28 Nisan 2015 Salı

Çok Eğleneceğiz Çocuklar...

Tam bir yıl önce yaşadığımız ve paylaştığımız endişeler, ete kemiğe büründü...

(Bu blogda, Seçim ve Sonrası başlıklı yazı, http://tenedos-bozcaada-tenedos.blogspot.com.tr/2014/04/ilk-isimiz-siyasetin-bir-yarsolmadgn-ve.html)

Ama olsun, çok eğleneceğiz çocuklar...

Bozcaadalı gençler, bir eğlence mekanına nihayet kavuştular.  Çok eğlenecekler...

Tabi eğlence yerinin ihale edilmesi ile sadece gençler eğlenmeyecek,

Tüm Bozcaadalıların da eğlenmesi yakın...

Hatta, 27 Nisan tarihini her yıl anmak üzere kutlama programına almak ve eğlencelerle kutlamak gerek...

Neden mi?

Çok kaba bir hesapla (ortalama 80 m2  karelik bir kapalı alan, aylık kira 40 binden) kamu binalarının aylık metre kare kira bedeli 500 TL.

Yaşasın zenginleşen Bozcaada...

Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur...

Bu emsal fiyat derhal diğer tüm kamu kiracılarına - başta belediye olmak üzere, özel idare ve hazine mülklerine de - uygulanmalıdır Bozcaada'da.  Uygulamayan, kamuya zarar verir konumundadır ve buradayız...

Topladığımız kira bedelleri ile yeni eğlence mekanları yaparız, onları da 1500 den kiraya veririz.

Sadece gençler eğlenecek değil ya, biraz da ebeveynleri ve "büyükleri" eğlensinler...

Kuşkusuz Bozcaada'nın sahip olduğu böyle değerli bir eğlence yerine ülkemizin ve dünyanın çok değerli  başka "gençleri ve büyükleri" de gelecek haliyle eğlenmeye...

Öyle ya, "adamızın tertemiz çocukları ve gençleri" ile eğlenmek üzere her yerden tertemiz aileler çocuklarını onlarla birlikte eğlensinler diye ellerinden tutup adaya getirecekler...

Gelenlere de rica ederiz, "bizim çocukları" üzmezler; eğlence bu ya, düşüp üstlerini başlarını kirletmelerine izin vermezler, kollarlar beraber eğlenirlerken; bizi kıracak halleri yok, abiyiz, hatırımız kalır...

Bozcaada'nın makus talihi değişecek; gelen turist profili de değişecek ve çok değerlenecek, çok eğlenceli olacak her bakımdan...

Sıkıcı orta yaş, çekilmez ileri yaş, sorunlu yalnız kalmak isteyen genç yaş'lara ve orta-üst gelir gruplarına mensuplarından nihayet kurtulacak Bozcaada turizm sektörü...

Tabi özel sektör de çok eğlenecek.

Kamunun malının metre karesi 500 ise, özelinki 1500 dür.

Romantik ya da maceraperest "küçük bir sahil kasabasında küçük bir restoran ya da pansiyon" işetme hayali ile gelen büyük şehir kaçkınlarının kiraları ödeyemeyip kaçma devri bitecek...

Paralar peşin, kırmızı meşin...

Ödeyebilenler gelecek ve onlar bekliyorlar eğlence mekanlarını, eğlenceye katılmak için...

Hep beraber, kamusu özeli; evlerimizi, dükkanlarımızı kiraya vercaaz, eğlenmemize bakcaaz...

Çok eğlencaaz dadalar çooook...

Eğlenceye katılmayan üç-beş içi geçmiş, kapısını bacasını kapatıp evinde otursun!

Çok da rahatsız olurlarsa, arıza çıkarmasınlar, evini barkını satıp gitsinler!

Mülkleri para edecek artık, gitsin başka yerde sahil kenarında otursunlar; her gün bir tabak para yese, bitiremezler zaten o paraları...

Hepimiz genciz, hepimiz eğleneceğiz; eğlence lazım bize eğlenceeeee.....



Son söz, Bozcaadalı olmayan bir "akılsız-talihsizin" sözü:

Hepimiz bu dünyaya cesur, güvenilir ve açgözlü olarak geliriz. Çoğumuz sadece açgözlü olarak kalırız. Mc Laughlin








29 Ocak 2015 Perşembe

Herbokolog

1999 yılında, Cornell Üniversitesinden iki araştırmacı, David Dunning ve Justin Kruger daha sonra adlarıyla anılacak bir bilişsel bozulmayı, tanımlayan bir makale yayınladılar. Bu çalışmalarıyla 2000 yılının psikoloji alanındaki  "Ig Nobel" ödülünü aldılar.

