Bozcaada İmar Planı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bozcaada İmar Planı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ağustos 2016 Cumartesi

Şeytan Ayrıntıda Gizlidir - Bozcaada Kentsel Tasarım Rehberi Üzerine -1

Bozcaada Belediye Başkanlığı web sitesinde, Bozcaada Kentsel Tasarım Rehberi  Taslağının ilk 45 sayfası resim formatında bir iki ay önce yayınlanmıştı. 

Yine aynı sitede, 02 Ağustos 2016 günü yapılan duyuru şöyleydi:  Bozcaada Belediye Başkanlığının tarafından 03.08.2016 Çarşamba Günü Saat:10.30’da Halk Eğitim Merkezi Salonunda  Bozcaada Kentsel Tasarım Rehberi  hakkında halkı bilgilendirme toplantısı yapılacaktır.

1. Taslak da olsa bir belgenin ya tamamı yayınlanır, ya da hiç yayınlanmaz; bilgilendirmede tamamı sunulur. 

2. Bozcaada nüfusunu ve kamuoyunu yakından ilgilendiren bir belgenin sunumu ile ilgili duyuru bir gün önceden yapılmaz, mümkün olduğunca (en az bir ay) önceden yapılır.

3. (Edindiğim bu bilgi yanlışsa peşinen özürlerimi sunarım) İşaret edilen bilgilendirme toplantısı, taslağı hazırlayan ekip adaya gelemediği için amacına uygun olarak gerçekleştirilememiştir. Dolayısıyla “yok” hükmündedir.

Bozcaada Kentsel Tasarım Rehberi Taslağının tamamını ama özellikle de Kaynakça bölümünü inceleme şansımız olmadı. 

Yayınlanan bölümde ise çok ciddi biçimde tartışılması ve gözden geçirilmesi gereken hususlar var.

Plan nedir? Sorusuyla başlamakta yarar var.

Plan gerçekte nedir?

Çok özetle plan, NİHAİ BİR AMACA (moda ismiyle vizyona) ulaşmak için;

Kim yapacak,

Ne yapacak,

Niçin yapacak,

Nasıl yapacak,

Neyle yapacak,

Nerede yapacak,

Ne zaman yapacak,  sorularının ayrıntılı biçimde cevaplanmasından başka bir şey değildir.

Plan, ancak bir NİHAİ HEDEF (vizyon) varsa yapılır. Hedefsiz plan yapmak, kumda çomak oynamaktır.

Planlar, kimi ilgilendirirse ilgilendirsin (bireyler, farklı kurumlar), bir hiyerarşiye, bir sıraya  tabidirler.

NİHAİ HEDEF (vizyon) belirledikten sonra makro plan, ya da stratejik plan yapılır. Bu planlar, minimum 15-20 yıllık olurlar. Ciddi planlamalar, 100 yıllık bile olabilirler (son gelişmelerde bazı ülkelerin planlarında gördüğümüz üzre…).  İmar planlamasında bu tür planlara leke planlaması da denir. Büyük ölçeklidirler 1/100 000 lik gibi.

Onların bir alt kademe planları eylem/ taktik planlardır. Yukarıda sıralanan sorulara uzun vadeli ancak daha somut cevapları içerirler.

Alt düzeydeki planlar ise icraat planlarıdır. İmar planlarında bunlar ayrıntıları içerirler.  1/1000 ya da 1/500 gibi… Bunlar en somut icraat planlarıdır.

Planlar arasında sıkı bir hiyerarşik bağ ve süreç ilişkisi vardır. Öncelikle nihai hedef konmadan, makro plan olmadan, bir altını, en altını hazırlayamazsınız.  Hazırlarsanız da işe yaramaz.

Buğdayı dikmeden, ekmeği pişiremezsiniz.

Peki, Kentsel Tasarım Rehberi nedir?

Cevabına, taslaktan bakalım:

Kentsel Tasarım Rehberi: Kent kimliğinin gelişimini ve sürdürülebilirliğini sağlamak için mekânsal planlamaya esas uygulamaların kentin vizyonu ve imajı ile uyumlu olmasını sağlamayı hedefleyen, mekânsal tasarımda, malzemede yönlendirici ilkeleri belirleyen ve yöneten yazılı belgelerdir….

 Tanım doğru ve güzel… Hazırlanmış olan imar planlarındaki hükümlerin uygulanmasında, plan hazırlanırken cevabı verilmiş olan “nasıl” sorusunun unutulmamasını sağlamaya yönelik bir hatırlatıcı “destek-pusula” belge.

Peki, taslaktaki Genel Hükümlere geçelim ve ilk “vahim” notu düşelim:

2.            Ada vizyonunun temel öğelerini Ada'nın özgün değerleri ve Adalı olma bilinci oluşturmalıdır.

Kentsel tasarım rehberini hazırlayan teknik ekip, ada vizyonunun nasıl olması gerektiği konusunda adalılara önerilerde bulunmaktadır, “akıl vermektedir”.

Halbuki yapması gereken iş, adanın-adalının oluşturduğu vizyon doğrultusunda planlama yapmaktır.
Adanın bu vizyonu mevcuttur.

Bozcaada Belediye Meclisinin 2014 yılı temmuz ayında yapmış olduğu Paydaş Analizi sonucu belirlediği paydaşların katılımı ile 8 grubun çalıştığı Çalıştayda; Bozcaada’nın vizyonu belirlenmiştir. Tüm kesimlerin katılımı ile Bozcaadalılar, ileride kendilerini ve adayı nerede ve nasıl görmek istediklerini belirlemişlerdir.

Bu vizyondan yola çıkarak, kurum olarak Bozcaada Belediyesi, 2015 yılı Aralık ayında tüm meclis üyelerinin katılımıyla kurumun vizyonunu belirlemiş ve bu vizyon doğrultusunda kurumsal stratejik planını hazırlamıştır.

Kentsel Tasarım Rehberini hazırlayan ekip ya bu vizyondan haberdar değildir, ya da bu vizyonu “uygun” bulmamıştır. Her iki durum da son derece vahimdir.  Birincisi belediyenin, ikincisi hazırlayan ekibin etiği ve tekniğini tartışma konusu yapar.     

Yine genel hükümlerden:

3. Planlama yaklaşımında temel hedef Bozcaada'da kentlilik kültürünün değil, Adalılık kültürünün korunması ve geliştirilmesi olmalıdır.

Bu ekip gerçekten şaka yapıyor olmalıdır.

Adalılık; bir coğrafi bölge, coğrafi özellik ile ilgiliyken kentlilik bir ekonomik ve sosyal yaşam örüntüsünü ifade eder. İkisi birbirini dışlaması zorunlu ya da bağdaşamaz özellikler değildir.

Birbirine üstün ya da birini tercih edilmesi gereken özellikler de değildir.

Gavurcalarını geçirmeden derdimi anlatayım:

Latince ve bu aileden olan tüm dillerde, “kale” aynı zamanda “kent” demektir.

Kent, kalelerde ve etrafında oluşmuştur.

Burjuvazi dediğimiz kentli, burg dediğimiz kalelerin içinde ve civarında yaşayan; toprağa dayalı ekonomi dışında demircilik, marangozluk, taş işçiliği, mühendislik, silahtarlık, dericilik, terzilik, hancılık, muhasebecilik, makine ustalığı, tefecilik v.b  zanaat ve sanatlarla uğraşanlardır.  Kalelerin olduğu yerlerde bunlar zorunlu olarak ortaya çıkmış “kentlilerdir”.

Bozcaada, kalesi var olduğundan beri “kentlidir”.  Ve üstelik adadır... Çok nadir bulunan birliktelik. Bunu vurgulamak gerekirken, aksine,bir kanadını "kır gitsin"...

Ekonomisinin dayandığı temel tarımsal faaliyet olan bağcılığın ürününü mamule dönüştürmesi bile “sanayi ve fabrika”dır: şarap fabrikası…

Bozcaada’nın en eski insan fotoğraflarına bakın: kentlimidirler, köylümüdürler ?

Bozcaada’nın karşı yaka köylerinden göç aldığı doğrudur.

İstanbul da köylerden göç almıştır.

Ne diyeceğiz şimdi, Planlama yaklaşımında temel hedef İstanbulda'da kentlilik kültürünün değil, Boğazlılık  kültürünün korunması ve geliştirilmesi olmalıdır. Mı demeliyiz bu mantığa göre?

Yine genel hükümlerden:

9 Ada'nın geçmişten gelen kültürel farklılıklarının ve Cumhuriyet ve Alaybey mahallelerinde mimariye yansıyan izlerinin sahip olduğu zenginliğin korunması Ada kimliği yönünden önem taşımaktadır.

Adanın geçmişten gelen kültürel farklılıkları nelerdir? Hani Adalılık kültürüydü korunmalıydı ve geliştirilmeliydi? Yoksa birkaç tane mi adalılık kültürü var? Farktan kastedilen “istanbullulaaa” mı, “bayramıçlılaaa” mı, nedir?

