Konuk Yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Konuk Yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Aralık 2014 Cumartesi

Konuk Yazar - Dr. Fahriye Çakıroğlu Balta - Anke Teyze ile Bir Anı

 Uzun zamandır Anke teyze hakkında yazmak istedim. Bir türlü kendimi toparlayıp yazamadım. Annemle aynı günlerde, ertesi gün kaybetmem beni çok etkiledi. Bu trajik tesadüfün bir anlamımı vardı acaba bunu da çözemedim aslında. Neyse.  

Pek çok olay ve anı var nereden başlayacağımı bilemiyorum. Şöyle bir düşününce o kadar çok ortak yanımız var ki. Hayvan sevgisi (hayvan demeye dilim varmıyor). Canlı sevgisi diyelim biz ona bizi birbirimize daha çok bağladı beklide;


 Bir cumartesi günü sabah saat 10 civarında Anke teyze beni arıyor. 

Hayırdır İnşallah, dedim. 

Anke teyzeyi tanıyanlar bilir. O herkesi her saat aramaz. Biz de onu her istediğimiz saat aramazdık. Çünkü o belli saatlerde kalkar belli saatler de onun uyku saatidir. Çok zorunda kalmadıkça uyku saatlerinde aramazdık. 

Efendim Anke teyze, dedim. 

Fahriye çabuk gel köpeğim ölüyor, diyor ve iki gözü iki çeşme telefonda ağlıyor. 

Köpeği Tina'yı başka bir köpek ısırmış çok derin bir yara açmış, Tina çok fazla kan kaybetmiş. 

Geleyim Anke teyze geleyim ama ben ne yapabilirim ki, diye sordum. 

Anke teyze beni aramadan evvel Çanakkale deki veterineri aramış. 

Veteriner…. İle uyutup muayene etmek lazım, demiş. 

Sonra Eczacımız Sevgili Öznur u aramış. O ilacın eczanede olmadığını sipariş verirse en erken akşam vapuruyla geleceğini öğrenmiş. Anke teyzede o yüzden beni aramış. 

Sen gel mutlaka gel ben ne yapacağımı bilemiyorum, dedi. 

O günde ben lojmanlarda kalan bütün arkadaşları eve çaya çağırmıştım. Erkenden kalkıp börek yapmış fırına koymuştum. Fırında börek vardı. Hüsniye'yi çağırdım. 

Hüsniye çabuk gel Anke teyze beni çağırdı gitmem lazım böreklere sen bak, dedim ve ben Anke teyzenin yanına gittim. 

(Hüsniye bizim hastane çalışanımız). Anke teyzenin adadaki evin bahçesine geldim. Tina'nın çenesini bağlamış, bahçede yardımcısı Yücel le birlikte ağlayarak beni bekliyorlar. Tina'ya şöyle bir baktım. 

Köpek gergin, bütün vücudu kan içinde bu şekilde bakmam ve muayene etmek mümkün değil. Bize saldırabilir mutlaka uyutmak lazım. Neyle uyutabiliriz nasıl uyutabiliriz diye düşünüyorum. 

Anke teyze ben bir hastaneye gidiyim orda bir şeyler bulabilir miyim bir bakıyım, deyip hastaneye gittim. 

İlaçlara bakarken Birden ........ i gördüm. Ben Aile Hekim Uzmanıyım. Uzmanlık eğitimimin Psikiyatri kısmını Bakırköy Akıl hastanesinde yaparken uyumakta zorlanan hastalara ....... verirdik. 
Birden kafamda şimşekler çaktı. 

Deneyelim bakalım belki Tina’yı da uyutur, diye düşündüm. 

Başkada şansımız da yoktu zaten. Evden hiç kullanmadığım dikiş setini aldım. Geldim Tina'nın yanına Bir ampul .......... yaptım. Tina 2 dakika sonra uyudu. Tina’nın yarasına baktım, derin bir yaraydı. Alelacele diktim Tina uyanmadan. Ama olmadı yara yeri hala kanıyordu. 

Dikişleri söktüm. Bu sefer iç dikiş attım. Sonra dış dikiş attım. Bu süre zarfında Tina hiç uyanmadı. Bir ağrı kesici iğne bir flakon antibiotik yaptım Tina hala uyanmadı. 

Anke teyze bana müsaade misafirler evde bekliyor, deyip ayrıldım oradan. 

Ama içimde bir korku var Tina neden uyanmadı ya hiç uyanmazsa... 

Neyse akşam Anke teyzeyi aradım, hastam nasıl, diye. 

Tina hala uyuyor, dedi. 

Aman Anke teyze Tina ölmesin.... 

Ne ölmesi kalbi atıyor, derin derin nefes alıyor. Bence derin derin uyuyor, dedi. 

Ertesi sabah hastamı vizite gittim. Tina uyanmış bütün vücudunu, kanları temizlemiş cin gibi bakıyor sanki dünkü yaralı o değil. 

Tina derhal iyileşti. Yarası hemen kapandı. Hiç ateşi olmadı enfeksiyon kapmadı yani. 

Evet başarmıştık… Adadaki veterinerlik maceram böyle başlamadı aslında öncesi de var... 

Dr. Fahriye ÇAKIROĞLU BALTA

29 Ocak 2014 Çarşamba

Etem Erol'un Başkan Mustafa Mutay'a Soruları...

Sn. MUTAY'a "1/25.000 ölçekli Bozcaada ÇEVRE DÜZENİ PLANI ile ilgili BİRGÜN Gazetesinde ve BOZCAADA HABER.Net Sitesinde yayımlanan AÇIKLAMALARI ile ilgili AÇIK MEKTUP-Yorum ve Açıklamalar :

*SABIRLA ve DİKKATLE SONUNA KADAR OKUMANIZI DİLİY
ORUM....

Bozcaada Haber, halen Bozcaada Belediye Başkanı olan ve 30 Mart 2014 de de DEMOKRAT PARTİDEN tekrar Belediye Başkan adayı olan Sn.Mustafa MUTAY ile tam 2,5 saat görüşmüş ve bu görüşme BİRGÜN gazetesinde de yayımlanmış.


Bu söyleşi ile yaptığı açıklamalar, BOZUK BİR SAATİN GÜNDE İKİ DEFA DOĞRUYU GÖSTERMESİ gibi, KISMEN DOĞRULAR içermekle birlikte, genelde bir takım YANLIŞLARI ve SUÇU BİR BAŞKASINA atan ve SUÇUNU GİZLEMEYE ÇALIŞANIN SUÇLULUK KOMPLEKSİNİ de ortaya çıkarmaktadır.


İşte aşağıda, Sn. Mustafa MUTAY’ın BİRGÜN Gazetesine verdiği Röportaj ile ilgili tarafımca yapılan YORUM ve AÇIKLAMALARI bulacaksınız….


Sn.BAŞKANIN AÇIKLAMASI : 01- Sn. MUTAY, “Hazırlanan İmar Yasasının tamamen arkasında olduğunu” söylüyor ve “Bozcaada’nın böyle bir İMAR YASASINA ihtiyacı olduğunu” savunuyor. 


YAZARIN YORUMU-AÇIKLAMASI :01-Sn. MUTAY, YASA ile PLANI (herhalde Çevre Düzeni Planını kastediyor) birbirine karıştırmış. Bozcaada halkının ve benim İTİRAZ ettiğimiz ise YASA olmayıp “1/25.000 ölçekli 2025 yılı BOZCAADA ÇEVRE DÜZENİ PLANI”dır. Yani, kısaltılmış haliyle PLAN’dır.


Sn. BAŞKANIN AÇIKLAMASI : 02- “Yeni imar yasası ve sonrasında Bozcaada Forumu’nun Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne yollamak üzere hazırladığı dilekçeyi incelediğimizde Bozcaada’da bağ evi adı altında villalar yapılacağı yazıyor…” sorusuna Mustafa Mutay: Neden? Zaten mevcut yasalarla bağlar içerisine bağ evi yapmak mümkün. Hatta yakın tarihe kadar %5 olan imar iznini bu yasayla beraber %3’e düşürüyoruz. Ayrıca 80 m2 üzerinde bağ evi yapmak yasak. Yani 2 dönüm bağı olan bir kişi 60 m2 taş ev yapabilir ama 5 dönüm veya 7 dönüm bağı olan bir kişi %3’ten faydalanamaz, en fazla 80 m2 taş ev yapabilir. Bu yasaya göre 300 bağ evi yapılınca mı adanın alt yapısı kaldırmayacak? Yapmayın Allah aşkına…” diyor.


YAZARIN YORUMU-AÇIKLAMASI : 02-Sn. MUTAY’ın dediği gibi, ilgili yasa ve yönetmeliklere gore, bağlar içersine BAĞEVİ yapmanın mümkün olduğu doğrudur. Ancak EKSİKTİR ve halka dolayısıyla TAM DOĞRU OLMAYAN, dolayısıyla EKSİK ve YANLIŞ bilgi vermektedir. 


Çünkü ,3194 sayılı İmar Kanunu ve ona bağlı olarak çıkarılan YÖNETMELİKLER (Plansız Alanlar Yönetmeliği) gereği, TARIMSAL AMAÇLI YAPILAR da YOLA CEPHE KOŞULU olmamak ve MAHREÇ(çıkış) aldığı yola 10 mt, komşu parsellere 5 mt den FAZLA YAKLAŞMAMAK kaydı ile sadece BAĞLAR içinde değil, TÜM TARIMSAL ALANLAR için “BAĞEVİ, SAYFİYE EVİ, KIR KAHVESİ, LOKANTA ve bu tesislerin müştemilat binaları” ile TARIMSAL ÜRETİMİ KORUMAK amacıyla ENTEGRE TESİS niteliğinde olmayan KONUT ile birlikte veya ayrı ayrı olamak kaydı ile “ MANDIRA, KÜMES, AHIR, AĞIL , SU ve YEM DEPOLARI, HUBUBAT DEPOLARI , GÜBRE ve SİLAJ ÇUKURLARI, ARIHANELER, BALIK ÜRETİM TESİSLERİ, UN DEĞİRMENLERİ vb gibi TARIMSAL AMAÇLI YAPILAR “ yapma izni vermektedir. (Plansız alanlar Yönetmeliği Md. 62,63-02.11.1985 tarih ve 18916 sy RG-mükerrer).


