4 Aralık 2013 Çarşamba

Seçimin Gerçek Tarafları


Yerel seçimlerin yaklaşması ile birlikte Bozcaada belediye başkanlığı ve meclisi için kulisler ve çalışmalar başladı.

Her ne kadar seçim partiler arasında gerçekleşecek olsa da aslında gerçek yarış zihniyetler arasında gerçekleşecektir.

İşin ilginç yanı kişi ve gruplar arasındaki zihniyet farklılıkları yanında bireylerin kendi zihniyetlerinde yaşadıkları çatışmaların da bu yarışta asıl belirleyici olacağı gerçeğidir.  

Toplumsal ölçekteki zihniyet kavgası “değişim” ve “statüko” arasında gerçekleşmektedir.

Bozcaada’da mevcut çıkar ilişkileri ve alanları zaman zaman yaşanan “gözden geçirmelere”, “yeni ekleme ve çıkarmalara” rağmen çeyrek yüzyıldır niteliği değişmeden devam etmektedir.

Bu ilişki ağı ve alanında olanların yaşadığı “mutsuzluğa” rağmen ona tutunmaları ve devam ettirme yönünde “parmak kaldırmaları” değişimin doğasında olan belirsizlikten duydukları derin korku ve endişedir.

İşi muhasebeye vurduklarında, “ufak tefek (bazen büyük) açıklarını idare eden” mevcut durumun artısı, “geçimini temin etme”ye yetmesidir.  Ancak “statüko”nun doğasında da değişimin doğasında olduğu gibi derin korku ve endişeler yaratan zorlamalar bulunmaktadır.

“Ufak tefek (bazen büyük) açıklarını idare eden” statüko itaat beklemekte, yeri gelince tehdide başvurmakta, şeffaf olma gibi bir kaygısı bulunmamakta ve en önemlisi yeni ortaya çıkan durumlar ve ihtiyaçlara cevap verememektedir.

İşin daha tehlikeli olan boyutu ise değişimin karşısında dururken “Bozcaada’nın değerlerini ben koruyorum” kalkanını, onları nasıl yok ettiğini “es” geçerek kullanmasıdır. 

El altından “düşman” yaratmasıdır – “üç-beş kişi”, “aynı kişiler”, “istanbullular”,“rantçılar”, “enteller” v.b…

Bozcaada’nın mevcut durumunun nedeni bunlarmış gibi… 

Kararları bunlar verip uygulayıp sürdürürlermiş gibi…

Bu zihniyetin en büyük korkusu ve endişesi, çeyrek yüzyıldır Bozcaada’nın fiziksel, sosyal ve ekonomik altyapısının gelişmesini engellemeleri nedeniyle hesap verecekleri korku ve endişesi değildir.

Bozcaada gelişmek zorundadır. Daha 70-80 yıl öncesinde yaz kış beş bin nüfusu barındıran ve geçindiren Bozcaada’dır. Üstelik bu kadar ünlü değilken ve turizmi yokken…

Bozcaada sadece kendi kaynaklarını ve değerlerini kullanarak eşsiz bir gelişme ve kalkınma potansiyeline sahiptir. Ama Bozcaada, dünyada pek çok örnekleri mevcut olan “kaynakları çok ama gelişmemiş ülke”de olduğu gibi bu kaynakları kendisi için kullanamamakta, gelirini ve gençlerini diğer şehirlere transfer etmektedir. Kestirmeden söylemek gerekirse bunun nedeni kötü yönetim.

Bozcaada’lı çocuklar, Bozcaada’lı gençler boş zamanlarını değerlendirecek tiyatro istiyor, sinema istiyor, futbol dışında da spor alanları istiyor, eğlence yerleri istiyor, ücretsiz internet ulaşımı istiyor, sosyal kulüpler istiyor, meslek kursları istiyor, hobi kursları istiyor, gelecek istiyor…

Bozcaada esnafı sezon dışında da insanlar adada yaşasın, turizm sezonu uzun olsun istiyor; işadamları yatırım yapmanın “deveye hendek atlatmaktan” kolay olmasını istiyor, bağcı üzümü para etsin istiyor, işçi insanca koşullarda yaşasın istiyor, memur iş dışında uğraşlar istiyor, yaşlılar ilgi istiyor…

Bozcaada’lılar ulaşım uygun fiyata olsun istiyor, lağım suları içerisinde oturmasınlar istiyor, patlak borulardan asbestli ve çok pahalı su içmesin istiyor, çevre zarar görmesin istiyor, Bozcaada’nın sahip olduğu yetkilerin kullanılmamasından dolayı Çanakkaledeki kurullarda sürünmesin istiyor, işlerinin hızlı halledilmesini istiyor, kuralların herkes için eşit uygulanmasını – yani adalet istiyor, isimsiz ihbarlar sonucu gelen cezalarla değil işlerinin düzgün yapıldığı ve doğru düzgün yol gösterilerek yapılmasını istiyor, sıkıntıya düştüğünde muhatap bulsun istiyor, kendisine kulak verilmesini ve sorunlarının çözülmesini istiyor, ayırımcılık – kayırımcılık olmasın istiyor, kapalı kapıların arkasında alınan kararları bilmek – yani şeffaflık istiyor …

Tüm bu isteklerin nedeni şimdiye kadar karşılanmamış ve karşılanmıyor olmalarıdır.

Çeyrek yüzyıldır “cek-cak”, “daydı-dıydı” larla taleplerin karşılanmamış olmasıdır.

Karşılanmasına yönelik yaklaşımların ve yapıların oluşturulmasına niyet bile edilmemiş olmasıdır.

Tüm bu istekler Bozcaada’nın korkularından sıyrılıp gelişmesi, potansiyelini kullanması gerektiğini söylüyor.

Nasıl ve ne yönde?


Bu sorunun cevabı, bir sonraki yazının konusu olsun…

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir yazı, Bozcaada'yı bu kadar güzel gözlemleyip burada yaşayan insanların duygu ve düşüncelerine tercüman olunmuş diye düşünüyor ve böyle yazıların Bozcaada'nın tarihine ışık tutacağı inancını taşıyorum.