Cumhuriyet ve Alaybey mahallelerinde mimari ve kentsel tasarım farklıdır evet. Ama geçmişe gideceksek sormamız gerekmez mi?

Peki Cumhuriyet mahallesinde çıkan yangın sonucu tüm evlerin yangında gitmesi öncesinde Cumhuriyet mahallesi nasıldı? Alaybey’den yine farklımıydı?  Sokakları yine cetvelle mi çizilmişti?

İstanbulda koca mahalleler kentsel dönüşüm nedeniyle yıkılıyor, yandakilerden farkları yok mu yeni yapılaşmaların? Bu farklılığı salt “kültürel farklılıklara” bağlamak ne kadar doğru? Eskisini ne kadar biliyoruz?

Bozcaada Kentsel Tasarım Rehberi taslağının girişi olan genel hükümler’de ilk bakışta ürperten yukarıdaki maddeler dışında, yine çok ciddi biçimde tartışılması gereken maddeler – bakış açıları bulunmaktadır.

Taslağı hazırlayanların, genel hüküm maddelerinden anlaşıldığı kadarıyla “allerji” duyduğu “bölgeleme” yöntemi, bir başka yazının konusu olsun.

  

8 Kasım 2014 Cumartesi

Bozcaada İmar Sorunu – “Cambaza Bak” Diyene Bakma Vakti …

“Emeklilikte, şöyle küçük bir sahil kasabasında, küçük bir bahçe içerisinde, sakin doğada, küçük bir ev”….

Türk filmleri bu evi; pembe panjurları, kireç badanası, çivit mavisi kapı ve pencereleri, tenteneli perdeleri ile daha da somutlaştırmıştır…

Zaman içerisinde, bu evin imajı, bahçesinde at arabası tekerleği ve yaz kış yemyeşil çim halısı, salıncağı v.b. objelerle gelişmiştir.

Türk toplumunun, özellikle memur-beyaz yakalı kısmısının, imajı değişse de esası değişmeyen hayali bu…

Bozcaada’da, DENKO’nun ilk arsa sahiplerinden çoğu, Ankara’da görev yapan ve bu hayallerle yaşayan memurlardı.

Hayallerine yatırım yaptıklarını düşünerek 80’li yıllarda 460 kişi senelerce yer için taksit ödediler, adada en yüksek arsa vergisini ödediler; halen de ödemektedirler…

Bu 460 kişinin hayalindeki bahçeli küçük evler yapılsaydı ve her evde ortalama 3 kişi yaşasaydı, adanın nüfusu + 1500 olacaktı… O dönemdeki nüfusundan fazla…

Sonra, öyle oldu, böyle oldu, yapı izni verilmedi…

Derken, sessiz sedasız, DENKO’nun biraz yukarısında; sağında ve solunda, ona çok benzer bicimde birkaç alanın daha parselasyonu yapıldı… Açın bakın haritalara…

Çok büyük birkaç alan… DENKO’nun birkaç misli büyüklüğünde…

Bu parselasyon, tartışmalara konu olan 1/25 binlik planın içerisinde nasıl olduysa, yerini aldı…
Bozcaada için oniki-onüç bin nüfusluk öngörü ile birlikte…
Tarihin hiçbir döneminde adada yaşamamış bir nüfus öngörüsü bu…

Şimdilik evet, hiç kimse yapı yapamaz, doğru…
Ya da DENKO’da olduğu gibi, hiç yapamaz; bu da mümkün…
Yüzlerce, binlerce insan o hayalleriyle yaşar, durur; kavga eder, protesto düzenler, parti değiştirir…

Hayaller; hele gerçekleşmeyenler, insanın gözünü kör eder…
Cambazdan başkasını görmezler, “cambaza bak” diyeni hele hiç görmezler…
Üst üste, sıkışmış alanda; “460 ev içerisinde nasıl sakin bir yaşam sürülür ki” sorusu akla bile gelmez…

Bir imar kavgası başlar ve sapla saman birbirine karışır.
Olması gerekenlerle olmaması gerekenler akıl süzgecinden değil, hayal kırıklığı süzgecinden geçer.
Gerçek ihtiyaçlar ile doyumsuz iştahlar ayırt edilemez hale gelir.
Herkes sesini duyurmak ister ve kimse birbirini dinlemez…

Aslında en başta sorulması gereken soru şu:
“Cambaza bak” diyen kim?

Yani…
Parselasyonu yapılan yerler kimin?
Parselasyonu yapan kim?
Buna izin veren ve plana dahil eden kimler?
Tüm bunlar olurken, adalılara bilgi verilmiş ve sorulmuş mudur?

Bozcaada’nın sorunu, bağ evleri sorunu değildir. Bağda oturan bağına bakar.
Tesis ihtiyacı olanın, kurallar çerçevesinde bu ihtiyacı karşılanmalıdır. Çadırda üretim yapılamaz.
Yapı izni ne için verildi ise sadece o faaliyete izin verilir. Aksini yapanın da canına okunur.

Köyler için bile sorun olmayan altyapı sorunlarını çeyrek asırdır konuşmak değil, bitirmek.

Mesele gerçek ihtiyacı aç ve açıkgözlülükten ayırt edip zamanında karşılamak…
Mesele cambazla onu işaret edeni görebilmek…

Mesele sakince oturup, gerçek ihtiyaçlarımız nedir? Bunları nasıl karşılarız? diye güvenilen uzmanlara tartışmak ve yapmak. 

3 Ekim 2013 Perşembe

Bunlar, 2003 ve 2008 de Konuşulmuştu...

Sevgili hocamız Prof. Dr. Bilsay Kuruç’ un izniyle, Bozcaada, Turizm, Planlama gibi konularda tartışmaların yaşandığı bugünlere ışık tutması amacıyla iletiyorum.
Akın Baran

