Altı üstü, ufacık ada…
İşyerleri ve konutlar, iç içe, dip dibe…
Mühim olan içindekiler.
Adada farklı kesimler var.
Kesim’den kasıt;
meşguliyetleri farklı,
beklentileri farklı, istekleri farklı, çıkarları farklı ve dolayısıyla,
davranışları farklı insan kümeleri...
Hiçbir kesim, diğerinden/diğerlerinden; daha önemli ya da
daha az önemli; daha aşağıda ya da daha üstün değildir. Her kesim
önemlidir.
Daha da ötesi, her birey ve canlı çok önemli ve feda
edilemezdir.
“Yaz geldi, üç kuruş para kazanacağız”…
Haklılar.
“Genciz, eğleneceğiz”…
Haklılar.
“Sabah erken kalkıp işe gideceğiz”…
Haklılar.
“Hastam var. Şu üç günlük dünyada huzur istiyoruz”…
Haklılar.
Hatta bazı kesimlerin “içinde de kesimler” var:
“Tatile geldik. Kafa dinlemek istiyoruz”…
Haklılar.
“Tatile geldik.
Sabaha kadar eğlenmek istiyoruz”…
Haklılar.
“Misafirlere sabah kahvaltı hazırlamak için erken yatmam
lazım ama akşam yatmak, sabah kalkmak bilmiyorlar. Gemiye yetişeceğiz diye de
erkenden kahvaltı istiyorlar”…
İşin içinden Nasrettin Hoca gibi, “sen de haklısın, sen de
haklısın” diyerek sıyrılmak, sadece masallarda mümkün.
“Kazancımız bu. Aç mı kalalım”?
Diye duygu sömürüsü ile baskın çıkmak, bencilce
kurnazlıktır.
“Kimse gelmesin. Dünyamızdan mı bezelim”?
Diye duygu sömürüsü ile baskın çıkmak, o da bencilce
kurnazlıktır.
Baskın çıkmakla, “üstünlük sağlamakla” kalıcı ve her kesimin
isteklerini karşılamak mümkün değil.
Kavga çıkar …. Ve çıkacak.
Herkesin haklı olduğu bir kavganın kazananı olmaz.
Çatışmayı çözmenin tek yolu uzlaşmaktır.
Yüzde yüz haklılık ve hak’tan diğerlerini de tatmin edecek
fedakarlıkta bulunmaktır.
Kendine bir de diğer kesimdekinin gözüyle bakıp “haklısınız,
ama ne yapalım…..” diye bencilce kurnazlığına argüman üretmekten vazgeçmeden uzlaşı
mümkün değil.
Bozcaada Belediyesi Encümeni,
26.05.2016 tarih ve madde 29 ile;
“15 Nisan – 15 Kasım tarihleri arası işyerleri kapanış
saatlerinin 03.00 olmasına, “gece saat 24.00 dan sonra faaliyetlerine devam edecek
iş yerlerimizin çevreyi rahatsız etmeyecek şekilde müzik seslerini kısarak hizmet
vermelerine”… karar vermiştir.
Bozcaada Belediye Encümeni üyelerine birkaç soru:
Kapanma saati olarak 03.00 neye göre tespit edilmiştir?
Hangi kesimlere danışılmıştır?
Örneğin, açılış saati olarak 06.00 da işletmesini (tespit
edilen açılış saati) açmak durumunda olan ve konutu 03.00 da kapanan bir
işletmenin yanında olan talihsiz işletmeci, 03.00 da uyuyup, 05.30 kalkıp mı
işletmesini açacak?
Öğle sıcağı basmadan bağına bahçesine gidip işini bitirmek
zorunda olan bağcı 03.00 da bitişiğindeki işletme kapandıktan sonra uyuyacak ve
saat kaçta işine gidecek?
Sabah 08.30 da mesaide olmak zorunda olan memur, 03.00 de karşısındaki gürültü bitince kaçta
yatmalı ki dinlenmiş olarak mesaiye başlayabilsin?
Bunlara danışılmış mıdır? Hastası ve yaşlısı olanları
sormadık zaten.
Bozcaada Belediye Encümeni, şu “çevreyi rahatsız etmeyecek
şekilde” nin şeklini de bir tarif etseydi…
O şekil, ne şekil?
Kısma, ne kadar kısma?
İşletme sahibi saat 24.00 de işletmeden dışarıya fırlayıp, çevrede
bir tur atıp “etrafta bir rahatsızlık var mı acaba”? diye kolaçan edip müziği bir
tık mı, iki tık mı kısacağına karar verecek?
Bu turlarını hangi zaman aralıkları ile tekrarlayacak?
Rahatsızlığın-varsa şiddet derecesini neye göre
belirleyecek?
Rahatsızlık derecesi ile müziğin volümünü nasıl eşleştirerek
dengeleyecek? Yoksa karakol mu dengeleyecek?
İşletmelerin kapanma saatleri denetimi ve çevrede
rahatsızlık-müzik sesi kısıklığı denetimi için kaç zabıta gece mesaisi ile görevlendirilecek?
Müzik çalacak işletmelerin (varsa, ki yönetmeliğe göre
olmalı), desibel ölçüm aletlerinin kalibrasyonunu kim denetleyecek?
Çevre Kanunu ve özellikle bu kararı ile ilgili, Gürültü Kontrol
Yönetmeliği Bozcaada Belediyesinin hukuk külliyatında mevcut mudur?
Bozcaada Belediyesi sadece işletme ve işletmecilerin
belediyesimidir?
İşletme sahibi olmayan emekli bir vatandaş olarak, benim de bir
belediyem olsun isterim.
Sabaha kadar eğlenmeye gelmeyenlere bile “hadi bak, adada
sabaha kadar eğlence var eğlensenize” diyenler kuşkusuz adalılar ve ev sahibidirler.
Ama tek sahibi değildirler. Evde başkaları da var.
Yıllar önce ne güzel özetlemişti Bilsay Hocam: Misafir
gittiği eve ayakkabı ile girilmiyorsa kendisininkilerini de kapı önünde
çıkarmalıdır…
Neyi sunarsanız, o tüketilir…
Neyi çağırırsanız, o gelir…
Bela dışında. O çağırmadan da gelir.