16 Aralık 2010 Perşembe

Bir Ada Fenomeni: Vasilin Meyhanesi

Adaya gelen ilk "istanbullular"ın anılarında Vasilin meyhanesi önemli bir yer işgal eder. Sadece onların mı? Adalıların anılarının önemli mekanlarından biridir Vasilin meyhanesi... Türküyle rumuyla önemli bir buluşma, kaynaşma, şakalaşma, "iki tek atma" yeri...

Çanakkale ve Çardakta fıçıcılık yaparken mevsimlik işçiliğin canına tak dediği Vasil Efstratiu 1958 yılında eski belediye binasının yanındaki köşede yer alan dükkanı bankadan kredi kullanarak satın alır.  Meyhane açar.  Varlıklı bir adam değildir Vasil Bey bu yüzden çok çalışır. Kısa sürede borcunu öder.



Meyhanesi kısa  sürede adanın sevilen mekanlarından biri olur.  Güleryüzlülüğü, efendiliği, yemeklerinin lezzeti ve en önemlisi neşelenince kemanını alıp dostlarına müzik ziyafeti çekmesi meyhaneyi en tercih edilen yer yapar.

Kemanı Vasil Bey için çok değerlidir. Onu dükkanda tutmaz. Meyhanede çalacağı zaman evinden birisiyle getirttiğinde mutlaka "şifreli" ister evdekilerden. Gönderdiği kişiye anahtarlığını verir ve evden o anahtarlığı görmeden kemanı vermezler. Daha sonraları Almanyadan bir pikap getirtir Vasil Bey ve meyhanede muhabbetler koyulaşınca hafiften rumca ya da türkçe çalan bir plak döndürür.

Her sabah evde bir kaşık reçel ve bir bardak sudan oluşan kahvaltısından sonra Vasil Beyin ilk işi  balıkçı barınağına gitmektir. Erkenden balıklarını alır, arka denizde temizler ve hazırlar. Dükkanda kömür ızgarasını yakar, külle örter.  Daha sonra diğer alışverişini yapar. Domatesli kalamarı, ahtapot salatası, kağıtta kaşarlı pastırması dillere destan olur.

Adalılar için bir sosyal klup gibidir meyhane. Memurlar, esnaf, nadiren gelen turistlerin vazgeçilmez mekanıdır. Özellikle kış geceleri saat 22.00 den sonra lüks lambasının sarımtrak ışığında neşeli kahkahalar meyhanenin içinde kalmaz dışarı taşar. Hafta sonları daha çok rum ailelerdir müşterileri... Bir de daimi müşterileri vardır: en yakın dostları Osman Kaptan ve Fıçıcı Stelyo...Meyhanenin en büyük neşe kaynaklarından biri olan küçük oğlu Apostolun yerden fırlatarak oldukça yüksek tavana kağıt para yapıştırması numarasının sırrı tıpkı lezzetli ızgara köftesinin reçetesi gibi hala bilinmemekte...

Çalışkanlığı, tevazusu ve yardımseverliği ile Vasil Bey adanın sevilen esnafından biridir. Bu özellikleri nedeniyle de uzun yıllar cemaat başkanlığı yapmıştır. Dürüstlüğü, adaletseverliği ve sağduyusu ile çeşitli anlaşmazlıklarda  başvurulan güvenilir bir hakem olmuştur hep. Ama bir başka özelliği onu bir efsane haline getirmiştir, o da içki içme adabı. Sıkça rakı kadehini gösterip "bunu içmeyen ya delidir ya divanedir" sözünü hala sevenleri kadehi aldıklarında adını telafuz etmeden söyleyip onu anarlar.

Her güzel şeyin geçici olduğu gibi adada da "zor zamanlar" başladığında Vasilin meyhanesi açık kalmak için direnir. Zaman gelir gidenler azalır, zaman gelir camı kapısı kırılır. Açıldıktan 24 yıl sonra Vasil Beyin Meyhanesi ada için bir devrin kapanması gibi kapanır.

Meyhane binası hala yıllara tanıklık edercesine köşede boş olarak durur. Ada ve adalıların anılarında ise hep o dolu, nezih ve neşeli haliyle yer alır. Vasil Bey ise, değerli adalı BilsayKuruç hocanın dediği gibi, "Vasil müstesna meyhanesi, rakı adabına göre düzenlenmiş yaşamı ile Ada’nın aristokratı gibi..." anılarda yaşamaya devam eder.

2 yorum:

Dr. Sadiye Kuş dedi ki...

Adaya gönül veren bir "dışarılıklı" olarak yazınızdan çok etkilendim. Bir gün gerçekten "adalı" olabilmek ise en büyük hayalim. yazınız için teşekkürler.