                                                                                                                         15 Nisan 2008
BOZCAADA İÇİN BİR SÖYLEŞİ  

                                                                                                                      Bilsay KURUÇ
Beş yıl kadar oluyor. Çay Bahçesi’nde düzenlenen bir toplu söyleşide konuşmuştum. Şimdi, Bozcaada Deneği’nin sevgili yöneticileri, sevgili dostlarım benden bir yazı isteyince düşündüm. En iyisi, o gün söylediklerimi olduğu gibi yazmak olacaktı. Söyleşi turizm, Bozcaada’mız, Adalılar ve bağcılık üzerineydi. Konular eskimemişti. Bakalım söylediklerim eskimiş miydi?
Konuşma 15 Ağustos 2003, Cumartesi günü saat 19.30’da Çay Bahçesinde yapılmış 
Değiştirmeksizin sizlere sunuyorum.
“Turizm zor bir konudur. Zorluğu, hemen her yerde dizginsiz biçimde gelişmesi, bu gelişme içinde doğal dokuyu geri döndürülemeyecek biçimde bozmasından kaynaklanır. MUDANYA’nın zeytinlikleri, AVŞA’nın bağları, MERSİN’in narenciye bahçeleri artık yoktur ve bir daha da olmayacaktır. İSPANYA’dan başlamak üzere, AKDENİZ’de hep böyle olmuştur. Kısacası, turizm önce hastalıklarını getirir. 
Bozarken, yerine hep benzer şeyleri koyar : Her yerde lokanta, kahve, bar, dükkan ve en tuhafı, insan tipi bir örnek hale gelir. Aleladeleşir. Turistik bir yere giderken oranın nasıl olduğunu önceden bilir, hep onları istemeye başlarsınız. Her şey o birörnekliğegöre düzenlenir ve aranır.
İstisnalar, yani başarılı örnekler azdır. Çünkü, değişik bir şey yapmak farklı bir kalite ister.
Çelik GÜLERSOY’unki gibi.
Bozcaada’da son beş on yılın gelişmesine turizm damgasını vuruyor : Turizm adeta bağcılığın zıt kardeşi gibi gelişiyor. Bağcılığın temposu on iki aya yayılır, yavaştır. Turizm üç, üç buçuk aylıktır, hızlıdır. Bağcılık turizmi bozmaz. Turizmin hızı ise bağcılığı bozabilir.
Şüphesiz, turizmin gelişmesini bağcılıktan ayrı düşünemeyiz. Ada’nın gelişmesi, bu ikisinin yan yana, iç içe gelişme şansını yakalarsak parmakla gösterilecek bir şey olacaktır. Yoksa aleladeleşecektir.
Biraz geçmişe bakarsak bugünü daha iyi anlarız, yarını öngörebiliriz. Ada’nın geçmişinde Ada’lılar da, devlet de rol oynamıştır. Üç bin yıla uzanan geçmişten bunları öğreniyoruz. Ada Müftülüğünün, dostumuz Haluk ŞAHİN’in ve diğer araştırmacıların kitapları bunu anlatıyor. Ada’nın uzak geçmişi sanki daha iyi biliniyor. Krallar, prensler, cengaverler, savaşlar ve destanlar. Akhilleus, Tenes ve başkaları ...
Bütün bunların özü şudur : Ada’lılar üç bin yıldır üzüm ve şarap, yani bağcılık yaparlar. Ada’yı Ada yapan budur.
Ada’lılar bağcılıktan kazanıp yaşamışlardır. Ada ekonomisi bu olmuştur. Bu uzun dönem, on yıl öncesine kadar gelir. Altyapı namına bugün var olan birçok şey on yıl öncesine kadar yoktur :
Yollar basit topraktır. Asfalt yol 1980’lerde başlamıştır.
Ulaşım motorla, uzun süre YAKAR kaptanın motoruyla yapılmıştır. Eskiden haftada bir gün İSTANBUL’dan kalkan gemi Ada’ya yakın demir atar ve kıyıya kayıkla çıkılırdı. Sonraları, 1980’lerde, Odunluk iskelesinden, Normandiya Çıkarması’na (1944) katılmış iki çıkarma gemisi sefere girdi. Gemiye otomobilin geri manevrasıyla girilir ve gemi 22 ya da 23 oto alırdı!.
Elektrik yok gibiydi. Su kuyulardan gelirdi, ama rezervler yetersizdi.
Telefon varla yok arasıydı. Posta uzun süreliydi, gazete gecikmeliydi.
Televizyon 1980’lere kadar yoktu. Buzdolabı yerine tel dolap vardı. Fırınlar odun, kömür ateşiyle işlerdi.
En önemlisi, 1990’lara kadar kadastro yoktu.
Bu tabloda turizm hemen hemen yoktu. Ada’ya yabancı uyruklular ÇANAKKALE Valiliğinden izin almaksızın giremezlerdi.
“Yok”ların yanında “Var”lar da vardı : Bir kere, Şehir Kulübü vardı (Bugün bir lokanta).
Zemin topraktı. Orada herkes eşitti. Büyük bağcılar, küçükleri, bağ işçileri ve diğerleri birbirine “Sen” diyerek konuşurlar ve aynı çayları içerlerdi. Ada’da iki kahve vardı. Orada da statüler aynı idi. Herkes birbirine “merhaba” derdi. Kapılar kilitsizdi. Sokaklarda  kanepelerde oturulurdu. Bağcılık eşekle ve pırpırlarla yürütülürdü. AYAZMA’da en çok on kişi denize girerdi. Kış gelince bazı Ada’lılar kumarda acımasızca birbirlerini üterlerdi.
Ada’lılar kimlerdir? O dönem Ada’lısının  nesli tükenmek üzere. Önce tükenenleri analım. Çünkü, uzak tarihin kişiliklerini biliyoruz da, yakın geçmişin insan manzaralarını anmıyoruz.
Önce ALTAN’ı anmalıyım. O sevgili dostumdu. 1971’de bizi Ada’ya çeken ALTAN (GÜRMAN)’dı. YAKAR’ın motoruyla geldik. ALTAN Ada’yı ve SULUBAHÇE’yi sevenlerin, korumaya çalışanların lokomotifiydi, simgesiydi.
Çalışkan, zeki ve yardımsever Hacı SÜLEYMAN’ın Anadol otomobili, Ada’daki iki yada üç otodan biriydi. Ev aramaya ve bulmaya hep onun otosuyla gittik. Hacı bizi 1986’da BEDRİ Albay’a götürdü Albay ilginç bir insandı. Kısa sohbetimizin sonunda “Bu evi sana satayım, gideceğim, kalbim var” dedi. O tarihten beri orada oturuyoruz.
LİGOR şarap degüstatörüydü. Albayın da eski emir eriydi. Çok iri, ama sevimli gövdesi vardı. Minnacık evi, LİGOR’un gövdesinden biraz daha genişti! HAYATİ Beyin (TALAY) ona yardımlarını bir vefakarlık örneği olarak belirtmeliyim. (Bu konuşmayı yaparken dinleyiciler arasında bulunan ve Ada’nın simgelerinden biri olan HAYATİ Bey 2007’de aramızdan ayrıldı.)
VASİL müstesna meyhanesi, rakı adabına göre düzenlenmiş yaşamı ile Ada’nın aristokratı gibiydi. 
KORELİ, Ada’nın ilk lokantasının sahibiydi. Bozcaada deyince, insanlar hemen “KORELİ”  derlerdi. KURTULUŞ ve küçük HÜSEYİN onu yaşatıyorlar.
FRANSIZ MEHMET Ada’nın ilk marangozuydu. FRANSA’da kaldığı için ona öyle denirdi. Çok genç yaşta gitti.
İLHAN Bey (ARAL) Galatasaray Lisesi mezunu idi. Espri anlayışı inceydi. Hassas, incelik sahibi insandı. ÇAYIR yolunda, Ada’lıların DALLAS dedikleri bir çiftlik yaptırmıştı. Kayalıklara gidip, kabuklulara limon sıkıp yiyecektik birlikte. Olmadı.
Tükenen kuşağın sonuncusu, bu yıl kendisini daha çok özlediğim İRFAN Bey (ARAL) nadir bir insandı. Üzümün ve şarabın ustası olduğu kadar dünya politikası ile ilgilenir ve bilirdi. Çok okurdu. Değerlendirmeleri zeka doluydu. Onu yavaş yavaş kaybettik. Tıpkı Ada’da bir dönemin sonunun gelişi gibi.
(2007’de, bu insanlara Ada’nın, denizlerinin, yolculukların simgesi YAKAR Kaptan eklendi. YAKAR Kaptan’ın gidişi, eski dönemin kapanışı demek oluyor.
Devlet Ada’da kaymakamları ve politikalarıyla görünür. Kaymakamlar deyince, 1980 öncesinden Kutlu AKTAŞ, 1980’lerden Caner YILDIZ ve 1990’lardan Yavuz AKKOÇ akla gelir.
Politikalar deyince Ada’nın yolları, kadastrosu ve Tekel alımları akla gelir. Devletin politikaları son on yılda bir büyük paket gibiardı ardına uygulandı, daha önce görülmeyen etkiler yarattı. Eski uzun dönemin sonunu getirdi. Özetle, bağcılığı destekleme niyetiyle başlatılan (yada Ada’lıların öyle sandığı) politikalar, son on yılda hızla turizmi getirdi. Eski dönemin “yok”ları var olurken, “var”ları yok olmaya başladı. GEYİKLİ İskelesi’nin yapımı ile sefere giren araba vapurları ile Ada’nın kadastro’su örtüştü : Ada’nın bağlarından evlerine kadar her şey satılmaya başladı. O güne kadar Ada’yı bilmeyen yeni mülk sahipleri ile birlikte turizm de hızlandı.
Altyapıyı politikalar paketiyle oluşturursanız turizmi tutamazsınız, hızlanır. Her yerde böyle olmuştur. Şimdi zor ve değişik bir şey yapıp yapamayacağımız bir noktaya geldik : Turizmin (ve yeni mülklerin) yarattığı değişmenin sonucu ne olacak? Aleladeleşme mi, yoksa herkesin kazanabileceği bir yeni Ada modeli mi?
Son birkaç yıl bir şikayetler dönemi gibidir : Ada’lının eskisi “Ada artık eski Ada değil” diyor. Ada’lıların kazancı artanı (esnafı, Bayramiç’lisi) daha iyi bir ayar istiyor : Vapurun sıklaşmasını, gelenin gidenin edepli olmasını, ortalığı kirletmemesini istiyor. Gelen turist vapurların seyrekliği ve kuyrukların uzunluğundan hoşnut değil ve esnafın fiyatları yüksek tuttuğunu, hizmetlerin iyi olmadığına söylüyor. Bağcıların derdi apayrı. (Her yıl burada panelde konuşurlardı; bu yıl yoklar.) Üzümün devletçe koruma görmediğini söylüyorlar ki, şikayetlerin en önemlisi de bu. Çünkü, olup bitenler gösteriyor ki, üzümü korumak Ada’yı korumak demektir.
Bağcılığı korumak GÜLERSOY’un SULTANAHMET’i korumasına benzemiyor. Çünkü, üç bin yıldır Ada ekonomisini bağcılık çeviriyor. Eğer bugün turizmin iyisini becerebileceksek, bu, bağcılığı korumayı bilerek olacaktır. Yani, herkesin kazanabileceği bir Ada kimliği ancak bağcılığı koruyarak ortaya çıkabilir 
Ama, işte burada talihsiz bir noktadayız. Çünkü, “aramızdan ayrılanlar”a şimdi TEKEL katılıyor. TEKEL gidiyor. Haberlere göre, 26 Eylülde blok satışla gidiyor.
Biliyorsunuz, TEKEL Türkiye’nin beş yüz büyük finansı içinde sekizinci sıradadır. Ayrıca, AVRUPA’nın en büyük otuz alkollü-alkolsüz içki firması arasındadır. Kasasına günde on bin trilyon TL. para girer. 2001 yılı satış hasılatı 3.1 katrilyon TL.dir. ve bunun 1.9 katrilyonu vergi, fon, vs. şeklinde devlet geliridir. 2001 yılı karı 138 trilyon TL.dir ve TEKEL özelleşirse, bu, devletin kasasından özel kasalara akacaktır.
Yine biliyorsunuz, TEKEL tütünün de en önemli alıcısıdır. Yerli sigaranın (TEKEL’in) pazar payı %40 dır ve iki yabancı firma ise paylarını %30 a çıkarmışlardır. 1999 da beş bin köyde 570 bin ekici ailesi varken, yerli sigaranın pazar payı daraldıkça bu ailelerin sayısı 400 bine düşmüştür. Korkarım, yarın daha da düşecektir 
Bunları şunun için söylüyorum : Hatırlayabilirsiniz, 1970 lerde TEKEL’in motorları gelir, Ada’nın karasakızını alırdı. Karasakız şaraplıktır, konyaklık üzümdür. 1986 da Tuzburnu’nda TEKEL’in fabrikası kuruldu. Fabrika 1990 larda her yıl iki bin tona yakın üzüm alırdı. Bu 150 ila 200 üretici ailesinin gelir güvencesi demektir.
Ancak, on iki yıldır TEKEL’in alımları zayıfladı. 2001’de 700 bin kilodan biraz fazla, 2002 de 670 bin kilo kadar oldu. Kısacası, devlet bağcılığın altyapısı için bir şeyler yapacakmış diye düşünülürken, birdenbire geri çekildiÜreticiyi yalnız bıraktı. (Geçen yıl üzüm bağda kaldı. Bu yıl üzüm 22 kuruştan satıldı. Bağlar köklenebilir!) Çünkü, ülke çapında üst kattan TEKEL’e “üreticiyi bırak, piyasadan çekil!” komutu verildi. Bu acıdır.
Şimdi temel soru şudur : Bağcılık ne olacak? İşler keyfe kalırsa, üç bin yıldır karasakız ve çavuşla yoğrulan Ada ne olacak? Bağcılığı keyfe kalmış bir Bozcaada’da turizm ilginç olur mu? Bağcılığın kaderiyle ilgilenmeyen turizm aleladeliği getirir. Bu AVŞA Ada’sının hazin modelidir. Bağcılığa sahip çıkabilen, TEKEL’in büyük boşluğunu doldurabilen, kaliteli ve işlek bir yeni model arıyoruz.
Ada’lılar, yani bağcılar kendi kaderlerine sahip çıkabilirler mi? Bağcılığı kurtarabilirler mi? Yoksa, üzümler bağda mı kalır? Bağcıların kaderi TEKEL’in ortada bıraktığı tütüncülerin kaderi gibi mi olur? Yoksa, Ada’nın şarap üreticileri mi birleşerek fabrikayı alırlar?
Devlet bağcılığı desteklemekten çekiliyorsa, üretici karşısında özel bir tekeli mi bulacaktır? Tuzburnu’ndaki fabrikayı büyük ihtimalle ucuza alacak olan özel kişi, üreticinin kaderiyle ve Ada’nın bağcılığı ile ilgilenecek midir?
Eski dönem, insanları ve politikalarıyla kapanırken şunu merak etmeliyiz : Yeni Ada’lılar, yani dışarıdan gelen yeni mülk sahipleri kimlerdir? Onların ortak bir Ada’lılığı öncelikle bağcılık üzerinde kurulabilecek midir?
Devlet artık “Nasıl bir Bozcaada istiyoruz?” sorusunu sormuyor. Üreticiyi terk etmesi bu soruyu sormadığını gösteriyor. Soru belki de yeni girişimci olan turizmcilere kalıyor. Bunların yaratıcı ve koruyucu olanlarına. Çünkü, bağcılığa sahip çıkmayı bilen girişimci kendi sorunlarını da daha kolay çözecek bir kapasiteye erişecektir. Ada’nın geçmişi ile geleceği arasındaki köprü belki de bu ince çizgi üzerinde kurulacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.”
Evet, bundan beş yıl kadar önce Çay Bahçesinde bunları konuşmuşuz. Aradan geçen süre konuştuklarımızı zenginleştirmiş mi, yoksa sözlerimizi geçersiz mi kılmış? Bozcaada’mız, insanları, bağları, rüzgarı, denizi ve mevsimlerine göre hızlanıp yavaşlayan yaşama temposu ile özünü yitirmeksizin kimliğini koruyan, ama kendini güzelleştirmeyi bilen  bir Ada olmaya doğru gidebiliyor mu? Dostlarımız bunları, hep bunları konuşmayı sürdürsünler. Kolay gelsin.