Çalışmanın esin kaynağı, McArthur Wheeler adlı bir banka soyguncusu idi. 

McArthur yüzüne limon suyu sürerek bir banka soydu. Bankayı soyarken, çok rahattı çünkü yüzüne limon suyu sürmüştü... Limon suyu görünmez mürekkep olarak kullanılanılabildiğinden, kendi yüzünü de bankanın kameralarından gizleyeceğine, yani kameralara görünmez olacağına emindi… 

İki psikolog, Dunning ve Kruger, McArthur’un bu ilginç hikayesini araştırmaya karar verdiler. İlgilerini çeken şey Wheeler’in bilgisiz olduğu bir konuda kendisinden nasıl bu denli emin ve özgüvenli olduğu idi…

Bu olayı inceleyen yazarlar üç noktanın dikkat çekici olduğunu söylemektedirler:

1) Hayatın pek çok alanında başarı ve tatmin; bilgi, bilgelik ve kavrayışa bağlıdır.

2) Hayatın çeşitli alanlarında uyguladıkları stratejiler ve bilgileriyle insanlar büyük ölçüde farklılaşırlar ve farklı başarı düzeylerine sahip olurlar. Bazı bilgi ve stratejiler sağlamdır ve beklenen sonuçları getirirler; bazıları ise, Wheeler’ın limon suyu hipotezi gibi, kusurludur ve istenmeyen sonuçlara yol açarlar.

3) İnsanlar başarı ve tatmin için belirledikleri stratejilerde becerikli ve yeterli değillerse, bu onlara iki yönlü bir yük getirir: a) Bu insanlar hatalı sonuçlara ulaşır ve talihsiz seçimler yaparlar. b) Yetersizlikleri ise onları bu durumu anlamaktan alıkoyar; tıpkı Wheeler gibi, iyi bir şey yaptıkları şeklinde hatalı bir inanca sahip olurlar.

Dunning durumu şöyle açıklıyor:

"İlginç olan şudur: birçok durumda, bilgisizlik insanları beceriksiz, şaşkın ya da temkinli yapmaz. Aksine, bilgisizler “cahil cesareti” diyebileceğimiz aşırı bir özgüvene sahiptirler. Bunun nedeni de onların bilgi gibi algıladıkları bir durumdur. 

"Cahil zihin tamamen boş bir kap değildir;  uygunsuz veya yanıltıcı yaşam deneyimleri, teoriler, gerçekler, sezgiler, stratejiler, algoritmalar, yöntemler, metafor ve önsezilerden oluşan bir bulamaç ile doludur, ama ne yazık ki bunlar ona, çok yararlı ve doğru bilgi gibi görünürler.– diyor Dunning.

Yale Tıp Fakültesi nöroloji profesörü Steven Novella, "Dunning-Kruger’in Dersleri" adlı makalesinde bu etkiyi şöyle anlatır:

"Bizler dünyayı anlamlandırmaya çalıştığımızda, mevcut bilgilerimiz ve paradigmalarımızı işe koşarız; fikirler geliştiririz ve onları doğrulayacak bilgileri sistematik olarak arar ve toplarız. Fikirlerimizle çelişen ya da zıtlık taşıyan bilgileri ise istisnalar olarak reddederiz. Bu deneyimleri elediğimizde ise zihnimizde “sahte” bir bilgi oluşmaktadır.  Dunning-Kruger’in tarif ettikleri etki, bizlerin edindiği bu yanlış ya da sahte bilgilerimize yüksek bir değer biçmemizi açıklıyor. Belirli bir alandaki yetkinliğimiz ya da vasıflarımız ne kadar az ise bilimsel olmayan ve asılsız bilgi ve inançlarımızı o kadar daha fazla inatla ve güvenle savunuruz….  

