31 Ocak 2011 Pazartesi

Seçim Sathı Mailinde Bozcaada

karikatür gibi...

Ülke şimdiden "seçim sathı-mailine" girdi. Liderler başta olmak üzere tüm parti teşkilatları, aday adayları bir telaş ve koşuşturma içinde.

Tüm bu telaş ve hazırlıkları adalılar televizyon kanallarından izlemektedirler. Tıpkı dünyada olup biten diğer olayları izledikleri gibi. Yani etkilenmeleri o kadar...

Arada bir yolunu şaşırıp kış günü adaya uğrayan ve "hava koklayan" ilin politik aktörleri de yok değil. Ama adanın havasını koklasalar ne olacak! Adada hava temiz...

Üstelik adada onları cezbedecek kadar seçmen sayısı yok.

Bu iyi mi kötü mü bilemem. Ama galiba hem iyi....... hem kötü.

Kötü çünkü merkezi idarenin politikalarından bazıları Bozcaadayı doğrudan etkiliyor. Tarım politikası, turizm politikası, tarımsal sanayi politikası, yatırım politikası gibi. Ama adalılar bu politikaları seçimden önce öğrenip anlayıp oy verme davranışlarında bunu dikkate alma taraftarı değiller pek. Uygulandıklarında ise tepkileri biraz mırıldanma, biraz söylenme ve sonra da onlara uymadan öteye gitmiyor.  Ve yine oy verme davranışı takım tutar gibi "gassraylı" ya da "fenerli" olmaya devam ediyor.

İyi çünkü seçim öncesi ülkenin bir çok yerinde yaşanan gerginlikler adada yaşanmıyor. Hatta genel seçimler adada sıkılan adalılar için bir "ekşın" ve "şov"  gibi algılanıyor. Olağan günlük dedikoduların sıkıcılığının yerine "derin" çınaraltı politik analizleri renklendiriyor. Adalıların hepsi taraf gözetmeksizin tüm partilerin toplantı ve etkinliklerine katılıyor.  Milletvekili adaylarının konuşmaları ne konuştuklarından çok nasıl konuştukları ile değerlendiriliyor.

Seçim günü en büyük sıkıntı alkol tüketiminin yasak olması...

Seçimin ertesi günü ise herşey olağan haline dönüyor...

26 Ocak 2011 Çarşamba

Adada Yeni - Yenilenen ve Kışın Açık Bir Mekan

Adada yazın herkes işletmeci.

İşletenler de işletilenler de yazlıkçı...

Şu anda akşam oturup iskele manzarası eşliğinde şöyle bir balık ve zerzavatını  yiyip içebileceğiniz tek mekan var açık: Vasilaki.

Sayın Hasan Yunatçının yenilediği ve işlettiği Vasilaki minik ama ferah, sade amma sıcak ve açık tek mekan.

Sıcaklıktan kasıt hem tabandan ısıtmalı fiziksel sıcaklığı, hem servisteki güleryüzlülük ve samimiyetin yarattığı ortam sıcaklığı. Öyle olduğu için olsa gerek, adada kışın ikamet eden az sayıdaki meyhane işletmecisinin de gözde mekanı.

Şık kapalı mekanı ve modern mutfak dizaynıyla Vasilaki yazın da "yazlıkçıların" gözde mekanı olmaya şimdiden aday.

24 Ocak 2011 Pazartesi

Bir Meyhane Dönüşü...

İkisi de rahmetli, Vasil bey (Meyhaneci Vasil) ve Stelyo bey (Fıçıcı Stelyo) Sulubahçeye Sandalcı Panayinin meyhanesine giderler.

Bir iki derken kafaları iyice bulurlar. Vasil beyin motosikletine biner ve adanın yolunu tutarlar.

Vasil bey dükkanının önüne gelince durur. Arkasına bir bakar ki Stelyo bey yok.

Hemen motosikletiyle geri döner. Bir yandan da yol kenarlarına bakınır.

Papazbahçeyi geçince çamlık kavşağında yol kenarında Stelyo beyi yerde yatarken görür ve hemen durur.

Stelyo bey yol kenarına sızmış, mışıl mışıl uyumaktadır.  Vasil bey güçlükle uyandırır bir yerinde bir şey var mı diye bakar bu arada.

Hayır yok. Stelyo bey motosikletten düştüğünün farkında bile değil. Vasil bey de öyle...

23 Ocak 2011 Pazar

Bir Köpekbalığı Hikayesi

Eskiden adalılar üzümü İstanbul haline gönderirler, yaz sonu da paralarını almak için için o zamanlar Unkapanıda olan toptancı haline giderlermiş.

Günlerden bir gün Stelyo Bey (Fıçıcı Stelyo), Nevzat Bey (Balıkçı Nevzat) ve Vasil Bey (Meyhaneci Vasil) Unkapanına gidip üzüm paralarını alırlar. Yokluk yılları, fakirlik günleri...

Paraları ceplerine zulalayınca üç kafadar soluğu Galata Köprüsü altındaki meyhanelerin birinde alırlar. Garson gelir. Hemen rakıyı, beyaz peyniri ve mezeleri söylerler. Biraz sonra da balıkları sorarlar. Garson güzel kılıç balığı var, der. Ondan da söylerler.

Üçlü koyu bir muhabbete dalmışken balık gelir. Stelyo bey bir çatal alır ve Vasil beyin kulağına eğilerek fısıldar: Bu kılıç değil, köpek balığıdır...

Vasil bey garsonu çağırır:

-A vre kuzum bu kılıç değil köpek balığıdır!

Garson bu üstü başı dökülen üç kafadara tepeden bakarak:

-Bu kılıçtır, ne bilirsiniz kılıcın tadını siz?

Vasil bey garsona sertçe,

-Doğru, pahalı balıktır bilmeyiz tadını vre... ama şu adamı görüyorsun? diye Stelyo beyi gösterir. O bizim adada köpek balığından başla bir şey yemez onun için köpek balığının tadını iyi bilir!

Garson balık tabağını kaptığı gibi geri götürür...