15 Aralık 2011 Perşembe

Yargıtaydan Önemli Karar

Açılan bir dava ile ilgili olarak Yargıtay uygulamada emsal teşkil edecek bir prensip kararı verdi: 


YARGITAY 12’nci Hukuk Dairesi, Türkiye genelinde kamu kurum ve kuruluşları ve yerel yönetimlerin, kamulaştırmasız el atma uygulamalarını etkileyecek bir karar verdi. İzmir’de Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan bir kamulaştırmasız el atma davası sonucuna göre, kamu tarafından vatandaşa yapılan ödemede, bugüne kadar uygulanan yüzde 9 faiz yerine, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz olan yüzde 25 ödeme yapılması kararlaştırıldı. (Vatan-15 Aralık 2011)


Bu karar özellikle imar planı uygulamalarında, yol, yeşil alan ya da diğer kamu ihtiyaçları nedeniyle idarenin sıkça başvurduğu yollardan biri olan "kamulaştırmasız el koyma"larında vatandaşlar aleyhinde bulunan faiz oranı uygulamasındaki haksızlığı giderecek niteliktedir. 


Mevcut uygulamada ödemelerin gecikmesinde kamulaştırmasız el atılan yerleri ile ilgili vatandaşlara yapılan ödemelerde  uygulanan faiz oranı yüzde dokuzdur. Halbuki vatandaşın borçlu olması ve borcunu ödemesinde gecikmesi durumunda uygulanan faiz oranı yüzde 25 olarak uygulanmaktadır.


Yargıtayın bu kararından sonra kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler çok daha özenli bir planlama ve uygulama  yapmak durumunda kalacaklardır. 


   

14 Aralık 2011 Çarşamba

Bozcaada'nın 2012 Yılı Astrolojik Falı

Geçen yıl başvurduğumuz astroloğun Bozcaada'nın 2011 yıllına ilişkin falı aynen gerçekleştiğinden eşiğinde bulunduğumuz 2012 yılı için gökyüzündeki yıldızların neler söylediğini sorduk.

Söylediği şeyler bazılarını sevindirecek, bazılarını da üzecek nitelikteydi.

Yıldızlara göre, Bozcaada'da bu yıl da çok büyük değişiklikler vuku bulmayacak ancak Bozcaada AB çapında ün ve etki sahibi olacak.

Yaz ayları turist sayısı açısından bereketli geçecek. Gemi sayısı üçe çıkacak ve bunlar  24 saat sefer yapacaklar. Bu nedenle geride bıraktığımız yaz park yeri bulamadıkları için kumsallara park eden cip sahipleri buralarda da yer bulamayacakları için ciplerini denizin içine park edip doğrudan araçlarından denize girme ve araçlarının üstünde güneşlenme gibi oldukça yaratıcı yollar deneyecekler. Dubaili yöneticiler bu özgün çözümü incelemek için adaya akın edecekler ve yapay adalar inşa etmek üzere yatırdıkları paralar için basının önünde hayıflanacaklar.

Ziyaretçiler sadece turistlerden ve Dubaili iş bilmez yatırımcılardan oluşmayacak. Ekonomik kriz yaşayan AB ülkelerinden heyetler adayı ziyaret ederek adadaki ekonomik faaliyetleri, özellikle de fiyat politikaları ile ilgili olarak işletme sahipleri, esnaf ve sanatkarlar ile bazı meslek mensupları ve derneklerinden görüş ve öneriler talep edeceklerdir. Dört ay çalışıp tüm yıl geçinebilmeyi içeren Bozcaada Mucizesinin sırlarını öğrenip bunu tam yıl çalışarak elde edecekleri muazzam gelirle ülke ekonomilerini kurtarmada başarılı olacaklardır. Sarkozy ve Merkel'e de Bozcaada'da üç aylık staj görme önerilerini ekonomik zirvelerde dile getireceklerdir.

Kanalizasyon ile ilgili sorunlar bitmeyecek, aksine artacaktır. Şimdiye kadar yer altında süzülüp yüzeye berrak su olarak sokaklardan, ev bodrumlarından çıkan foseptik atıkları, toprağın doygunluğa ulaşmış olması nedeniyle artık süzülememiş halleriyle her yerden fışkıracaklar.

İmar planının çıkmasını ümit edenler Mars ve Venüsün Jupiteri kafakol almaları nedeniyle hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Daha doğrusu Bozcaada'nın bir imar planı hiç olmayacaktır.  İmar planının 1/1000 lik kısmı ancak eylül ayının ortalarında görüşülmek üzere meclise gelecek ve o dönemde Satürnün yaratacağı sert açı ve etkiler nedeniyle karar ancak aralık ayının başlarında çıkacaktır.

Ancak bu haliyle işe yaramayacağından, daha doğrusu uygulama programının da hazırlanması gerekeceğinden  ve bunun için de yasal sürenin altı ay olduğundan dolayı planın uygulanmaya geçilmesi için 2013 yılını beklemek gerekecek. Olan da zaten bu aşamada olacak çünkü 12.12.2012 de dünya son bulacak. Anlayacağınız Bozcaada bir imar planına sahip olamadan batacak.

