Bozcaada’ya üniversite de üniversite,
Üniversite de üniversite…
Teranesi ne yazık ki devam ediyor.
Bozcaada’nın kış ekonomisi canlanaCakmış…
Bozcaada’nın sosyal hayatı canlanaCakmş…
Bozcaada’nın işletmeleri için, nitelikli ara insangücü olaCakmış…
Ey Bozcaada’lı anne ve babalar…
Çocuğu bir üniversitede okumuş olan, el an okuyan ya da
gelecekte okuyacak olan Bozcaadalılar…
Bir anne baba olarak çocuğunuzu okuduğu yere; (İstanbul,
İzmir, Ankara, Çanakkale, Edirne, Balıkesir, Van, Muğla, Eskişehir v.s, v.s,
v.s…) bu yerin kış ekonomisi canlansın, sosyal hayatı canlansın, o yerin ucuz
işçi ihtiyacı karşılansın diye mi gönderdiniz ya da göndereceksiniz evladınızı?
Çocuğunuzu gönderdiğiniz yerin ahalisi, ellerini ovuşturarak
bunu ciddi ciddi yüzünüze söylerse içinizden ne demek gelir, neler geçer?
Geçeni demeyin, küfür olur…
Bozcaada’daki Bölümler faaliyetteyken bir tanıdığımın ricası
üzerine, okulu kazanmış öğrenci için, adada bir ev-pansiyon sahibine koşulları
ve fiyatı sordum.
Koşulları sıraladı: Ev üç odalı. Her oda ayrı ayrı
öğrencilere verilir. Bir odada iki öğrenci kalabilir. Odada yatak ve elbise
dolabı var. Banyo, mutfak ve tuvalet müşterek. Elektrik, su, tüpgaz ve ısınma
giderleri öğrencilere ait. Kahvaltı,
yemek yok; 1 Haziranda ev boşaltılır.
Fiyat?
Kişi başı Aylık 600 TL.
Merak ettim ve Edirne’de, üniversite kampüsünün karşısındaki
bir özel yurdu aradım. Koşulları ve fiyatları sordum.
Koşullar şunlardı: Tüm odaların içinde banyo ve tuvaleti
mevcut. Bir ve iki kişilik odalar var. Odalarda
yatak, çalışma masası, televizyon, dinlenme koltuğu, elbise dolabı ve kitaplık
var. Ayrıca etüd odası ve 24 saat açık kantin var. Ücretsiz hızlı internet
bağlantısı var. Çamaşır ve ütü odası her katta var - ücretsiz. Fiyata kahvaltı
ve akşam yemeği dahil. Isınma merkezi
sistem kaloriferli ve fiyata dahil.
Fiyat: Tek kişilik oda 600 TL, İki
kişilik oda, kişi başı 400 TL.
(Bu koşullarda bu fiyatları veren
her iki kentteki iki işletmenin isimlerini dileyenle paylaşabilirim.
Babası bir fırında işçi olarak
çalışan ve kardeşi de okuyan çocuk, kayıt yaptırmadı…)
Yorumsuz geçelim…
Yüksek Okul öğrencileri Bozcaada’nın
sosyal hayatını canlandıracakmış…
Sen öldür, öğrenciler canlandırsın…
Ölmüş eşeği anırtmak gibi bir şey…
Hiç kimsenin evladı; bir
üniversite öğrencisi, “sosyal hayatı canlandırma” aracı değildir.
Üniversite öğrencisi, üniversite
kampüsünde “sosyalleşir”.
Üniversitenin sunduğu; kütüphane,
kantin, tiyatro-sinema-müzik-spor alanlarında, ilgi kulüplerinde; ama az ama
çok, üniversitenin sunduğu olanaklarla sosyalleşir. Bulunduğu kentin sosyal
hayatına da katılır elbette ki. Mevcut bir sosyal hayat – varsa – katılımcı olarak… Ölmüş'ü canlandırıcı olarak değil.