TURİZME İKİ YAKLAŞIM
Müşteri velinimetimizdir
Ne yaparsa makbuldür!
Maliyeti (Ekonomik-Sosyal) yüksek olabilir.
Bozcaada ölçeğinde sonradan telafisi çok zordur.

Turist misafirdir. Hoş gelmiştir, ancak, ayakkabılarını çıkararak girmelidir.

Bilsay KURUÇ
 (Panel konuşması 25 Ağustos 2008 Pazartesi saat 21.00)

Sevgili Bilsay Hoca'nın 2003 de söyledikleri, 2008 de eskimemişti. 
Yıl 2013, 03 Ekiminde de eskimiş değil. 
Bilsay Hoca falcı değil bir bilim adamı...
Sözleri ise, bugün konuşanların kulaklarına göre değil... 



14 Temmuz 2013 Pazar

DENKO Arsa Sahiplerine Önemli Duyuru

Sayın Attila Kıran'ın DENKO arsa sahiplerine mektubu:


Sayın kader arkadaşlarımız, nice umutlarla kurduğumuz kooperatifimizin, imar planını yapıp, tapularımızı dağıtmasından sonra örgütsüz kalmamızın cezasını çekiyoruz.

             Askıya çıkan yeni imar planını gördünüz. Eskiden tek başına konut yapma hakkımız elimizden alındıktan başka yeni düzenleme ile ancak 8-10 parsel bir araya getirilerek üzerine sadece 80 m2 lik bir konut yapılabilecektir. Eğer yeteri kadar parselimiz olsa dahi bu arsaları bir araya getirebilmek için ödeyeceğimiz alım satım vergileri ve tapu harçları da cabası.

             Dünyanın en güzel 4. Adası olan Bozcaada da emsal arsa değerleri göz önünde tutulduğunda, mülkiyet hakkımızın nasıl bir oldu-bittiye getirildiğini, yok edildiğini anlatmaya gerek kalmamaktadır.

             Bu durumda, birlikte hareket etmekte hepimizin yararı bulunmaktadır. Birlikte hareket ettiğimizde, öncelikle sahip olacağımız sosyal ve demokratik güçle ezilmekten kurtulacağız. Ardından birlikte hak arama yollarına başlanarak, çeşitli yargı mercilerinde hakkımızı arayacağız.

             Yeni imar planının askıdan iniş tarihinden sonraki 2 ay içerisinde yani 29/07/2013 tarihine kadar dava açılması gerekmektedir. Bu nedenle 25/07/2013 tarihine kadar vekaletnamelerin elimize ulaşması gerekmektedir.

             Tek parseli olanlar için “YÜRÜTMENİN DURDURULMASI VE TEMYİZ MASRAFLARI” için 500TL, birden fazla parseli olanlar için ise ilave her parsel için +150TL(BİLİRKİŞİ VE KEŞİF ÜCRETİ) ‘nin ekteki hesap numarasına yatırılması gerekmektedir.

              Açacağımız davayı, bu işe başından beri öncülük yapan, aynı zamanda Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi olan kurul üyelerinden Av. Atilla İNAN ‘ın açmasının kolaylık sağlayacağını düşünmekteyiz. Ayrıca kendisine şehir planı konusunda Attila KIRAN ve Erol YILDIRIM yardımcı olacaklardır.

              Vekaletname verilecek olan Atilla İNAN’a ait vekaletname bilgileri ve gerekli evrakların gönderileceği adres ve banka hesap numarası ekte sunulmuştur.

              Bilgilerinize saygıyla arz olunur.

Atilla İNAN                                                      Attila KIRAN                                          Erol YILDIRIM






Av. ATİLLA İNAN İÇİN VEKALETNAME BİLGİLERİ:
Ankara Barosu
Sicil no: 15692
Çankaya Vergi Dairesi
Vergi No- TC No: 26123382816
VEKALETNAME VE GEREKLİ BELGELERİN GÖNDERİLECEĞİ ADRES: 
Attila KIRAN
İLK ADIM MAH. YEŞİLVADİ SOK. NO:71-A  D:3 DİKMEN/ANKARA
TEL: 0505 314 7980
E-Mail:attila.kiran@gmail.com
BANKA HESAP BİLGİLERİ:
ATİLLA İNAN
HSBC BANK MİTHATPAŞA ŞUBESİ
HESAP NO:675-1005054-271-00
İBAN:TR910012300675100505427100
GEREKLİ BELGELER:
1-      VEKALETNAME
2-      TAPU FOTOKOKİSİ

3-      BANKA DEKONT FOTOKOPİSİ

4 Haziran 2013 Salı

Şehir Planlamasının Özeti Budur

Bir şehri planlamak


........
Esenyurt’ta yaşadığımız ve aslında geçici şekilde çözülen, Fikirtepe’de sessizce yaşamakta olduğumuz ve Gezi Parkı hareketiyle gündeme bomba gibi düşen mesele aslında hep aynı; yanlış ve/veya eksik planlama.

Gezi Parkı konusunun sosyolojik, toplumsal ve siyasi tarafı bir yana konuya sadece bu ve benzeri projeler olarak bakalım.

Hatalı ve eksik planlama

Uzun zamandır yazdığım, konferanslarda anlattığım en önemli meselelerden biri inşaat projelerinin bir bütünün parçası olma zorunluluğu yani; şehir bölge plancılığı.

Sıraladığımız ve henüz gündeme düşmeyen tüm projelerde görünen en büyük eksiklik aynı; hatalı ve/veya eksik planlama. Görünen eksikliğin veya yanlışlığın nedeni ise aslında çok açık, bu planlamaları sadece mimarlar ya da belediyecilerle yapıyor oluşumuz. Böyle olunca da sadece bir zihin bir bakış açısı o bölgeyi dönemsel yani aslında geçici olarak planlıyor.

Oysa bir şehri planlamak, özellikle de o şehir tarihi ve sosyolojik olarak çok önemli. Dünya başkentlerinden biriyse, mutlaka o şehrin yakın ve uzak tarihiyle, toplumsal durumuyla yapılmalıdır.

Dünyada bu işi önce sosyologlar, tarihçiler sonra şehir plancıları, deprem mühendisleri ve mimarlar projelendirir. Yani bu şehir bölge plancılarını teknik tabiriyle ‘brieflendiren’ sosyologlar ve tarihçilerdir.

Projenin çıkmasıyla o projenin asıl kullanıcılarından focus gruplar oluşturulur ve bu kişilerin gözünden proje değerlendirmesi alınır. Sonra proje gerçekleştirilir ve devreye iletişimciler girerek projeyi anlatırlar. 

Sorgulama ve teşhis

Bu zincir böyle işlemezse, durum en basit tabiriyle, bir psikiyatriste gittiğinizde, doktorun sizin yüzüne bakıp ‘bence sen şizofrensin, şu ilacı al’ deme halidir. Oysa normalde doktorun önce size sorular sorması, sizi tanıması, geçmişinizi öğrenmesi, bu gün geldiğiniz yeri sorgulaması ve sonra teşhis koyması gerekir.

Doktor önce kendinize ama ardından başkalarına kendinizi doğru ifade etmenizi sağlar. Tedavi sadece size iyileştiğinizi hissettirerek olmaz, ailenizin arkadaşlarınızın da bunu görmesi ve onaylaması, onlarla hayata karışmanız gerekir ki başarılı bir tedaviden bahsedebilelim.

Şehirler de böyledir. Tarihini ve bugününü anlamanızı ister.

İşte bu yüzden bir yapı sadece bir inşaat değildir, bir dönemin bir coğrafyanın tanığıdır.


NOT: Bozcaada İmar Planı ile ilgili uygulama ve tartışmaların sürdüğü şu günlerde Ada açısından da önemli bir görüş içeren yazı olması nedeniyle 04.06.2013 tarihli Vatan Gazetesi Yazarı sayın Ceren Kumbasar'dan olduğu gibi alıntılanmştır.  

Daha önce de bu sitede defalarca belirtildiği üzere, bir şehir imar planı salt teknik bir "iş" değildir.  Tarihsel, ekonomik, sosyal ve siyasal yanları ve sonuçları mevcuttur. Ama daha da önemlisi bir şehrin geleceğidir. Bu gelecek bir ya da birkaç kişinin "dudakları arasında" ve "kapalı kapılar arkasında" belirlenemez. 

Tarih bunun aksine davrananların hazin hikayesinden ibarettir. Bozcaada Belediyesi ve Meclisini bu yazıyı defalarca ve dikkatle okumaya davet ediyorum.

24 Mayıs 2013 Cuma

Bozcaada Belediyesinde İmar Planını ile İlgili Tuhaf Aleniyet Sorunu


Bozcaada Belediyesince hazırlanan 1/25000 İmar Planı ile ilgili nedeni anlaşılamayan bir aleniyet sorunu yaşanmaktadır.

 Yasal Durum:

 1. Plan Yapımı Esaslarına Dair Yönetmeliğin 20 Maddesinde konu şu şekilde yer almaktadır:


Madde 20. ..... Onaylanmış planlar; onay tarihinden itibaren ilgili idarece herkesin görebileceği şekilde ilan yerlerinde asılmak ve nerede nasıl görülebileceği mahalli haberleşme araçları ile duyurulmak suretiyle 30 gün süre ile ilan edilir. 30 günlük ilan süresi içinde planlara itiraz, ilgili idare nezdinde yapılır.

http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.4880&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=

2. İmar Yasası 8. Maddesinde konu şu şekilde yer almaktadır:

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

3. 8/8/2011 tarih ve 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede şu şekilde yer almaktadır:


MADDE 21 – 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı Đmar Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin dördüncü cümlesi ve ikinci fıkrasının üçüncü cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir.”
“Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir.

Mevcut Durum

Foça Belediyesi ile kardeş şehir olunduğuna dair meclis kararından uçurtma şenliğine kadar haberleri web sitesinde duyuran Bozcaada Belediyesi, 01 Mayıs 2013 tarihinde 30 günlük inceleme ve itiraz süresi için "ilan" ettiği 1/25000 ölçeki Bozcaada İmar Planını yukarıdaki mevzuatın öngördüğünün aksine, Belediye Başkanlığı İmar İşleri Şefliği odasında "ilan" etmektedir.

Bu durum açıkça mevzuatın aleniyet ilkesine aykırıdır. 

Yine mevzuatın öngördüğü, ücreti mukabilinde planın incelenmek üzere basılı ya da elektronik ortamda talep edenlere verilmesi hususunun aksine, imar işleri çalışanlarına göre başkanın emriyle "yasak"tır. İmar planını sadece İmar İşleri Şefliği Odasının dört duvarında bakarak inceleyebilir, fotograflayamazsınız dahi...

Bozcaada Belediyesinin aksine, ülkemizin diğer ilgili kurumları yasalara titizlikle uygun hareket etmekte ve mevzuatın gereklerini yerine getirmektedirler. Bozcaada 1/25000 Ölçekli Planını incelemek isterseniz aşağıdaki linki tarayıcınıza kopyalarak plan ve tüm eklerine ulaşabilirsiniz: 

http://www.csb.gov.tr/gm/mpgm/index.php?Sayfa=sayfahtml&Id=2507

27 Nisan 2013 Cumartesi

İmar Planı Yapımına İlişkin Yönetmelik Değişiyor

Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğünce yapılan açıklamaya göre (http://www.csb.gov.tr3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca yayımlanan “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik”,in uygulamadan kaynaklanan sorunların çözülmesi ve planların kalitesinin artırılması amacıyla bütünüyle ele alınarak yeniden düzenlenmesi öngörülmektedir.


Bu kapsamda, Yeni Yönetmelik Taslağında mekânsal planlama kademelenmesi yeniden tanımlanmış, planlarla ilgili ilkeler belirlenmiş, diğer plan türleri ile ilişkileri kurulmuştur. 
Ayrıca, planların hazırlanması sürecinde uyulacak esaslar açıklanmış, planlarla ilgili yapılacak araştırma ve analiz konuları genel başlıklar altında sıralanmış, eşik analizine yer verilmiştir. 
Diğer taraftan planlarla birlikte plan revizyonu, ilave ve değişikliklerine yönelik koşullar açıklanmış, kentsel tasarım projelerinin hazırlanmasına yönelik hükümler öngörülmüştür. 
Yönetmelik Taslağında planların sunulması, onaylanması, yürürlüğe girmesi, ilanı ve kesinleşmesi konularına açıklık getirilmiş, Bakanlığın planların denetlenmesine dair görev ve yetkisi konularında düzenlemeler yapılmıştır.
Yeni Yönetmelik Taslağı kabaca incelendiğinde, planların ilanı, itirazlar ve kesinleşmesi ile ilgili hükümleri ile planın aleniyeti ve dağıtımına ilişkin hükümlerinde eskisi ile esaslı farklılıkların bulunmadığı görülmektedir. Getirilen yeniliklerden birisi, plan onaylandıktan sonra idarece sadece herkesin görebileceği şekilde ilan yerlerine asılmasının dışında idarenin internet sitelerinde  de eşzamanlı olarak ilan edilmesi zorunluluğudur. Askıda kalma süresinin yürürlükteki yönetmelikte olduğu gibi 30 gün olması öngörülmektedir.
Bozcaada Koruma İmar Planının onaylandığı yetkili kişilerce sözlü olarak ifade edilse de bu yönde henüz resmi bir ilan bulunmamaktadır.  Bozcaada'da yaşayan - yaşamayan, yeri yurdu olan - olmayan Bozcaada'nın geleceği ile ilgili olan herkesin İmar yasası ve planlama esaslarını düzenleyen yürürlükteki  yönetmeliği önceden incelemek suretiyle ilan edilecek planı bu gözle incelemeleri ve varsa itirazları süresi içerisinde yapmaları önemlidir.   


2 Ekim 2012 Salı

Böyle bir Bozcaada...



Aşağıda, Yavaş Şehir gerekliliklerini içeren koşullar yer almaktadır. 

Koşulları incelediğinizde aslında bunların bir kent yönetim modeli ve anlayışına işaret ettiğini görüyorsunuz. 

Bozcaada'daki mevcut kent yönetim modelinden farkı, insan odaklı olmasıdır.

İnsandan kasıt, o şehirde mukim, o şehirde yaşayan insan'dır.

Bir şehirde yaşayan insanları ve ihtiyaçlarını "yok" varsayıp  "kazanç" ya da "turist" öncelikleriniz haline geldiğinde söz konusu olan şey artık bir şehir değil, bir "tatil köyü"dür. 

Bozcaada'nın taşıdığı doğal, fiziki, sosyal, tarihi ve kültürel potansiyeli düşündüğünüzde yavaş şehir modelinin öngördüğünden çok daha fazlasına sahip olduğunu söyleyebilirsiniz. Hatta bazı alanlarda bu modelin geliştirilmesin katkı sağlayacak özellikler taşımaktadır.

Ama ne yazık ki mevcut haliyle modelin gerekliliklerini karşılamaktan oldukça uzak bir odaklanmanın sonuçları olan uygulamalar içerisinde...

Lafı uzatmayalım. 

İsterseniz bu koşulları okuyup kendiniz karar verin...

Mükemmeliyet Koşulları

Çevre Politikaları

1.    Hava, su ve toprağın kalitesinin, yasa tarafından belirtilen parametrelerde olduğunun belgelenmesi.

2.    Kentsel çöp ve özel atıkların ayrıştırılarak toplanmasının teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılmasına yönelik projeler.

3.    Endüstriyel ve evsel kompostlamanın teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması.

4.    Kentsel ya da toplu kanalizasyon için, atık su arıtma tesisinin bulunması

5.    RSU ve biyokütlelerden ısı üretilmesi ve özellikle alternatif enerji kaynaklarının (yenilenebilir enerji, yeşil hidrojen, mini hidroelektrik santral) kullanılması yoluyla enerji tasarrufu yapılmasına yönelik belediyenin planı.***

6.    Genetiği değiştirilmiş ürünlerin (GDO) *** tarımda kullanılmasının yasaklanması

7.    Reklam Ticari tabelalar ve trafik işaretlerinin düzenlenmesine dair belediyenin planı.

8.    Elektromanyetik kirliliğin kontrolü için sistemler geliştirilmesi.

9.    Gürültü kirliliğinin azaltılması ve kontrolü için program yapılması.

10.    Işık kirliliğinin kontrolü için sistemler ve programlar oluşturulması. ***

11.    Çevre yönetimi sistemlerinin benimsenmesi (EMAS ve ECOLABEL ya da ISO 9001; ISO 14000, SA 8000 ve Gündem 21 projelerine katılım). ***


Altyapı Politikaları

1.    Tarihi merkezlerin ıslahı ve iyileştirilmesi için planlar ve/veya kültürel ve tarihi değerler üzerine çalışmalar yapılması.

2.    Güvenli ulaşım ve trafik için planlar yapılması

3.    Okullar ve kamu binalarına bağlanan bisiklet yolları.

4.    Özel taşıtlar yerine uygun alternatif taşıma ve trafiğin toplu taşım araçları ve yaya alanları ile bütünleştirilmesi için (toplu taşımla bağlantılı ilave kentsel araba park alanları, yürüyen merdivenler, yürüyen bantlar, teleferik, bisiklet yolları, okullar, işyerleri ve benzerlerine erişim sağlayan yaya güzergâhları) planlar yapılması. ***

5.    Kamusal ve kamuyla ilgisi olan alanların engelliler için erişilebilir olması, mimari engellerin kaldırılması ve teknolojilere erişimin sağlanmasını garanti altına almak üzere altyapıların teşvik edilmesi. ***

6.    Aile yaşantısına ve yerel aktivitelere (eğlence, spor aktiviteleri, okul ve aile arasında bağ oluşturmayı amaçlayan aktiviteler, yaşlılar ve kronik hastalar için evde yardımı da kapsayan yardım çalışmaları, sosyal tesisler, belediye çalışma saatlerinin düzenlenmesi, umumi tuvaletler) yardımcı olacak programların teşvik edilmesi. ***

7.    Tıbbi yardım merkezi mevcudiyeti

8.    Vasıflı yeşil alanların ve hizmet altyapılarının (yeşil alanların birbiriyle bağlantıları, oyun sahaları, vb.) mevcudiyeti

9.    Ticari malların dağıtımı ve “doğal ürünler için ticari merkezler” oluşturulması için plan hazırlanması.

10.    Mağaza sahipleriyle, zor durumda olan vatandaşlarla ilgilenme ve yardım etme üzerine mutabakat sağlanması: “dost mağazalar”.

11.    Bozulmakta olan kentsel alanların ve şehrin yeniden kullanılmasına yönelik projelerin iyileştirilmesi.

12.    Kent tarzının yeniden yapılandırılması ve iyileştirmesi için bir program. ***

13.    Kentin tanıtımında kullanılan bilgilendirme ofislerinin, U.R.P. (kentsel yenilenme programı) işlevlerinin, Cittaslow tanıtım/bilgi ofisiyle bütünleştirilmesi. ***


Kentsel Kalite için Teknolojiler ve Tesisler

1.    Biyomimari için büro ve biyomimarinin teşvik edilmesi yönündeki bilgilendirme projesi için görevlendirilen personelin eğitimi için programlar ***

2.    Şehri, fiber optik kablolar ve kablosuz sistemler için teçhiz etmek.

3.    Elektromanyetik alanları izleme sistemlerinin benimsenmesi.

4.    Kentin çevresi ve peyzajıyla uyumlu çöp tenekeleri bulundurulması ve çöplerin belirli zamanlarda toplanması.

5.    Kamu ve özel alanların çevreyle uyumlu bitkilerle, tercihen bahçe peyzajı kriterlerine uygun yerel bitkilerle, bitkilendirilmesi için teşvik edilmesi ve programlar oluşturulması.

6.    Vatandaşlara götürülen hizmetler (belediye hizmetlerinin internet vb. üzerinden duyurulması, vatandaşlar için internet tabanlı bir belediye ağı oluşturulması ve vatandaşların bu ağı kullanmaları yönünde eğitilmeleri) için planlar yapmak.

7.    Özellikle gürültülü alanlarda gürültünün kontrol edilmesi için plan.

8.    Kentte kullanılan renklerle ilgili plan hazırlamak.

9.    Elektronik evden çalışmanın (telework) teşvik edilmesi.


Yerel Üretimi Korumak

1.    Organik tarımın geliştirilmesi için projeler. ***

2.    Esnaf ve zanaatkârlar tarafından üretilen ürünler, eşyalar ve el sanatlarının kalitesinin belgelendirilmesi. ***

3.    Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan esnaf ve zanaatkârların ve/veya el işi ürünlerinin korunması ve himayesine yönelik programlar. ***

4.    Yok olma riskiyle karşı karşıya olan geleneksel çalışma ve meslek yöntemlerinin himayesi. ***

5.    Organik ürünlerin ve/veya yerli ürünlerin kullanılması ve restoranlar, okul kafeteryaları ve korunan yapılarda yerel geleneklerin muhafaza edilmesi ***

6.    Slow Food hareketiyle işbirliği içerisinde okullarda tat ve beslenme konusunda eğitim programları hazırlamak ***

7.    Yok olma riski altında olan şarap ve gastronomik yavaş yemek çeşitleri için, aktivitelere destek olmak. ***

8.    Yöreye özgü ürünlerin tespit edilmesi ve bu ürünlerin ticarileşmesi için destek olunması (pazarların ve marketlerin yerel ürünlerin satışı için düzenlenmesi, uygun mekanların oluşturulması). ***

9.    Şehirdeki ağaçların sayımının yapılması ve büyük ya da “tarihi ağaçların” değerinin arttırılması.

