8 Kasım 2014 Cumartesi

Bozcaada İmar Sorunu – “Cambaza Bak” Diyene Bakma Vakti …

“Emeklilikte, şöyle küçük bir sahil kasabasında, küçük bir bahçe içerisinde, sakin doğada, küçük bir ev”….

Türk filmleri bu evi; pembe panjurları, kireç badanası, çivit mavisi kapı ve pencereleri, tenteneli perdeleri ile daha da somutlaştırmıştır…

Zaman içerisinde, bu evin imajı, bahçesinde at arabası tekerleği ve yaz kış yemyeşil çim halısı, salıncağı v.b. objelerle gelişmiştir.

Türk toplumunun, özellikle memur-beyaz yakalı kısmısının, imajı değişse de esası değişmeyen hayali bu…

Bozcaada’da, DENKO’nun ilk arsa sahiplerinden çoğu, Ankara’da görev yapan ve bu hayallerle yaşayan memurlardı.

Hayallerine yatırım yaptıklarını düşünerek 80’li yıllarda 460 kişi senelerce yer için taksit ödediler, adada en yüksek arsa vergisini ödediler; halen de ödemektedirler…

Bu 460 kişinin hayalindeki bahçeli küçük evler yapılsaydı ve her evde ortalama 3 kişi yaşasaydı, adanın nüfusu + 1500 olacaktı… O dönemdeki nüfusundan fazla…

Sonra, öyle oldu, böyle oldu, yapı izni verilmedi…

Derken, sessiz sedasız, DENKO’nun biraz yukarısında; sağında ve solunda, ona çok benzer bicimde birkaç alanın daha parselasyonu yapıldı… Açın bakın haritalara…

Çok büyük birkaç alan… DENKO’nun birkaç misli büyüklüğünde…

Bu parselasyon, tartışmalara konu olan 1/25 binlik planın içerisinde nasıl olduysa, yerini aldı…
Bozcaada için oniki-onüç bin nüfusluk öngörü ile birlikte…
Tarihin hiçbir döneminde adada yaşamamış bir nüfus öngörüsü bu…

Şimdilik evet, hiç kimse yapı yapamaz, doğru…
Ya da DENKO’da olduğu gibi, hiç yapamaz; bu da mümkün…
Yüzlerce, binlerce insan o hayalleriyle yaşar, durur; kavga eder, protesto düzenler, parti değiştirir…

Hayaller; hele gerçekleşmeyenler, insanın gözünü kör eder…
Cambazdan başkasını görmezler, “cambaza bak” diyeni hele hiç görmezler…
Üst üste, sıkışmış alanda; “460 ev içerisinde nasıl sakin bir yaşam sürülür ki” sorusu akla bile gelmez…

Bir imar kavgası başlar ve sapla saman birbirine karışır.
Olması gerekenlerle olmaması gerekenler akıl süzgecinden değil, hayal kırıklığı süzgecinden geçer.
Gerçek ihtiyaçlar ile doyumsuz iştahlar ayırt edilemez hale gelir.
Herkes sesini duyurmak ister ve kimse birbirini dinlemez…

Aslında en başta sorulması gereken soru şu:
“Cambaza bak” diyen kim?

Yani…
Parselasyonu yapılan yerler kimin?
Parselasyonu yapan kim?
Buna izin veren ve plana dahil eden kimler?
Tüm bunlar olurken, adalılara bilgi verilmiş ve sorulmuş mudur?

Bozcaada’nın sorunu, bağ evleri sorunu değildir. Bağda oturan bağına bakar.
Tesis ihtiyacı olanın, kurallar çerçevesinde bu ihtiyacı karşılanmalıdır. Çadırda üretim yapılamaz.
Yapı izni ne için verildi ise sadece o faaliyete izin verilir. Aksini yapanın da canına okunur.

Köyler için bile sorun olmayan altyapı sorunlarını çeyrek asırdır konuşmak değil, bitirmek.

Mesele gerçek ihtiyacı aç ve açıkgözlülükten ayırt edip zamanında karşılamak…
Mesele cambazla onu işaret edeni görebilmek…

Mesele sakince oturup, gerçek ihtiyaçlarımız nedir? Bunları nasıl karşılarız? diye güvenilen uzmanlara tartışmak ve yapmak.