*“BAĞEVİ, SAYFİYE EVİ, KIR KAHVESİ, LOKANTA ve bu tesislerin müştemilat binaları” için verilen Taban İNŞAAT ALANI KATSAYISI (TASK): %5, Hmax=6.5 mt, KAT SAYISI=2 kat tır ve Toplam İnşaat alanı hiçbir şekilde 250 m2 yi geçememektedir.


*TARIMSAL ÜRETİMİ KORUMAK amacıyla, ENTEGRE TESİS niteliğinde olmayan KONUT ile birlikte veya ayrı ayrı olamak kaydı ile “ MANDIRA, KÜMES, AHIR, AĞIL , SU ve YEM DEPOLARI, HUBUBAT DEPOLARI , GÜBRE ve SİLAJ ÇUKURLARI, ARIHANELER, BALIK ÜRETİM TESİSLERİ, UN DEĞİRMENLERİ vb gibi TARIMSAL AMAÇLI YAPILAR “ için ise maksimum Kat İNŞAAT ALANI KATSAYISI (KASK)=%40 , Hmax=6.5 mt, KAT YÜKSEKLİĞİ=2 kat tır.
Ancak, yukarıdaki YÖNETMELİK hükmüne rağmen , ” 1/25.000 ölçekli 2025 yılı BOZCAADA ÇEVRE DÜZENİ PLANI”nda ise bu oran BAĞEVLERİ için (PLAN HÜkümleri VII.6.1.1, VII.6.1.2.1, VII.6.1.2.2) EMSAL(E)=%3 , Hmax=3.50 mt, KAT SAYISI: 1 kat, maksimum KAT İNŞAAT ALANI (KASK): Taş Yapılar için 100 m2, Taş Yapı olmayanlar için ise 80 m2 olarak düzenlenmiştir. 


“ MANDIRA, KÜMES, AHIR, AĞIL , SU ve YEM DEPOLARI, HUBUBAT DEPOLARI , GÜBRE ve SİLAJ ÇUKURLARI, ARIHANELER, BALIK ÜRETİM TESİSLERİ, UN DEĞİRMENLERİ vb gibi TARIMSAL AMAÇLI YAPILAR “ için ise herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. 


Yani, SN. Başkan MUTAY, dediği gibi yasa ve yönetmeliklerde *“BAĞEVİ, SAYFİYE EVİ, KIR KAHVESİ, LOKANTA ve bu tesislerin müştemilat binaları” için EMSAL(E)=%5 olan bir YAPILAŞMA hakkını, sadece BAĞEVLERİ için EMSAL(E)=%3 ile Taş Yapılar için 100 m2, Taş Yapı olmayanlar için ise 80 m2 sınırlanmasına öncülük etmiştir.
Ayrıca, BAĞEVLERİ vs için %5 olan yapılaşma alanı sınırı, bundan 17 yıl önce 1997 yılı İMAR PLANI ile kendi döneminde %3 ve 80-100 m2 ile ile sınırlanmıştır. Yani, Sn. MUTAY yakın tarih denince 17 yıl öncesini kastetmektedir.


Sn.Başkan,” Bu Yasaya göre 300 bağevi yapılınca mı adanın alt yapısı kaldırmayacak? Yapmayın Allah aşkına…” derken son derece haklıdır. 


Dün olduğu gibi, bu Plan VII.1.2.1 maddesinin son paragrafından da görüleceği üzere “ALT YAPI GİRİŞİMCİ TARAFINDAN YAPILACAKTIR.” hükmü gereği, Bozcaada Belediyesi BAĞEVLERİ için tüm ALT YAPI yükünü girişimciye yıkmıştır. Bu yönden, oldukça rahattır. Çünkü, istediğine BELEDİYE HİZMETİ götüreceği için.
Bu anlamda, BOZCAADA’yı seven birisi olarak BAĞEVLERİ olarak getirilen EMSAL(E)=%3 olan sınırlamayı UYGUN, ama Taş Yapılar için 100 m2, Taş Yapı olmayanlar için ise 80 m2 olarak getirilen sınırlamayı EKSİK, EŞİTSİZLİKSİZ, HUKUKSUZ bir yaklaşım olarak görüyorum. Yapılacak BAĞEVİ vb yapı ne ile yapılırsa yapılsın, onaylı projesine göre yapılacağı için yapılacak yapının İNŞAAT ALANI her yapı için EŞİT olmalıdır.


Bu konuda ki, kişisel görüş ve itirazlarım RESMİ olarak gerek Bozcaada Belediye Başkanlığına ve gerekse ÇSB İl Müdürlüğüne yapılmıştır. 


” 1/25.000 ölçekli 2025 yılı BOZCAADA ÇEVRE DÜZENİ PLANI”nda yer alan BAĞEVLERİ konusunu, BOZCAADA halkının ve BOZCAADA FORUM-U katılımcılarının çoğunun bilmiyor olduğu da doğrudur. 


BOZCAADA FORUM-U katılımcısı olarak, bu konuyu SESLENDİRMEYE çalışmama rağmen , yasa ve
yönetmeliklerden haberi olmayan bazı arkadaşlarımız bence GEREKSİZ feveran etmişlerdir. 


Ya da, BAĞEVİ olan bazı BOZCAADA FORUM-U katılımcıları ve ona destek verenler, ,”BEN YAPTIM, BENDEN SONRAKİLER YAPMASIN” gibi FAYDACI, ÇIKARCI ve ELİT bir yaklaşım ile artık kendilerinden BAŞKA KİMSENİN BAĞEVİ yapmasını, kendi çıkarları açısından UYGUN görmemektedirler ki, bu son derece TEHLİKELİ bir yaklaşım ve bakış açısıdır..


Oysa, Bozcaada için ESAS TEHLİKE ise; BAĞEVİ yaptıktan sonra, denetimsiz veya Bozcaada Belediyesinin istediğini görmeme ve denetim yapmama, vatandaşı KAÇAK yapı konusunda bilgilendirmeme ve uyarı görevini EKSİK yapması nedeniyle, KAÇAK eklentilerin-yapıların ve tarım arazisi işgallerinin yapılmasıdır. 


Ki, bu işgaller daha çok BAĞEVİ olanlar tarafından bilerek yada bilmeyerek yapılmış durumdadır ve Bozcaada Belediyesi bu kaçak yapı ve işgallerden istediğini görmekte, istediğini ise görmemektedir. 


Bu konuda ceza alan vatandaşlar ise, her ne hikmetse kaçak yapıları şikayet konusu yapmamaktadır. Ve bazı Bozcaada sevdalıları da, maalesef bu tür kaçak yapı ve işgallerin zanlıları durumundadır. 


SN.BAŞKANIN AÇIKLAMASI : 03- Bu bağ evlerinde turizm, yani pansiyonculuk yapılabilecek mi? Buralar villa mı olacak? sorusuna “Kesinlikle hayır. Ne villa olacak ne de pansiyon. Buralar bağcılığı geliştirmek için, bağ evi olarak kullanılacak.” diyor.


YAZARIN YORUMU-AÇIKLAMASI : 03-Sn. MUTAY, doğru söylüyor. 
Çünkü, Planın VII.6.1.2 maddesinde “….BU TÜR YAPILAR, TANIMLANAN AMAÇLAR DIŞINDA KULLANILAMAZ. BU TÜR KULLANIMLARA İLİŞKİN TAPU SİCİLİNE ŞERH KONULACAKTIR.” Hükmü yer almaktadır. 

Bu hüküm gereği, BAĞEVLERİ’ne Bozcaada Belediyesince ticarethane (otel, pansiyon) İŞLETME RUHSATI verilmesi mümkün olamayacaktır. Bu BAĞEVLERİ, sadece KONUT-Barınma amaçlı olarak kullanılabilecektir.


Tabii, Sn. MUTAY, tekrar Bozcaada Belediye Başkanı olduğunda, yeni yapılacak BAĞEVLERİNE otel, pansiyon gibi ticari işletme RUHSATI verip vermeyeceği, ya da kime verip kime vermeyeceği konusunda kişisel olarak KUŞKULAR taşımaktayım.


Çünkü, Sn. MUTAY, 1994 ten beri yaptığı yada yaptırdığı bu tür İMAR uygulamalarında, kendisini destekleyenlere karşı FAYDACI-AYRIMCILIK yaptığı konusunda Bozcaada halkında ve bende bir kanaat uyandırmıştır.


Örnek vermek gerekirse, tarafımca “BABA EVİNDE” yapılan 3194 sayılı İMAR Yasası 21 nci maddesi ve “PLANLI ALANLAR TİP İMAR YÖNETMELİĞİ (02.05.1985 tarih ve 18916 sy. RG)” nin 63 ncü madde hükümlerine uygun olarak yapılan “BASİT ONARIM ve TADİLAT” kapsamında olan sıva ve derz tamiri, çatı yalıtımı, kapı-pencere doğramaları değişimi, bahçeye taş döşeme, yıkılan müştemilat enkazını kaldırma, eskimiş elektrik ve su tesisatının elden geçirilmesi gibi basit onarımlar, ne yazık ki sanki YENİ YAPI-İNŞAAT yapıyormuş gibi gerek 3194 sayılı İMAR yasası 32 nci madde hükmü gereği sanki RUHSATSIZ İNŞAAT yapıyormuş gibi aynı yasanın 42 nci maddesi gereği ve gerekse TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun bazı ilke kararlarına (06.01.2011 tarih ve 775, 05.11.1999 tarih ve 658 sayılı) dayanılarak cezai işleme tabi tutulmuştur.
Bu konuda, gerekçeleri ile ilgili işlem için tarafımca Çanakkale İdare Mahkemesine başvurulmuştur. 