10.    Yerel kültürel etkinliklerin korunması ve teşvik edilmesi. ***

11.    Kent ve okul bahçelerinde geleneksel yöntemlerle yerel ekinler yetiştirilmesi için teşvik edilmesi.

Misafirperverlik

1.    Turist bilgisi ve nitelikli misafirperverlik için eğitim kursları.***

2.    Turistik güzergâhlarıyla tarihi merkezlerin ve turistik yerlerin işaretlenmesinde uluslararası işaretlerin kullanılması. ***

3.    Ziyaretçilerin özellikle takvimlendirilmiş etkinlikler için şehre yaklaşımlarını ve bilgi ve hizmetlere erişimlerini kolaylaştırıcı resepsiyon yönergelerinin ve planların hazırlanması (otopark, resmi kurumların çalışma saatlerinin uzatılması/esnetilmesi, vb.).

4.    Şehrin “yavaş” güzergâhlarının düzenlenmesi (broşürler, internet siteleri, ana sayfalar vb.)

5.    Turistik işletmeciler ve mağaza sahiplerinin, ücret şeffaflığı ve fiyatların müessesenin dışında sergilenmesi gerekliliği konusunda bilinçlendirilmesi.

Farkındalık

1.    Yerel Yönetimin Cittaslow olma niyetini açıklamadan önce vatandaşların Cittaslow’un ne olduğu, amaçları ve prosedürü hakkında bilgilendirilmesi amacıyla kampanyalar düzenlenmesi ***

2.    “Yavaş” felsefesini kazanmada ve Cittaslow projelerinin uygulanmasında sosyal yapıların dâhil edilmesi için programlar hazırlanması, özellikle; eğitsel bahçe ve parklar, okuma mekanları, tohum bankası projesine katılım ***

3.    Slow City ve Slow Food faaliyetlerinin yaygınlaştırılması için programlar hazırlanması *** 

Olağanüstü Gereklilikler
-    Kentte Cittaslow kimliğini vurgulayacak kampanyalar düzenlenmesi ve Cittaslow tarafından lanse edilen şartların karşılanması (zorunlu)
-    Yavaş Yemek Komitesinin oluşturulması ve desteklenmesi (liyakat notu)
Üye şehirlerin, antetli kağıtlarına Cittaslow logosunu eklemeleri ve web sitelerine “yavaş” felsefesi hakkında içerik koymaları gerekmektedir.


Slow Food Faaliyetlerine ve Projelerine Destek

1.    Yerel bir Slow Food Convivium’unun oluşturulması.

2.    Slow Food ile işbirliği yaparak zorunlu ve orta öğretimde tat ve beslenme üzerine eğitim programları hazırlanması.

3.    Slow Food ile işbirliği yaparak okul sebze bahçelerinin kurulması.

4.    Arca veya Slow Food Merkezlerinin, yok olma riski altında olan türlere veya ürünler için bir veya daha çok  projelerinin uygulanması.

5.    Slow Food tarafından himaye edilen yerel ürünlerin kullanılması ve beslenme geleneklerinin, gıda eğitim programlarıyla birlikte, toplu gıda hizmetleri, korunan yapılar ve okul kantinleri içerisinde muhafaza edilmesi.

6.    Slow Food ile işbirliği içerisinde “Mercati della Terra” uygulamasıyla özgün yerli ürün elde edilmesinin desteklenmesi.

7.    “Terra Madre” projesinin ve yemek cemiyetlerinin ortak eşleştirme ile desteklenmesi

3 Eylül 2012 Pazartesi

Bozcaada'nın Sorunları Nelerdir? Anketi Sonuçları.


Bozcaada’nın sorunları nelerdir? Anketimizi yanıtlama nezaketi ve duyarlılığı gösterenlere teşekkürler. 

Teknik olarak yanıt verenlerin sayısı 30’u aştığı için istatistiksel olarak yapılacak olan analizler büyük grup çözümlemelerinde kullanılabilecek tekniklere elverişli;  sonuçlar genellenebilir niteliktedir.

Anketimizi cevaplayanlara göre Bozcaada’nın en önemli sorunu yazın oluşan yoğun trafiktir (%55).  Bu sorun Bozcaada’da yeni değildir.  Birkaç yıl önce Bozcaada Derneği sorunun çözümüne yönelik ortam oluşturmak için tüm ilgili kesimlerin katılımı ile bir Trafik Çalıştayı düzenlemiştir. 

Trafik Çalıştayında ortaya çıkan çözüme yönelik fikirler yine dernek tarafından davet edilen uzman akademisyen tarafından da değerlendirilerek çözüm yolları oluşturulmuştu.  Ancak dernek bir sivil toplum kuruluşudur ve icra yetkisi bulunmamaktadır.  Bu konuda yetki sahibi bulunan Bozcaada Belediyesi ne yazık ki üretilen çözümleri kendi bütünlüğü içerisinde değerlendirmeyip cımbızla içerisinden çektiği bazı önlemleri alarak etkili biçimde uygulayamamış kendisi de başkaca çözümler üretememiştir.  Örneğin Çınarçarşı caddesinin gece saatlerinde trafiğe kapalı olduğunu gösteren tabela mevcut ancak bu yasak uygulanmamaktadır.  Gemide rezervasyon sistemi işlememekte ve GESTAŞ ile bu konuda koordinasyon sağlanamamaktadır.  Cumhuriyet Mahallesinin arkasına yapılan “çevre yolu” ise aklıselimle alay demesek bile tam bir şaka gibidir.  

Bozcaada’nın yazın ortaya çıkan trafik sorununun çözümü mevcuttur. Uzlaşılmış fikirler ve uzmanların oluşturduğu bu planın Bozcaada Belediyesi tarafından sahiplenilmesi ve “işine gelen teferruatları” değil bir bütün olarak uygulanmayı beklemektedir.

Anketi cevaplayanların önemli bulduğu ikinci sorun işletmelerin pahalı olmasıdır (%44).  İşletmeler ve işletmeciler her ne kadar bunu görmek ve kabullenmek istemeseler de Bozcaada PAHALI bir yerdir.  Bu algıya sahip olanlara işletmecilerin söyledikleri argümanlar, İstanbul ya da başka tatil yörelerinin fiyatları ile uyum gösterdikleri ve adaya sevkiyatın gemi ile yapılması nedeniyle girdi fiyatlarının  yüksek olmasıdır.  

Bu konunun birçok boyutu bulunmaktadır. Algı olarak bakıldığında şunu baştan tanımlamakta fayda bulunmaktadır: pahalı eşittir yüksek fiyat değildir.
Pahalılık, insanların aldıkları herhangi bir mal ya da hizmet için ödedikleri yüksek fiyatın karşılığını alamadıklarında oluşan algıdır.  Örneğin ortopedik ayakkabının fiyatının olmayanlara göre yüksek olduğunu bilirsiniz ve onu yüksek fiyata alırsınız. Bu sizde pahalı algısı oluşturmaz. Ama ortopedik ayakkabı diye ya da ortopedik ayakkabı fiyatına size normal ayakkabı satıldığı zaman “bu pahalı” dersiniz. “Adada balık yemek” fiyatı yüksek bir keyif olabilir. Ama “adada çiftlik balığı” yemek pahalı bir anlamsızlıktır.  Pazara ya da manava gittiğinizde, sanki her domates, patates ve hıyar ayrı ayrı kendi gemi biletini alıp da gemiyle adaya geçmiş gibi fiyatlandırıldığını görmek “pahalı” algısı yaratmasın da ne yapsın.

“Pahalı” algısının yüksek fiyat ile ilişkisi dışında başka boyutları da bulunmaktadır. Bu blogda geçmişte yer alan birçok yazıda değinildiği üzere “amok koşucusu” zihniyeti ile hareket edilmesi kısa vadede bir işletmeciye çok kar ettirebilir ancak orta ve uzun dönemde herkese kaybettirir çünkü sürdürülebilirliği bulunmamaktadır. Bozcaada’daki birçok işletme için kabul edilmesi zor bir gerçek de olsa, Bozcaada ekonominin genel kurallarından muaf değildir.

Bozcaada’nın geleneksel ekonomik faaliyet alanları ile son yıllarda büyük bir gelişme gösteren turizm gibi alanları entegre edecek ortak bir anlayışa, bütüncül bir stratejik plana ve onu uygulayacak yetkinlik ve donanıma sahip bir yönetime her zamankinden fazla ihtiyaç bulunmaktadır.

Anket sonuçlarının işaret ettiği ve pahalılıkla aynı ağırlıktaki bir diğer sorun (%44) kanalizasyon sorunudur. Yine bu blogdaki geçmiş yazılardan birinde de işaret edildiği gibi Bozcaada, “kekik kokulu Bozcaada’dan” “b.k  kokulu Bozcaada’ya” dönüşmüştür.  Bozcaada’nın kanalizasyonunun oniki yıldan beri bitmemesinin iş bilmezlik ve aymazlık dışında hiçbir gerekçesi ve mazereti bulunmamaktadır.  Adayı bırakın, hiçbir şehir, kent, köy böyle bir rezalet yaşamaya mahkûm edilemez.  Kanalizasyon konusu, sorumlularının Bozcaada’ya en büyük kötülük ve ihanetlerinden biridir.  

