8 Temmuz 2014 Salı

Projeler...

Proje kavramı son yıllarda hepimizin dilinde pelesenk oldu...
Mali projeler, siyasi projeler, sosyal projeler...

Bir tasarım anlamı olduğu gibi, bir kaynak sağlama aracı anlamlarında da kullanılmaktadır.
Esasında proje, bunların her ikisini de içermektedir.

Her proje, bir başlangıcı ve sonu olan faaliyetler dizisinden oluşmaktadır... Yani her proje, belli bir zaman dilimi ile sınırlıdır. Ancak her projenin amacı, kalıcı ya da sürdürülebilir bir değer ya da süreç oluşturmaktır.
Projenin tasarım aşaması da, uygulanması da eşit öneme ve ağırlığa sahiptir.

Daha somut bir alandan örnekleyecek olursak; evinizi yapan ustaların hepsi harika, ama mimar ev projenizde dev bir salon, kiler büyüklüğünde yatak odası çizmiş; tuvaleti koymayı unutmuş, ya da mutfak pencere boyunu mutfak tezgahınızdan daha aşağılara kadar indirmiş çizimde...

Kağıt ve maket üzerinde harika bir ev projeniz var... Ama inşaatınızın yapımını üstlenen kişi ve ustalar fayanslarınızı eksik ya da ters yapıştırdı, baca tuğlalarınızın arasına harç koymayı unuttu!, temele eksik demir koydu...

Her iki durumda da maddi kaybı büyük, çok mutsuz bir ev sahibi olursunuz...

Çeşitli amaçlı sosyal projelerde durum hiç farklı değil.

Özellikle AB entegrasyon sürecinde ülkemizde de doğrudan AB kurumları ya da ülke içinde Yerel Kalkınma Ajansları aracılığı ile ekonomik ve sosyal gelişme sağlanmasında, proje bazlı çalışma ve finansman yolu tercih edilmeye başlanmıştır.

Bu tercihin olumlu-olumsuz yanları ile ilgili tartışma bir yana; her ölçekte - küçük ölçekli yerelden - ülke ölçeğine kadar makro düzeyde her türlü gelişmeyi projeler aracılığı ile gerçekleştirmek günümüzde geçerli bir yöntem haline gelmiştir.

Peki bu yöntem nasıl işlemektedir?

Çok kaba bir biçimde tarif edilecek olursa, AB düzeyinde,  üye ülkeler, Birliğin çeşitli fonlarına ulusal bütçelerinden kaynak aktarmaktadırlar. Toplanan bu kaynaklar, Birlik yönetiminin saptamış olduğu önceliklere göre yine üye ülkelerce ve bu öncelikleri dikkate alan projelerin finansmanında kullanılmaktadır.

Benzer bir işleyiş ulusal düzeyde de söz konusudur - merkezde toplanan kaynaklar, merkezi yönetim tarafından saptanan önceliklere göre hazırlanan projelerin finansmanında kullanılmaktadırlar. Önceliklere uygunluğunu ve projelerin içeriğine göre uygulanmasını yerel kalkınma ajansları denetlemektedirler.  .

Ülkemiz ne yazık ki AB'ye aktardığı kaynaklar oranında ve  hakkı kadar kaynağı kullanamamaktadır.

Nedeni çok basit: yeteri kadar istenilen düzeyde - sayıda ve nitelikte -  proje üretilememesi...

Örneğin, üç yıl bağcılığın desteklenmesi ile ilgili öncelik belirleyen AB, ülkemizden bağcılık ile ilgili proje gitmediği için bize gelebilecek kaynağı italyan ya da fransız bağcıya kullandırmakta, çünkü onların bağcılık birlikleri aranılan koşulları taşıyan projelerini hazırlayıp başvurmuşlar...

Bunun yanında, ülkemizde finansmanını AB'den karşılamış çok başarılı projeler ve kurumlar da bulunmaktadır... Eskişehir Belediyesi gibi, Gelir İdaresi Başkanlığı gibi, birkaç gençlik derneğinin de içinde olduğu sivil toplum kuruluşları gibi.

Doğru tasarıma sahip ve bu tasarımı doğru biçimde ifade eden projeler için destek ve kaynaklar sadece AB ya da yerel kalkınma ajansları ile sınırlı değildir.  Doğru tasarıma sahip ve bu tasarımı doğru biçimde ifade eden projelere pek çok uluslararası resmi ya da sivil toplum kuruluşu destek sağlamaktadır.

"Doğru tasarıma sahip ve bu tasarımı doğru biçimde ifade eden projeler" kısmına vurgu yapılması tesadüfi değildir. Bir projenin tasarlanması ve yazılması, biraz ayrıntılı bir dilekçe yazılmasına benzememektedir.