 Kalan az zamanın keyfini yaşayacağınız bir yıl dileğiyle...

7 Aralık 2011 Çarşamba

Bak şu Domuzun Yol Açtıklarına...

Bundan önceki yazıda, Bozcaada'da avcılar tarafından vurulan domuz konu edilmişti.

Domuzun vurulması ile ilgili bazı gelişmeler bu avın Bozcaada tarihine 2011 yılındaki "Domuz Vakası" olarak geçeceğe benziyor.

Av ile ilgili haberlerden sonra bir grup hayvansever  domuza sahip çıkarak onu vuran avcılarla ilgili şikayette bulunmuşlar. Domuzun vurulması ile ilgili olarak avcılar yapılan şikayetlere istinaden "karakolluk" olmuşlardır.

Bu durumda insanın aklına izaha muhtaç birçok soru gelmektedir:

Yaban domuzlarının uzun mesafeler yüzerek seyahat edebildiklerini biliyoruz. Yani karşıdan yüzerek gelmesi ihtimal dışı bir durum değil. Ancak gerek ormanların gerekse onların beslenmelerinde tercih ettikleri ekili alanlar karşı kıyıda çok daha fazladır;  dolayısıyla ada tercih edecekleri cazip bir yer değildir onlar için. Kaldı ki domuzlar sosyal bir yaşam sürdüren hayvanlardır ve sürüler halinde yaşarlar. Vurulan domuz yüzerek adaya geçmiş olsaydı bunu sürüsü ile birlikte yapardı. Adada bir sürü bulunmamaktadır ve bu durum domuzun adaya özellikle GETİRİLDİĞİNİ düşündürtmektedir.

Ne geçmişteki kayıtlarda ne de ada faunası ile ilgili araştırmalarda, ne de eski adalıların anılarında adada yaban domuzunun varlığına ilişkin bir bilgi ve bulguya rastlanmamaktadır. Öyleyse bu domuzu adaya KİM getirdi? (Bildiğiniz gibi adaya geçmişte birileri tavşanlardan kurtulmak için tilki getirmişlerdi.)

Bu soruyu bir tarafa bırakıp, başka sorulara geçelim.

Teknik olarak bakıldığında, av sezonu şu anda açık bulunmaktadır. Domuzun vurulduğu gün av yasağı yok.  Vuran avcılar adada herkesin, ya da ilgili olanların bildiği kişilerdir ve nizami belgeli avcılardır. Yani "suç" oluşturan bir durum yok. Ayrıca yine tanıyanların bildiği gibi bu avcılar "hayvan düşmanı" değil, aksine   hayvanları seven birer "hayvan dostudurlar".  Peki o zaman niçin şikayet edildiler?

Kuşkusuz ki yaban domuzları verdikleri zarar kadar doğaya sayılamayacak kadar çok yararları olan hayvanlardır. Buna rağmen ülkemizin hemen hemen tüm bölgelerinde ve genellikle "sürek avı" ile bu hayvanlar avlanmaktadır. Acaba bu avlanma bölgelerinde avlandıkları için kaç avlanan domuz ve kaç avcı ile ilgili yasak zamanları hariç tutarsak, şikayet olmuştur?

Adadaki avlanan domuz ile ilgili şikayette bulunanlar diğer yerlerde avlananlar ile ilgili de şikayette bulunmuşlarmıdır? Öyle ya, "adanın domuzu" kıymetli de "elin domuzu" şikayete değer değilmidir? Hayvan sevgisi "adadaki domuz" ile mi sınırlıdır?

Adada, her ilk bahar ve yaz ayında hayvan katliamları yaşanmaktadır. İçimiz elvermediğinden bu katliamlara ilişkin resimlere burada yer verilmeyecektir. Ama arzu eden olursa kuşkusuz paylaşılır. Bu katliam adada herkesin gözü önünde yapılır ve adada yaşayan herkes buna şahit olur.

Adaya "turist" akını ile birlikte tüm yolların üstünde ve kenarlarında, otobanda gittikleri hızla seyreden araçların ezdiği, vurduğu, çarptığı; öldürdüğü ya da sakat bıraktığı kirpi, kaplumbağa, yılan, tavşan, kedi, köpek ve baykuşlara rastlarsınız.  Bunların sayısı öyle azımsanacak ya da küçümsenecek gibi de değildir.  Ancak ne bir uyarı levhasına rastlarsınız ne de bu konuda yapılan bir şikayete, ne de verilen bir cezaya...

Adadaki GERÇEK hayvan sevenlerin bildiği ve yaşadığı bir diğer büyük sıkıntı "MEVSİMLİK" hayvan sevenlerin yol açtığı faciadır. Kedisini, köpeğini adaya getirip terk edenlerden geri kalan zavallı hayvanlar, ya da doğa içinde hayatını sürdüren hayvanları "tatil süresince" sahiplenerek tatil bitiminde terk edivererek ve çaresiz bırakanlar...

Tüm bunları göz ardı edip ya da yok sayıp, tepki göstermeyip, şikayette bulunmayıp, örgütlenerek önlemler almayıp sadece vurulan - keşke vurulmasaydı - zavallı bir domuz için şikayette bulunmak çok inandırıcı ve samimi gelmiyor açıkçası...