Anketi cevaplayanların üçte biri (% 31) Bozcaada’nın imar planının bitmemesi-bitirilmemesini önemli bir sorun olarak görmüşlerdir.  İmar Koruma Planı hazırlama zorunluluğu yasa ile belediyelere 2006 yılında verildi ve bir defalı süre uzatımı 2008 yılına bitti. Bozcaada’nın hali hazırda, 1/50 binlik planı belediye meclisinden geçmiş durumda.  Henüz yürürlükte değil çünkü davalı ve inceleme için bakanlıkta.  Süreç olarak baktığınızda, bu plandan sonra 1/5 bin ya da 1/bin’lik planların; daha sonra da uygulama programının hazırlanması ve kabul edilmesi gerekiyor. Ama daha leke düzeyindeki plan, ki altı yıl önce alt planları ile bitmesi gerekirdi, hazır değilken ve çirkin dedikodulara malzeme olurken Bozcaada’nın bir İmar Koruma Planının olması, mevcut belediye yönetim anlayışı ile daha en az altı yıl için bir hayal. 

Anketi cevaplayanların imar planı eksikliği ile aynı ağırlıkta olarak (%31) işaret ettikleri ve aslında birbiri ile neden-sonuç ilişkisi içerisinde bulunan sorunlar, yazın aşırı kalabalık ve tesisleri olan tek plajın Ayazma olmasıdır.  Deniz turizmini tercih eden Bozcaada konukları doğal olarak günübirlik tesis bulunan Ayazma plajını tercih etmektedirler. Bu da aşırı bir yoğunlaşma, altyapı ve hizmet yetersizliği ile kirliliğe yol açmaktadır. Bu haliyle Ayazma plajı büyük bir tehdit altındadır. Bu yoğunluk ancak diğer uygun koylara günübirlik tesis yapılması ile aşılabilecektir.  

Buradaki kritik kavramlar uygun ve günübirlik’tir. Uygunluktan kasıt, belli bölgelerin (Çayır ve Ova gibi) tesis yapımı adı altında imara açılarak “etkili ve yetkililere” arsa ve toprak rantı yaratılması değildir. Uygunluktan kasıt bağ alanlarına ve doğaya zarar vermeden gerçekten konukların günübirlik ihtiyaçlarını karşılayacak estetik ve adaya yakışır tesislerdir.

Anketimizi cevaplayanların işaret ettiği ve (%20) nin altında ağırlıkta gördükleri sorunları bir başka yazıda ele alacağız. 

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Bozcaada'nın Zenginliği

Hürriyet Gazetesinin yazarı Ege Cansen'i okur musunuz bilmem.

Ben severek okuyorum.

Fikirlerine katılın katılmayın, karmaşık gibi gelen  iktisat kavram ve kuramlarını yalın ve anlaşılır bir dille herkesin kavrayabileceği sadelikte anlatır. Çözüm önerilerini yazar. İlgi gösterdiği bir diğer konu da özellikle trafiktir. Bu konuda da rasyonel çözüm önerileri sunar.

Temmuz ayının son iki-üç haftasındaki üç yazısında Ege Cansen Birleşmiş Milletlerin Örgütünün "milletlerin zenginliği" raporunu yorumladı. Yorumun yanında temel iktisat kavramları ve aralarındaki ilişkilerle ilgili etkileyici tanımlamalar da yaptı. Yazıları okumanızı öneririm.

Ben de Ege Cansen'in yazılarından yola çıkarak, makro kavramları mikro düzeye indirip, "Bozcaada'nın Zenginlikleri"ni yorumlamaya çalışacağım.

Milletlerin üç zenginlik kaynağı bulunmaktadır: doğal zenginlikler, fiziksel zenginlikler (bina, yol, işletmeler gibi) ve nitelikli insangücü kaynağı.

Bozcaada'nın üç zenginlik kaynağının biri, bozulmamış doğası ve kıyıları, bağcılığa elverişli topraklarıdır.  İkinci zenginlik kaynağı bakımı yapılan bağlar, şarap işletmeleri, turizm işletmeleri ve altyapısıdır. Üçüncü zenginlik kaynağı ise insan gücüdür.

Bunlara kabaca bir göz attığımızda karşımıza şöyle bir ilişkiler yumağı çıkmaktadır:

Özellikle bağ alanlarının imara açılması (Kumkuyu, Tekirbahçe) birinci zenginlik kaynağından çalıp ikincisine (turizm işletmeleri) aktarma anlamını taşımaktadır. Böyle bir aktarma fiziksel zenginleşmeye yol açarken beraberinde inanılmaz bir rant oluşturmaktadır. Bu rant çoğunlukla bireysel bir ranttır.  O bölgelerde bağ ve arazisi olanların sağladığı bir rant.

Fiziksel kapasiteye katkı sağlayan bu aktarma, bireysel ranta "gözümüz yok" deyip göz yumsak bile şöyle bir zarara yol açmaktadır: Bozcaada'yı diğer "kıyı-güneş-plaj" yerlerinden farklı, özellikli ve avantajlı kılan şey bağlarıdır. Bunları imara açıp yok ettiğinizde, geriye "sezonu kısa bir ada" kalır. Yani tüm Kuzey Ege'de olduğu gibi; hatta geçiş güçlükleri nedeniyle tercih edilmeyen bir yer.

Bu durumda artık zedelenen şey ortak kamusal çıkardır. Bireysel rant ortak kamusal çıkara galip geldiğinde, rant sağlamış olanların rantı bir defalık ve sürdürülemez olur. Herkes ise "kaybeden" olur.

Akılcı çözüm nedir? Fiziksel kapasite artırımında, yani bina, tesis, yol yapımında bağ alanları dışında kalan alanları kullanmak. Adada bu alanlar da oldukça fazla - özellikle güney ve güneydoğu kıyılarında.  Ama Çayır'ın ve Ova'nın yapılaşmaya açılması, adanın birinci zenginlik kaynağının kurutulması anlamına gelmektedir.

Fiziksel kapasitenin doğal kaynaklarla desteklenerek arttırılması ile ilgili adada sevindirici bir gelişme bulunmaktadır: "üç büyükler"in yanında son yıllarda üç yeni şarap üretim tesisi kuruldu.  Bağcılığı destekleyecek ve fiziksel kapasite artışına da yol açacak üzüm suyu ve şıra, pekmez, pestil üretim tesisleri ile bu alanda  Bozcaada'nın zenginleşmesi için yatırımcılarını beklemektedir.

Fiziksel kapasitenin büyük, belki de yarısından fazlasını oluşturmaya başlayan turizm işletmelerinin vizyonsuz, plansız ve standartsız büyümesi zenginlik kaynağı olmaktan çıkıp "atıl yatırıma" dönüşmesi riskini taşımaktadır. "Fazla zenginlik baş ağrıtır" düsturunu haklı çıkarma yolunda hızla ilerlemektedir. Bu konuya zaman zaman değinildiği için ayrıntıya girmeyeceğim.

Üçüncü "Bozcaada Zenginliği" hemen göze çarpmayan ancak en sorunlu alanlardan biridir: nitelikli insan gücü kaynağı. Ege Cansen'in de makalelerinde tartıştığı üzere insan gücünün niteliği asıl katma değeri   yaratan unsurdur.  Gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş ülkeler arasındaki temel fark budur.

Bozcaada'ya dönersek, bağcılığı bir meslek olarak yapanların sayısının giderek azaldığını ve genç yetişkinlerin ilgi alanına artık pek girmediğini söyleyebiliriz. Bu işi "mektepli" olarak yapan kimse yok. Bağcılık sektörü açısından bu çok vahim bir durumdur. Aynı şeyi şarapçılık ve turizm sektörleri için de söylemek mümkün.

Turizm sektöründe birkaç işletme dışında (200 içinde birkaç-yok demektir) ilgili turizm alanında eğitim almış, istihdamda sürekliliği sağlayan işletme bulunmamaktadır.  Bu birkaç işletmenin başarılarına bakıp diğerleri ile karşılaştırdığınızda, aradaki çarpıcı farkı çıplak gözle bile görmek mümkün. "Ucuz iş gücü ekonomik iş gücü değildir."

Bozcaada'daki insan gücünün niteliklerinin gelişmesi/geliştirilmesi en başta Bozcaada'da yaşayan tüm adalıların olduğu gibi, STK'lar ile kamu kurum ve kuruluşlarının ilgi ve kaygı alanında olmalıdır.  Bu nitelikleri geliştirmek için özellikle ikincisi ve üçüncüsünün elinde pek çok enstrüman bulunmaktadır ve kullanma cesareti gösterebilecekleri beklemektedir.