Finansmanı için başvurulan bir proje, hukukta olduğu gibi "hem usul hem esas"tan değerlendirilmektedir. Bunların yanında daha pek çok değerlendirme kriteri bulunmaktadır. Projelere destek sağlayan kuruluşlar, parasını harcayacak olan mimara ve ustalara karşı son derece müşkülpesent davranan ve her şeyi, başsız çiviyi bile sorgulayan ev sahiplerine benzerler...

Bu nedenle proje hazırlamak, çok yoğun bir araştırmayı, zihinsel faaliyeti ve bir dizi tutarlı kararın verilmesini içermektedir. Proje uygulanması ise, derinlemesine bilgiyi, deneyimi, yönetim becerisini ve işbirliğini gerektirmektedir. Projenin başarısı, uygulanması sonucu ortaya çıkan "eser"in  kalıcılığı, sürdürülebilirliği ve yarattığı değerle ölçülür.

Yine daha somut örnekleyecek olursak, çok şık tasarlanmış ve sağlam inşa edilmiş bir ev yanlış yer seçimi nedeniyle hiç kullanmayacağınız, işinize yaramayacak bir ev halini alabilir. Daha geniş açıdan baktığınızda kaynaklarınızı heba ettiğiniz ve sürekli giderleri nedeniyle zarar ettiğiniz bir yapı sahibi olabilirsiniz.

Adadaki bir örnekte olduğu gibi, altyapı sorunlarını çözmeden uluslararası turizm pazara entegre olursanız ilk birkaç yıl gelecek olanların olumsuz deneyim ve izlenimleri sonsuza kadar imajınızın çıkmamacasına bozulmasına neden olabilir...

Proje bazlı çalışma ve finansman yerel ortak ihtiyaçların karşılanmasında proje süresi ve sürecinin kısa ve iyi tarif edilmiş olması nedeniyle günümüzde çok önemli ve etkili bir yöntem haline gelmiştir. Bu etkiyi sağlayan şey, büyük ya da küçük - boyutu ne olursa olsun, iyi proje tasarlamanın ve yazmanın bir ekip işi olmasıdır.  En az üç uzmanlık alanının ortak çalışmasını gerektirmesidir. İyi yazılmış bir projeyi uygulamak, yönetmek ve başarıyla sonuçlandırmak ise üstün bir koordinasyon becerisini ve katı bir iş disiplini yanında yine iyi bir ekip çalışmasını gerektirir.

*******

Bozcaada'nın herkesçe bilinen, yaşanan sorunlarının çözümlerinin yanı sıra; bakışlarımızı koku gelen logar kapaklarından, yerdeki çöplerden, trafikten yukarıya doğru, geleceğine doğru yöneltebilmek ve bakabilmek için neler yapılabilir?

Bozcaada'nın heyecan veren varlığı ve güzelliği insan odaklı bir gelişimle nasıl korunabilir ve geliştirilebilir?

Bozcaada'nın üstündeki bu hantallık çevikliğe nasıl dönüşebilir?

 Bozcaada silkinerek nasıl o canlı, hoşgörülü, neşeli ve mutlu halini tekrar yakalayabilir?

Tüm bu soruların cevapları  hep Bozcaadalılara ve hep gençlere çıkmakta.

Dünyadaki ve adadaki gelişmeleri görebilen, algılayabilen, iyi yetişmiş, "bir fikri olan", bir araya gelip proje yazabilen, yazabilecek donanıma sahip, uygulayabilecek kararlılığa sahip Bozcaadalılar ve gençlerden geçmekte...

İki-üç yıldır bu sorularla zihinsel hazırlığı yapılan Bozcaadalılar Derneği, bu yıl Mart  ayında kuruldu.

Amacı, kendi başına ya da Bozcaada'da faaliyet gösteren diğer vakıf, dernek, kooperatif gibi diğer sivil toplum kuruluşları; ülkedeki, yurt dışındaki ve Bozcaada'daki eğitim kuruluşları, kamu kuruluşları ile birlikte Bozcaada'nın korunması ve gelişmesine yönelik projeler oluşturmak, yazmak, uygulamak ve destek vermektir.

Temmuz ayı içerisinde dernek, işbirliği içerisinde bulunduğu, özellikle AB gençlik projeleri konusunda çok deneyimli olan İstanbul merkezli bir gençlik derneği yöneticilerini misafir edecektir.

Pek çok AB ülkesinden gençlerle ülkemizin farklı yerlerinde farklı nitelikte (dil öğrenimi, kaynaşma, kültürleri tanıma v.b.) gençlik kampları düzenleyen gençlik derneği ile işbirliği imkanları araştırılacak.

Gençlik derneği başkanının Bozcaadalılar Derneği üyeleri ile davetlilere Bozcaada'nın yararlanabileceği AB Program ve fonları ve bu konudaki deneyimleri ile ilgili bir sunum yapması planlanmaktadır.