Yukarıda açıkladığım nedenlerle, Bozcaada Belediyesince cezai işleme tabi tutulmamda, Bozcaada FORUM-U içinde yer almam ve “1/25.000 ölçekli 2025 yılı BOZCAADA ÇEVRE DÜZENİ PLANI”na İTİRAZ etmemin etkisi olduğunu düşünüyorum. 


Benzer bir uygulama, adı bende saklı ŞK-SK rumuzlu başka bir hemşehrimize de uygulanmıştır.
Oysa, benzer şekilde çatı aktarımı veya bahçesine taş kaplama işi yapan BELEDİYE MECLİS üyelerine herhangi bir işlem yapılmamıştır. 


Benzer, şekilde daha önce yapılmış POYRAZ LİMAN mevkiinde ki RUHSAT ve eklerine aykırı olarak YÜZME HAVUZU vs yapan BAĞEVİ, bunun gibi tarım arazisine RUHSATSIZ BAĞ KONDULAR yapanlar, Belediyenin kendi mülkü dahil PVC-Ahşap KAPALI MEKAN yapan sahildeki RESTAURANT ve KAFELER (ki bazıları Belediyece mühürlenmesine rağmen harıl harıl yaz-kış işlemektedir) görmezden gelinmektedir. 


Belediye İmar şefi-Fen Memuru Sn. İlhan AYTEPE’nin “Biz istediğimizi görürüz, istediğimizi görmeyiz” dediği gibi (bu ve benzeri hususlar Bozcaada Belediye Bşk. da 18.07.2013 tarih ve 966 sayılı,31.07.2013 tarih ve 1009 sayı ile kayıtlı dilekçeler ile Bozcaada Kaymakamlığı, KUDEB, Çanakkale Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulundaki diğer dilekçelerde yazılıdır), Bozcaada Belediyesi Bozcaadalı'yı benden-senden gibi bir ayırıma tabi tutarak, yanlı işlemler yapmaktadır. 


O nedenle, yeni yapılacak BAĞEVLERİ ne “pansiyon, otel işletme ruhsatları verilmeyeceği “ konusunda Sn. MUTAY’ın dediklerine İNANMAK istiyorum. Ama, yinede bu uygulama konusunda, yukarıdaki nedenlerle açıkça KUŞKU duymaktayım. 
Kaldı ki, şu an bu PLAN öncesi BAĞEVİ statüsünde yapılmış birçok yapı Bozcaada Belediyesinden RESMİ İŞLETME RUHSATLI olarak işletilmektedir. 

Peki, bu konuda SUÇ işlediğini düşündüğüm Sn. Başkan MUTAY, bu açıklaması ile “Ne Kadar İnadırıcı” olacaktır?
Varın, kararı sizler verin, tabii ona gore oyunuzu da 30 Mart yerel seçimlerinde. 


Sn. BAŞKANIN AÇIKLAMASI : 04- Peki, bir de yeni yasada tarlalara fabrika yapılması gündemde…sorusuna “Burası Türkiye’nin en özel adası. Burada yetişen üzümler ve şaraplar Dünya’nın en önemli yerlerine gönderiliyor. Bozcaada, Avrupa’nın en iyi adası seçiliyor yıllardır. Bunlar tesadüf olabilir mi? Bundan 15 yıl önce şu gördüğünüz meydandan (Ada’nın meydanını göstererek) 20 kamyon üzüm gönderiyorduk her gün feribotla. Şimdi sadece 4-5 kamyon! Lafı uzatmayayım yasada bahsedilen 5 dönümden büyük tarla içine butik şarapçılığın önünü açmak, üzüm, pekmez üretimini arttırmak için 250 m2’lik fabrika öngörülüyor. Mahzen olarak kullanılması, depolama yapılabilmesi için de yine 250 m2’lik bodrum kata izin veriyoruz. Bu mu Bozcaada’yı öldürecek?” diyor.


YAZARIN YORUMU-AÇIKLAMASI : 04- Sn. MUTAY, Planın VII.6.1.3 maddesi hükmüne dayanarak konuşuyor. Ancak, Bozcaada’dan 15 yıl once kamyonla dışarıya ÜZÜM göndermekle , Planın VII.6.1.3 maddesine gore minimum 5.000 m2 lik parsellerde Plan hükmündeki gibi “ŞARAP FABRİKASI, REÇEL FABRİKASI, PEKMEZ FABRİKASI, ZEYTİNYAĞI FABRİKASI, BU TESİSLERE ilişkili DEPOLAMA TESİSLERİ ve ÜZÜM ALIM YERİ vb tesisler” yapmanın “BUTİK Şarapçılığın önünü açmakla ve ÜZÜM, PEKMEZ üretimini arttırmakla” ne ilgisi bulunmaktadır.


Kaldı ki , Sn. MUTAY, entellektüel olma hevesi içinde; ŞARAP FABRİKASI yapmak ile BUTİK ŞARAPÇILIK yapmayı, ÜZÜM üretimi ile PEKMEZ üretimini birbirine karıştırmıştır. 


BUTİK Şarapçılık, Reçel ve Pekmez üretimi “KÜÇÜK Aile İşletmeleri” olarak Plansız Alanlar İmar Yönetmeliğinin 62 ve 63 ncü maddelerinde geçen “TARIMSAL AMAÇLI YAPI” tanımı içinde yapılırsa BUTİK olur. 


Yoksa, Planın VII.6.1.3 maddesindeki hükme gore FABRİKA ve DEPOLAMA TESİSLERİ vs yapılacaksa, bunların yeri Planın VII.2.3 maddesindeki gibi “SANAYİ ALANLARI, DEPOLAMA ALANLARI” olur.


Ben, Sn.MUTAY’ın derdini en iyi anlayanlardanım. 


Sn. MUTAY Başkanımın derdi, sanırım daha önce 1997 yılında onaylı İMAR PLANINA aykırı yapılmış bir yakınının ŞARAP FABRİKASINA, yasal statü kazandırmak içindir. 
Yoksa, Butik Şarapçılık vb küçük aile işletmeleri “BAĞEVİ veya TARIMSAL AMAÇLI YAPI” statüsünde rahatlıkla yapılabilir. Yeter ki, “Bağevi ve Tarımsal Amaçlı Yapılar” için yukarıda belirtilen yürürlükteki mevzuat hükümleri bu PLAN içinde yer alsın ve BAĞEVLERİNDE getirilen bodrum katlarda maksimum 2.40 mt yükseklik sınırı, 3.50-4.00mt ye yükseltilsin. 

BUTİK ŞARAPÇILIK uygulamasına, en uygun örnek GÜLERADA işletmesidir. Ama, Sn. MUTAY, BUTİK Şarap işletmesi özelliği olan GÜLERADA işletmesine yaptığı ÜVEY EVLAT muamelesini, yapılacak yeni BUTİK işletmelere de yapmaması şartıyla.

Belki, Bozcaada’yı ŞARAP FABRİKALARI yapılması öldürmeyecek ama artan VERGİ YÜKÜ ve yapılan PSİKOLOJİK baskılar nedeniyle daralan ve dışa açılmakta zorlanan ŞARAPÇIĞIN dar boğazlar nedeniyle, ÜZÜM ürünü için yeterli PİYASA FİATININ oluşamaması sonucu, EKONOMİK sıkıntılar içine giren BAĞCILIĞIN terk edilmesi Bozcaadayı öldürecektir.


Sn.BAŞKANIN AÇIKLAMASI : 05 -Bu fabrikalar pansiyona çevrilebilir mi? Buralar turistik tesis haline getirilebilir mi? sorusuna “Öyle şey olur mu! Tapulara bununla ilgili şerh düşülüyor. Şerhte buraların turistik tesis olarak kullanılması, devredilmesi ve konut olarak kullanımı yasak. Ha, buna uymayan olursa belediye ne işe yarar, gider mühürleriz. Yok, o da mı çare değil Bakanlık’a gerekli talimatı verir yıkarız. Ben 1965 yılından beri buradayım, imar konusundaki hassasiyetimi burada yaşayan Adalılara bizzat sorabilirsiniz.” diyor.


YAZARIN YORUMU-CEVABI : 05- Sn. MUTAY, bu konuda görünürde Plan hükmü gereği hukuksal olarak doğruyu söylüyor. Planın VII.6.1.3 hükmü gereği, ŞARAP vb fabrikaların, daha sonra PLAN DEĞİŞİKLİĞİ olmadığı sürece TURİSTİK Tesis veya KONUT olarak kullanımı mümkün gözükmüyor.


Ancak, ŞARAP vb üretim amacıyla yapılan fabrikaların, EKONOMİK darboğaz nedeniyle üretimlerinin durması sonucu, bu fabrikalar hiçbir ekonomik gelir getirmeyen yapılar haline dönüşmesi gibi bir risk bulunmaktadır.
Ve sonuçta, bu yapıların; Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yapılacak öneriler doğrultusunda yapılabilecek PLAN DEĞİŞİKLİKLERİ ile her türlü tesise (turistik tesis) ve konut amaçlı kullanıma dönüşmesi olasılığı söz konusudur.Yani, böyle bir tehlike; KÖTÜ NİYETLİ YÖNETİCİLER elinde yönetilecek bir Bozcaada için; şimdi de vardır, bundan sonar da olacaktır.


