulunmak çok inandırıcı ve samimi gelmiyor açıkçası...




 

Hiç yorum yok: