Yerel seçimlerin yaklaşması ile
birlikte Bozcaada belediye başkanlığı ve meclisi için kulisler ve çalışmalar
başladı.
Her ne kadar seçim partiler
arasında gerçekleşecek olsa da aslında gerçek yarış zihniyetler arasında gerçekleşecektir.
İşin ilginç yanı kişi ve gruplar
arasındaki zihniyet farklılıkları yanında bireylerin kendi zihniyetlerinde yaşadıkları
çatışmaların da bu yarışta asıl belirleyici olacağı gerçeğidir.
Toplumsal ölçekteki zihniyet
kavgası “değişim” ve “statüko” arasında gerçekleşmektedir.
Bozcaada’da mevcut çıkar ilişkileri
ve alanları zaman zaman yaşanan “gözden geçirmelere”, “yeni ekleme ve
çıkarmalara” rağmen çeyrek yüzyıldır niteliği değişmeden devam etmektedir.
Bu ilişki ağı ve alanında
olanların yaşadığı “mutsuzluğa” rağmen ona tutunmaları ve devam ettirme yönünde
“parmak kaldırmaları” değişimin doğasında olan belirsizlikten duydukları derin
korku ve endişedir.
İşi muhasebeye vurduklarında, “ufak
tefek (bazen büyük) açıklarını idare eden” mevcut durumun artısı, “geçimini
temin etme”ye yetmesidir. Ancak “statüko”nun
doğasında da değişimin doğasında olduğu gibi derin korku ve endişeler yaratan zorlamalar
bulunmaktadır.
“Ufak tefek (bazen büyük)
açıklarını idare eden” statüko itaat beklemekte, yeri gelince tehdide başvurmakta,
şeffaf olma gibi bir kaygısı bulunmamakta ve en önemlisi yeni ortaya çıkan
durumlar ve ihtiyaçlara cevap verememektedir.
İşin daha tehlikeli olan boyutu ise
değişimin karşısında dururken “Bozcaada’nın değerlerini ben koruyorum”
kalkanını, onları nasıl yok ettiğini “es” geçerek kullanmasıdır.
El altından “düşman” yaratmasıdır
– “üç-beş kişi”, “aynı kişiler”, “istanbullular”,“rantçılar”, “enteller” v.b…
Bozcaada’nın mevcut durumunun
nedeni bunlarmış gibi…
Kararları bunlar verip uygulayıp sürdürürlermiş gibi…
Bu zihniyetin en büyük korkusu ve
endişesi, çeyrek yüzyıldır Bozcaada’nın fiziksel, sosyal ve ekonomik altyapısının
gelişmesini engellemeleri nedeniyle hesap verecekleri korku ve endişesi
değildir.
Bozcaada gelişmek zorundadır.
Daha 70-80 yıl öncesinde yaz kış beş bin nüfusu barındıran ve geçindiren
Bozcaada’dır. Üstelik bu kadar ünlü değilken ve turizmi yokken…
Bozcaada sadece kendi
kaynaklarını ve değerlerini kullanarak eşsiz bir gelişme ve kalkınma
potansiyeline sahiptir. Ama Bozcaada, dünyada pek çok örnekleri mevcut olan “kaynakları
çok ama gelişmemiş ülke”de olduğu gibi bu kaynakları kendisi için
kullanamamakta, gelirini ve gençlerini diğer şehirlere transfer etmektedir.
Kestirmeden söylemek gerekirse bunun nedeni kötü yönetim.
Bozcaada’lı çocuklar, Bozcaada’lı
gençler boş zamanlarını değerlendirecek tiyatro istiyor, sinema istiyor, futbol
dışında da spor alanları istiyor, eğlence yerleri istiyor, ücretsiz internet
ulaşımı istiyor, sosyal kulüpler istiyor, meslek kursları istiyor, hobi
kursları istiyor, gelecek istiyor…
Bozcaada esnafı sezon dışında da
insanlar adada yaşasın, turizm sezonu uzun olsun istiyor; işadamları yatırım
yapmanın “deveye hendek atlatmaktan” kolay olmasını istiyor, bağcı üzümü para
etsin istiyor, işçi insanca koşullarda yaşasın istiyor, memur iş dışında
uğraşlar istiyor, yaşlılar ilgi istiyor…
Bozcaada’lılar ulaşım uygun
fiyata olsun istiyor, lağım suları içerisinde oturmasınlar istiyor, patlak
borulardan asbestli ve çok pahalı su içmesin istiyor, çevre zarar görmesin
istiyor, Bozcaada’nın sahip olduğu yetkilerin kullanılmamasından dolayı
Çanakkaledeki kurullarda sürünmesin istiyor, işlerinin hızlı halledilmesini
istiyor, kuralların herkes için eşit uygulanmasını – yani adalet istiyor, isimsiz
ihbarlar sonucu gelen cezalarla değil işlerinin düzgün yapıldığı ve doğru
düzgün yol gösterilerek yapılmasını istiyor, sıkıntıya düştüğünde muhatap
bulsun istiyor, kendisine kulak verilmesini ve sorunlarının çözülmesini
istiyor, ayırımcılık – kayırımcılık olmasın istiyor, kapalı kapıların arkasında
alınan kararları bilmek – yani şeffaflık istiyor …
Tüm bu isteklerin nedeni şimdiye kadar karşılanmamış
ve karşılanmıyor olmalarıdır.
Çeyrek yüzyıldır “cek-cak”, “daydı-dıydı”
larla taleplerin karşılanmamış olmasıdır.
Karşılanmasına yönelik yaklaşımların ve yapıların oluşturulmasına niyet bile edilmemiş olmasıdır.
Tüm bu istekler Bozcaada’nın korkularından
sıyrılıp gelişmesi, potansiyelini kullanması gerektiğini söylüyor.
Nasıl ve ne yönde?
Bu sorunun cevabı, bir sonraki
yazının konusu olsun…
1 yorum:
Çok güzel bir yazı, Bozcaada'yı bu kadar güzel gözlemleyip burada yaşayan insanların duygu ve düşüncelerine tercüman olunmuş diye düşünüyor ve böyle yazıların Bozcaada'nın tarihine ışık tutacağı inancını taşıyorum.
Yorum Gönder