Sn.BAŞKANIN AÇIKLAMASI : 06-Forumun hazırladığı dilekçede güney sahillerinde kalan kentsel gelişim alanlarındaki yapılaşmanın, ada merkezindeki mevcut yapılaşmanın üç katı kadar olduğunu beyan eden bir kısım var mı yeni yasada? Sorusuna “İmar planına konu olan ve askıya asılan planlarda, güney kısımlardaki imara açılacak alanlar 1997 yılında hazırlanmıştı zaten. Biz yeni bir şey yapmadık. Kaldı ki buralar şu anda o planda imara açılıyor, buralara pansiyonlar yapılıyor, turistik tesis olacak gibi bir durum söz konusu değil. En az 25 yıl önce yine onaylanan ve Ayana Koyu olarak bilinen alan da imara açılmıştı. Bunca yıl oraya tek bir yapıya izin vermedim. O zamanki yasaya göre 450 konut yapılabilecekti oraya. Bunca yıl dayandık. Şimdi oraya da konut yapılsa yine şu anki belediyeden bilecekler…” diyor.


YAZARIN YORUMU-AÇIKLAMASI : 06-Sn. MUTAY, Güney kıyılarının İMARA 1997 yılında açılmış olduğunu söylemekle, bu alanların İMARA açılma sorumluluğunun kendisinde olduğunu peşinen KABUL ETMİŞ olmaktadır.
Çünkü, 1997 yılında onaylan Bozcaada İMAR Planı, Sn. MUTAY zamanında hazırlattırılmış,kendisi ve o dönemdeki Belediye Meclis üyelerince de onaylanmıştır.


Sn.MUTAY, 1980’li yıllarda MEVZİ İMAR PLANI yapılarak KADASTRAL PARSEL olarak parsellenip TAPUYA tescil ettirilen parsellerin, yıllarca YAPILAŞMAYA açılamamasında ki hikmeti kendisinden bilmektedir. Oysa, bu parsellerin yapılaşmaya açılamaması önündeki engel, TABİAT ve KÜLTÜR VARLIKLARI Kanunundan kaynaklanmıştır. 
Çünkü, o alanın sahibi DENKO YAPI KOOPERATİFİ üyeleri; bu alanın bir kısmının 1 nci derece SİT alanı ilan edilmesi sonucu, bu alanda kooperatif YAPI yapamamıştır. Yoksa, bu engel olmasa Sn. MUTAY’ın bu alanda yapılaşmaya izin vermeyeceğini düşünmek, çok iyimser ve hayalperest olanların düşüncesi olacaktır. 

Durum böyle olmasa, 1994 yılında yapılan Belediye Başkanlığı seçimlerinde DYP’den siyasi rakibi olan Sn. Vedat PEŞTE’nin örgütlediği ve SULUBAHÇE mevkiinde yapılan TENEDOS YAPI KOOPERATİFİ, onca yapıyı yoksa Sn. MUTAY’ın zamanında (1995-97 yıllarında) nasıl yapabilmiş olurdu?

Sn. BAŞKANIN AÇIKLAMASI : 07-Bozcaada Forum, neden karşı peki? sorusuna, “Bozcaada Forumu’ndaki arkadaşlara dönem içerisinde konuyla ilgili bilgi verdim. Ayrıca bu imar yasasıyla ilgili kendi başımıza iş yapmadık. Halk Eğitim’de ve Kaymakamlık binasında açık toplantılarla halkı bilgilendirdik. Forum’daki arkadaşlar veya Ada sevdalıları bir şeye elbette karşı olabilirler ama karşı oldukları şey bağ evlerinin artacak olması ise öncelikle kendilerinin kaçar adet bağ evi var bunları açıklasınlar…” diyor.


YAZARIN YORUMU-AÇIKLAMASI : 07- Bu konuda, Sn. MUTAY gerçekten DOĞRULARI söylememektedir.
Çünkü, BOZCAADA FORUM-U, 29.04.2013 tarihinde SAKLI-GİZLİ bir şekilde, ilgili yasa ve yönetmelikler hiçe sayılarak SÖZDE Belediye Başkanlığı İMAR ŞEFLİĞİ odası duvarında sadece PLAN Paftası olarak askıya çıkarılmıştır. 


Bozcaada halkı ilgili Planın askıya çıktığından , Planın 10.05.2013 tarihinde ÇSB Çanakkale İl Müdürlüğünde askıya çıkması ve Planın ilgili müdürlüğün WEB sayfasında ilan edilmesi sonrası haberdar olabilmiştir. 


Benim de, ilgili Planın askıya çıktığından bu şekilde haberim olmuştur. Bunun üzerine, Planın yasa ve yönetmeliklere uygun olarak askıya çıkması, halkın kolayca görebileceği yere asılması ve Plan pafta ve notlarından bir kopya verilmesiyle ilgili Bozcaada Belediyesi İMAR ŞEFLİĞİNE yaptığım bireysel başvurumun ve Sn. MUTAY’a yaptığım başvurunun sonuçsuz kalması sonucu, Bozcaada Belediyesine yazılı başvuru yapmak ve Bozcaada Kaymakamlığını da bilgilendirmek zorunda kaldım.


İlgili Plan notlarına, öncelikle bir CHP Belediye Meclis üyesinden edinebildim. Daha sonrada, Plana tam takım olarak ÇSB Çanakkale İl Müdürlüğü WEB sayfasından ulaşabildim. Ve gerekli talep ve itirazlarımı yapabildim.
Daha sonra, Plana itiraz süresinin bitmesinden çok sonra Sn. MUTAY imzalı yazı ekinde tarafıma iletilen ilgili PLAN hükümlerini bekleseydim, yasal süreyi kaçırmış olacaktım.


Sn. MUTAY, “Plan hakkında Halk Eğitim ve Kaymakamlık binasında halkı bilgilendirdik “diyebiliyor. Nasıl bir duyuru ise, toplantıya 2-3 kişi katılabiliyor. Tabii, bu konuda TOPLANTI KATILIM TUTANAĞI da tutmuş olmaları gerekiyor. Bu toplantılara kimlerin katıldığını açıklasınlar, yayımlasınlar; eğer açıklamalarında samimiyseler. Belki inanırız o zaman kendisine !!!


Yaptırdığı Planda, “saklanacak ve gizlenecek birşeyler “olmasa, bu Plan bu kadar maharetle Bozcaada halkının bilgisinden saklanır mıydı yoksa.


BOZCAADA FORUM-U, Bozcaada’ya gönül vermiş her düşünce ve eğitim düzeyinde ki kişilerin katılımıyla oluşmuştur ve her bireyin farklı düşünme, kendi görüş ve çıkarını ortak payda ve değerler üzerinden açıklama hakkı vardır. Yani, FORUMLAR çok sesliliktir.


Bende bu BOZCAADA FORUM-U’nun bir üyesiyim. Bu Planın bazı hükümlerine katıldığım konular olduğu gibi, karşı olduğum, TALEP ettiğim ve İTİRAZ ettiğim konular olmuştur. 


Bu konuda, gerekli TALEP ve İTİRAZLARIMI gerek ilk Plan için ve gerekse Plan Değişikliği için yaptım gerek BOZCAADA FORUM-U toplantılarında ve gerekse yazılı olarak ilgili resmi mercilere yaptım..


Bozcaada FORUM-U katılımcısı olarak benim şimdilik BAĞ EVİM yok. Ama, olmasını isterdim. 


Türkiye halkı için çıkarılan, Yasa ve Yönetmeliklerin Bozcaada halkına da aynen uygulanmasını isterim. Bir takım, kısıtlamaların-sınırlamaların halkın İKNA edilerek getirilmesinden yanayım. 


Ancak, bu Planda:


*Kişiye özel hükümler bulunmaktadır (Kuzeyde, Gökçeada’ya bakan DARDANOS kıyılarında ki Sörf günü birlik alanında PANSİYON yapabilme hakkı gibi) ,

*Yapıların Doğal Taş yapılması ile yapılmaması ile ilgili haksız hukuksuz %25 gibi bir İNŞAAT YAPILAŞMA ALAN farkı bulunmaktadır.

*GEÇİT-İRTİFAK hakkı olsa dahi, BAĞEVİ ve TARIMSAL AMAÇLI YAPILAR için YAPI yapma hakkı verilmemektedir.(Ki, benzer 1/25.000 ölçekli KIRKLARELİ ve TEKİRDAĞ ili ÇEVRE DÜZENİ Plan hükümlerinde GEÇİT-İRTİFAK hakkı olan yollar İMAR YOLU olarak Kabul edilmektedir. Plansız Alanlar İmar Yönetmeliğinin 62 ve 63 ncü maddelerinde yoldan MAHREÇ-Çıkış alan parsellere YAPI yapma hakkı verilmektedir.)

*Çatılarda; her ne olursa olsun, yani çatılarda çirkin görünümlü- çıkıntılı şekilde olmasa bile, ISITMA amaçlı (SOLAR tip), ELEKTRİK ENERJİ üretme amaçlı (FOTOVOLTİK tip) GÜNEŞ PANELLERİ yerleşimi yasaklanmıştır. (Oysa, Bozcaada Kaymakamlık binası çatısında ELEKTRİK ENERJİ üretme amaçlı FOTOVOLTİK tip GÜNEŞ PANELLERİ mevcuttur ve hiçbir şekilde görüntü kirliliği de yaratmamaktadır.).

*TAŞ Yapı doğramalarının AHŞAP olma şartı bulunmaktadır. (Ahşap görünümlü, PVC vb dayanımlı malzemeden doğramaların yapılamamasını anlamak mümkün değildir.).

*Kuzey Doğu-Doğu ve Güney Doğu-Güney kıyı şeridine yakın yaklaşık 18 metrelik yol öngörülmüştür. (BU yolun ne amaçla planlandığını teknik biri açıklasın lütfen.).

Bu planda yer alan yukarıda ki hükümlerin; teknik, bilimsel ve hukuksal olarak doğru hükümler olmadığını düşünmekteyim. .

Bu konularda ki talep ve itirazlarımı, Planın ilgili maddeleri paralel olarak ilgili dilekçemde Bozcaada Belediye Başkanlığına, ÇSB İl Müdüdrlüğüne gereği için ve Bozcaada Kaymakamlığına da bilgi için tekrar ilettim.

Benim BAĞEVİM olsaydı, bu talep ve itirazları yapmam mümkün olmayacak mıydı?.

Elbette ki, yine olacaktı, yine yapacaktım. Ama, Sn. MUTAY, sanırım bu Plana yapılan itirazlarla, BAĞEVİ sahibi olunmasının arasında herkesin anlamakta güçlük çekeceği bir ilişki kurmuştur.

Sn. MUTAY, Plan ve hükümleri ile ilgili itirazların “bağevi sayısı artışı olacağı” üzerine kurulu olduğunu düşünmekte ve o nedenle de, Plana itiraz eden BOZCAADA FORUM-U üyelerinin kaçar adet BAĞEVİ olduğunu sormaktadır.

Sn. MUTAY, bu soruyu soracağına, Plan ve hükümlerine itirazları olan BOZCAADA FORUM-U üyelerinin kaçar adet BAĞEVİ olduğunu zaten bilmektedir ve bilmek durumundadır da. Çünkü, Bozcaada’da yapılmış olan tüm yapıların kayıtları elinin altındadır.

O nedenle, Sn. MUTAY, böyle ucuz SİYASİ polemikler yapmasın. 


Sn.BAŞKANIN AÇIKLAMASI : 08- Son dönemde Bozcaada üzerine birçok haber yapılıyor. Sonrasında ise haberlerin aslının öyle olmadığı anlaşılıyor. Bunu kimler yapıyor ve neden yapıyorlar? Sorusuna “Kim yapıyor bilmiyorum. Çok da ilgilenmiyorum. Ama Bozcaada’ya crusier gemileri için liman yapılacağı bile yazıldı. Cruiser gemilerinin Temmuz ve Ağustos ayları haricinde, nispeten ölü sezonda Bozcaada turizmini canlandırmak için Bozcaada açıklarına gelmesi, oradan da takribi 150-200 kişilik grubun günübirlik olarak araçla adaya gelmesi bir projeydi. Gerçekleşmedi ama gerçekleşseydi nispeten durgun geçen sezon için hareketlilik sağlayacaktı.


Arıtma tesisiyle ilgili de haber yapıldı. Altı ay sonra arıtma tesisi bitecek, o haberleri yazanlar düzeltme metni yayınlayacaklar mı merak ediyorum. Oğlumla ilgili de çirkin ve asılsız iddialar ortaya atıldı birkaç ay önce. AKP ile birlikte inşaat yapacağını bile yazdılar. İspat edebildiler mi, tabii ki hayır. Bunlar seçimler öncesi planlı bir yıpratma politikası, başka hiçbir şey değil…” diyor.


YAZARIN YORUMU-AÇIKLAMASI : 08-Ropörtaj yapan gazeteci arkadaş, Sn. MUTAY’a tam çanak soru sormuş. Ve Sn. MUTAY’da kendince cevaplamış.


Sn.MUTAY’a sormak gerek,” Cruiser gemileri için liman yapılacağının planlandığı, bunun yatırım programına alındığı, fizibilite-etüd-projelendirme çalışmalarının sürdüğü, doğru mu, yanlış mı?”. 
Cruiser limanı için, Gümrük binası 1/5000-1/1000 İMAR PLANI boşuna mı onaylandı?

Bazı kişiler, Cruiser gemilerinin gelmesine karşı olabilirler.
Bazı kişiler, Bozcaada’nın yazın KALABALIK, kışın ise TENHA olduğundan şikayetçi olabilirler.
Ben, ne Cruiser gemilerin gelişi için yapılan projeden, ne yazın Bozcaada’da ki kalabalıktan, ne de kışın Bozcaada’da ki tenhalıktan şikayetçiyim.


Mesela, bende Bozcaada YEREL YÖNETİMİNİN yani özelde Sn. MUTAY’ın: 


  • “ Bozcaada halkını Çevre Düzeni Planı çalışmalarına katmamasından ve bilgilendirmemesinden, 
  • yıllardır fiziki altyapıyı bitirememesinden (kanalizasyon, bisiklet yolu, bağ yolları), 
  • trafiği organize edememesinden, 
  • oto-park sorununu çözememesinden, 
  • Yüksek Okulu Bozcaada’da tutamamasından, 
  • TEKEL şıra fabrikasının Bozcaadalı bağcılarda kalması için yeterli çaba ve katkıda bulunmamasından (bunda Bağcılar Kooperatifinin ve bağcıların da yanlışı bulunmaktadır), 
  • Adliyenin Bozcaada’dan gidişine karşı Bozcaada halkı tepkisini örgütlemek gibi bir çaba içine girmemesinden, Bozcaada bağcısını organik tarıma geçmesi için hiçbir katkı yapmamasından ve proje üretememesinden, 
  • yıllardır denize akıtılan şehir şebeke suyu sorunu çözememesinden (yılda yaklaşık 8.000-10.000 m3 gibi), arka deniz-kale arkası ile limana ve Poyraz limana yapılan pis su deşarjının önüne geçememesinden, 
  • bağevlerine yapılan ilave kaçak yapıları önleyememesinden, 
  • çöp toplama alanına çöp arıtma ve enerji üretim tesisi yapamamasından, 
  • Bozcaada’nın sembollerinden olan YEL DEĞİRMENLERİNİN yok oluşunu önleyememesinden, 
  • gençler için KAPALI SPOR SALONU yaptıramamasından, 
  • gemi ulaşımını GESTAŞ’a kaptırmasından, 
  • GÖZTEPE’ye çıkan yolu ıslah edip asfaltlayamamasından, 
  • GÖZTEPE’ye GÜN BATIMI seyir terası-kafe-restaurant yapamamasından, 
  • yeni kalenin onarımı ve turizme kazandırılması için kılını kıpırdatmamasından, 
  • Bozcaada kalesini yaz-kış yaşanır bir mekan olması için kurumlar arası koordinasyonu sağlayamamasından, 
  • yazın kurulan tezgahların düzenini sağlayacak bir proje üretememesinden (en azından bu konuda GEYİKLİ belediyesi kadar olamamasından), 
  • RÜZGAR ve GÜNEŞ Enerjisinden ELEKTRİK ÜRETİMİ için yapılabilecek bir proje çalışması içine girmemesinden, 
  • Bozcaada merkezde yıkık-dökük evlerin adaya kazandırılması için projeler üretememesinden….” gibi vb konularda ciddi anlamda şikayetçiyim.


Tabiidir ki, Bozcaada’ya Cruiser gemilerin gelmesi Bozcaada’nın tanıtımına, turizmine ve dolayısıyla ekonomisine azımsanmayacak katkıları olacaktır. 


Bu konuda, yapılan karşı çıkışların, önüne, ancak halka getireceği FAYDA-ZARAR analizi sonuçları aktarılarak ve itiraz edenlerin ikna edilmesi çabası içine girilmesi gibi SOSYAL İLETİŞİM kurularak geçilebilir.  


Sn. MUTAY, hiç yüzü kızarmadan ARITMA Tesisi ile haber yapanlar, 6 ay sonar arıtmanın biteceğini söyleyerek, bu haberleri yapanların o zaman düzeltme metni yayınlamalarını beklemektedir.


Sn. MUTAY, 10 (on) yılda bitirilip devreye alınamayan PİSSU-KANALİZASYON ve ARITMA TESİSİNİN baş sorumlusudur. 
Hiç, önüne çıkarılan engelleri sıralamasın. 20 (yirmi) yıldır Bozcaada Belediye Başkanlığı yapan Sn. MUTAY, Belediye Başkanı olarak kalabilme maharetlerini kullansaydı, bu konuda doğru adreslere gidip danışma yapsa yada danışma hizmeti alsaydı, bu iş bugünlere kalmadan çoktan bitirilmiş olurdu.

Sn. MUTAY, gerçekten Bozcaada için ARITMA Tesisi yeri olarak çok yanlış bir yer seçimi yaptığı ya da yaptırdığı kanısındayım. Hiç, projeyi İLLER BANKASI yaptı falan deyip bunun arkasına sığınmasın. Onun için, ARITMA Tesisi ile ilgili haberler için hiçbir düzeltme bekleme hakkı olduğunu düşünmemekteyim. Çünkü, haberlerde kendisine hiçbir haksızlık yapılmadığını, aksine Sn. MUTAY’a fazlasıyla hoşgörülü davranıldığını düşünenlerdenim.

Ancak, Sn. MUTAY, oğlu ile ilgili haberler konusunda YERDEN GÖĞE HAKLIDIR. Bu haberi yapanların, Sn.MUTAY’a değil belki ama, oğlu Uğur’a gerçekten bir ÖZÜR ve DÜZELTME yayımlaması gerektiğine samimi olarak inanmaktayım. 


Hiçbir siyasi kimliği olmayan kişinin ve yakınlarının, ahlaki ve insani olmayan haber yada yöntemlerle KARALANMASI ve YIPRATMA kampanyası yürütülmesini doğru bulmayanlardanım.


Gerçekten, Sn. MUTAY yukarıda saydığım yapamadıkları yanında, TURİZM ve SPOR da Bozcaada’nın tanınması yönünde yadsınamayacak katkılarda bulunmuştur.


