23 Ocak 2011 Pazar

Bir Köpekbalığı Hikayesi

Eskiden adalılar üzümü İstanbul haline gönderirler, yaz sonu da paralarını almak için için o zamanlar Unkapanıda olan toptancı haline giderlermiş.

Günlerden bir gün Stelyo Bey (Fıçıcı Stelyo), Nevzat Bey (Balıkçı Nevzat) ve Vasil Bey (Meyhaneci Vasil) Unkapanına gidip üzüm paralarını alırlar. Yokluk yılları, fakirlik günleri...

Paraları ceplerine zulalayınca üç kafadar soluğu Galata Köprüsü altındaki meyhanelerin birinde alırlar. Garson gelir. Hemen rakıyı, beyaz peyniri ve mezeleri söylerler. Biraz sonra da balıkları sorarlar. Garson güzel kılıç balığı var, der. Ondan da söylerler.

Üçlü koyu bir muhabbete dalmışken balık gelir. Stelyo bey bir çatal alır ve Vasil beyin kulağına eğilerek fısıldar: Bu kılıç değil, köpek balığıdır...

Vasil bey garsonu çağırır:

-A vre kuzum bu kılıç değil köpek balığıdır!

Garson bu üstü başı dökülen üç kafadara tepeden bakarak:

-Bu kılıçtır, ne bilirsiniz kılıcın tadını siz?

Vasil bey garsona sertçe,

-Doğru, pahalı balıktır bilmeyiz tadını vre... ama şu adamı görüyorsun? diye Stelyo beyi gösterir. O bizim adada köpek balığından başla bir şey yemez onun için köpek balığının tadını iyi bilir!

Garson balık tabağını kaptığı gibi geri götürür...