Gelelim zurnanın “zırt” dediği
yere…
Bozcaada’daki işletmelerde
öğrenciler, “nitelikli ara işgücü” olacaklarmış…
Ne iş?
Telafuz edilen işler ve ihtiyaçlar:
garson, pardon servis elemanı; aşçı, pardon yemek şefi; bulaşıkçı, pardon
temizlik elemanı…
Neyin “ara”sı olacaklar?
Gıda mühendisi ve komi istihdam
ediyorsa işletme, evet ara insangücü olurlar…
Ama okuma yazması olmayan “patron”
ve yüksekokul öğrencisi garson…
İlkokul mezunu “işletmeci” ve
yüksekokul öğrencisi aşçı…
Yüksekokul mezunu “meyhaneci” ve
yüksekokul mezunu temizlik elemanı…
Bu işte bir tuhaflık var.
Bozcaada’da turizm yüksek okulu
olmaksızın da branş öğrencilerine staj yaptırılabilir halbuki. Hiçbir engel yok.
Turizm bölümlerinde okuyan binlerce öğrenci ülkenin her yerinde, turizm bölgelerinde staj yapacak yer ararlar her yıl. Bozcaada'da da ararlar.
Staj yapma-yaptırma kriterleri –
koşulları belli:
Faaliyet konusu turizm olan
tescilli bir kurum olacaksınız…
Turizm belgeli olacaksınız…
Öğrenciye, bu işi bilen “belgeli”
biri olarak, “rehberlik” yapacaksınız..
Stajı boyunca öğrencinin
sigortasını yatıracaksınız…
Fazla mesai yaptırdığınızda, fazla
mesai ücretini ödeyeceksiniz…
Yani siz yasanın tarif ettiği
kurumsal işveren, sektörün tarif ettiği, belgeli “turizm işletmecisi” olacaksınız…
Siz bu koşulları karşılamıyor ama “nitelikli
öğrenci ara işgücü! çalışsın ”, diyorsanız siz ne kuşsunuz, ne de devesiniz… Turizm
gecekonducususunuz.
“Öğrenciler Bozcaada’da çok mutlu
oluyorlar, biz de onlara abilik yapıyoruz. Bu nedenle yüksekokul açılsın” diye
üstelik “en son ve en çarpıcı” gerekçeyi duyunca;
Bozcaada’da yeşeren bu üniversite,
yüksekokul sevdası için insanın, filimdeki Muro karakterinin repliğini şöyle
haykırası geliyor: “Lanet olsun şu içimdeki yüksekokul sevdasına”…
Üniversite ile ilgili bir anekdot
ile bitirelim:
ABD’de iç savaş ve karışıklıklar
bitip ekonomik alanda atılımlar başladığında petrolcülerden birisi İngiltereden
ünlü bir profesörü davet eder ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:
- - Profesör, ben adımı sonsuza dek yaşatacak,
ülkeme her alanda üstün katkılar sağlayacak bir üniversite kurmak
istiyorum. Kabul ederseniz sizin kurucu
rektör olmanızı isterim.
- - Çok teşekkür ederim. Bu son derece onurlu bir
görev olur benim için.
- - Kabul etmenize çok sevindim. Hemen işe
girişelim. Böyle bir üniversitenin kurulması için ne kadar paraya ihtiyacınız
var?
Profesör gayet sakin bir biçimde,
bir milyon dolara, der.
O dönem Amerikasında bu çok zor
telaffuz edilebilen, ancak bankalar için anlaşılabilen bir rakamdır.
Petrolcü bir süre profesöre bakar:
- - Bu parayı size vereceğim profesör. Başka neye
ihtiyacınız var?
P Profesör yine
sakin bir biçimde cevap verir:
- - Bir yüzyıla…
Kıssadan hisse: üniversite
görmemişe üniversite kurmak kolay gelir…