4 Ekim 2010 Pazartesi

Çok üzgünüm. Ama Bozcaadayı terkedeceğim!

Umarım bir gün bu cümleyi hiç kimse telafuz etmek zorunda kalmaz.

Ama sarfedenin içtenliği kimi olsa derinden sarsar.

Bu cümleyi kuran Türkiyenin en büyük şirketlerinden birinden en üst görevlerde bulunmuş birisi.

Az değil, 25 yıldır adalı.

İnanılmaz bir ada tutkunu: denizine, şarabına, bağına balığına...

Tüm yılını adada geçirir ve herkesle iyi geçinir...

Gelme sebebi - ada ve insanları.

Terketme sebebi - ada ve insanları.

Söyledikleri çok çarpıcı:

Gazetelerde tam sayfa ada hikayeleri.

Birkaç gün önce gazetelerde küçük bir köşede: adada bıçaklama olayı.

Ve aktadığı bir adalı yorumu: adalılar birbiri ile kavga etmesinler!

Peki kiminle kavga etsinler?

"Dışarlıklılarla" mı?

Geleni bıçaklayıp denize mi atsınlar?

Olan da bu zaten.

Bozcaadanın denizi, güneşi, plajları, günbatımı, şarapları, kalamarları, meyhaneleri gazetelerde başta küçük küçük, sonra çarşaf çarşaf yer aldı.

Şimdi ise adam yaralamaları öldürme teşebbüsleri küçük küçük yer almaya başladı.

Yeni olduklarından mı?

Değil tabi ki.

Turizmin "patlamasıyla" adam dövmeler, yaralamalar gibi "vakayı adliyeler" başlamıştı giderek artan sayıda ve sıklıkta. "Ada hayranı" basın dahil olmak üzere herkes görmezden geldi. Resmi adı "münferit adli olay", gayrıresmi adı "gençler kavga etmişler".  Adanın fısıltı gazeteleri ise çetelerden, tehditlerden, alınacak intikamlardan, ölümlerden söz ediyor.

"Turizmin patolojileri kendinden önce gelir" uyarılarını kimse, ya da en çok dikkate alması gerekenler başta olmak üzere hiç kimse dikkate almadı.

Sonuç:

Şimdilik dalaksız yaşama ve yaşamının bir bölümünü olmaması gereken yerde geçirmek zorunda kalmaya mahküm gençler.

Ve adaya renk vermekten, katkısı olmaktan öte zararı olmayanların adayı terk etmeye karar vermeleri.

Hep bilinen bir gerçeği "kötü para iyi parayı kovar" gerçeğinin sosyal yaşama tercümesini yapabiliriz:

"Kötü insanlar iyi insanları kovar".
Romanda olduğu gibi "o güzel insanlar bir gün o güzel atlarına binip giderler".

Ada daha ne kadar güzel insanı kurban verecek?
"Olmak ya da olmamak" sorusuyla daha kaç kez daha yüzleşmek zorunda kalacak?
Tarihte, bir dönem "boş ada" olan ismini ne zaman tarihten sildirecek?
Yoksa yakında yine mi aynı adı yazdıracak?