Sn.BAŞKANIN AÇIKLAMASI : 09- İki ay sonra yerel seçimler var ve yeniden adaysınız. Şansınızı nasıl görüyorsunuz? sorusuna, “Burası başka yerlere benzemez. Diğer aday arkadaşlarımızla devamlı görüşürüz, konuşuruz. Bu bir siyasi yarış o kadar. Kazanırız veya kaybederiz, yarış sonrasında her şey eskisi gibi devam eder adada. Bu sene artık son dönemim ve 700’e yakın bir oyla kazanacağımı düşünüyorum.” diyor.


YAZARIN YORUMU-AÇIKLAMASI : 09-Sn.MUTAY, gerçekten birçok konuda SOSYAL İNSAN olarak öne çıkan bir kişiliktir. Dediği gibi, bu yarışı kazanır ya da kaybeder. Ve her şey eskisi gibi olmasa da, Bozcaada’da hayat şüphesiz devam eder.


Artık, bu dönemde Sn. MUTAY olmasın diyenlerdenim. Daha once ki iki dönem de de, SON DÖNEMİM diyordu.
Sn. MUTAY, Bozcaada halkı tarafından incitilmeden kibarca EMEKLİ edilmelidir. 


Sn. MUTAY, bu dönem de seçilirse Bozcaada’ya hiçbir katkısının olamayacağını düşünenlerdenim. Alacağını tahmin ettiği oy ile zaten seçilmesi de mümkün değildir.


Sn. MUTAY’I emekli ettiğimizde, ilk ben TEBRİK etmek ve kendisine YEL DEĞİRMENİ MAKETİ ile birlikte KEKİK ÇİÇEKLERİ arasında 20 yılın anısına 4 hizmet dönemi için 4 adet KIPKIRMIZI KARANFİL’den oluşan ÇİÇEK DEMETİ sunmak isterim, eğer KABUL ederse.


Sn. MUTAY ile, siyasi olarak aynı düşünceleri paylaşmasam da, ona BOZCAADA’ya yapabildiği katkılardan dolayı TEŞEKKÜR ediyorum. 


Sn.BAŞKANIN AÇIKLAMASI :10-Son çıkan yasalarla Bozcaada’da şarap tadımı yapılması, bağ gezisi düzenlenmesi ve bazı festivaller yasaklandı. Seçimi iktidar partisinin adayı kazanırsa burada ne değişir? sorusuna “Beni diğer adaylar bu anlamda çok ilgilendirmiyor. Ama siyaset adamı değil de bir Adalı olarak söyleyecek olursam iki sene içinde Ada bitebilir… Zaten şu anki politikalarında tehdit ve hizmeti geri çekmekle meşguller. İki yıl içerisinde Cezaevi, Adliye, Telekom ve Üniversite Bozcaada’dan bildiğiniz gibi geri alındı. Komik gelecek ama Ada halkının basit bir telefon arızası için imza atmaya feribotla Ezine’ye geçmesi gerekiyor. Adliye’de işi olanın ona keza. Buralarda çalışanlar, aileler ve ziyaretçileriyle birlikte buradan uzaklaştırılan en az 100 aile var. Bu bile buradaki kış turizmine katkıydı.” diyor.


YAZARIN YORUMU-AÇIKLAMASI : 10-Sn. MUTAY’ın “2 sene içinde ada bitebilir” kehaneti doğru çıkabilir. Çünkü Bozcaada halkı, bugüne kadar Sn. MUTAY’ı seçerek kendi ayaklarına kurşun sıktığını görmelidir. Çünkü, Bozcaada’dan bazı hizmetler çekilirken HİÇ SESİ ÇIKMAMIŞTI. Hiç, hükümeti eleştirmemişti. Hiç bu konuda Bozcaada halkını örgütlememişti. Bu konuda, halkla beraber hiçbir gayreti olmamıştı. 


Çünkü, Bozcaada halkı, adadan bazı kamu hizmetleri bir bir giderken TURİZM’den DAHA FAZLA nasıl KAZANIRIM rüyasını görüyordu. MIŞIL MIŞIL rüyasında ne kadar kazandığının hesabını yapıyordu. Ve Sn. MUTAY, Bozcaada halkını bu güzel tatlı uykudan uyandıracak ZİLİ çalmıyordu. Ama, anlaşılıyor ki, şimdi Sn. MUTAY’da zil çaldı. Ama, bu çalan zilin uyanma zili olmadığı aşikar. Çalan, ALARM ZİLİ…


Sn. MUTAY, bu dediklerini 2-3 yıl once söyleyebilseydi, Bozcaada halkını örgütleyebilseydi, BOZCAADA’nın KAHRAMANI olurdu…Onu ben dahil hiç kimse yıkamazdı…Ömür boyu BOZCAADA BELEDİYE BAŞKANI olurdu Sn. MUTAY…Demek ki, sözün bittiği yerdeyiz…


Sn. BAŞKANIN AÇIKLAMASI : 11-Turizm cenneti adada, turizm okulu artık yok mu yani? Sorusuna “Maalesef yok. Belediyeye ait binayı Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’ne tahsis etmiştik. Geçtiğimiz yıl birinci sınıflar, bu yıl da tamamı adadan geri çekildi. Ada halkına AKP’lilerin söylediğinden anlaşılacağı üzere iktidarın hizmeti geri çekme politikasının bir ürünü bu. Olası bir seçim galibiyetinde bunları geri getirip “AKP getirdi” diyecekler. Ama adadan bu hizmetleri götüren kim?” diyor.


YAZARIN YORUMU-AÇIKLAMASI : 11-Sn. MUTAY, Bozcaada’dan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi (ÇÖMÜ) TURİZM Meslek Yüksek Okulunun geri çekilmesinin AKP’nin işi olduğunu söylüyor. Doğrudur. 


Asıl kabahat AKP’ninde; Sn.MUTAY’ın hiçmi bu işe katkısı yok ?...


1995’li yıllarda ÇÖMÜ de Mühendislik Fakültesi Dekanı olan arkadaşım Profesör Salih Zeki TUTKUN, “sizin başkandan yer istiyoruz bize yer vermiyor, arazi tahsis etmiyor” demişti. Bende, sadece acı acı gülümsemiştim. O, anlamıştı ne demek istediğimi. 


Ve bu okul ancak 2009 yılında Bozcaada’ya gelebilmişti…Ve, geldiği gibi gitti..Ve Sn. MUTAY, bu konuda masum olduğunu söyleme hakkı olanların belkide en sonuncusudur…


Sn.BAŞKANIN AÇIKLAMASI : 12-Peki, bunu neden yaptılar? sorusuna ““Biz yoksak üniversite yok”, “biz yoksak telefon arızası için bile feribotla karşıya geçmek zorundasınız”, “biz yoksak adada kış turizmi bile yok, ekonomi bile yok” demek için. Bunu açıkça dile getiriyorlar zaten. İktidar bir de “hizmet getiriyoruz” diyor. Hizmeti halkın ayağına götüreceksin, bizzat adadan geri alıp anakaraya taşıyarak değil!” diyor.


YAZARIN YORUMU-AÇIKLAMASI : 12-Sn. MUTAY’ın bu son tesbitleri son derece doğru…
Artık, Bozcaada yakın gelecekte YOKLAR adası olmaya devam edecek…Bu iktidar gitmediği sürece…
Onun için, sanırım Sn. MUTAY, “BEN seçilirsem hizmetlerin hepsi geri gelecek diyen…Çevre Düzeni Planının (ÇDP) iptali için Bakanla görüştüm…İptal davasına ÇSB savunma vermeyecek…O zaman ÇDP iptal edilecek…Benim Belediye Meclisi üye adaylarım arasında her görüşten adalı olacak…” diyen AKP adayı arkadaşımızın oylarına göz dikmiş durumda…


Biraz da, ilçe örgütü dağılan MHP oylarına da göz kırpıyor..


Ama, daha once MHP adayı olup ÖN SEÇİMİ kaybeden Sn. Adnan İLTER’in de CHP den OY ÇALMASINI bekliyor.. Benim tesbitim bu…


Sn. MUTAY’ın yüzer-gezer CHP oylarını alması oldukça zor…Hele, CHP; İlçe Teşkilatı ve Başkan adayı ve aday adayı (ları yok-MHP’ye gitti bir arkadaş çünkü) ile hep birlikte Belediye Meclis üyelerini ÖN SEÇİM ile belirlerse…
Gerçi, Sn. MUTAY, yıllardır Bozcaada’da siyasetin nabzını tutuyor…CHP içinde ki TRUVA ATLARINI iyi biliyor…
O nedenle, CHP’den de oy devşirme umudu taşıdığını tahmin edebiliyorum…


Çünkü, kaç dönemdir Bozcaada’da Genel Seçimlerde en yüksek oyu alan CHP, bir türlü BOZCAADA BELEDİYE BAŞKANLIĞINI alamadı…Nedenini araştırmak için, ciddi SOSYOLOJİK ve SİYASİ araştırma yapılması gerekli…
Ama, konumuz Sn.MUTAY ve görünen o ki, kazanmaya oynuyor.. Ancak, seçimi kaybedeceğini anlarsa seçmenlerini hangi tarafa yatırır…


Tabii, AKP adayı Sn. Ali BALCI, seçimi kaybedeceğini anlarsa seçmenlerini hangi taraf yatırır…
Bu iki tarafın, kaybetmeyi anladıklarında seçmenlerini nereye yatırabileceklerini bilen taraf, BOZCAADA BELEDİYE BAŞKANLIĞI seçimini kazanır…


Evet, yukarılarda da bahsettiğim gibi; Sn. MUTAY’I emekli ettiğimizde, ilk ben TEBRİK etmek ve kendisine YEL DEĞİRMENİ MAKETİ ile birlikte KEKİK ÇİÇEKLERİ arasında 20 yılın anısına 4 hizmet dönemi için 4 adet KIPKIRMIZI KARANFİL’den oluşan ÇİÇEK DEMETİ sunmak isterim, eğer KABUL ederse…


Çünkü, canım öyle çekiyor…

Canımın çektiği olur mu, olmaz mı? 
Bekleyip göreceğiz 30 Mart 2014 akşamını…28.01.2014

ETEM EROL
Makina Mühendisi
İş Yöneticisi

4 Haziran 2013 Salı

Şehir Planlamasının Özeti Budur

Bir şehri planlamak


........
Esenyurt’ta yaşadığımız ve aslında geçici şekilde çözülen, Fikirtepe’de sessizce yaşamakta olduğumuz ve Gezi Parkı hareketiyle gündeme bomba gibi düşen mesele aslında hep aynı; yanlış ve/veya eksik planlama.

Gezi Parkı konusunun sosyolojik, toplumsal ve siyasi tarafı bir yana konuya sadece bu ve benzeri projeler olarak bakalım.

Hatalı ve eksik planlama

Uzun zamandır yazdığım, konferanslarda anlattığım en önemli meselelerden biri inşaat projelerinin bir bütünün parçası olma zorunluluğu yani; şehir bölge plancılığı.

Sıraladığımız ve henüz gündeme düşmeyen tüm projelerde görünen en büyük eksiklik aynı; hatalı ve/veya eksik planlama. Görünen eksikliğin veya yanlışlığın nedeni ise aslında çok açık, bu planlamaları sadece mimarlar ya da belediyecilerle yapıyor oluşumuz. Böyle olunca da sadece bir zihin bir bakış açısı o bölgeyi dönemsel yani aslında geçici olarak planlıyor.

Oysa bir şehri planlamak, özellikle de o şehir tarihi ve sosyolojik olarak çok önemli. Dünya başkentlerinden biriyse, mutlaka o şehrin yakın ve uzak tarihiyle, toplumsal durumuyla yapılmalıdır.

Dünyada bu işi önce sosyologlar, tarihçiler sonra şehir plancıları, deprem mühendisleri ve mimarlar projelendirir. Yani bu şehir bölge plancılarını teknik tabiriyle ‘brieflendiren’ sosyologlar ve tarihçilerdir.

Projenin çıkmasıyla o projenin asıl kullanıcılarından focus gruplar oluşturulur ve bu kişilerin gözünden proje değerlendirmesi alınır. Sonra proje gerçekleştirilir ve devreye iletişimciler girerek projeyi anlatırlar. 

Sorgulama ve teşhis

Bu zincir böyle işlemezse, durum en basit tabiriyle, bir psikiyatriste gittiğinizde, doktorun sizin yüzüne bakıp ‘bence sen şizofrensin, şu ilacı al’ deme halidir. Oysa normalde doktorun önce size sorular sorması, sizi tanıması, geçmişinizi öğrenmesi, bu gün geldiğiniz yeri sorgulaması ve sonra teşhis koyması gerekir.

Doktor önce kendinize ama ardından başkalarına kendinizi doğru ifade etmenizi sağlar. Tedavi sadece size iyileştiğinizi hissettirerek olmaz, ailenizin arkadaşlarınızın da bunu görmesi ve onaylaması, onlarla hayata karışmanız gerekir ki başarılı bir tedaviden bahsedebilelim.

Şehirler de böyledir. Tarihini ve bugününü anlamanızı ister.

İşte bu yüzden bir yapı sadece bir inşaat değildir, bir dönemin bir coğrafyanın tanığıdır.


NOT: Bozcaada İmar Planı ile ilgili uygulama ve tartışmaların sürdüğü şu günlerde Ada açısından da önemli bir görüş içeren yazı olması nedeniyle 04.06.2013 tarihli Vatan Gazetesi Yazarı sayın Ceren Kumbasar'dan olduğu gibi alıntılanmştır.  

Daha önce de bu sitede defalarca belirtildiği üzere, bir şehir imar planı salt teknik bir "iş" değildir.  Tarihsel, ekonomik, sosyal ve siyasal yanları ve sonuçları mevcuttur. Ama daha da önemlisi bir şehrin geleceğidir. Bu gelecek bir ya da birkaç kişinin "dudakları arasında" ve "kapalı kapılar arkasında" belirlenemez. 

Tarih bunun aksine davrananların hazin hikayesinden ibarettir. Bozcaada Belediyesi ve Meclisini bu yazıyı defalarca ve dikkatle okumaya davet ediyorum.

7 Ağustos 2012 Salı

"İŞ BİLMEZLİĞİN BU KADARI"

Yukarıdaki başlık bu blog yazarına ait değil.

Sabah Gazetesi'nden Sayın Yüksel Aytuğ'a ait.  Ege gezisi  izlenimlerini anlattığı makalesinin Bozcaada ile ilgili bölümü:

(Yazının tamamı için: http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Yazarlar/aytug/2012/08/07/kalbim-egede-kaldi)

İlk defa adaya gelen, "dışarıdan bir göz"ün gördükleri...

Birlikte okuyalım:

Bozcaada'ya neden 'büyülü ada' denildiğini ... 'yerinde' öğrendim. İnsanı içine alan, ruhunu gönüllüce hapseden bir büyüsü var adanın gerçekten de. Ama her yerini gezip görmeye, tadını çıkarmaya günübirlik tur yetmiyor. Ana karaya yani Geyikli'ye son feribotun 19.00'da olduğunu öğrenince, beynimden vurulmuşa döndüm. Çünkü adanın Batı Burnu'nda rüzgar güllerinin eşlik ettiği o eşsiz gün batımını izleyemeyecektim. 
Yani iş bilmezliğin, adam sendeceliğin bu kadarı olur.
Yazın tam ortasında, adaya günübirlik turistlerin akın ettiği günlerde, 19.00'da son feribot olur mu? Koy geceyarısına bir sefer; millet gelsin, gönlünce adayı dolaşsın, günbatımının keyfini çıkarsın, restoranlarda, kafelerde keyifle vakit geçirip esnafa para kazandırsın, sonra da yaşadığı bu eşsiz güzellikleri konu komşuya anlatmak için evine dönsün. Yok, olmaz... Çünkü bizde 'rasyonel turistik organizasyon mantığı' kuantum fiziğinden daha zor öğrenilir!
Mantık dedim de... Bozcaada iskelesinde elimize bir broşür tutuşturdular. Adanın koylarını dolaştıran bir tekne turu... Peki şirketin ismi ne dersiniz? Titanik... YÜKSEL AYTUĞ / SABAH YAZARI 

http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Yazarlar/aytug/2012/08/07/kalbim-egede-kaldi 


Aslında, mevcut haliyle, Bozcaada kocaman bir Titanik...

Buzdağına hızla yaklaşıyor...

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Bozcaada'nın Sorunları Nedir?

Değerli Ziyaretçi,

Bozcaada'nın değerleri ile ilgili anketten sonra, Bozcaada'nın sorunları nelerdir, anketi oluşturulmuştur.

Kuşkusuz anket formunda sıralanan tüm hususların her biri Bozcaada'nın sorunlarındandır. Hedefimiz ortak aklı oluşturarak bunlardan hangilerinin en önemli, dolayısıyla en öncelikli olarak çözüm oluşturmak üzere üzerine gidilmesi gerekenleri tespit etmektir.

Anketi sayfanın sol alt köşesinde inceleyip cevaplayabilirsiniz.
Sizlerden ricam, sıralanlardan en önemli ve ivedilikle çözülmesi gereken 3 (üç) sorunu işaretlemeniz ve hemen altındaki VOTE butonuna basmanızdır.

Katılımınız ve katkınız ile göstereceğiniz sabır, nezaket ve en önemlisi Bozcaada'nın sorunlarına duyarlılığınız için şimdiden teşekkür ederim.

31 Mayıs 2012 Perşembe

"Bozcaada’yı Bozcaadalılara bırakmaya gelmeyecek"

http://www.canakkaleolay.com/yazi.asp?id=3542, Sayın Kadir Kenar'ın Analizi:


Dün Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’nda çok örnek olacak bir tavır ortaya çıktı. Bozcaada da turizm yapan işletmelerin 2012 yılına ait zam talepleri reddedildi. Şimdi bu nereden çıktı diyenleriniz olacaktır. ÇTSO üyesinin hakkını böyle mi koruyor diyenler de çıkar.

İşte dün onun için çok önemsediğimiz ve de ilerisi için umutlandığımız bir karara imza atıldı. Adalıların 2012 için teklif ettikleri yüzde 30 ila 40 arası zam talepleri reddedildi.

Ayrıca ÇTSO Yönetim Kurulu Başkanı Bülend Engin’de, ‘şubat ya da martta seçim var. Bu kararı beğenmeyen bana oy vermesin’ diyerek kararın altına cesur bir imza atmış oldu.

Ve de bu karar bence de çok iyi oldu. Çünkü yıllardır Bozcaada insanların kazıklandığı bir yer haline gelmeye ve de bu şekilde anılmaya başlandı. Ada esnafı sanki seneye kıyamet kopacakmış da bir daha da bu adaya kimse gelmeyecek miş gibi davrandı. Sonuçta da adanın adı kazıkçıya çıktı.

Bence dün ÇTSO’da zam taleplerinin reddedilmesi bu kötü gidişe dur demek anlamına geliyor. Bozcaada’yı Bozcaadalılara bırakmama anlamı taşıyor. Bence de ada turizminin geleceği için önemli bir karar alınmış oluyor.



Sayın Kadir Kenar'ın yorumu bu. ÇTSO'nun da yorumu demek oluyor ki bu...

Adalılar (ada esnafı) bu yorumu da doğru bulmayıp BTSO kurmaya kalkarlarsa şaşırmamalı.
O zaman istedikleri fiyatları koyarlar.
Amok Koşucularının finişi yakın...