İnsanların kendi yeteneklerini değerlendirme konusunda kusurlu olmalarının farkındalık ve üst-biliş (meta-cognition) yetisinin olmaması ile açıklanabileceğini; “ortalama-üstü etkisi” denilen bir etkinin bu olumsuz durumda rol oynayabileceğini düşünen Dunning ve Kruger; yetenek, üst-biliş (meta-cognition) ve şişirilmiş öz-değerlendirme ilişkisini test eden dört hipotez geliştirmişler ve sınamışlardır. Bu hipotezler sırasıyla:

1) Yetkinliği düşük olan bireyler, nesnel ölçütlerle karşılaştırıldığında, kendi beceri ve performanslarını olduğundan çok daha yüksek tahmin etmektedirler.

2) Yetkinliği düşük olan bireyler, üst-biliş (meta-kognitif) becerilerin yokluğundan da muzdariplerdir; yüksek bir yetkinliği gördüklerinde, onu anlamada yetersizdirler.

3) Yetkinliği düşük olan bireyler, kendi performanslarının gerçek düzeyini anlama konusunda başarısızdırlar.

4) Yetkinliği düşük olan bireyler yine de kendi eksikliklerini anlayabilirler; ama bu paradoksal biçimde ancak onların daha yetkin hâle getirilmeleri ve meta-kognitif becerilerinin geliştirilmesiyle mümkündür.

 Yazarlar bu 4 hipotezi sınamak için Cornell Üniversitesi’nde bir dizi deneyle doğruluğunu sınamışlardır. Araştırma sonunda dört tahmin de analitik bulgularla teyit edilmiştir. Yazarlara göre, “az yetkin olma” (cahil olma) durumu, sadece kişilerin yetersiz performans göstermelerine yol açmamakta, daha da kötüsü, söz konusu kişilerin performanslarının kötü olduğunun farkına varmalarına da engel olmaktadır…

Tüm bu söylenenler, grafiksel olarak ifade edildiğinde görünüm aşağıdaki gibidir:



Grafikte de görüldüğü gibi, bir alanda yetkinlik arttıkça kişinin kendi ile ilgili özdeğerlendirmesinin eğrisi önce düşmekte ve sonra tekrar artmaktadır ancak düzeyi, “cahil”in özdeğerlendirmesine asla ulaşamamaktadır.  

Etkinin birkaç olası nedeni vardır: 

Bunlardan biri, başkalarının cehaletini kendimizinkinden daha kolay fark etmemizdir; bu nedenle de kendimizin ortalamanın üstünde olduğumuz yanılsamasına kolaylıkla kaptırırız ki gerçek durum hiç de öyle olmayabilir...

Gerçekten bir alanda uzmansanız… Eğitiminiz ya da bir alanda deneyim elde etme sürecinizde ilerlerken bir anda ne kadar az şey bildiğinizi ve daha öğrenecek ne çok şeyin sizi beklediğini, ama öğrendikçe özgüveninizin de arttığını fark ettiğiniz anları hatırlarsınız…

Bir alanda uzmansanız, insanların işiniz hakkında gerçekten ne kadar az şey bildiğini ama daha önemlisi ne kadar az şey bildiklerinin farkında bile olmadıklarını; alanınızda daha ileri uzmanlık bilgisinin ne denli fazla olduğunu düşünün. 

Ve, sizin de tıpkı diğerleri gibi uzman olmadığınız alanlarda ne denli cahil olduğunuzu…

Dunning-Kruger etkisi sadece başkaları için geçerli değildir - herkes için geçerlidir- bizim için bile...

Bizler bilginin farklı alanlarında, aynı eğri üzerinde farklı yerlerde konumlanmış durumdayız. 

Bir ya da birkaç alanda uzman, bir başka alanda belki bilgili ama muhtemelen pek çok alanda hepimiz cahiliz…

Bu nedenle, tevazu ve olgunlukla kişisel bilgilerimize şüpheyle, başkalarının uzmanlığına da saygıyla yaklaşmalıyız.  

Hepimiz az ya da çok bilişsel önyargılardan, diğer adıyla cehaletten  muzdarip olduğumuzu - zor da olsa -  kabullenmeliyiz.  

Onları tanıyabilirsek, mücadele edebiliriz, bunun sonsuz bir çaba ve süreç olduğunu göze alarak...

Göze alamazsak ne mi olur?

Değişen bir şey olmaz. Bozcaada’da hayatımıza herbokolog olarak devam ederiz…




Justin Kruger ve David Dunning; “Unskilled and Unaware of It: How Difficulties in Recognizing One’s Own Incompetence Lead to Inflated Self-Assessments”, Journal of Personality and Social Psychology, Vol.77, Sayı:6, 1999, ss.1121-1134.