Tenedos dedi ki...

Sayın Ali Erdinç'in yorumu:

17-18 yaşlarındaydım. Vasil meyhaneyi yeni açmıştı ve ben Vasil in meyhanesinin en genç müşterilerindendim. Vasil 27 yaş kadar büyüğümdü. Dikkatimi çekerdi, bütün meyhaneler boşken onun doluluğu. Sorduğumda nedenini şöyle açıklamıştı......-Ben içki satımından çok psikologluk yapıyorum. Aslında her iş biraz psikologluk gerektirir
ama bu iş.... Bu işi en güzel ben yapıyorum demen için en iyi psikolog olman gerekir. Bendede en iyi olma isteği hep vardır. Hep insanların kişilikleri, iç dünyaları ilgimi çekmiştir. Belkide bu işi sevmemin nedeni budur. İnsanları daha çok insanları tanımak onların yaşamlarına renk katmak mutluluk katmak benimde mutlu olabilmem oluyor. Bu işte Türkiye nin eni sensin sanırım, diyecek olmuştum. Hemen -yoo dedi. Gaskonyalı Toma bence dedi. Vasil abi beni Gaskonyalı Toma ya ilk götüren ve müdavimi olmamı sağlayan kişi oldu. (İleride Toma yıda anlatmak isterim)... Vasil abi kendinden ve dost çevresinden tanıdığı insanlardan öylesine emindiki, -Bana mekan lazım değilki, dağda olayım ararlar bulurlar gelirler, benimle içmeye derdi...
***Her masayla ilgilenir, kadeh kaldırırdı.
***Vasil kemanını adeta konuşturan bir müzisyendi. Onun mekanından çıktığınızda ruhunuzun dinlenmişliğini hissederdiniz.
***Tek elinin parmakları arasına aldığı üç rakı bardağınla bir orkestra sesliliği sergilerdi. Şarkı söyletir söyleyenlere eşlik ederek çoşku yaratırdı...
*** Bitirdiğiniz rakı şişesinin üzerine kapağını kor (eski aliminyum kapağı) iki eliyle rakı şişesinin bedenini sımsıkı sıkardı. Şişenin üzerinde ters şekliyle duran aliminyum kapak titrerdi. İlk zamanlar bu numarasını bir sihirbazlık edasıyla yapan Vasil bu kapak hoplatmanın tekniği anlaşılınca bu numarayı yarışma haline dönüştürmüştü. Şişelerin üzerine kapakları ters konulur bu kapakları kim çok hoplatabilirse yarışmadan elenenlerce rakısı bedeli ödenirdi...
***Büyük bardağın içine küçük bardağı kordu. Küçük bardağın hizasına kadar kırmızalaştırdığı suyu kordu. Küçük bardağın içinde mum yakardı. Suyun içinde yanan mum görüntüsü oluşurdu...
***Peçeteyi kıvırır kıvırır ahşap tavana atardı. Peçete ahşap tavana yapışırdı. Bunuda sihirbazlık edasıyla yapardı. Sonrada meraklılara açıklardı. -Bozuk paranızın bir yanına raptiyeyi koyuyorsunuz. Peçeteyle sarmalıyor, dipten boğuyorsunuz. Peçeteyi tavana attığınızda raptiye ahşap tavana giriyor. Ben haftada bir bozuk para dolan tavanı temizliyorum der gülmekten yerlere yatardı...
***Zaman zaman güvercinini getirirdi. Kimin masasına ve önüne konarsa onunla sirtaki yapacağını söyler müşterilerinin onayını aldıktan sonra bırakırdı güvercinini. Güvercin hep en güzel bayanları seçerdi...

***Rakıyı ve suyu bardağa öylesine ustalıkla koyardıki, rakı ile su karışmazdı.
***Müşterilerinle sohbet eder dert dinlerdi. Sonunda hanımıyla kavgalarını mizahi bir şekilde anlatır müşterisini güldürürdü.
***Bittiğini söylediğiniz rakı şişesini ters çevirirek bardağın içine güya sıkardı.Damlaları konuştururdu. Her rakı damlası bir heceydi. Ben-da-mı-tı-la-rak-i-mal-e-di-li-yo-rum. -Her-dam-lam-bir-e-mek-tir.-lüt-fen-zi-yan-et-me-yi-niz.
DAHA BUNLARA BENZER BİRÇOK GÖSTERİLER...
Vasil artık yok. Vefat ettiği günden buyana (sanırım 15 seneyi geçti) mekanı bırakıp gittiği gibi duruyor... RUHUN ŞAD OLSUN VASİL ABİ.