16 Mayıs 2012 Çarşamba

‘Medyada Gayrimüslim Algısı’ masaya yatırıldı

Şalom, 16 Mayıs 2012 

Geçtiğimiz hafta sonu Heybeliada Halki Palas ‘Medyada Gayrimüslim Algısı’ çalıştayı gerçekleşti. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın evsahipliğinde düzenlenen çalıştaya aralarında Ayhan Aktar, Oral Çalışlar, Abdülhamit Bilici, Alper Görmüş, Ergun Babahan, Yavuz Baydar, Ayşe Hür, Ali Bulaç, Orhan Kemal Cengiz, Ali Değirmenci, Ohannes Kılıçdağı, Mihail Vasiliadis, Sibel Eraslan, Yonca Poyraz Doğan ve İvo Molinas gibi gazeteci, akademisyen ve vakıf yöneticileri katıldı. Çalıştayın ilk gününde Molinas, ‘Klişe ve Tabulardan Nefret Eylemi’ne başlıklı sunumunda nefret söyleminin önlenmesi adına çeşitli önerilerde bulundu.
Çalıştayın ortak hazırlanan sonuç bildirisinde aşağıdaki görüş ve önerilerde bulunuldu:

‘MEDYADA GAYRİMÜSLİM ALGISI’ ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRİSİ

1- Balkan Savaşları ile başlayan ve mütareke yıllarıyla devam eden İstanbul ve Anadolu’nun işgalinin yarattığı travma, Cumhuriyet dönemindeki farklı din ve inanç gruplarına yönelik tutumun en önemli belirleyici unsuru olmuştur. Yaşanan travma cumhuriyeti kuran kadrolar tarafından içselleştirildi ve eğitim sistemi, basın yolu ile sonraki kuşaklara aktarıldı.

2- 1920’li yılların ikinci yarısından itibaren farklı din ve inanç gruplarının devlet bürokrasisi içinde tasfiye süreci yaşandı. Bu uygulamalar da ayrımcılığı artırdı.

3- II. Meşrutiyet ile Cumhuriyet’in ilanı arasında görece özgür ve çok sesli olan basın, 1925 yılındaki Takrir-i Sükûn kanunu ile bu özelliğini kaybetti.

4- Devlete bağımlı hale gelen basın o günden beri -çoğunluk ve azınlık ayrımı yapmaksızın- din, etnik ve inanç gruplarının mağduriyetlerini ya görmedi, gördüğünde  de olumsuz bir şekilde ele aldı.

5- 1928’de Hukuk Fakültesi talebeleri tarafından başlatılan “vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları basın tarafından desteklenerek, insanların anadilini konuşamaz hale getirilmesi sağlandı.

6- Medya dilinde, gayrimüslim kavramı yerine “farklı din ve inanç grupları” ifadesinin kullanımının daha uygun olduğu dile getirildi.

7- Türkiye’de farklı din ve inanç gruplarının yaşadığı ayrımcı deneyimlerin benzerini Avrupa medyası da yabancı düşmanlığı ve İslamafobi olarak yaşatmaktadır.

8- Türkiye’nin Osmanlı geçmişinde farklı unsurların bir arada yaşama deneyimleri, daha iyi bir gelecek için ilham kaynağı olabilir.

9- Nefret söylemi bağlamında yazılı basınının yanı sıra,  televizyon, sinema ve sosyal medyanın da dikkate alınması önemlidir. 

10- Demokrasilerde görsel ve yazılı basının vatandaşı bilgilendirmesi ve taleplerini gündeme getirmesi gerekirken, bugüne dek ülkemizde genellikle, medya resmi ideolojiyi topluma empoze eden bir misyon üstlenmiştir.

11- Her toplumsal kesim, eleştirilerini gündeme getirirken öz eleştiriyi de ihmal etmemeli; ayrımcılık ve nefret söylemlerinden kaçınmalıdır.

12- Yerel medyanın farklı din ve inanç gruplarına yönelik nefret söyleminde rolü göz ardı edilmemelidir.

13- Nefret söylemlerini ve ötekileştirmeyi önlemek açısından medyanın kendi öz denetim mekanizmalarını oluşturması önemlidir.

14- Ayrımcılık ve nefret söylemini önlemek üzere uygulama kabiliyeti olacak şekilde hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.

15- Ulusal ve yerel medyada farklı din ve inanç gruplarının görünürlüğünün artması empati kurulmasına ve diyaloga katkıda bulunacaktır. Azınlık medyasının da bu amaca hizmet edebilmesi için desteklenmesi önemlidir.

16- Yüz yüze görüşmeler ile “diyaloga açık” her kesime ulaşmak gerekmektedir. Bu süreç karşılıklı empatiyi artırır ve toplumları birbirine yakınlaştırır.

17- İnsanın doğasında “ötekileştirme” sorunu vardır. Ayrımcılık ve nefret söylemini önlemek için cezai müeyyideler uygulanmalı. Daha uzun bir süreç alsa da ailede başlayan bir eğitimin de ayrımcılık ve nefret söylemini engellemek adına bir çözüm yoludur.

18- Yerleşik olumsuz zihniyet kalıplarının değiştirilmesinde siyasi, dini ve toplumsal kanaat önderlerine, büyük görev düşmektedir.

19- Toplumsal kesimler sorunlarının kaynağı olarak birbirlerini görmemeli, demokrasi ve insan haklarının gelişmesi için birlikte mücadele etmelidirler.

20- Farklı din ve inanç gruplarının birikmiş sorunlarının çözümü için girişimler hızlandırılmalıdır. Yeni anayasada eşit yurttaşlık kavramı vurgulanmalıdır.

13 Mart 2011 Pazar

Adnan Filiz - İKİ ANAHTAR, İKİSİ DE AÇMIYOR…

Elimizde iki anahtar var; ne yazık ki ikisi de “tam mutluluk” kapısını açmıyor.
Anahtarlardan biri “tercihli” yaratılmış insanoğlunun aklı.

İkincisi ise doğanın sınırlandırılamayacak gücü.
Daha mutlu, daha büyük refahı ararken, 20 – 21. yüzyılda kullandığımız sanayi gücü ve teknolojik gelişmeler, insanlar için “aydınlık gelecekler” için umut olmuştu.
Ama bakın “petrol”e, uzatın elinizi en ucuz ve sürekli enerji vadeden nükleer santrallere…
Mutluluk kapısını açan anahtarlar oldu mu?

8.9’luk Japonya depremi, dünyanın eksenini yerinden oynatıyor ve de koskoca bir uygar ülkenin yerleştiği büyük adalar topluluğunu olduğu yerden 2.5 metre kaydırıyor, 70 cm daha çukurlaştırıyor.
Japon ulusu nerede olduğunu, nasıl yaşayacağını biliyor.
Akılla yoğrulmuş eğitimin doğurduğu bilinçle, insanlarının refah düzeyini sağlam tutmayı öngörürken, varlıklarını güvence almaya çalışıyor.
Bu işte ne kadar başarılı oluyor?
Elbette başarılı… Kime göre? Aynı aklı başında taşıyıp onu kullanmasını bilmeyenlere göre.

Bu toplumların arasında bizim de yerimiz olduğunu söylemekten kaçınmayalım.
Çünkü Gölcük depreminde gerçek insan kayıplarımızın sayısının bile yaklaşık olarak bilinmediğinin yakın tanıklarından biriyim. Uluslararası rakamlar 45 binleri işaret ederken  17 binleri resmi rakam olarak ilan ettiğimiz gerçeği açıktır. Bütün kuşkulara rağmen, umut ederim, biz haklıyızdır.
Eğitim, önlem, duyarlılık tamam… Ama bu anahtar bile “tam mutluluk” kilidinde boşa dönüyor.
İşte doğanın önlenemez gücü.

Bu gerçekle hareket ederken, bunu görmezlikten gelen dünyanın durumuna bakın.
Petrol için bir yalan öne sürülerek Körfez’de çıkarılan iki savaşın bilançoları… Ürkütücü.
Bir yalanın ardına dolanarak; insanların ulusların en büyük hedefi “demokrasi- özgürlük” peleriniyle 1. 5 milyon insanın katledilmesi gerçeği.
Bitmedi ki, aynı Allah’a inanan insanlar arasında, tarihin önceki dönemlerinde başlayıp, büyük evrim geçiren insanoğlunun bugün daha da büyüyen ve daha vahşileşen din savaşları… Kardeş kardeşi katlediyor. Ulus kendi içinde kendini tüketiyor.

Bırakın kan akmasını. Bu kısacık ömürde mutluluğa ulaşan yolların önünde kim, ne için barikatlar kuruyor?
İnsanları, Türk, Kürt, Alevi, Suni, Laz, Çerkez  vs. diye kim kinlenmeye davet ediyor.
Oysa Musevi de olsa, Hıristiyan da, Rum ya da başka bir dinde ve kimlikten de olsa, insan insandır, puta dahi tapacak olsa o inanca saygısızlık en büyük günahtır.
Bunları bilmiyor mu birileri?
Bizim bildiklerimiz çok mu ötede şeyler.
Ama suyu derenin sonunda bulandıran kurt – kuzu öyküsünün anlattığı gerçek gibi, kimi kendini biraz güçlü hissedenin sadistleşmesi bir insan gerçeği…

Bundan kuşku duyanların önce tarihe göz gezdirmeleri, sonra da TV’lerde ki, gazetelerdeki siyaset çekişmelerini izlemeleri gerekir.
Ne yazık ki, “akıllı yaratık” ve “insan” kavramı içinde öteki canlılardan farklılaştırdığımız insanoğlunun yapısı dünde öyleydi, bugün de öyle…

Şimdi gözler söylenen sinyalleri yavaş yavaş veren 2012’ye çevrilmiş durumda.
“Dünya yerinde duracak ama bizler için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” deniyor…

Yoruma açık kehanetlerin temeli bu!

Acaba bizi asırlardır  kasıp kavuran “insan vahşiliği”nin  sonu mu geliyor?